{"title":"TÜRK KÜLTÜRÜNE GİRİŞ","authors":"Hande Uzun","doi":"10.53718/gttad.1083095","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1083095","url":null,"abstract":"Kültür, bir milletin bütününü oluşturur. Türk kültürü söz konusu olduğunda buna bir hudut belirlemek oldukça zordur. Zira bin yıllar boyunca farklı coğrafyaları yurt tutarak, birçok millet ve kültür ile temas etmiş olan bir milletin kültürü söz konusudur. Türk kültürünü oluşturan temel unsur ise bozkır olmuştur. Türk milleti bozkır coğrafyası etrafında şekillenmiş ve kendisini bu coğrafyaya göre karakterize etmiştir. \u0000 \u0000İncelemiş olduğumuz “Türk Kültürüne Giriş” isimli kitap, Prof. Dr. İlhami Durmuş’a aittir. Kitabın içeriğinin on beş bölümden oluştuğu görülmektedir. Eser, coğrafya, kültür, sosyal yapı, askeri, hukuki, iktisadi, dini, örf ve adet, gelenek, yazı ve daha birçok başlık altında ayrıntılı bir biçimde incelenerek ele alınmış ve bilim dünyasına kazandırılmıştır.","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"54 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114232564","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRKLERDE DEĞER EĞİTİMİ VE IRK BİTİG FAL KİTABININ DEĞER EĞİTİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ","authors":"H. Işik, Nurşah Şeyma Erçevi̇k","doi":"10.53718/gttad.1174764","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1174764","url":null,"abstract":"Türkistan coğrafyasının sahip olduğu zor şartlar, burada yaşayan toplulukların sosyal hayatlarının oluşumunu etkilemiş ve bunun bir sonucu olarak da özellikle ilk dönem Türk topluluklarında örgün eğitime yönelik yapıların kanıtlarına ulaşma imkânı vermemiştir. Oluşan bu duruma rağmen Türkler, sahip oldukları toplumsal değerlerini yeni nesillere aktarma konusunda da örgün eğitim dışında farklı birçok yola başvurmuşlardır. Başvurdukları bu yollardan birisinin de daha sonralardan kaleme alınan fal kitaplarının olduğu görülmüştür. İlk Türklerde çok eskiden beri varlığını gösteren fal kavramı, günümüzdeki kavramı ile kıyaslandığında bazı farklılıklar göstermektedir. Bu farklılığın yer aldığı en dikkat çeken kaynaklardan biri de Irk Bitig gibi fal şeklinde yazılan kitaplar olmuştur. Eski Türklerin sahip oldukları değerlerin kaybolmaması adına da insanların merak duygusunu kullanarak bu fal kitaplarını oluşturdukları söylenebilir. Bu kitaplarda yer alan falların asıl amacının sadece gelecekten haber vermek olduğu düşünülmemektedir. Fallar incelendiğinde bunların bazılarının yazılma amaçlarının insanların kaderleri üzerinde kendi iradelerinin de etkisinin olduğu, doğru davranışlarla hayatlarını daha iyi şekillendirebileceklerinin mesajının verildiği de görülmektedir. Bunun yanında yapılan araştırmalarda yüksek bir edebi estetiğe sahip olan bu kitabın bir öğüt ve bilgelik kitabı niteliğine de sahip olduğu belirtilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre fal kitaplarının bu yönü ele alınmış, ilk Türklerin değer eğitimi konusundaki yaklaşımlarına yönelik tespitlerde bulunulmaya çalışılmıştır. Çalışmada örneklem olarak seçilen ve içerisinde 65 adet fal bulunan “Irk Bitig” dokuzuncu yüzyılda Orhun alfabesi ile yazılmış olan bir fal kitabıdır. Araştırmada Irk Bitig kitabı içerik analizi yöntemi kullanılarak incelenmiş, değerler eğitimi ile ilgili “10, 18, 30, 31, 34, 41, 42, 46, 55 ve 58” numaralı fallar belirlenmiş ve bu numaralı fallar analiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda insanları doğruya ve iyiliğe sevk etme yönüne sahip olduğu tespit edilen Irk Bitig kitabının aslında kehanet kitabından ziyade eğitici bir kitap olma özelliğini de taşıdığı görülmüştür. Bu analizin sonucunda falların içerisinde yer verilen hikâyeler aracılığı ile bir hükümdarın, iyi bir ailenin nasıl olması gerektiği, anne ve babaya düşen görevlerin ve çocuklara düşen sorumlulukların neler olduğu gibi konulara değinildiği tespit edilmiştir. İlgili falların analiz ve yorumu yapılırken konu ile ilgili farklı çalışmalarda yapılan tespitler ile de karşılaştırmalar yapılarak konu ele alınmıştır. Çalışmada Irk Bitig’in ahlaki değerler kazandıran ve bu yönde öğütler veren bir kitap olduğuna yönelik örneklere yer verilmiştir. Yapılan analizler sonucunda da Irk Bitig fal kitabının faldan ziyade toplumun sahip olduğu değerleri öğretmek amacıyla bir araç olarak kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında Orhun Kitabeleri, Dede Korkut Masalları, Kutadgu Bilig benzeri Türk kültürünün ","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"25 4","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131894828","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"TİMUR’UN SAVAŞ SANATI: HİNDİSTAN SEFERİ ÖRNEĞİ (1398-1399)","authors":"M. Koçak","doi":"10.53718/gttad.1160892","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1160892","url":null,"abstract":"Hindistan’ın eşsiz zenginlikleri tarihte birçok hükümdarın dikkatini çekmiştir. Bu sebepten dolayı Hindistan’a tarihsel süreçte birçok komutan sefer düzenlemiştir. Büyük İskender, Gazneli Sultan Mahmud ve Zahirüddin Muhammed Babür bu liderlerden bazılarıdır. Hindistan’ın muhteşem zenginlikleri Türkistan’da büyük bir devlet kuran Timur’un da dikkatini çekmiştir. Timur, Mart 1398’de Hindistan Seferine çıkmış ve Nisan 1399’da başkenti Semerkant’a geri dönmüştür. Hindistan Seferi büyük bir hızla gerçekleşmiş ve sefer başarıyla sonuçlanmıştır. Hindistan Seferine katılan Timur’un ordusu ondalık sisteme (decimal) göre organize edilmiştir. Bu durum ordunun hızlı bir şekilde toparlanmasına ve verilen emirleri süratle yerine getirmesine olanak sağlamıştır. Hindistan Seferinde ordusundaki muharip kuvvetler, süvari ve piyade birliklerinden meydana gelmiştir. Süvari ve piyade birlikleri sefer boyunca birbirleriyle uyumlu bir şekilde düşmana karşı savaşmışlardır. Dağlık ve ormanlık alanlar süvari birliklerinin hareket kabiliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durumlarda piyade birlikleri devreye girerek muharebe alanında önemli katkılar sağlamışlardır. Hindistan’daki kale ve şehirler Timurlu ordusu tarafından kısa zamanda ele geçirilmiştir. Bu durum Timur’un ordusunda kuşatma aletlerini hazırlayan ve savaş aletlerini kullanan profesyonel bir grubun olduğunun göstergesidir. Timur, Hindistan Seferinde ele geçirdiği şehir ve kaleleri tahrip etmiştir. Böylece ordunun iaşesini düşman yerleşim yerlerini yağmalayarak karşılamıştır. Bu durumdan dolayı Timurlu ordusunun lojistik organizasyonu hızlı ve sorunsuz bir şekilde gerçekleşmiştir. Hindistan Seferinin taktiksel yönü ise çok boyutlu bir görünüm arz eder. Hindistan seferinde düşman toprakları olabildiğince tahrip edilmiş ve birçok yerleşim yeri yakılmıştır. Ayrıca sefer sırasında sayısız insan hem esir alınmış hem öldürülmüştür. Böylece Timur, arkasında kendisine karşı koyacak bir insan kaynağı bırakmamıştır. Timur’un Hindistan seferinde uyguladığı savaş taktikleri çok mühimdir. Bu taktiklerin bir kısmı Timur’dan önce de bilinen uygulamalardır. Bir diğer kısmı ise Timur’un icat ettiği yeni taktiklerdir. Hindistan Seferi sayesinde Timur pek çok kazanım elde etmiştir. Hindistan Seferi Timur’un kâfirler ile savaşan gazi bir hükümdar olarak görülmesine katkı sağlamıştır. Sefer boyunca ele geçirilen zenginlikler, silahlar ve savaş filleri çok önemlidir. Bu ganimetler Timur’un sonraki seferlerine bir kaynak sağlamıştır. Ayrıca Timurlu ordusundaki askerlerin de pek çok ganimet elde etmesi mühim bir meseledir. Bu sayede askerlerin hem savaşma isteği artmış hem de ordunun moral seviyesi yüksek tutulmuştur. Ek olarak daha sonra yapılması planlanan askerî harekâtlar için ordunun maneviyatını arttırmıştır. Hindistan seferinin bir diğer önemli sonucu zafer kazanılmasından dolayı askerlerin liderlerine karşı olan güveninin artmasıdır. Bu çalışmada Timur’un Hindistan seferi incelenmiştir. Timur’un ordusundaki muharip kuvvet","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131653200","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A BORDER GARRİSON BETWEEN BYZANTIUM AND TURKS IN THE TWELFTH CENTURY: PHILETA","authors":"Cüneyt Güneş","doi":"10.53718/gttad.1194594","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1194594","url":null,"abstract":"Orta Çağ boyunca devletler ve topluluklar arasındaki sınırları, dağlar, nehirler gibi doğal engellerin yanı sıra garnizonlar oluşturmuştur. Bu engeller ve garnizonlar, devletler ve topluluklar arasında hâkimiyet alanlarını belirlemekle birlikte ayrıca “sınır hattı” ve “sınır bölgesi” kavramlarını da doğurmuştur. Bu kavramlar, devletlerarası ve toplumsal ilişkilerde varlığını, askerî, ticarî, dinî, sosyo-ekonomik vb. boyutlarda canlı bir şekilde gösteren tanımlamayı da ifade etmektedir. Nitekim bu çalışmada mevzu bahis edilen Bizans-Türk ilişkileri çerçevesinde Phileta garnizonu da böyle bir tanımlamaya uymaktadır. 1160 yılında Dorylaion [Eskişehir] ve Aşağı Phrygia’daki Türkler üzerine sefere çıkan I. Manuel Komnenos (1143-1180)’un seferine, “misilleme” olarak Selçuklular, ilk önce “Phileta” arkasından da Laodikeia’ya saldırmışlardır. XI. yüzyılın sonu ve XII. yüzyılın başlarından itibaren Türkler’in, Pisidia, Lykia ve Karia sınırında oldukları bilinmektedir ve bu saldırı da bunun kanıtıdır. Saldırı hakkında dönem kaynaklarından sadece Ioannes Kinnamos’un Historia adlı eserinde bilgi vardır. VI. yüzyıl coğrafyacıları olan Stephanos Byzantinos ve Hierokles’in eserlerinde ise bu kent hakkında bilgi yoktur. Aynı zamanda dönem kaynaklarında da Phileta’nın, idarî, askerî ve Bizans-Türk ilişkileri çerçevesinde önemine dair detaylı bilgiler de mevcut değildir. Dolayısıyla bu kentin, lokalizasyonu ve Bizans-Türk ilişkilerine etkisiyle ilgili belirsizlik söz konusudur. Bu belirsizlik, W. M. Ramsay, S. Vryonis, J. Chalandon gibi araştırmacılar tarafından ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Özellikle çalışmalarında Ramsay, Phileta’yı Phaselis ile eşleştirme gayreti içerisindedir. Yine güncel çalışmalarda da bu yerin neresi olabileceğine dair çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. \u0000Her ne kadar Erken Bizans kaynaklarında tespit edilemese de Phileta kenti, Orta Bizans döneminin kaynaklarında karşımıza çıkmaktadır. Bu kaynaklar yorumlandığında, Phileta’nın, Lykia-Karia ve Pisidia coğrafyasının kesişim noktasında yer aldığı; özellikle bölgede idarî, askerî ve dinî bir yönetimin olduğu kanıtlanmaktadır. Dolayısıyla X. ve XII. yüzyıllar arasında Phileta’nın varlığı tespit edilebilmektedir. Orta Bizans kaynaklarının yanı sıra 2000 yılında Antalya’nın Elmalı ilçesinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Elmalı’nın 5.5 km. kuzeydoğusundaki “Yarangediği” olarak adlandırılan mevkiide, Erken Bizans dönemine tarihlendirilen bir horos/sınır yazıtı bulunmuştur. Bu sınır yazıtında “Phileta” şehrinin adı mevcuttur ve bu yazıt, hem tarihî açıdan hem de konumuz açısından oldukça kıymetlidir. Bu çalışmanın amacı, XII. yüzyılın ortasında Türklerin saldırmış oldukları Phileta kentini, hem bölgede bulunan “sınır yazıtı” hem de Orta Bizans dönemi kaynaklarına göre tespit etmek ve kentin lokalizasyonuyla ilgili güncel tartışmaları değerlendirmektir. Bunun yanı sıra Phileta’ya yakın olan kentleri ve tarihî yol güzergâhlarını belirlemek ve özellikle Türk-Bizans ilişkileri çerçevesinde P","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"47 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128452796","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"THE APPLICATION OF THE NORTH CONTRACT IN ISLAMIC LAW: THE EXAMPLE OF THE KHANNEY OF CRIMEA (17TH and 18TH CENTURY)","authors":"A. Doğan","doi":"10.53718/gttad.1164113","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1164113","url":null,"abstract":"Bu çalışma İslâm hukukunda yer alan nikâh kavramının Türkiye’de örnekleri bulunan Kırım Hanlığı Kadıasker Defterlerinde uygulanmasını kapsamaktadır. Çalışmada nikâhın İslâm hukukundaki önemi üzerinde durularak Kırım toplumunda uygulanması İslâm hukuku bakımından incelenmiştir. Çalışmanın amacı İslam hukukunun Kırım toplumu üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Çalışmada konu bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilerek yeni bir yorum katılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda bazı konular çalışmanın sınırları içinde tartışılmıştır. Bu kapsamda Kırım aile yapısı ve nikâhın uygulanışı hakkında bazı tespitler yapılmıştır. Buna göre de Kırım toplumunda egemen din İslâm’dır. Nikâh ise İslâm’i kurallara göre kıyılmaktadır. Nikâh için öncelikle karşılıklı rızanın bulunması gerekmektedir. Kadın ve erkek arasında karşılıklı rızadan sonra kızın ailesinden izin alınırdı. Aile büyüklerinden izin alma âdeti hem İslâm hukukunun hem de bozkır töresinin bir yansımasıdır. Nikâhın en önemli şartlarından biri ise mehrdir. İslâm hukukunda olduğu gibi Kırım toplumunda da nikâh öncesinde mutlaka mehr miktarı belirlenir ve ne şekilde ödeneceği şahitlerin huzurunda belirtilirdi. İslâm hukukunda olduğu gibi Kırım’da da standart bir mehir miktarı bulunmayıp kadının ve erkeğin toplum içindeki konumuna göre mehr belirlenmiştir. Kırım’da ve İslâm hukukunda nikâhın din adamının ya da resmi bir görevlinin huzurunda yapılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bazı nikâhlar cami imamının huzurunda bazıları kadı ya da temsilcisi huzurunda kıyılmış, çok az bir kısmı kadıasker defterlerine kaydedilmiştir. Fakat nikâhın kıyılabilmesi için İslâm hukukunda belirtilen evlenme engellerinin bulunmaması ve karşılıklı rıza, veli onayı, mehr ve şâhitlerin bulunması gibi asgari şartların sağlanması gerekmektedir. Yine bölge de çok sayıda kölenin bulunması köle ile yapılan evlilikleri de meydana getirmiştir. Bu bağlamda köle ile yapılan nikâhlarda da İslâm’i kaideler uygulanmış, köle önce azat edilmiş akabinde belli bir mehr karşılığında nikâh kıyılmıştır. İslâm’i kurallara uygun şekilde meydana getirilen nikâhla kurulan aile, toplumun sağlam temeller üzerinde oturmasında önemli bir etkiye sahip olmuştur. Çeşitli sebeplerle evliliklerin sonlandırılması gerektiği zamanda yine İslâm hukuku devreye girmiştir. Erkek istediği zaman ve mekânda karısını boşama hakkına sahipken kadının kocasından boşanması ancak hâkim makamın huzurunda belli şartlarla mümkündür. Erkek, karısını talak ile boşaması halinde genellikle mehrini ve iddet nafakasını ödemiştir. Erkeğin karısını boşamasıyla birlikte genellikle kadın mahkemeye başvurarak kocasının kendisini boşadığını ve bu nedenle mahkemece de boşanmanın onaylanmasını talep etmiştir. Talak haricindeki boşanmalarda da kadın genellikle mehr ve iddet nafakasından feragat etmiştir. Çalışmada, boşanma talebinden kaynaklı kadına karşı şiddet olayına rastlanmamıştır. Fakat boşanma sebepleri arasında kadına karşı uygulanan şiddet vardır. Çalışmada elde edilen bulgular bir bütün olar","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128700405","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"THE TSAR’S SETTLEMENT POLİCY IN THE 19TH CENTURY AND THE GERMAN WHO IMMIGRATED TO AZERBAIJAN","authors":"Gülbeniz Palalı","doi":"10.53718/gttad.1078763","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1078763","url":null,"abstract":"Makale, Azerbaycan’da yaşamış Almanların göç sebepleri, göç süreci ve Azerbaycan topraklarına yerleşme sürecini anlatmaktadır. Azerbaycan’ın Rusya tarafından işgalinden sonra Çar’ın Osmanlı Devleti’yle Azerbaycan arasında bir Hristiyan arazisinin oluşturulması isteği üzerine, önceden Ermenilerin bu topraklara yerleştirilmesinin ardından Almanya’dan Almanların göçüne izin verilmiştir. Almanların Kafkasya’ya göçü, Çar I. Aleksandr’dan önceleri de gerçekleşmiş bir olaydır. Henüz Çar I. Petro ve Çariçe II. Katerina döneminde, yine de Rusya’nın kalkınması amacıyla yabancıların buraya göçüne imkân sağlanmıştır. Hatta II. Katerina, daha da ileri giderek yabancıların Rusya’da istedikleri yerde ikâmet etme ve özel muafiyetlerine dair yasa yayınlamıştır. \u0000Almanya, XIX. yüzyılın başlarında Napolyon Savaşları’ndan yıpranmış ve ekonomik açıdan zayıf düşmüştür. Diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak merkezî devlet kurumunun olmaması, Almanya’yı dış tehlikeler karşısında savunmasız bırakmıştır. Napolyon Savaşları sonrası açlık, sefalet çekmesi ve küçük derebeyliklere parçalanmış olması Almanya’nın gelişimini bir hayli engellemiştir. 1815 yılında Viyana Kongresi’nde küçük Alman devletlerinin birleştirilerek Alman devleti olmasına karar verilmiştir. Birleştikten sonra Almanya gelişmeye ve kalkınmaya başlamıştır. \u0000Yeni kurulan Alman devletinin önemli unsurlarından biri de, 1805 yılında Krallık olan Würtemberg eyaletidir Würtemberg, Almanya’nın güneybatısındadır. Her zaman dinî sorunlar yaşayan Würtemberg eyaleti, papaz Martin Luther’in dini vaazlarıyla daha da çalkalanmış ve Reform Hareketi’nin başladığı yer olarak tarihe geçmiştir. Papaz Martin Luther, Eisleben doğumludur ve babasının isteği üzerine hukuk okumuştur. Ama yaşadığı bir doğa felaketi sonucu, hukuk eğitimini bırakarak papaz olmaya karar vermiştir. Dinin içerisindeyken gördüğü yanlışları düzeltmek amacıyla bir sıra vaazlarda bulunmuştur. Kilisenin sabrını taşıran en son damla ise o dönem geniş bir kitleye yayılan endülijans satışlarına karşı papaz Martin Luther’in yazmış olduğu 95 maddelik tez olmuştur. Yazdığı 95 maddelik tezini dönemin ünlü rahip ve papazlarına gönderen Martin Luther, Almanya ve Hristiyanlık tarihinde yeni bir çağ başlatmış; Protestanlık mezhebini kurmuştur. Yeni mezhebin merkezi ise Würtemberg eyaleti olmuştur. \u0000Würtemberg Krallığı’nda yaşayan Lüterci Protestanlar, XIX. yüzyılın başlarında yeniden ayaklanmış ve dünyanın sonunun geldiğine inanarak Almanya’dan doğuya göç etmeye karar vermişlerdir. Bu amaçla da bir kısım dindarlar Viyana Kongresi’ne katılmak için Würtemberg’den geçen Rus Çarı I. Aleksandr ile görüşmüş ve ondan Kafkasya’ya göç etmek için izin istemişlerdir. Bu durumda hoşnut olan Çar I. Aleksandr, Rusya ile Kafkasya’nın kalkınması ve bu topraklarda Hristiyanlığın yayılması amacıyla Almanya’nın Würtemberg eyaletinden dindarların buraya göçünü olumlu karşılamıştır. İşgüzar ve becerikli Almanlar ziraatın ve hayvancılığın gelişmesine yardım ederek kendi dinlerini yayacak","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"64 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129158722","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"CHRONICLE OF NOVGOROD AS A MEDIEVAL RESOURCE: HISTORICAL VALUE AND ITS CONTENT","authors":"Sayime Durmaz, Asiye Abdurrahmanoğlu","doi":"10.53718/gttad.1159483","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1159483","url":null,"abstract":"Following the conversion of the Russians to Christianity, Russian chronicles or Russian annals emerged as a result of the influence of the Byzantine annal writing tradition. Starting in the XIth century, this tradition, spread to all parts of Russia during the XIVth century in particular. The Russian Annals are the main source of information we have on today’s Turkish-Slavic/Russian relations. The annal transcripts written in Novgorod are among the oldest and most important ones. Although they were written in churches and monasteries, the oldest copies of these annals were unfortunately lost in time and could not reach the present day. In the 14th century, many annals were written in large monasteries throughout various parts of the Russian mainland, and over time, the indigenous annal tradition, including copies written in Novgorod, was formed. \u0000The Chronicle of Novgorod is the most important, as well as the best known, of the basic written sources of early Russian history. Chronicle writing at Novgorod began very early, for the chronicle of Nestor, called Povest Vremennıh Let (Annals of Contemporary Years), considered to be the first Russian annal, contains a number of items from the Novgorod Chronicle. Indeed, it is evidently the clerics who are keeping the Chronicle, for not only do some of scribes refer to themselves as priest, but the entire work is imbued with a persistend religious slant. As a natural consequence of this situation, the Novgorod Chronicle, a work of ecclesiastics, abounds in references to church matters. These ecclesiastical notes constantly throw light upon political and social conditions. The earliest extant copy of the chronicle is the so-called Synod Scroll, dated to the second half of the XIIIth century. First printed in 1841, it is currently preserved in the State Historical Museum. \u0000The Chronicle of Novgorod, one of the main sources of Medieval history, has been put into paper by different people and has survived to the present day. The Chronicle of Novgorod deals with the events between 1016-1471. The Chronicle of Novgorod is one of several local chronicles that continue the history of Rus’ after the point at which the Nestor’s Chronicle (Primary Chronicle) breaks off. As is typical Russian chronicle in general, it tends to be a monotonous catalogue of political revolutions. The Chronicle of the Novgorod gives information abaout the knaizes (princes), members of the Rurikids dynasty, the governors of the city and the archbishops of the city. The annal which has high material value in this particular area and specific topics contains detailed information related to Cumans, Germans, Mongols, Lithuanians and the Hanse Merchant Union. The raids these nations had conveyed and the wars they had initiated in Novgorod vicinity and its environs are sometimes described in detail and sometimes like insignificant events. The Battle of Kalka, the Battle of Tannenberg, the Battle of Kulikova, the Battle of Neva are important bat","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"86 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134220977","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
N. Sedghi, Mohammad Salmasizadeh, Vali Dinparast, F. Jafari
{"title":"IRANIAN NATIONALISM AND THE ISSUE OF AZERBAIJAN AND THE TURKISH LANGUAGE (EMPHASIZING ON PERIODICALS OF TRANSITION ERA FROM QAJAR TO PAHLAVI)","authors":"N. Sedghi, Mohammad Salmasizadeh, Vali Dinparast, F. Jafari","doi":"10.53718/gttad.1156793","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1156793","url":null,"abstract":"In the history of modern Iran, the situation of various minority elements living in this country in the process of nation-state building has been a common subject of discussion and research. Until the beginning of the 20th century, in the Iranian geography, where various communities such as Kurds, Baluç and Lor, especially Turks and Arabs, lived, an administrative system, which was expressed as \"Memaliki Mahruse\" and had a kind of state system, was dominant. Within this system, each community was protecting and maintaining its own cultural existence. Nation building, whose intellectual foundation started to be laid with the period of Reza Shah, especially with the post-constitutional period, was put into the implementation process from the design process. Although the intellectual background was started to be discarded in previous periods, the definition of the \"other\" in the face of the exemplary identity designed in this period, which can be characterized as a sharp transition period, brought along many discussions and problems. In this article, which we have translated, the situation of the Turks, who have been pushed to the \"other\" position in Iranian nationalist thought, is examined within the framework of the articles written by some of the important intellectual leaders of Iranian nationalism, who came to the fore in the nation-building process. In this period, the Iranian national identity, which was desired to be built on the axis of \"Aryan Nationalism\" and \"Persian Language\", embraced the pre-Islamic Iranian history as its content, while the Islamic period was questioned from various perspectives. In this context, the Turks, who were in a dominant position administratively and militarily, especially during the last millennium of Iran's history, were brought forward as the cause of the country's backwardness. This issue, which was handled by Iranian nationalists with ideological concerns and a reductionist understanding, was considered as an existential problem, especially as a result of the First World War and various developments in the region. In this respect, events such as the activities of the Union and Progress in the region in the last period of the Ottoman Empire and the independence of the Republic of Azerbaijan from Russia worried Iranian nationalists and prompted them to produce new arguments with the concern of preserving the integrity of Iran against these two political structures. In this context, it was based on an understanding of Iranian nationalists to ignore and assimilate approaches to the issue. According to them, the Turks in Iran had no ties with the Turks of Turkey and the Republic of Azerbaijan. The Turkish language, on the other hand, was imposed on Iran later by looters. Everything had to be returned to the original, and the Persian language and Aryan civilization had to be popularized in these lands again. These and similar ideas were among the topics that were constantly covered by Iranian nationalists in ma","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132081195","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"WITH A SAMPLE CASE FROM THE BATTLE HISTORY, A TINY SAMPLE ON ANCIENT TURKIC-SINO RELATIONS: BATTLE OF NUOZHEN RIVER (诺真水之战)","authors":"Şükrü Aktaş","doi":"10.53718/gttad.1105393","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1105393","url":null,"abstract":"Nuo-zhen river battle is, which constitutes of the Middle Asian Turkic History, the Xueyantuo (Syr Tardush, Seyanto) also took part as an attendant. no matter how short time they stayed on the history, after the demolish of East Turk Khanate, and later till the West Turk Khanates enforcing, has undertaken an important and historical role. During the collapse of the Eastern Turkic Khaganate, they cooperated with Li Yuan, the founder ruler of the Tang dynasty. By cooperating with the Tangs, they dissolved the Eastern Turkic khanate, which they were under their rule, apart from being their cognates. The Eastern Turkic Khaganate, which was dissolved as a result of this event, came to the fore as the strongest among the other people, and under the leadership of Yi-shi-bo (乙失鉢), they began the efforts to stand on their own feet and become independent, and these efforts reached its peak with the Yinan Khan. Later, the contact of Yinan Khan with the Tang dynasty, his revolts against the East Turk Khanate yielded results and the East Turk Khanate was dissolved. With this period starting Tang-Xueyantuo rapprochement, continued for a while in an environment of peace and mutual trust. However, later on, the Xueyantuos, who became stronger in the political and military sense, started not to be content with the area they lived in the northern lands and aroused their appetite for the southern lands with the motive of every northern people. As a result, mutual relations began to deteriorate. Relations were completely destroyed by the Xueyantuo's attack on the southern lands, and both powers fought the battle that went down in history as the Nuo-zhen river (诺真水) battle. Today, this region coincides with the Tuo-ke-tuo (托克托) county of Inner Mongolia province. This study primarily deals with the processes of the Tang Dynasty and the Xueyantuo until the Nuo-zhen Battle. This study provides general information about the causes and results of the Nuo-zhen Battle.","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"194 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132337991","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"STATUS OF GRADUATES OF SİVAS DARÜLMUALLİMİN-İ İBTİDAİ DURİNG THE FİRST WORLD WAR","authors":"İbrahim Tamar","doi":"10.53718/gttad.1098501","DOIUrl":"https://doi.org/10.53718/gttad.1098501","url":null,"abstract":"Education is the most important tool for a society or country’s advance. Its too hard to be have success, increasing in welfare, production and gain power without qualified education. So education was always too important for a human life since history. We can never think one way education without different systems because of different ethnicities and different believings. For this reason, every society tried to make a different educational system which is compatible with their believings and it brings different kind of education systems. Some countries is advanced which is understood how important is education and they became a education system examples for other countries. Turkish states also made their education system is compatible with their believings. Some innovation about educational system are sometimes brought much advance but sometimes they brought much damage to society. Especially in second half of 19. Century, some disagreements came out, some changes made about educational system and wars affected Turkish people badly. \u0000Educational system had so much changes in Ottoman State until republic came. Especially after 19. Century, some important reforms have done and many modern schools opened. Primary school and high school degree schools opened and it brings more needs of teachers. There was filled with madrasah graduate students. Time after, finding teacher became hard and they didin’t fiind enough teacher for systematic problems about madrasahs. For fiiled this shortage first official teacher training institute opened in 1848. Teacher training schools started to open in cities in time and they became more number. One of them opened in Sivas for train primary school teachers. But in the beginning of the 20. Century, wars that Ottoman State got, started to affect new school. Especially during the First World War national mobilization announced, and some economic problems come out. Also many provisional law announced and students and teachers called to war, some schools closed or they need to have a break. Also student and graduated teachers had affect badly which was teaching or studying in Sivas Darülmuallimin School. Some of them became soldiers, some of them died and some of them became prisoners. Some teachers which are graduated before war, also affected by World war and after was effects. This problem bring many badly affect about our educational history. \u0000This study is targetting to give summary information about the Darülmuallimin-i İbtidai School which is opened for train teachers and this school’s and teacher’s activity during First World War. It will use some Ottomon State archives and the other auxiliary resource about the period in question.","PeriodicalId":150594,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125667824","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}