Milli FolklorPub Date : 2023-12-05DOI: 10.58242/millifolklor.1279655
Yerke Özer
{"title":"POPÜLER KÜLTÜR VE FOLKLORUN KORUNMASI TAVSİYE KARARI: HAZIRLIK SÜRECİ VE METNİ","authors":"Yerke Özer","doi":"10.58242/millifolklor.1279655","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1279655","url":null,"abstract":"UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras alanındaki çalışmaları 1972 yılında kabul ettiği “Doğal ve Kültürel Miras Sözleşmesi”nin ardından Bolivya hükümetinin Evrensel Telif Hakları Sözleşmesine geleneksel kültürel mirasının korunmasına yönelik bir madde eklemesi önerisi ile hız kazanmıştır. \u0000Folklorun korunması için bir belgenin oluşturulmasına yönelik bu uzun sürecin sonunda 1989 yılında UNESCO “Popüler Kültür ve Folklorun Korunmasına Yönelik Tavsiye Kararı”nı kabul etmiştir. Bu Tavsiye Kararı, folklorun korunmasına yönelik ilk uluslararası belge olmakla birlikte, somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik önemli adımlardan biridir. Tavsiye Kararı, folklorun tanımlanması, tespiti, korunması ve bu konuda uluslararası işbirliğinin sağlanması gibi konuları kapsamaktadır. \u0000Bu kararın UNESCO’ya üye devletlerce uygulanması ve yaygınlaştırılmasına yönelik 1995-1999 yılları arasında çeşitli bölgesel toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılardan folklorun korunmasına yönelik öneriler ve sonuçlar bir bütün olarak 1999 tarihinde Washington’da yapılan “Folklorun ve Geleneksel Kültürün Korunmasına Bağlı Olarak 1989 Tavsiye Kararının Küresel Değeri: Yerel Katılım Ve Uluslararası İşbirliği” Konferansında değerlendirilmiştir. Bu konferansta Tavsiye Kararı’ndaki özellikle folklorun tanımına yönelik eksiklikler belirtilmiş ve eylem planı sunulmuştur. Bu eylem doğrultusunda 1999 yılından itibaren somut olmayan kültürel miras alanında artan çalışmaların sonucunda 2003 yılında, günümüzde 125 ülkenin taraf olduğu Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kabul edilmiştir. \u0000Bu süreç boyunca UNESCO’nun aldığı kararlar çerçevesinde yapmaya çalıştıkları ve bu konuda üye ülkelerin uygulamaları ve düşünceleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"7 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138598601","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-11-15DOI: 10.58242/millifolklor.1236301
Alimcan İnayet
{"title":"AN LU-SHAN KÖROĞLU MU?","authors":"Alimcan İnayet","doi":"10.58242/millifolklor.1236301","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1236301","url":null,"abstract":". Edwin G. Pulleyblank Çince An Lu-Shan adının Soğdca Roxśan / Rokhshan \"parlak\" sözcüğünün Çincedeki söyleniş biçimi olduğunu ileri sürünce, An Lu-shan ile Ali Ruşen / Ruşen Ali / Ruşen / Rauşan / Rövşen / İrişvan adlarıyla da bilinen Köroğlu arasında bağlantı kurulmaya başlamıştır. Celil Kabiroğlı \"Köroğlu'nun Çin Kökenleri\" adlı makalesinde An Lu-shan ile Köroğlu'nu karşılaştırmıştır. Çin tarih kayıtları incelendiğinde, gerçekten An Lu-shan’ın adı, doğumu, karakteri, aşk macerası, körlüğü ve mücadele serüveni ile Türk destanları, özellikle Göroğlu / Köroğlu arasında büyük koşutlukların bulunduğu görülür. An Lu-shan adı “parlak” anlamındaki Sogdca Roxśan / Rokhshan sözcüğüne dayandırılmakta ise de bize göre, bu adın aslı Türkçe Alyaruk tan gelmektedir. Çünkü An Lu-shan’ın Türk ve şaman olan annesi daha sonra Sogd olduğu ileri sürülen An Yan-yan ile evlenince, Türkçe Alyaruk adı Sogdcalaştırılarak Alroşan / Alruşen olmuştur. Bu ad fonetik, morfolojik ve semantik yönden bazı değişim ve dönüşümlere uğrayarak Çincede Ya Luo-shan, A Luo-shan ve An Lu-shan şeklinde kaydedilmiştir. Çin tarih kayıtlarına göre, An Lu-shan acımasız, zalim, kurnaz ve hırsızdır. 20 yaşındayken koyun çalmış ve yakalanarak idam cezasına çarptırılmıştır. Köroğlu destanının çeşitli kol ve varyantlarında da Köroğlu'nun eşkıyalığı ile ilgili örnekler bulunmaktadır. Onun yol kesip haraç kesmesi, adam kaçırması ile ilgili ayrıntılara rastlamak mümkündür. Bazı varyantlarda Köroğlu “uğru”, yani hırsız olarak betimlenmektedir. An Lu-shan'ın İmparator Xuan-zong'un hatunu Yang Gui-fei ile yasak ilişkisi de söz konusudur. An Lu-shan bu hatunla olan ilişkiyi kullanarak birçok kapıyı açmıştır. Köroğlu da hükümdar ve paşa kızlarını kaçırarak evlenmektedir. Çin kaynakları An Lu-shan'ın fiziki özelliğinden bahsederken onun 200 kilonun üzerinde olduğunu yazmaktadır. Onun iri yarı fiziki özelliği ile Göroğlu’nun bazı varyantlarda görülen devlere has özellikleri arasında paralellik vardır. An Lu-shan'ın macera dolu bir yaşamı vardır. 745'te 150,000 kişilik ordusuyla Tang Hanedanlığına karşı isyan eden Kitanların üzerine yürümüş, 751 yılında tekrar isyan eden Kitanlara karşı 60,000 kişilik ordusuyla sefere çıkmıştır. An Lu-shan 8000 genci kendi evlatlığına alarak bunlardan kendine en yakın seçkin bir birlik oluşturmuş, 755 yılında Tang imparatoruna karşı isyan başlatmıştır. Emri altındaki Si, Kitan, Tongra, Shi-wei ve Göktürk gibi çeşitli etnik gruplara mensup askerlerden oluşan 150,000-200,000 kişilik orduyla Luo-yang'a saldırmış ve 756 yılında Büyük Yen Devleti'ni kurarak kendini imparator ilan etmiştir. Chang-shan, Yung-Ch'in, Chang'an, Tai-yuan, An Lu-shan’ın saldırdığı şehirler arasındadır. An Lu-shan'ın faaliyet alanının genişliği ile Köroğlu'nun faaliyet alanının genişliği arasında önemli paralellikler söz konusudur. Göroğlu / Köroğlu’nun faaliyet alanları arasında Ceyhun, İsfahan, Gürcistan, Zengi (Zenci)ler ülkesi, Beyşehri, Acemistan, Nallihan, Bolu, Çin-Maçin, Hindistan, Mısır bulunma","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"19 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-11-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139271170","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-11-05DOI: 10.58242/millifolklor.1166312
Gülden Filiz Önal
{"title":"SEMBOLİK ETKİLEŞİM BAĞLAMINDA MÜZİK BARIŞ MANÇO ÖRNEĞİ","authors":"Gülden Filiz Önal","doi":"10.58242/millifolklor.1166312","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1166312","url":null,"abstract":"Sembolik Etkileşimciliğe göre, bireylerin nesnelere yüklediği anlam, diğer bireylerle yaşadığı toplumsal etkileşim sonucunda şekillenmektedir. Bunlar, gündelik hayattaki eylemlerden olan; sosyal medya paylaşımları, dinlediğimiz müzikler, giydiğimiz kıyafetler, saçımızın rengi ve şekli ya da yediğimiz yemeğe kadar bireysel olarak belirlediğimiz pek çok davranış ve tercih biçimi olarak karşımıza çıkar. Bireyler de bu dinamikler sayesinde birbirleriyle iletişim kurarlar. Bireylerin birbirleriyle iletişime geçtikleri ve etkileşim sağladıkları en etkili araçlardan biri de müzik ve müziğin dilidir. Yapılan pek çok çalışmada da işaret edildiği üzere müzik sadece eğlence aracı olmaktan çıkmış, başta bilim, sanat ve eğitim olmak üzere pek çok alanda önemli görevler üstlenmiştir. Bireylerin oluşturduğu kültürün en önemli unsurlarından biri olan müzik, toplumsal etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Hatta kimi zaman toplumsal gelişmelere öncülük etmiş kimi zaman da yaşanan toplumsal olaylardan etkilenerek kendine bir yol çizmiştir. Müzik sayesinde toplumda; aşk, saygı, yardımseverlik gibi pek çok değer, sözlü olarak dile getirilmekte ve paylaşılmaktadır. İçinde bulunduğu toplumun kültürel özellikleriyle şekillenen müzik, farklı dönemlerde farklı türden eserler ile bireylerin yaşantılarına önemli vurgular yapmakta ve toplumsal yaşamın adeta aynası olmaktadır. Bu yönüyle müzik, bireylerin kendisini ifade etmek üzere kullandığı önemli sosyal araçlardan biri olarak, sosyal kimliklerin yansıdığı sosyolojik betimleme alanına dönüşmektedir. “Modern Ozan” olarak nitelendirilen Barış Manço’nun yorumladığı pek çok eseri bulunmaktadır. Bu çalışmada, farklı değerleri ve anlatım biçimini yansıttığı düşünülen Manço’ya ait üç eserin sözleri üzerinden Sembolik Etkileşime dayalı bir analiz yapılmıştır. Barış Manço, “Barış” ismi verilen ilk Türk vatandaşı olması sebebiyle, sanki doğumuyla bile adeta bir sembol olmuştur. Manço, müzisyen ve kültür aktarıcısı kimliğini on iki kez dolaştığı dünyadan topladığı verilerle ve her şarkısında ders niteliğinde verdiği mesajlarla günümüze kadar taşımıştır. Birçok eserini, toplumcu bir bakış açısıyla atasözü, deyim ve halk deyişlerinden beslenerek ürettiği gözlenmiştir. Barış Manço’nun şarkı sözlerinde özellikle; saygı, sevgi, duyarlılık, kanaatkâr olma, paylaşmanın önemi, vefalı olma, görgülü olma, insana değer verme, sabır, aile birliğinin önemi, bağımsızlığın birey ve toplum üzerindeki etkisi ve önemi, barışsever olma, dostluk, merhamet, affedici olma, cömertlik, çalışkanlık, dürüstlük, hoşgörü, iyi niyetli olma, misafirperverlik, sadelik gibi pek çok değer tespit edilmiştir. Kısacası şarkılarında aslında herkesin bilip de söyleyemediğini farklı semboller aracılığıyla, akıcı ve yalın bir Türkçe kullanarak müzik yoluyla mesaj olarak aktarmıştır. Kolay anlaşılırlığı sayesinde etki gücünü yükselten eserleriyle hemen her yaş grubuna hitap etmiştir. Böylece toplumsal bütünlüğün oluşmasında önemli katkılar sağlamıştır. B","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"4 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-11-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139288673","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-10-31DOI: 10.58242/millifolklor.1076588
Mirzahan Egamberdi̇yev, Amina Akhantayeva
{"title":"KAZAK TÜRKLERİNİN KÜLTÜR TARİHİNDE KOYUN BAŞINI MİSAFİRLERE İKRAM ETME GELENEĞİ","authors":"Mirzahan Egamberdi̇yev, Amina Akhantayeva","doi":"10.58242/millifolklor.1076588","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1076588","url":null,"abstract":"Kazak kültüründe yemeğin sultanı ile töresi et ise, tabak sunmanın sultanı ile töresi de koyun ve büyük baş hayvanın başı sayılır. Kıymetli misafirleri davet ettiği zaman her Kazak koyun keser ve misafirin payı ile kısmeti diye ona koyun başı ikram eder. Günümüzde Kazak misafirperverliğin bir parçası sayılan koyun başı ikram etme geleneği etraflıca incelenmemiştir. Bundan dolayı bu makalede Kazak kültüründe misafirlere koyun başı ikram etme geleneğinin önemi ile özellikleri ortaya konmaya çalışıldı. Koyun kesip etleri ile başını farklı misafirlere ikram etme geleneğinin geçmişten günümüze kadar uzanan bir anlamı vardır. Koyunun başı ile diğer parçalarının önemle haşlanması, ardından saygıdeğer misafirlere sunulması inancıyla ilgili farklı gelenekler ortaya çıkmıştır. Bu törede Kazak aileleri gençlere gelenek ve göreneklerini aktarmakta ve gelecek nesle ulus terbiyesini vermektedirler. Kazak kültüründe sadece koyun başı değil, aynı zamanda büyük baş hayvanın başı da iki parçaya ayrılarak misafirlere ikram edilir. Bu gelenek büyük bir bayram, düğün ve yas günlerinde yerine getirilir. Büyük baş hayvan başının derisi yüzülmekle birlikte koyun başı da özel olarak temizlenir. Bu nedenle temizliğine ve yıkanmasına dikkat etmek önemlidir. Yüksek ateşte tüylerinden temizlendikten sonra yıkanmış koyun başı çenesinden ayrılır, dişleri sökülür ve kulağının içi temizlenir. Bu adet yapılırken koyun başı ile derisinin bütünlüğüne önem verilir. Bu noktada koyunun gözleri akan arındırılır ve içi dikkatlice temizlenir. Koyun gözleri alınmazsa haşlandığı zaman sertleşir ve bu büyükler arasında bu durum ayıp sayılır. Kesilmiş koyunun alnı haça benzeyen şekilde delinir ve bir kulağı kesilir. Günümüzde bu ritüeli gerçekleştiren kadınlar koyun başının ne kadar piştiğini öğrenmek için bunu yaptıklarını söyler. Koyun başı köyün aksakalına, toplumda saygın kişilere, ailenin yaşlısına, dünürlere ve uzaktan gelen kıymetli misafirlere ikram edilir. Sofraya sunarken koyun başı ayrı bir tabağa yerleştirilmelidir. Ekmek üzerine koyun başını koyarak ikram etmek büyük hata sayılır. Koyun kellesi ikram edilen aksakal onun tamamını yemez, tadına baktıktan sonra yanında oturanlara onların kısmeti şeklinde dağıtır. Başın bir yanına bıçak dokunduran aksakal ikinci tarafına dokundurmaz ve iki gözünün etrafı oyulan koyun başı sofra üzerinde gezdirilmez. “İki gözsüz baş” dolaşamaz diye Kazaklara özgü bir inanç vardır. Alnını bıçakla kesmek de bir gelenek sayılır. Bu “misafirin dört tarafı dengeyi sağlasın” diye yapılır. Ayrıca başın burnu ve boynu misafire sunulmaz. Bıçağın sapı kesik kulağa doğru içe doğru çevrilir ve baş sol alnı ile misafir önüne sunulur. Kazakistan’ın bazı bölgelerinde esas hediye için yeni bir bıçak kullanılır ve daha sonra ev sahibinin takdirine bağlı olarak misafir onu bir hediye olarak kendisine alabilir. Aksakalın saygın bir insan olduğunu kanıtlaması anlamında tecrübeli büyükler kendi bıçaklarını yanlarında taşırlar.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"3 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-10-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139307639","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-10-23DOI: 10.58242/millifolklor.1111421
Kadriye Türkan
{"title":"KUZEY MAKEDONYALI TÜRKLERDEN DERLENEN İKİ NASREDDİN HOCA FIKRASINDA MİTİK YANSIMALAR: KEMİKLERDEN DİRİLTME","authors":"Kadriye Türkan","doi":"10.58242/millifolklor.1111421","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1111421","url":null,"abstract":"Türk kültür tarihinin ünü sınırları aşan efsanevi tipi Nasreddin Hoca, fıkraları vasıtasıyla günümüzde de yaşamakta ve hemen her konuya ve insan tipine yer veren fıkraları ile öğüt verme, yol gösterme ve taşı gediğine koyma işlevini yerine getirmektedir. Nitekim Nasreddin Hoca, halk adamı olarak eşsiz zekâsı hem güldüren hem düşündüren tarafı ile toplumdaki yanlışlık ve eksiklikleri eğlenceli bir dille hicveder. Hoca fıkralarının güldürücü, düşündürücü, eğitici, eğlendirici ve şaşırtıcı özellikleri çok yönlü bir mizah ürünü olmalarından kaynaklanır. Nasreddin Hoca, bir fıkra tipi olmasının yanında bir mutasavvıftır. Mitin; efsane, menkıbe, destan, masal gibi anlatılara geçen birçok özelliği Nasreddin Hoca gibi tasavvuf ehli üzerinden ona mal edilen fıkralar aracılığıyla yansıtılmaktadır. Bu fıkralar arasında efsane fıkraları şeklinde isimlendirilen grupta kemiklerden diriltme motifi üzerinde durulmaktadır. Eski inanış sistemlerinde canın bulunduğu yer, insan kanı; ruhun yeri ise kemik olarak düşünülmektedir. Kemik, başta dünyanın yaratılışında oynadığı simgesel rolün yanı sıra insanoğlunun yaratılışının da ana ögesidir. Kemik, eski çağlardan beri bazı halklar için insan ve hayvan vücudunun en devamlı unsuru olarak değerlendirildiği için ölümsüz olan ruhun da orada ikamet ettiği varsayılır. Bu bağlamda kemiklerden diriltme (intermezzo) inancı; Türkler, Moğollar gibi Altay kavimlerinin yanında başka kavimlerde de görülmekle birlikte daha çok Kuzey ve Orta Asya kökenli olduğu görüşü halimdir. Türk soylu halklar, kemik ve soy arasındaki bağdan hareketle soyun kemikten hâsıl olduğuna, canlının temelini teşkil ettiğine, hayatın devamlılığı ve geri dönüşün ancak kemikler sayesinde olabileceğine inanmaktadırlar. Bu inanışın yansıması olmak üzere mümkün olduğunca beden bütünlüğünün, özellikle iskelet ve kafatasının korunmasına ehemmiyet gösterilmiştir. Bu da ölülerin yeniden dirileceğine ve yaşamaya devam edeceğine dair inancın göstergesi olarak düşmana ait kemikleri ateşte yakarken atalarının mezarlarına ve dolayısıyla kemiklerine zarar gelmemesi için özenle koruyup gizlemişlerdir. Nesir diliyle ortaya konan kısa ve yoğun anlatı olarak ifade edilen fıkra, her ne kadar mit ve efsaneyle karşılaştırıldığında inanca dair bir anlatı değilse de özellikle tarihsel bir tipe bağlanan fıkraların gerçekliği mit ve efsane gibidir. Bu fıkralar, fıkra tasniflerinde efsane fıkraları diye isimlendirilen ayrı bir başlıkta ele almaktadır. Bu merkezde, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Balkanlarda yer alan Kuzey Makedonya’dan Sevim Piliçkova tarafından Türklerden derlenen Nasradin Hoca ve İtar Peyo adını taşıyan kitapta yer alan rivayete ve dayanan Hoja’nın Bedovasi ve Nasreddin Hoca Öğretmen adını taşıyan ve birbirinin varyantı niteliğinde olan iki Nasreddin Hoca fıkrasında tespit edilen diriltme ve kemiklerden diriltme olgusu; din ve inanç sistemleri, sözlü nesir anlatılar destan, efsane ve masalda ne şekilde yer aldığı, eskiliği vb. üzerinde durularak adı geçen f","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"106 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315360","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-10-17DOI: 10.58242/millifolklor.1173372
Şerife Gizem Erci̇van, Elif ÇELEBİ KARAKÖK
{"title":"KIRSALDA SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN HARİTALANMASINDA BİR YÖNTEM ÖNERİSİ: GÜZELSU (AKSEKİ) ÖRNEĞİ","authors":"Şerife Gizem Erci̇van, Elif ÇELEBİ KARAKÖK","doi":"10.58242/millifolklor.1173372","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1173372","url":null,"abstract":"Kültürel miras değerlerinin yeterli derecede ve tüm yönleriyle belgelenmemesi bu değerlerin ko-runması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında sorunlara neden olmaktadır. Bu sorun özellikle kırsal yerleşimlerdeki kültürel miras değerlerinin korunmasında ve sürdürülmesinde yaşanmaktadır. Kırsal alanlar genelde göz önünde olmadığı için bu alanlardaki kültürel miras unsurları evrensel anlamda yeteri kadar tanınmamakta, bu nedenle belgeleme ve tescilleme işlemlerinde eksiklikler, gecikmeler ve hatalar yapılabilmektedir. Kırsaldaki kültürel miras değerlerini bütün özellikleriyle belgelemek ve evrensel anlamda tanıtmak için yeni yöntemlere ihtiyaç vardır. Günümüzde dijital haritalar bilginin evrensel çapta yayılması ve hızlı ulaşılması açısından oldukça fayda sağlamaktadır. Aynı zamanda dijital haritaların kültürel miras değerlerinin belgelenmesi ve tanıtılması hususlarında faydalı bir yöntem olacağı düşünülmektedir. Çünkü kültürel miras değerlerinin öncelikle mekân kavramı ile birlikte ele alınması gerekmektedir. Kültürel miras değerleri doğdukları yer ile bir bütünlük içindedir. Mimari, arkeolojik, doğal anıt ve sitlerden meydana gelen somut kültürel miras değerleri zaten mekânsal unsurlardır ve Unesco ile Avrupa Konseyi tarafından sunulan dijital haritaları coğrafi haritalar üzerinden kurgulandığı için anlaşılmaları kolaydır ve kültürel mirasın yerini tam olarak belirtmektedir. Ancak somut olmayan kültürel mirasın Unesco tarafından sunulan dijital diyagramı, ağırlıklı olarak kültürel unsurlar ve ait oldukları ülkeler üzerinden planlanmıştır. Bu nedenle kültürel mekanlara çok üst ölçekten değinilmiştir. Oysaki somut olmayan kültürel miras değerlerinin kendine özel mekanları vardır. Gelenek-görenek, yaşayış tarzları ve coğrafyanın da şekillendirdiği somut olmayan kültürel miras değerleri ortaya çıktığı mekanlarda vücut bulmaktadır. Somut olmayan kültü-rel mirasın gerçekleştiği, ait olduğu ve anlam kazandığı mekanları vardır. Bu nedenle somut olmayan kültürel mirasın kendi özel mekanıyla ilişkisini kurmadan belgelemek ve korumak mümkün değildir. Bu çalışmada somut olmayan kültürel miras unsurlarının somut olarak ortaya çıktığı mekanları kültü-rel haritalama ile belgeleyerek örnek bir çalışma yöntemi geliştirmek amaçlanmıştır. Çalışma alanı olarak Anadolu’dan bir kırsal alan seçilmiştir. Çünkü Anadolu’daki kırsal yerleşimler el sanatları, halk oyunları, efsaneler ve halk hikayeleri, ritüeller ve şölenler, yeme-içme kültürü, yayla kültürü gibi somut olmayan kültürel miras unsurları ve unsurların gerçekleştirildiği yer olan kültürel mekan-lar açısından oldukça zengindir. Bunlardan birisi de çalışma alanını oluşturan Akseki ilçesi Güzelsu kırsal yerleşimidir. Örneklem alanda somut olmayan kültürel mirasın somut kültürel mekanları ile arasındaki ilişki incelenmekte ve kültürel haritalama yöntemi ile belgelenmektedir. Kültürel haritala-ma dijital yöntemlere dayandırılmış ve koordinatlarıyla birlikte haritaya aktarılmıştır. Araştırma, katılımcı – gözlem yöntemiyl","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"63 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139317986","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-10-17DOI: 10.58242/millifolklor.1223729
Recep Yılmaz
{"title":"Transfer of Oral Culture to Advertising Narrative: An Investigation on the Functions of Idioms","authors":"Recep Yılmaz","doi":"10.58242/millifolklor.1223729","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1223729","url":null,"abstract":"Sözlü kültür, en yalın hâliyle yazısız kültür olarak tanımlanır. İnsanlığın anlamlandırma biçimleri matbaa, televizyon, cep telefonu gibi icatların geliştirilmesi ile farklılaşır. Teknolojik determinizm perspektifinden bakıldığında birincil sözlü kültür, yazılı kültür ve ikincil sözlü kültür çağı olarak nitelendirilen dönemlerde düşünme tarzlarını sınıflamak mümkündür. Bununla birlikte söz, hâkimiyetini hiçbir zaman yitirmez. Her zaman tüm iletişim formlarına öncülük eder. Atasözleri ve deyimler, kalıp ifadeler olup sözlü kültürün önemli taşıyıcıları arasında gösterilir. Günlük hayatta çeşitli işlevleri yerine getiren deyimler, reklamların anlatı yapısının önemli bileşenleri arasındadır. Bu makale, deyim-reklam ilişkisini halk bilimi ve iletişim biliminin kesişim noktasından ele almaktadır. Deyim kavramının tanımlaması ile başlayan çalışma, sözlü kültürün içinde deyimin konumuna yönelmekte ve ardından reklam deyim ilişkisine odaklanmaktadır. Perspektifi genişletmek için, reklamın neliği irdelenmekte, bu amaçla ilk olarak reklamın sanatsal vasfı tartışılmaktadır. Pazarlama iletişiminin bir parçası olan reklamın ticari bir faaliyet alanı olduğu noktasının altı çizilerek, reklamın içinde estetiği belirleyen unsurlar incelenir. Ürünün yapısı, üretim koşulları, mecra ve hedef kitlerinin estetik beğeni düzeyinin reklamda estetiği şekillendiren temel unsurlar olduğu düşünüldüğünde reklamın sanat değil, bir zanaat olduğu anlaşılacaktır. Reklam ve anlatı arasındaki ilişki, incelenen bir diğer konudur. İçinde hikâye barındıran türler genel olarak anlatı kavramının kapsamında ele alındığından, bu nitelikteki reklamlar da aynı vasıflar dâhilinde değerlendirilmektedir. Bu yönüyle reklam, temelde mimetik ve diegetik vasıflar taşıyan bir alan olarak karşımıza çıkar. Anlatısal bir tür olarak reklamı değerlendirmek bize, dünyanın bu yeniden üretim alanındaki biçimlenme tarzını kavramak açısından güçlü bir bakış açısı kazandırır. Teorik çerçevenin sunumunun ardından inceleme kısmına geçilmektedir. Deyimlerin günlük yaşamda örneklemek, analoji kurmak, açıklama getirmek, öğütlemek, model oluşturmak, sanatsal ya da edebî ifadeleri kullanmak, özlü bir anlatım sunmak gibi işlevleri vardır. Folklorik öğelerin toplumsal yararlılığını ve verimliliğini esas alan uygulamalı halk bilimi perspektifinden, burada ele alınan temel soru, “reklamın anlatısal yapısının içerisinde deyimlerin ne tür işlevlere sahip olduğu”dur. Bu bağlamda, deyim kullanılan anlatısal reklamlar incelenmiştir. Reklamı yapılan ürünün türü, reklamda kullanılan yaratıcı strateji, kullanılan deyimin toplumsal yaşamdaki karşılığı, reklamın olay örgüsü ve anlatı yapısı, reklam anlatısı içerisinde yeniden üretilen anlamının çözümlenmesi suretiyle deyimlerin reklamlarda edindiği işlevler belirlenmiş ve kategorize edilmiştir. Buna göre; (i) mimetik düzeyde imajı ve anlamı sağlamlaştırmayı niteleyen “doğal pekiştireçlik”, (ii) analoji yoluyla sözcük ekonomisine katkı sağlamayı nitelendiren “benzeşim temelli tasar","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"66 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139318220","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-10-13DOI: 10.58242/millifolklor.1219920
Abdulselam Arvas
{"title":"“DÖNÜŞÜM” MOTİFİ ÜZERİNE BİR DENEME: KIPÇAK SAHASI TÜRK DESTANLARI ÖRNEĞİ","authors":"Abdulselam Arvas","doi":"10.58242/millifolklor.1219920","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1219920","url":null,"abstract":"Türk destanları, “Kitab-ı Dedem Korkut”un bulunmasıyla beraber bilim dünyasının ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu ilgi neticesinde Türk destanları hakkında derleme, inceleme, sınıflama ve çeşitli mukayeseler yapılmıştır. W. Radloff ile başlayan Türk destanlarını derleme süreci Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1990’lı yıllara kadar devam etmiştir. Bağımsızlık sonrasında ise özellikle Türkiye’de bu coğrafyadaki soydaşların destanlarına büyük bir ilgi uyanmış ve Türk destan araştırmaları ciddi bir ivme kazanmıştır. Araştırmalar ilk etapta bir destan metnini Türkiye Türkçesine aktarma şeklinde iken, daha sonra bu metinler dil ve folklor açısından da incelenmeye başlamıştır. 1990 öncesi birkaç çalışma hariç tutulursa, Türk dünyası destan araştırmaları lisansüstü tezler şeklinde başlamış ve sonra bazı projeler çerçevesinde sistematik olarak Türkiye Türkçesine aktarma ve inceleme şeklinde devam etmiştir. Böylece Türk dünyası destanlarına ilişkin olarak Türkiye’de muazzam bir malzeme birikmiş ve bunlar üzerine çeşitli teorik çalışmalar yapmaya başlanmıştır. Türk destanlarına farklı kuramlar uygulansa da esas itibarıyla çalışmalar metin merkezli yapılmıştır. Metin merkezli araştırmalarda ise daha ziyade tip ve motif incelemeleri bir destan temelinde ortaya konmuştur. Türk destanlarının “Motif İndeks”ini oluşturmak için bazı çabalar da gösterilmemiş değildir. Bununla birlikte, Türk dünyasının bütün destanlarını kapsayan bir tip veya motif kataloğu hâlâ hazırlanmamıştır. Hâlbuki tip ve motif katalogları olsaydı, sözlü gelenek ürünlerini araştırmak ve bunları kısa sürede mukayese etmek daha kolay olacaktı. Bu yüzden, öncelikle Türk dünyası halk edebiyatının her türü için ayrı ayrı tip ve motif kataloglarını oluşturmak gerekir. Daha sonra da, Türk dünyasına ait bütün folklorik ürünleri kapsayan bir halk edebiyatı motif indeksi hazırlanmalıdır. Böylece, Türk dünyasına ait birçok kültürel, tarihî ve sosyal unsur hızla tespit edilebilecektir. Bu makalede, Tarihî-Coğrafî Fin metodu doğrultusunda metin merkezli bir inceleme yapılmıştır. Tarihî-Coğrafî Fin metodunun önemli eserlerinden biri olan Stith Thompson’un motif indeksinden hareketle Kıpçak sahasından bazı Türk destanları motif açısından ele alınmıştır. Kısaca araştırmada, Kıpçak sahası Türk destanlarından 23 metnin dönüşüm motifleri tespit edilmiştir. Söz konusu metinlerdeki dönüşüm motifleri “Sihir” kategorisi altında yer almaktadır. Bu kategori ise “İnsandan insana”, “İnsandan hayvana”, “İnsandan nesneye”, “Hayvandan insana” dönüşme gibi ana başlıklar taşımaktadır. İncelenen destan metinlerinin dönüşüm motiflerine ait harf ve numaralar Thompson’un kataloğuna uygun olarak tespit edilmiş ve bunlara çeşitli örnekler verilmiştir. Bunların içinden kuşa dönüşme motifi ise mukayeseli olarak ayrıca tahlil edilmiştir. Sadece dönüşüm motifi ve sınırlı malzeme üzerine yapılan incelemede, destan metinlerindeki ortak unsurları tespit etmenin ve bunların arasındaki benzerlik ve farklılıkları görmenin motiflerle mümkün ol","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-10-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139319758","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-09-30DOI: 10.58242/millifolklor.1113167
Hüsniye AKILLI
{"title":"İNSAN VE HAYVAN ARASINDAKİ BAĞ: KÜLTÜREL EKOLOJİK MİRAS ÖRNEĞİ OLARAK YÜNÜM BÖĞET","authors":"Hüsniye AKILLI","doi":"10.58242/millifolklor.1113167","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1113167","url":null,"abstract":"Yünüm böğet, Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Ulusal Envanterine dahil edilerek kayıt altına alınan Anadolu’nun birçok yerindeki takvime bağlı inanış, kutlama ve gelenekler kapsamında koç katımı, kırkım töreni gibi isimlerle kutlanan çoban bayramlarından biridir. Koyunların yıkanması ve temizlenmesi amacıyla gerçekleştirilen bu gelenek, Türk boylarındaki hayvan kültü ile ilgili saya gezme ve saya manileri gibi geleneklerin uzantısını oluşturmaktadır. Burdur’un Hasanpaşa Köyü’nde bir şenlik çerçevesinde yarışma biçiminde organize edilen yünüm böğet geleneğinde, diğer hayvan festivallerinden farklı olarak hayvanlar değil çobanlar yarıştırılmakta, yarışmayı kazanan çobanın belirlenmesinde ise elcik koyunu ile arasındaki güvene dayalı ilişki belirleyici olmaktadır. Koyunlarına iyi davranan ve iyi bakan çobanın koyunlarının, çobanın arkasından soğuk suya hiç tereddüt etmeden gireceği düşünülmektedir. Koyunların sudan geçirilerek yıkanması, koyunların tarlalardaki ekinlere verdiği zararların çobanlar tarafından köy halkına itiraf edilmesi gibi uygulamaları çerçevesinde ‘arınma’ bu kültürel değerin özünü ifade eden kavramı oluşturmaktadır. Tos tos töreni ile başlayan, yöresel sanatçılar ve halk oyunları ile devam eden eğlence gecesi, sudan geçirme uygulaması sırasında okunan manileri ve helalleşme ritüeli ile ortak belleğe dair birikimler, her yıl bir diğer kuşağa aktarılmaya çalışılmaktadır. Düzenlenen eğlencelerin ve yarışmanın, geleneğin sürdürülmesine sadece aracılık ettiğini ifade eden ‘toprakla koyun, gerisi oyun’ halk deyişinin hatırlatıldığı bir ödül töreni ile, şenlik son bulmaktadır. Gelenekler, insan-doğa ilişkisini ve bu ilişkiye dair algıları, zamanımıza ulaştırma işlevini görerek günümüzdeki insan merkezci yaklaşımların yarattığı ekolojik sorunlara çözüm arayışında yol gösterici olmaktadır. Türk kültüründeki doğa kültlerine yönelik saygının, bütüncül evren anlayışının izlerinin ve günümüz biyoetik ilkelerin köklerinin görüldüğü bu geleneksel uygulamalar, sorunun kaynağının, insanın doğadan uzaklaşması ve yabancılaşması ile ilgili olduğunu ortaya koymaktadır. Gelecek nesillerin çevreye ve hayvanlara yönelik etik davranış kalıpları geliştirmesi açısından kültürel ekolojik mirası oluşturan geleneklerin barındırdığı mesajların doğru bir şekilde aktarılması önem taşımaktadır. Ayrıca bu kültürel değerlerin korunması, toplumların sadece geçmişi ile bağ kurmasını değil geleceklerinin de güvence altına alınmasını sağlamakta, aidiyet ve kimlik duygularını pekiştirmekte, yöre halkının hayatına değer ve anlam kazandırmaktadır. Sosyal bütünleşmeyi ve dayanışmayı sağlamakta, yerel kültürel çeşitliliğin korunması işlevini yerine getirmektedir. Akademik çalışmaların bu mirasın kayıt altına alınması ve özgün yanlarının ortaya çıkarılması bağlamında koruma çalışmalarına ve kültürel değerlerin nakledilmesine aracılık ettiği düşünülmektedir. Aynı zamanda bu değerler, toplumun yaşam koşulları, gündelik hayatı, dünya görüşü, beğenileri, inanç biçimleri gibi","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"41 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136271488","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2023-09-30DOI: 10.58242/millifolklor.1103072
Mayramgül DIYKANBAY, Moldir İLGİSHEVA
{"title":"KAZAK VE KIRGIZLARDA BAKŞILIĞIN YADİGÂRI TABİPLİK","authors":"Mayramgül DIYKANBAY, Moldir İLGİSHEVA","doi":"10.58242/millifolklor.1103072","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1103072","url":null,"abstract":"Kazak ve Kırgızlarda bakşıların yadigârı olan tabipler varlıklarını devam ettirmek için İslam inanışına uygun şekil alarak kendilerini topluma kabul ettirmiş ve Şamanizm’in izlerini daha çok geleneksel yönüyle günümüze kadar taşımışlardır. Günümüzde kendilerini tabip olarak adlandıran bakşılar, ritüellerine başlarken yardımcı cinleriyle beraber Allah’tan medet umarlar. Bu durum İslam’ın etkisiyle Şamanik ritüellerin içeriğinin değiştiğinin göstergesidir. Çalışmanın amacı İslam dinini kabul etmelerine rağmen Kazak ve Kırgızların günümüzde de Şamanizm’in kalıntılarını yoğun olarak hayatlarında barındırdıklarını ortaya koymak ve bunun nedenlerini irdelemektir. Ayrıca bağımsızlık sonrası Kazakistan ve Kırgızistan’da popülerleşen ve günümüzde de devam eden tabipliği ve uyguladıkları pratikleri analiz etmektir. Kazak ve Kırgız tabiplerinin tabip olma şartları, ata kökeni, yardımcı cinleriyle ilişkisi, hastayı muayene etme yöntemleri ile seansları, araçları, toplumun tabiplere karşı tutumu, hastaların gidiş sebepleri, başvuranların memnuniyeti, bu çalışmanın odak konusudur. Çalışma günümüzde tabipliği meslek edinen Kazak ve Kırgız tabipleri ve onlara başvuran kişiler örneği üzerinden hazırlanmıştır. Görüşme tekniğinin kullanıldığı bu çalışma, söz konusu bakşılar ve katılımcılar ile yüz yüze, daha az olmakla birlikte telefon aracılığıyla yürütülmüştür. Tıbbi yollarla sıkıntılarını gideremeyen veya geleneği tıbbi bilimlere tercih eden kişilere hizmet veren söz konusu tabiplerin en önemli görevleri hastalara musallat olan kötü cinleri kovarak iyileştirmek, insanlara sorunlarını çözmede yol göstermek ve gelecekten haber vermektir. Ritüel esnasında tabiplerin kullandıkları tedavi araçları hastalığa göre değişmekte ve genellikle bıçak, kamçı, çam ağacı, bozkırda yetişen bitkiler, kırk veya yedi taş, hayvanın aşık ve kürek kemikleridir. Tedavi seansının sayısı ve süresi hastanın durumuna ve hastalığın derecesine bağlıdır. Tabipliğin de atalarından miras kaldığına inanan tabipler, cinlerine ve onlarla iletişim kurma yeteneklerine içtenlikle inanırlar. Ele aldığımız her iki tabip de yardımcı cinlerini rüyalarında sık sık görürler ve onlardan aldığı talimat ve işaretler üzerine işlerini yürütürler. Tedavi esnasında İslami dualar okumayı da ihmal etmezler ve kendilerini dindar Müslüman olarak görürler. Ayrıca Kazak ve Kırgızlarda henüz uzman psikologdan yardım alma alışkanlığı olmadığından söz konusu tabipler aynı zamanda toplumun psikoloğa olan ihtiyacını da gidermektedirler. Sonuç itibariyle derdine derman arayan Kazak ve Kırgızlar kaderlerini bakşı/tabiplerin yardımıyla değiştirebileceklerine inanırlar. Buna çalışmada ele alınan tabiplere Kazak ve Kırgız toplumunun her kısmından eğitimli, eğitimsiz, genç, yaşlı, erkek, kadın demeden başvurması kanıttır. Dolayısıyla bakşılığın yadigârı olan tabiplik gibi geleneksel uygulamalar teknolojinin geliştiği modern dönem ve mekânlarda işlevlerini kaybetmeden günümüzde de canlı bir şekilde sürdürmekte ve yaşatmaktadırlar.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"123 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136271647","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}