{"title":"FROM TRADITIONAL MEDICINE TEMPERAMENTS TO EPIC HERO DESIGN: A STUDY OF OĞUZ KAĞAN ACCORDING TO TRADITIONAL UYGUR NATIONAL MEDICAL TEMPERAMENTS","authors":"Sunay Akkaya","doi":"10.32321/cutad.1272810","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1272810","url":null,"abstract":"Oğuz Kağan Destanı bin yıllar öncesine ait Türk yaşayış tarzı hakkında bilgi veren bir eserdir. Geçmiş dönemlere ait dünyaya bakışı, göçebe hayatın toplum ve teşkilat yapısı, insanlar arasındaki iletişim tarzı, inancı hakkında günümüz çalışmalarına ışık tutmaktadır. Oğuz Kağan Destanı’nda görülen bu özelliklerin yanında metnin üretildiği toplumun sahip olduğu şifacılığa dair geleneksel tıp unsurlarından izler taşıdığı da düşünülmektedir. Tarihî çağlar boyunca her toplum, hastalıkların şifasını bulmak ve sağlıklı olma durumunu korumak için çeşitli yöntemler geliştirerek bunları kullanmıştır. Sağlık insanoğlunun doğa ile uyumuna göre şekillenen bir durum olagelmiştir. Hemen hemen her toplum, yaşadığı coğrafya ve iklime göre bir tıp repertuarı geliştirmiştir. İnsanın doğayla uyumunun bir ürünü olan en eski tıp ise “geleneksel tıp” olmuştur. Geleneksel tıbba ait yöntemlerin bir kısmı yazılı eserler ve sözlü kültür aracılığıyla günümüze kadar ulaşırken birçoğu da unutulmuştur. Bunlardan en çok bilinenler ve günümüze kadar ulaşanlar Çin, Tibet, Mısır, Hint ve Uygur tıbbı olmuştur. Özellikle Türk kültürünün bir parçası olan Uygur medeniyetinin geleneksel tıp verileri beş bin sene öncesine kadar dayanmaktadır. Geçim kaynağı, yaşam biçimi, din, coğrafya gibi kültürel bellek verilerinin yanında çok köklü bir geçmişe sahip olan geleneksel tıp bilgisi de sözlü gelenekteki mit ve destan gibi halk anlatılarında yerini bulmuştur. Ancak bugüne kadar halk anlatıları hakkında geleneksel tıbbın mizaçlar teorisi kapsamında herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bu çalışmada, Uygur geleneksel tıbbı mizaç teorisinden hareketle Türk halk anlatılarının en eski örneği olan Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı’ndaki insan betimlemeleri analiz edilmiştir. Yöntem olarak doküman analizi kullanılmış olup metin tahlili gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmada geleneksel Uygur millî tıbbının dört madde teorisinde yer alan ateş/safravî, hava/kan/demevî, su/limgavî/balgamî, toprak/sevdavî mizaca göre Oğuz Kağan tipi incelenmiştir. Oğuz Kağan’ın bir alp tipi olarak geleneksel tıbba göre dengeli bir kişilik özelliği sergilediği görülmüştür. Bu kapsamda gerek sahip olduğu misyonu yerine getirmek ve gerekse beden tasvirlerindeki resmedilişinden demevî, safravî ve sevdavî mizaç özelliklerini dengeli bir şekilde yansıttığı sonucuna ulaşılmakla beraber baskın olan mizacın ise demevî/kan mizaç olduğu anlaşılmıştır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"174 5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131382006","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FEREC BA'DE'Ş-ŞİDDE IN TURKISH LITERATURE","authors":"Tuğba Meral","doi":"10.32321/cutad.1274342","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1274342","url":null,"abstract":"Ferec baᶜde’ş-şidde, Arap edebiyatında sıkıntıdan ferahlığa ulaşılan hikâyelerin toplandığı bir edebî tür olarak dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış; Fars edebiyatındaki örnekleri ise on üçüncü yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmıştır. Arap ve Fars edebiyatlarında çok popüler olan bu edebî türün günümüze ulaşan Türkçe yazmaları, genellikle eser odaklı olarak çalışıldığı için Türk edebiyatında Ferec baᶜde’ş-şidde, bugüne dek tek bir eser gibi algılanarak değerlendirilmiş; on beşinci yüzyılda Farsçadan tercüme yoluyla edebiyatımıza girdiği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Oysa Türk edebiyatında; 14 bâblı, 13 bâblı ve 42 hikâyeli olmak üzere üç ayrı Ferec baᶜde’ş-şidde külliyatı bulunmaktadır. 14 bâblı Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde, on beşinci yüzyılda Mevlânâ Lutfî Tokadî tarafından Arapçadan; 13 bâblı Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde, yine on beşinci yüzyılda Mehmed b. Ömerü’l-Hâlebî tarafından Farsçadan tercüme edilerek hazırlanmıştır. İlk musannifi belli olmayan 42 hikâyeli Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde ise bugüne dek Farsçadan tercüme olarak değerlendirilmiştir fakat Arap ve Fars edebiyatlarında 42 hikâyeli başka bir Ferec baᶜde’ş-şidde'nin bulunmaması; 42 hikâyeli yazmaların, Ferec baᶜde’ş-şidde türünün karakteristik özelliklerini taşımaması ve mevcut yazmalarda tespit edilen sözlü gelenek unsurları, bu külliyattaki hikâyelerin derlenerek hazırlandığına işaret etmektedir. 42 hikâyeli külliyata ait günümüze ulaşan en eski nüsha, bugüne kadar Budapeşte (1451) yazması olarak bilinmektedir fakat Paris-I (1390-1410) yazmasının daha eski olduğu anlaşılmıştır. Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde'lerin bilinen en eski yazmaları, 42 hikâyeli külliyata ve on dördüncü yüzyıla aittir. Dolayısıyla Türk edebiyatına Ferec baᶜde’ş-şidde türünün ilk olarak on dördüncü yüzyılda 42 hikâyeli yazmalarla girdiği söylenebilir. Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde'ler üzerine yapılan araştırmalarda genellikle 42 hikâyeli yazmalara yoğunlaşılmış; 14 bâblı ve 13 bâblı külliyatlara ait yazmalar ise maalesef bugüne dek ihmal edilmiştir. Bu makalede, Türkiye'deki ve yurt dışındaki kütüphanelerde tespit edilen Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde yazmaları üç külliyat hâlinde değerlendirilecek; üç külliyatın bugüne dek gözden kaçırılan yeni yazma nüshaları tanıtılacak ve son olarak (Paris-I, Budapeşte, Hamidiye ve Fatih-I olmak üzere) dört nüshadan hareketle 42 hikâyeli Türkçe Ferec baᶜde’ş-şidde'nin özellikleri üzerine ayrıntılı bir inceleme yapılacaktır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"44 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126966401","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SPATIAL DYNAMICS AND MONGOLIAN NATIONAL UNITY IN THE CASE OF INNER MONGOLIA","authors":"Mustafa Can Tezi̇ç","doi":"10.32321/cutad.1242344","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1242344","url":null,"abstract":"İç Moğolistan’daki idari yapılanma siyasetleri üzerinden yapılan bu tekrardan okuma mekânsal yapıların etnik bilinç ve grup aidiyetleri üzerinde belirleyici etkisi olduğunu göstermektedir. Mekânsal bir yapı olan etnografik sınırların parçalanması etnik bilinç ve grup aidiyetinin örtüşmesi üzerinde bir engel oluşturabildiği gibi bu karşıtlık İç Moğolistan örneğinde olduğu gibi millî bütünleşmenin de önüne geçebilmektedir. Araştırmalar Mançuların da içerisine dahil olduğu geleneksel Çin politikasının kuzey sınırlarının güvenliğinin bu bölgedeki konar göçer grupların sosyolojik dinamiklerini bozmak üzerine kurulu olduğunu göstermektedir. Konar göçer gruplar arasındaki çatışmalar üzerine kurulu olan bu dinamik yapı güçlü liderlerin çıkıp büyük siyasi birliklerin kurulmasına yol vermektedir. Bu noktada bölgede uygulanan idari yapılanma siyasetleri bu sosyolojik yapının önüne geçilmesi için kullanılan araçlardan bir olmuştur. Konar göçer gruplar arasında yüzyıllardır süren bu sosyolojik döngünün önüne geçilmesi beraberinde kendi çıkarlarını tehlikeye atmak istemeyen bu yüzden de gruplar arasındaki çatışmalardan uzak duran bölgesel yöneticilerin ve yönetimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu noktada mekânsal bağlılıklar ve etnik bilinç düzeyindeki karşıtlıklar siyasi yapı üzerinde kendisini hissettirmiştir. Bu karşıtlık sonucunda bugün İç Moğolistan olarak bilinen bölgede Mançu Çin politikaları karşısında bir Moğol birliği kurulamamış, farklı grupların kendi bölgesel politikaları Moğolların bir bütün olarak hareket etmelerinin önüne geçmiştir. \u0000İlerleyen dönemde ise bölgede yükselen Moğol milliyetçiliği karşısında Mançu Çin idaresi bu idari yapıları Moğolların aleyhlerine olacak şekilde daha da geliştirmiştir. Bu çerçevede kurulan nüfusça kalabalık Çinli idari birimler içerisine Moğol yerleşim birimlerinin eklenmesi sureti ile Moğol nüfus zayıflatılmak istenmiştir. Bu parçalı yapılanma aynı dönem içerisinde Moğol milliyetçi hareket içerinde de Moğolların bir bütün olarak hareket etmelerine engel olmuştur. Farklı idari yapılara bölünmüş Moğol gruplar Çin içerisinde bir bütün olarak hareket edememişlerdir. \u0000Diğer taraftan Büyük Asya politikası ile bölgede etkin bir politika izleyen Japonya ise idari yapılar üzerinden benzer politikalar izlemiştir. Böylelikle bir yandan Çin üzerinde baskı kurarken aynı zamanda da Moğollar üzerinde de etkin bir siyaset izleme olanağı bulmuştur.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129102256","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ADANA İNAS/KIZ RÜŞTİYESİ BAĞLAMINDA OSMANLI’DA MUALLİME/KADIN ÖĞRETMEN SORUNLARI (1892-1913)","authors":"Ayse Yanardağ","doi":"10.32321/cutad.1264418","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1264418","url":null,"abstract":"19. yüzyılda Osmanlı Devleti savaşlarda yaşanan kayıplar ve azınlık isyanlarıyla dağılma sürecine girmiştir. Devletin kötüye gidişinin sebeplerini sorgulayan sivil ve askeri aydınlar dağılmaktan kurtulmak için çeşitli alanlarda yenilikler yapmaya başlamışlardır. Bu bağlamda Tanzimat döneminden itibaren sivil eğitimde önemli yenilikler yapılmıştır. Eğitimde usûl-ı cedit yani yeni usul üzere uygulamalar kadın eğitimini de kapsamıştır. Ancak kadının eğitimi kolay bir mesele değildir. Bu sadece Osmanlı için değil başka ülkeler için de zordur. Henüz sınıflı sosyal yapıların tamamen çözülmediği bir dönemde kadınların da erkekler gibi eğitim almasını sağlamak toplumsal eşitlik fikri ile ilişkilidir. Kadın ve erkeğin eşitliğine dair fikirler Avrupa’da Rönesans, Reform, Aydınlanma süreçlerinin sonucunda ortaya çıkmıştır. 1789 Fransız İhtilali’nin yaydığı eşitlik, özgürlük fikirleri kadınları da kapsamaya başlamıştır. Ancak Avrupa’da kadın eğitimi kanlı ihtilallerin içerisinden geçerek gelişirken Osmanlı’da devleti kurtarmak için yapılan yeniliklerin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti kız çocukları için ilk kez sıbyan mektebinden sonra gidebilecekleri rüştiye mekteplerini kurmuştur. Herhangi bir kanlı ihtilale gerek kalmadan kurulan kız mektepleri erkek mekteplerine göre daha geç açılmıştır. Bununla birlikte açılan mekteplerle birlikte yavaş bir şekilde kadının kamusal alanda rolü genişletilmiştir. Dinsel ve kültürel sebeplerle kız çocuklarına erkek öğretmenlerin ders vermesi uygun görülmediğinden muallime/kadın öğretmen yetiştirmek üzere İstanbul Darülmuallimat/Kız Öğretmen Okulu açılmıştır. Bu okul rüştiyelere kadın öğretmen yetiştiren tek okul olmuştur. İstanbul Darülmuallimat Mektebi Anadolu’da yaygınlaştırılan kız rüştiyelerine yeterli sayı ve nitelikte kadın öğretmen yetiştirmemiştir. 1892’de kurulan Adana Kız Rüştiye Mektebi’nde de kadın öğretmen ihtiyacı şiddetli bir şekilde hissedilmiş, mektep kapanma tehlikesi geçirmiştir. Bunun dışında bu mektepte ilginç başka kadın öğretmen sorunları ortaya çıkmıştır. Dinsel, kültürel, ekonomik, coğrafi, sosyal koşulları yansıtan bu sorunlar arşiv belgelerine yansımıştır. Çalışmada Osmanlı’da kadın öğretmenlere dair sorunlar Adana Kız Rüştiye Mektebi örneği üzerinden incelenmiştir. Bu sorunların bir kısmı Osmanlı’nın genel ekonomik, politik, kültürel, dinsel sorunları arasındadır. Bazı örnekler ise iklim ile ilgili olup bölgeye özgüdür. Arşiv belgelerinden elde edilen bilgiler sebep sonuç ilişkisi içinde kullanılmıştır. Literatür taramasında Adana Kız Rüştiye Mektebi hakkında müstakil bir çalışma bulunmadığı görülmüş olup literatüre katkı yapmak amaçlanmıştır. Ayrıca Osmanlı’dan Cumhuriyet’e aktarılan kadın eğitimine dair sorunların daha iyi anlaşılmasına katkı yapabileceği düşünülmüştür.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"109 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122552748","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A METHOD PROPOSAL REGARDING THE BELONGING OF UNKNOWN POEMS IN POETRY JOURNALS IN THE SAMPLE OF NECATI","authors":"Enes Ilhan","doi":"10.32321/cutad.1263007","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1263007","url":null,"abstract":"İçerdikleri şairler, biyografik bilgiler, çeşitli anekdotlar ve şiirler ile toplumun edebî zevk ve beklentilerine hitap eden şiir mecmuaları, biyografik kaynaklarda yer almayan şairleri ve yazma divanlar ile tenkitli neşirlerde bulunmayan şiirleri bulundurma ihtimalini her zaman bünyesinde barındıran çok yönlü metinlerdir. Gerek mecmualara dair gerçekleştirilen neşir çalışmalarında gerekse mecmualara atıfla oluşturulan makale ve bildiri düzeyindeki çalışmalarda şairlerin basılı divanlarında yer almayan şiirlerine dair başlıklar ve vurgular dikkat çekmektedir. Şiir mecmularında bulunan tenkitli neşirlerde yer almayan şiirlerin tespit ve neşrinden daha mühimi şiirlerin atfedildikleri şaire olan aidiyetinin sorgulanması ameliyesidir. Taranılan çalışmalarda basılı divanlarda yer almadığı ifade edilen şiirlerin atfedildikleri şairlere olan aidiyetlerinin belirlenmesinde daha önceden kuramsal çerçevesi çizilen ve uygulanan bir metottan veya metot birliğinden söz etmek mümkün görünmemektedir. Çoğunlukla metin neşrinden ibaret böylesi çalışmalarda az da olsa şiirlerin, atfedildikleri şairlere olan aidiyetlerinin dil, üslup ve tanıklanma durumları çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. Şiirlerin yeterli sayıda kaynak metinde taranmadan ve başka şairlere atfedildiklerine dair şüphe durumları en aza indirgenmeden yapılan dil ve üslup incelemeleri, aidiyet meselesi açısından kıymetli olmakla beraber yeterli ve tatmin edici değildir. Bu noktada yapılan çalışmada ortaya konulan yöntem teklifinin, sorgulama işlemini büyük ölçüde gerçekleştireceği ve atfedilen şiirlerle ilgili yapılacak olan üslup incelemelerine gelinceye değin bir eleme mekanizması işlevi göreceği umulmaktadır. \u0000Çalışmada ilk olarak neşri gerçekleştirilen ve muhtelif yazma eser kütüphanelerinde mevcut olan bine yakın şiir mecmuasında Necâtî şiirleri gözden geçirilmiştir. İşlem sonucunda Ali Nihat Tarlan tarafından hazırlanan Necâtî Bey Dîvânı neşrinde yer almayan 25 adet şiir tespit edilmiştir. Bu şiirler divanlar, şiir mecmuaları ve tezkire metinleri temelinde tarama ve tanıklama esasına dayalı uygulamalara tabi tutulmuş ve ulaşılan sonuçlara göre bazı kategorilere ayrılmıştır. Elde edilen verilerden hareketle Necâtî’ye ait olabilecek şiirler belirlenirken şüpheli olanlar ayrılmış ve şüphe durumları izah edilmiştir. Böylece Necâtî şiirleri örneği üzerinden benzer çalışmalar için bir yöntem ve kategorizasyon teklifinde bulunularak aidiyet temelli sorgulama işlemlerinin gerekliliği vurgulanmıştır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"473 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127273177","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"LÂMİ’Î ÇELEBİ’NİN ARUZ RİSALESİ","authors":"Muhittin Turan","doi":"10.32321/cutad.1246580","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1246580","url":null,"abstract":"Eski Türk edebiyatında aruz veznini konu edinen eserler daha çok belagat kitaplarında bir bölüm ya da müstakil olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmalarda veznin tarihi hakkında verilen bilgilerin yanı sıra vezinlerin sâlim ve fer’leri, bahirler, daireler vb. hususlarda manzum veya mensur olarak malumat verilmiştir. Gerek belagat kitapları içerisinde yer alan gerekse müstakil olarak kaleme alınan bazı aruz risaleleri, aruz ilminin genel kurallarını ortaya koyduklarından, onlardan sonra bu alanda yazılan eserler de öncekilerini takip etmiştir. Diğer bir ifade ile bu risalelerin özellikle içerdikleri ıstılahları ve örnek beyitleri kendilerinden sonra kaleme alınmış risalelere örnek teşkil etmiştir. Bu durumun, söz konusu eserlerin ya tarihi süreç içerisinde birbirlerinden etkilenmesinden ya da ittihaz ettikleri ortak bir modelin varlığından kaynaklandığı söylenebilir. Bu bağlamda Reşîdüddîn-i Vatvât (öl. 1177)’ın Hadâ’iku’s-Sihr fî-Dakâyıkı’ş-Şi’r’i, İranlı Şerefüddîn-i Râmî (XIV. yy.)’nin Enîsü’l-Uşşâk’ı gerek Anadolu sahasında gerekse İran ve Arap coğrafyasında bu konularda yazılmış eserlere, özellikle örnek beyitler ve diğer bazı mensur bölümler noktasında bir model oluşturmuştur. Dolayısıyla bu anlamda bir silsilenin veya sınırlı bir geleneğin oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu silsilenin halkalarından birini XVI. yy. Divan şairi Lâmi’î Çelebi’nin aruz risalesi oluşturmaktadır. 5 varak gibi küçük bir hacme sahip olan eser, içeriği ve yapısı münasebetiyle dikkate değer olduğu kadar kendinden önce veya muasırları tarafından kaleme alınmış bu konudaki eserlerle azımsanmayacak derecede ortak örnek beyitler içermektedir. Bu yazıda, öncelikle aruz tarihi hakkında hatırlatıcı ve muhtasar bilgiler verilecektir. Ardından uzun zamandır araştırmacıların istifadesinde olmayan ve Şerefü’l-İnsân’da mevcudiyetinden bahsedilen Lâmi’î Çelebi’nin Konya İl Halk Kütüphanesi 42 Kon 5811/2 demirbaş numarasında “Evzân-ı Arûz” adıyla kayıtlı olan aruz risalesi hakkında tanıtıcı bilgiler aktarılacak, aynı zamanda söz konusu eserin Lâmi’î Çelebi’ye aidiyeti bu sahadaki eserlerden örneklerle kanıtlanacaktır. Son olarak da risalenin çeviri yazılı metni verilecektir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"91 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131667599","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"EVALUATION OF SELANIK FOLK SONGS IN TERMS OF VOCABULARY AND CULTURAL MOTIFS","authors":"Bahtiyar Bahşi̇","doi":"10.32321/cutad.1182670","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1182670","url":null,"abstract":"Türküler genel olarak Türk insanın yaşam biçimini, sosyo- kültürel özelliklerini, tarihsel süreç içerisinde yaşadıklarını, dini inanışlarını, gelenek ve göreneklerini yansıtan kültürel ögelerden biridir. Ayrıca türküler toplumun yaşadığı olaylar karşısındaki tepkilerini, duygularını yansıtan sözlü edebiyat ürünüdür. Bu yüzden Türküler hem halkın sosyal hayatını hem de müziğini ve şiirini ilgilendirdiğinden halk bilimi incelemelerinde önemli bir yer tutar. Türk tarihinin önemli şehirlerinden biri olan Selanik yöresinde de Türk folkloru günümüze kadar yaşatılmıştır. Bu folklor içerisinde yer alan türkülerin önemi oldukça fazladır. Türk dilinin söz varlığı edebi eserler, şiirler, tarihi metinler gibi yapıtların yanı sıra şifahi kültüre at olan türkülerden hareketle de ortaya konulmaktadır. Şimdiye kadar Selanik ile ilgili çalışmalar yapılmış fakat türkülerde söz varlığına dair bir çalışma yapılmamıştır. Bu eksiklikten yola çıkılarak yapılan bu araştırmada Selanik türkülerindeki söz varlığını ve kültürel motifleri tespit edebilmek amaçlanmıştır. Çalışmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Bu kapsamda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kaynaklarından ulaşılan Selanik yöresine ait yirmi altı türkü doküman incelemesi yapılarak incelenmiştir. İncelenen Selanik türküleri konuları bakımından bir tasnife tabi tutulmuş ve yapılan tasnife uygun düşen türkü örnekleri verilmiştir. Ayrıca türkülerde kültürel motiflere yörenin yer şekilleri ve dış mekân unsurları, iklim, hayvanlar, bitkiler, dinî ögeler, renkler, kadın ve erkek adları, akraba, giyim eşyaları ve takılar, kullanılan eşyalar, yiyecek ve içecek ve organ isimlerinin kullanıldığı görülmektedir. Araştırmanın sonucunda Selanik yöresi türkülerinde yer alan söz varlığının yöreye ait kültürel dokuyla yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu türkülerin okulların farklı kademelerinde kültür aktarımı amacıyla kullanılması faydalı olacaktır. Selanik türküleri hakkında özellikle muhteva, ses, kelime ve cümle incelemesi açısından yapılan çok fazla çalışmanın ve yazılı kaynağın olmaması çalışmanın sınırlı kalmasına sebebiyet vermiştir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"212 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117287609","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"“KULAK” ÖGESİ İÇEREN DEYİMLERİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (TÜRK VE RUS DİLİ ÖRNEĞİNDE)","authors":"Canan Paşalioğlu","doi":"10.32321/cutad.1183364","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1183364","url":null,"abstract":"Мировоззрение нации определяется языком, на котором говорят люди. Язык отражает и сохраняет традиции, обычаи, ценности, верования и культуру нации и передаёт эти знания в будущее. У каждого народа есть свой язык, с которым связана его культура, создающая идентичность этого общества и несущая в себе историческую память. Одним из средств, отражающих мысли и культурные взгляды общества, несомненно, являются идиомы - фразеологизмы. Лингвокультурология, основанная на идеях таких исследователей, как В. фон Гумбольдт, Л. Вайсбергер, Э. Сепир и Б. Уорф, И. А. Бодуэн де Куртенэ и А.А. Потебня, представляет собой активно развивающуюся отрасль языкознания, которая фокусируется на взаимосвязи языка и культуры. Она выявляет культурные элементы, скрытые в языковых единицах. Она исследует взаимосвязь языка, культуры и человека, и изучает следы культуры народа, отразившиеся в языке. В лингвокультурологии одним из основных понятий является кодом культуры, который представляет собой систему знаков и фиксируется в языковом сознании. С точки зрения лингвокультурологии коды культуры носят национально культурные смыслы. Можно выделить такие коды культуры как антропный (маменькин сынок), зооморфный (ломовая лошадь, лошадиная сила), временной (в кои-то веки), пространственный (во всю ширь), предметный (до последней капли крови), цветовой (видеть в розовом цвете), природный (между двух огней) и т.д. Одним из этих кодов является, соматический код (нос к носу, закрывать глаза), занимающий особое место в системе культурных кодов. Каждое название органа, т. е. соматизм, имеет разнообразные коннотации, что указывает на особенности истории и культуры народа. Соматические фразеологизмы исследуются лингвокультурологией в совокупности культурных смыслов. Целью настоящей работы является выявить специфичные черты турецкой и русской языковой картины мира, и использован сопоставительный метод в рамках лингвокультурологического подхода. Идиомы - фразеологизмы и устойчивые выражения турецкого и русского языков с компонентом соматического кода «ухо» рассматриваются сравнительно. Мы попытались раскрыть культурные значения, скрытые в турецких и русских идиомах - фразеологизмах, на конкретных примерах. В результате проведенного исследования мы обнаружили сходства и различия языковых картин мира русского и турецкого обществ, имеющих разные верования, культуры и языковые картины мира.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132638326","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"TÜRKÇENİN KUTUPLU SORULARI YANITLAMA SİSTEMİ ÜZERİNE","authors":"A. Uyar","doi":"10.32321/cutad.1246322","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1246322","url":null,"abstract":"Soru türlerinden biri olan kutuplu sorular, soruda sunulan bir önermenin yanıt olarak tasdik veya reddedilmesini öngören soru türleridir. Olağan bir biçimde evet veya hayır sözcüklerini içeren ifadelerle yanıtlanırlar ve bu nedenle evet/hayır soruları olarak da adlandırılmaktadırlar. Kutuplu soruların yanıtlanma biçimleri dünya genelinde birçok çalışmada incelenmiş ve diller arasında yanıtlama izlemleri açısından farklılıklar olduğu ortaya konmuştur. Yapılan çalışmalar sonucunda, özellikle olumsuz kutuplu soruların yanıtlanmasında evet ve hayır sözcüklerinin kullanımının diller arasında anlamsal açıdan farklılıklar gösterdiği öne sürülmüştür. Dillerin kutuplu soruları yanıtlamak için kullandığı izlemler, yanıtlama sistemleri adı altında kaynaklarda yer almıştır. Dünya genelinde birçok dilin kullandığı sistemi açığa çıkaran çalışmalar yürütülmüştür. İngilizce, Fransızca ve İsveççe gibi kimi dillerin sorulan sorudaki kutup ögesini onaylayacak veya reddedecek şekilde bir yanıtlama sistemi kullandığı; Japonca ve Korece gibi bazı dillerin sorudaki bütünsel anlam içeriğine yönelik onay veya ret ifade eden bir yanıtlama sistemi kullandığı; Galce ve Tayca gibi kimi dillerin ise soruda yöneltilen yüklemin tekrarlanması yoluyla kutuplu soruları yanıtlamaya olanak veren bir sistem kullandığı alan yazında tartışılmıştır. Bununla birlikte, Keşmirce ve Kantonca gibi kimi dillerin de birden fazla yanıtlama sisteminin özelliklerini gösteren karma bir sistem kullandığı ortaya konmuştur fakat Türkçenin kullandığı yanıtlama sistemini açığa çıkaran bir çalışmaya alan yazında rastlanmamıştır. Dahası, bahsi geçen yanıtlama sistemlerinin konu olduğu veya Türkçe bağlamında tartışıldığı bir çalışma yok denebilecek kadar azdır. Bu nedenle bu çalışma, yanıtlama sistemlerini yakından inceleyerek bu sistemlere Türkçe karşılık önerilerinde bulunmayı ve Türkçenin kullandığı yanıtlama sistemi üzerine ışık tutmayı hedeflemektedir. Çalışmanın yöntemi olarak alan yazın taraması yöntemi benimsenmiştir. İlgili çalışmalarda yer edinen bilgiler taranmış, bu çalışmalarda gösterilen soru ve cevap karşılıklı konuşma örnekleri incelenmiş, birbirleriyle karşılaştırılmış ve sonuç olarak belirli çıkarımlar yapılmıştır. İnceleme sonucunda, yanıtlama sistemleri için Türkçe olarak kutup merkezli sistem, içerik merkezli sistem ve yansımalı sistem isimlerinin uygun olduğu öne sürülmüştür. Bunu takiben, Türkçenin birden fazla yanıtlama sisteminin özelliklerini gösteren karma bir sistem kullandığı sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115422064","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ÖĞRETMEN ADAYLARININ DİJİTAL ORTAMLARDAKİ AKADEMİK OKUMA ALIŞKANLIK VE EĞİLİMLERİNİN BELİRLENMESİ","authors":"Tuncay Türkben","doi":"10.32321/cutad.1137024","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1137024","url":null,"abstract":"Bilişim teknolojisinin hızla gelişmesi ve yayılmasıyla birlikte okuma eylemi de dijital araçlar üzerinden yapılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda yapılan incelemede öğretmen adaylarının dijital araçları akademik okuma amaçlı kullanma alışkanlık ve eğilimleri ile ilgili bir çalışma tespit edilmemiştir. Bu araştırmanın temel amacı öğretmen adaylarının dijital ortamlardaki akademik okuma alışkanlık ve eğilimlerini belirlemektir. Betimsel istatistiğin kullanıldığı araştırma, tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 2021-2022 eğitim-öğretim yılında Aksaray Üniversitesinde farklı bölümlerde öğrenim gören 412 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri “Kişisel Bilgi Formu” ve “Dijital Ortamda Akademik Okuma Alışkanlık ve Eğilimlerini Belirleme Anketi” adlı iki bölümden oluşan bir veri toplama aracı ile elde edilmiştir. Araştırma verilerinin analizinde Microsoft Excel ve SPSS 20.0 paket programından yararlanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarının büyük çoğunluğu dijital cihazları akademik okuma amaçlı kullandığını ortaya koymaktadır. Ancak araştırmaya dâhil olan öğretmen adaylarının çoğunluğu akademik amaçlı okumalarda basılı kâğıt üzerinden okumayı dijital cihaz üzerinden okumaya göre daha çok tercih ettiklerini; okuma, anlama ve kalıcı öğrenme açısından da kâğıt üzerinden okumanın daha yararlı olduğunu belirtmektedirler. Öğretmen adayları dijital cihazları akademik materyallere ulaşımın kolay ve hızlı olması, ekonomik olması, her yerde erişimin olması, taşınabilirlik vb. nedenlerden ötürü kullandıklarını ifade etmektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu akademik okumalarını akıllı telefon ve dizüstü bilgisayar üzerinden gerçekleştirmektedir. Öğretmen adayları dijital cihaz üzerinden okuma yapmanın göz sağlığını olumsuz etkilenmesi, dikkatin çok çabuk dağılması, odaklanmada güçlük yaşama, zor ve yorucu olması gibi birtakım sınırlı yönlerinin olduğunu belirtmektedir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"35 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124967327","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}