{"title":"A GOTHIC NOVEL: BUHRAN GECESİ","authors":"Nesrin Mengi̇","doi":"10.32321/cutad.1369856","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1369856","url":null,"abstract":"Gotik edebiyatın temel unsurlarından biri olarak kabul edilen korku, ilkel insanlardan bu yana insanoğlunu hayatta tutmaya yarayan duygulardan biri olmuştur. Korku, bilinemeyen varlık âlemlerine karşı sınırsız bir hayal gücü geliştirerek ortaya birtakım malzemeler çıkarmıştır ve bu malzemeler mimaride, resimde, tiyatroda, sinemada ve edebiyatta farklı formlarla kendine yer edinmiştir. Köken itibariyle “barbar” anlamına gelen ve ikinci yüzyıl toplumu olan Gotlardan adını alan “gotik” kavramının karanlık dönem olarak bilinen Orta Çağ’daki mimari yapılardan ve resimlerden etkilenerek bir edebî türe dönüşmesi 18. yüzyılda gerçekleşir. Gotik edebiyat, modern olanın insan zihninde açtığı boşluğun giderilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. Bir diğer husus da gotik edebiyatın içinde aykırılığı, bunalımı, aşırılığı barındırması ve bunları yer yer dönemin eleştirisi yapmak için araç olarak kullanıyor olmasıdır. Gotik edebiyat, insanı korkuya ve dehşete sürükleyen bir atmosferi yaratmak isteyebilir fakat bunu yaparken olağan dışı durumlar aracılığıyla Orta Çağ’da kilisenin, Aydınlanma Çağı’nda rasyonalitenin, modern çağda ise teknolojinin ortaya koyduğu olumsuz durumların eleştirisini de yapar. Suat Derviş, Türk edebiyatında gotik türün önemli temsilcileri arasındadır. Yazar, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılma döneminde İstanbul işgal altındayken yazdığı gotik eserlerinde mekân olarak doğanın içinde, şehirden uzak, bakımsız, kasvetli, aynı zamanda gizemli köşkleri seçer. Öyle ki, İstanbul’un ve İstanbullunun içinde yaşadığı kaosu kentin uzağında kullanılmayan ya da nadiren kullanılan heybetini kaybetmiş konaklara taşır. Bu eski konaklar tüm kasvetiyle yazarın gotik hikâyelerinin merkezine yerleşirken etraflarını saran doğa tüm renk, koku ve huzur veren etkisiyle okuyucuyu pitoresk estetikle buluşturur. Makalede, Suat Derviş’in Buhran Gecesi romanı mekânın betimlenmesi, kişilerin oluşturulma biçimi, tekinsizlik unsurlarının bulunması, gotik edebiyata yardımcı olarak kullanılan deri kaplı eşyalar, kılıçlar, koyu renkli duvar halıları, ahşap renkler, loş ortamlar, sivri kubbeler, geniş salonlar vs. gibi pek çok detayın kullanılmasıyla gotik türe özgü bir eser olarak değerlendirilir. Çalışmada, Gotik edebiyatta sıkça işlenen “lanet” teması üzerine kurulan ve yazarın Anadolu’da yaygın mitolojik inançlarla genişlettiği Buhran Gecesi romanının korku, kıskançlık gibi aşırı duyguların neden olduğu tekinsiz olay örgüsüyle de türün özelliğini yansıttığı sonucuna varılır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"46 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139174884","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"THE VIEW OF INTERCULTURAL SENSITIVITY IN BOOKS ON TEACHING TURKISH AS A FOREIGN/SECOND LANGUAGE: “YENİ İSTANBUL ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER İÇİN TÜRKÇE” AND “YEDİ İKLİM TÜRKÇE” EXAMPLES","authors":"Damla Elif Kinay, Mustafa Durmuş","doi":"10.32321/cutad.1370264","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1370264","url":null,"abstract":"Bireylerin etkin bir kültürlerarası etkileşime sahip olabilmesi için gelişmiş kültürlerarası duyarlılığa sahip olması gerekmektedir. Bu bağlamda yabancı/ikinci dil öğretiminde öğrenicilerin temel kaynaklarından ders kitaplarının; içerik olarak öğrenicilere kültürel farklılıkları gösterici, öğrenicilerin farklı kültürel değer ve yargıları yadırgamamalarını ve farklılıklara açık ve hoşgörülü olmalarını sağlaması gerekmektedir. Bu da dil öğretim sınıflarında kültürlerarası duyarlılık kazanımı ile olasıdır. Bu çalışmanın amacı, yabancı ve ikinci dil olarak Türkçe öğretim amacıyla hazırlanan ders kitaplarının kültürlerarası duyarlılık görünümlerini belirlenen ölçütler çerçevesinde incelemektir. Bu çalışmada dil öğretiminde öğreniciler için uzun bir süre yoğun bir şekilde takip edecekleri ders materyallerinin kitaplar olduğu düşüncesinden hareketle dil öğretim merkezleri ve kurumlarında yabancı ve ikinci dil olarak Türkçe öğretimi amacıyla kullanılan “Yedi İklim Türkçe” ve “Yeni İstanbul Uluslararası Öğrenciler için Türkçe Eğitim Seti” “kültürlerarası duyarlılık” kapsamında incelenmiştir. Çalışmada belirlenen Türkçe öğretim setlerine ait B1 ve B2 düzey ders kitapları tümevarım yöntemiyle geliştirilen ölçütler doğrultusunda değerlendirilmiştir. Nitel durum çalışması olan bu makalede araştırmanın örneklemini oluşturan ders kitapları doküman incelemesi yöntemi ile incelenmiştir. Araştırma sonucunda, incelenen ders kitaplarında kültürlerarası duyarlılığı geliştirmeye yönelik unsur ve etkinliklerden yeterince yararlanılmadığı tespit edilmiştir. Dil öğretim ders kitaplarında farklı kültürlere ait kültürel içerikler, öğrenicilerin karşılaştırma yapabilecekleri şekilde sunulmalıdır. Bununla beraber söz konusu kitaplarda, farklı kültürden kişilere karşı hoşgörülü olmaları ve o kişiler ile empati kurmalarına yardım edebilecek ve farklı kültürlere merak uyandıracak etkinliklerin yer alması öğrenicilerin farklılıklar karşısında daha tarafsız tutum sergilemelerini sağlayacaktır. Yabancı / ikinci dil olarak Türkçe öğretimi sınıflarında kullanılacak olan ders kitaplarında kültürlerarası duyarlılığın, dolayısıyla kültürlerarası iletişim yeterliliğinin kazanılması için bu çalışma çerçevesinde kullanılan ölçütlerin dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"31 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139175299","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A STUDY ON THE IDEAL TEACHER PERCEPTIONS OF SCHOOL ADMINISTRATORS WORKING IN FORMAL EDUCATION INSTITUTIONS AFFILIATED TO THE MINISTRY OF NATIONAL EDUCATION ABSTRACT","authors":"Mesut Gün, İlhami Kaya","doi":"10.32321/cutad.1359204","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1359204","url":null,"abstract":"Eğitim faaliyetlerini yönlendiren, eğitimin üç önemli ayağında biri olan ve öğrencilerin hayatında anne-babadan sonraki en etkili modele dönüşen öğretmenlerin rolleri zaman içinde evrim geçirmiştir. Özellikle günümüzde öğretmenlerin sahip olması gereken özelliklerin daha da arttığı söylenebilir. Teknoloji çağının ortaya çıkardığı kaçınılmaz değişimden öğretmenlik mesleği de büyük ölçüde etkilenmiştir. Günümüz öğretmenleri geçmişe nazaran daha donanımlı olmak zorundadır. Kendini geliştirmeyen, yenilemeyen öğretmenlerin çağın gerisinde kalacağı ve beklentilere cevap veremeyeceği yerinde bir tespit olacaktır. İyi öğretmenleri tanımlamak için \"iyi öğretmen,\" \"başarılı öğretmen\" ve \"ideal öğretmen\" gibi kavramlar alanyazında sıklıkla kullanılır. Ancak, ideal bir öğretmenin sahip olması gereken nitelikler konusunda araştırmacılar arasında sürekli bir tartışma vardır. Bu nitelikler birçok çalışmada benzerlik gösterse de farklı niteliklerin de ön plana çıktığı görülebilir. Bu çalışma, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan okul yöneticilerinin ideal öğretmen algılarını, ideal bir öğretmenin mesleki ve kişisel özelliklerinin neler olduğu konusundaki görüşlerini, ideal bir öğretmende bulunması ve bulunmaması gerektiğini düşündükleri özellikleri belirlemeyi amaçlamaktadır. Görüşme yöntemi kullanılarak yapılan araştırmada, katılımcılara uzman görüşleri ile şekillendirilen yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla 6 soru yöneltilmiştir. Araştırmanın örneklemini oluşturan 22 okul yöneticisinden elde edilen veriler içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, okul yöneticileri ideal bir öğretmende \"yeniliğe açıklık, kendini geliştirme, özverili olma, empati yapabilme, sabırlı olma, disiplinli olma, merhametli olma” gibi özelliklerin bulunması gerektiğini düşündükleri belirlenmiştir. Okul yöneticileri tarafınfan İdeal öğretmene yönelik 20 farklı tanımın geliştirildiği tespit edilmiştir. Ayrıca, ideal öğretmenin \"mesleki yeterlilik, gelişime açıklık, iletişim becerisi\" gibi mesleki becerilere sahip olması gerektiği ve “yenilikçi olma, insan sevgisi, güleryüz, empati yapabilme, vicdanlı olma, sorumluluk sahibi olma, dürüstlük” gibi kişisel özelliklere sahip olması gerektiği sonuçları elde edilmiştir. Öte yandan, \"bağnazlık, önyargı, geleneksellil, bencillik, boşvermişlik, kibir, mesleğini sevmeme, tembellik” gibi özelliklerin ideal öğretmende bulunmaması gereken nitelikler olarak görüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmaya katılan okul yöneticilerinin çoğunluğu, meslek hayatları boyunca ideal öğretmen algılarına uyan öğretmenlerle karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Araştırma sonuçlarına dayalı olarak çeşitli öneriler geliştirilmiştir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"62 23","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138587270","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SEMANTIC CHANGES IN TURKISH TITLES","authors":"Mustafa Öner","doi":"10.32321/cutad.1370176","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1370176","url":null,"abstract":"Türk toplumunda özellikle son yüzyılda, sıradan insanın vatandaş olarak belirdiği büyük toplumsal değişim, Türkçede asırlardır kullanılan kadın, hanım, bey, efendi gibi ünvanların anlamlarını etkilemiştir. Orta Çağ'a ait bu yüksek ünvanların çağdaş toplumda sıradan insanlar için kullanılması, bu ünvanlardaki anlam yapısını değiştirmiştir. \u0000Eski Türk yazıtlarında ilk kez görülen katun biçimi \"imparatoriçe\" anlamındadır. Bu ünvanın anlamındaki yüksek içerik Osmanlıcada da devam etmiştir. Osmanlı hükümdarlarının kadınları için önceleri Farsça ḫâtûn ardından da Arapça sultân ünvanları kullanılmıştır. Fakat XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sarayında kadın ünvanı yayılmıştır. Bu kadın ünvanının kullanımı son padişah Vahideddin dönemine kadar sürmüştür. \u0000XX. yüzyıl başlarında, 1908'deki Jön Türk Devrimi ve 1923'teki Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte özgürlük, eşitlik, uluslaşma ve laiklik gibi büyük yenilikler hep kadına odaklanmıştır. Kadının kamusal ve toplumsal alana böyle girişi kadın sözünde de anlam değişmesine yol açmıştır. Şehirlerde çalışan kadınların artmasıyla birlikte ev temizliğine giden kadınlar da görülmeye başlamıştır. \u0000Türkçede daha önce kullanılmayan temizlikçi kadın tamlaması türemiştir. Dilde bir ellipse sonucunda gelişen kadın \"temizlik için evlere giden vasıfsız işçi kadın, yardımcı, hizmetçi\" anlamı çok yenidir. Böylece Orhun Yazıtlarında devlet düzeyindeki katun ve Osmanlı imparatorluk sarayındaki kadın \"imparatoriçe\" ünvanının özellikle son yüz yıldaki büyük toplumsal değişimle bu yepyeni anlamına eriştiğini görüyoruz. \u0000Buna benzer anlam değişmesi hanım ünvanında da görülmektedir: Orta Çağ Türk devletlerinde han ile aynı yüksek siyasi daireye ait olan hanım \"imparatoriçe\" ünvanı Osmanlıcada \"nikahlı kadın\" anlamında yayılmıştır. Çağdaş Türkçede ise \"saraylı kadın\" veya \"nikahlı kadın\" anlamı olmadan toplumdaki her kadın için sadece cinsiyet belirten biçimde kullanılmaktadır. \u0000Türkçedeki beg (> beğ > bey) ünvanı ilk kez Orhun yazıtlarında geçer: Eski Türkçe. bodun ile ifade edilen \"halk, avam\" kavramının karşıtı olarak begler terimi, asaleti ve beylerin hakimiyet düzenini ifade eder. Türkçe beg > beğ > bey ünvanı daima onur verici bir karakter taşır. Eski Türkçe beg ünvanındaki askerî ve idari içerik asırlarca devam etmiştir. Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman ve oğlu Orhan da bu ünvanla anılmıştır. \u0000Eski Anadolu Türkçesinde baştan beri görülen beg > Osmanlıca beğ > Türkiye Türkçesi bey sözündeki askerî ve idari içerik, Cumhuriyet çağını yaşadığımız son yüz yıl boyunca artık yoktur. Türkiye Türkçesinde askerî ve idari ünvan olmaktan çıkıp sadece mösyö veya mister gibi bir hitap anlamıyla sıradanlaşmıştır. \u0000Türkçedeki bu ünvanların \"efendi\" gibi yüksek içeriklerini kaybetmesi, Hint Avrupa dillerinde de görülmektedir: Latince seigneur > İngilizce sir \"efendi; bey\"; Latince mon seigneur > Fransızca monsieur \"efendi; bey\".","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"22 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138596867","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"GÜL İLE SİTEMKÂR HİKÂYESİNİN KARŞILAŞTIRMALI TAHLİLİ","authors":"Dilaver Düzgün, Bilgi Tomo","doi":"10.32321/cutad.1271551","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1271551","url":null,"abstract":"Âşık tarzı hikâye geleneği içinde üretilen ve icra edilen Gül ile Sitemkâr’ın sözlü ve yazılı varyantları mevcuttur. Bu çalışmada söz konusu hikâyenin dört ayrı nüshası (sözlü, taş baskı, Arap harfli matbu ve Latin harfli matbu) karşılaştırılmıştır. \u0000Gül ile Sitemkâr hikâyesinin bu çalışmada incelenen dört varyantındaki olay örgüsü 10 epizot altında incelenerek karşılaştırılmıştır. Diğer âşık tarzı halk hikâyelerinde olduğu gibi Gül ile Sitemkâr’da da ilk epizotta kahramanların aileleri ve sosyal durumları hakkında bilgi verilir. Takip eden epizotlarda ise kahramanların doğumu, çocukluk dönemleri ve birbirlerine âşık olmaları anlatılır. Daha sonra âşıkların kavuşmalarına engel olan durumlar ve kişiler verilir. Bundan sonra sevgililerin birbirlerine kavuşmak için verdikleri mücadele ise hikâyedeki olayların bir bölümünü oluşturur. Engeller aşıldıktan sonra hikâye mutlu sonla biter. Diğer klasik âşık tarzı halk hikâyelerinde olduğu gibi bu hikâyede de olaylar kronolojiktir ve daima olağanüstü unsurlarla desteklenir. Sözlü varyantta olağanüstülükler diğer varyantlara göre daha fazladır. \u0000Hikâyenin şahıs kadrosu âşık tarzı halk hikâyeleri genel formuna uygundur. Kahramanlar; yüksek tabakadan insanlar, etrafındakiler ise onlara yardım eden veya işlerini zorlaştıran tali kişilerdir. Ayrıca ulemâ, vüzerâ, vükelâ, câriyeler, hekimbaşı gibi yardımcı unsur olarak kullanılan çeşitli tabakadan insanlar vardır. \u0000Gül ile Sitemkâr’ın incelenen nüshalarında şehir olarak Horasan ve İsfahan’ın, vak’anın ana mekânı olarak da saray ve çevresinin seçildiği görülmektedir. Hikâyenin başlangıcında kullanılan “evâil, sâbık, eski zamanlarda” gibi klişe ifadeler ve görülen geçmiş zamanın kullanılması vak’anın geçmişte olduğunu yani hikâyenin zamanını verir. Olaylar gerçeğe yakındır ve ana olayı besleyen, kahramanları maceradan maceraya sürükleyen olay parçacıkları yer almaktadır. \u0000Hikâyede, en az şiir içeren ve masal formuna en yakın olan sözlü varyant dahil bütün varyantlarda nazım-nesir bir arada kullanılmıştır. Nazmın geniş yer tuttuğu hikâyede şiirlerin büyük çoğunluğunun birinci derecede kahramanlar tarafından söylendiği tespit edilmiştir. \u0000Varyantların hepsinde hikâyenin girişi ve bitişi kalıp ifadelerden oluşur. Ancak sözlü varyanttaki kalıp ifade farklılık arz eder. Yazılı varyantlarda dil daha ağır olmakla beraber sözlü varyantta sadedir ve yerel ağız özellikleri görülür. Yazma varyantlarda nazım ögesi sözlü varyanta göre daha fazladır, beyit esaslı şiirler mevcuttur. Sözlü varyantta nesir ağır basmaktadır, şiirler dörtlükler hâlindedir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"9 17","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138603571","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"PERİDE CELAL’S SERIAL NOVEL: “ÖLEN VE DİRİLEN ADAM”","authors":"Ece SERRİCAN KABALCI","doi":"10.32321/cutad.1352875","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1352875","url":null,"abstract":"Cumhuriyet döneminin üretken yazarlarından biri olan Peride Celal, öykü ve roman türünde birçok eser vermiştir. Öyküleri süreli yayınlarda yer bulmuş, romanları tefrika edildikten sonra kitap hâlinde basılmıştır. Aşk ve macerayı merkeze alan “pembe roman” yazarı olarak tanınan Peride Celal, eserlerinin gördüğü ilgi nedeniyle tiraj yükselten bir yazar olarak anılmış; Cumhuriyet, Son Posta, Milliyet ve Tan gibi dönemin önemli gazetelerinde eserleri yayımlanmıştır. Peride Celal, yazarlığının ilk döneminde (1935-1950) yazdığı eserlerini benimsememiş, geçim kaygısıyla kaleme aldığı bu eserlerinin adını anmaktan kaçınmıştır. 1945’te yayımlanan Üç Kadının Romanı ile kendisini yazarlığa hazır hissettiğini belirten Peride Celal, edebî bir değer taşıdığına inandığı Gecenin Ucundaki Işık (1963), Evli Bir Kadının Günlüğünden (1971), Üç Yirmidört Saat (1977), Kurtlar (1990) ve Deli Aşk (2002) adlı romanlarını olgunluk dönemi eserleri olarak kabul etmiştir. Yazarın bu tutumu eleştirmenleri ve yayımcıları da etkilemiş, ilk dönem yazdığı eserlerin tefrika hâlinde kalmasına neden olmuştur. 3 Ekim 1938-17 Aralık 1938 tarihleri arasında “Peride Celal” imzasıyla Bugün gazetesinde 68 sayı olarak tefrika edilen Ölen ve Dirilen Adam, yazarın göz ardı edilen eserlerinden biridir. \u0000Peride Celal’in yazarlık hayatının ilk eserlerinden olan Ölen ve Dirilen Adam, Nazan’ın bir tesadüf eseri Orhan ile tanışmasını, onunla olan arkadaşlığının aşka dönüşmesini, bu aşk dile getirilemeden yaşanan talihsiz bir olay sonucu Orhan’ın ikiz kardeşi olan Turhan ile evlenmek zorunda kalışını anlatır. Aşkın maddi ve manevi doğasının ikiz kardeşler üzerinden sorgulandığı romanda; Peride Celal’in, eserlerinde önemle üzerinde durduğu konulardan biri olan kadının tinsel dünyası, Nazan üzerinden irdelenir. Peride Celal’in gerçek ve düş arasında dolaşan üslubunu ve sanat anlayışını yansıtan bu eser, gazete tefrikası olarak kalmış ve günümüz okuyucusuna ulaşamamıştır. Bu çalışmada, Peride Celal’in tefrika hâlinde kalmış olan Ölen ve Dirilen Adam adlı eseri olay örgüsü, kişi kadrosu, zaman ve mekân unsurları yönünden incelenmiş, eserde önemli bir yer tutan aşk temasına değinilmiştir. Eserin tanıtımını amaçlayan bu inceleme ile Peride Celal’in külliyatında yer alan bir eser görünür kılınmıştır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"32 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138601267","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YENİ BİR MELHAME ÜZERİNE: KİTÂB-I USÛL-İ MELHAME","authors":"Murat Muratoğlu","doi":"10.32321/cutad.1370219","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1370219","url":null,"abstract":"Sözlük anlamı “kanlı ve büyük savaş, muharebe” olan melhame, doğa olaylarından hareketle gerçekleşecek/gerçekleşebilecek olay ve durumların yorumlanması temelinde edebî ve folklorik bir tür olarak ortaya çıkmış ve çağlar boyunca insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Doğa ile yatan, doğa ile uyanan, doğa ile beslenen kısacası doğa ile yaşayan insanoğlu bu türe ilgi göstermiş ve sosyal yaşantısını bu tahminler çerçevesinde düzenleme yoluna gitmiştir. Meteorolojik ve astrolojik bilgiler kitabı olarak da değerlendirilebilecek olan melhamelerde yılın on iki ayından ve bu süre içerisinde meydana gelecek astrolojik olayların gelecekte insanlar ve dünya üzerindeki etkilerinden söz edilir. Yağmur yağması, güneş tutulması, deprem, gök gürlemesi gibi birçok doğa olayını ele alan eserlerin konuları dikkate değer bir içeriğe sahiptir. \u0000Bir yıldızname türü olmasına karşın melhamelerde yıldızname geleneğinde kaleme alınan türlerin aksine şahsî konulardan çok toplumsal konuların ele alınmış olması bu türün disiplinlerarası bir mahiyete haiz olmasını gerektirmektedir. İçerikleri bakımından öncelikle gök bilimi daha sonra, tıp, botanik, eski medeniyetlerin kültürü ve yönetimi ile ilgili önemli bilgiler sunan melhameler, yazıldıkları dilde, bu alanlarla ilgili söz varlığını da ortaya koyar. XV. yüzyılda Eski Oğuz Türkçesi Dönemi’nde Farsçadan tercüme yoluyla ilk örneklerine rastlanan türün yurt içi ve yurt dışında birçok nüshası bulunmaktadır. \u0000Çalışmaya konu olan yazma Harvard Üniversitesi, Houghton Kütüphanesinin dijital ortamda erişime sunduğu ve MS Turk 13. katalog numaralı mensur melhame örneğidir. Eserin adı Kitâb-ı Usûl-i Melhame’dir. Yunus bin Sakka tarafından kaleme alınan eser 22 varaktır. Harekeli ve okunaklı bir nesihle kaleme alınmıştır. Baştan eksik olan nüshada, melhame geleneğinin aksine sadece üç ayla ilgili yorumlamalara yer verilmiştir. \u0000Kolofon bilgilerinde hicri 841 yılına tarihlenen eser türün Türkçedeki ilk örneklerindendir. Eski Oğuz Türkçesinin imla, ses ve şekil özelliklerini genel itibariyle yansıtan eser, söz varlığı açısından da Türkçenin XV. yüzyılda botanik, tıp, gök bilimi ve devlet yönetimi ile ilgili terimleri karşılayabilecek yetkinlikte olduğunu göstermektedir. Yazma hakkında genel bilgilerin verileceği çalışmada, yazmanın melhameler içerisindeki yeri, dil özellikleri ve söz varlığı üzerinde durulacaktır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"15 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138602847","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ÂŞIK VEYSEL’İN ŞİİRLERİNE GASTRONOMİK BAKIŞ","authors":"Havva GÖZGEÇ MUTLU, Özlem AYDOĞDU ATASOY","doi":"10.32321/cutad.1369176","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1369176","url":null,"abstract":"1894’te Sivas şehrine bağlı Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğan ve 1973 yılında doğduğu köyde vefat eden Veysel’in hayatı 1931 yılında Sivas’ta düzenlenen Âşıklar Bayramına katılmasıyla değişmiş ve ünü köyünü aşarak tüm ülkeye yayılmıştır. Kırk yaşına kadar sazı eşliğinde usta malı eserler söyleyen Veysel bu yaştan sonra kendi şiirlerini yazmaya ve söylemeye başlamıştır. Geçimini diyar diyar dolaşıp hem çalıp hem de söyleyerek sağlayan halk şairinin günümüze kadar ulaşan 180 adet şiiri tespit edilmiştir. Veysel bu şiirlerinde aşk, gurbet, vatanseverlik başta olmak üzere pek çok konuyu ele almıştır. Bu konulardan birisi de toprak ve onun insanlığa sunduğu nimetlerdir. Âşık Veysel, eserlerinde toprak ve topraktan gelen nimetlere ayrı bir önem vermiş ve pek çok şiirinde meyve, sebze, tahıl ve bakliyat gibi gastronomik ögeleri sıklıkla kullanmıştır. \u0000Bununla birlikte Âşık Veysel’in yaşadığı yirminci yüzyılın başlarında da Türk mutfağı oldukça zengindi. O dönemlerde yemek sofraları insanların bir araya geldiği, sohbet ettiği, hikâyeler anlattığı, sosyal ilişkiler kurduğu yerlerdi. Aynı şekilde Âşık Veysel’in yazdığı ve Anadolu’nun her bir köşesinde söylediği eserleri de yemek masaları gibi insanları bir araya getiren ve paylaşımı teşvik eden zengin bir mirası ifade etmekteydi. Bir bakıma Âşık Veysel yaşadığı coğrafyanın sahip olduğu gastronomik değerleri eserlerinde işlemekte bunu da sazıyla sözüyle dile getirmekte idi. \u0000Çalışma, Âşık Veysel'in şiirlerindeki gastronomi ögelerini belirleyerek değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda şairin 180 adet şiiri nitel araştırma yöntemlerinden biri olan içerik analizi kullanılarak incelenmiştir. Analiz için MAXQDA nitel araştırma programından yararlanılmıştır. Veysel’in şiirleri programa yüklenmiş ve şiirlerde yer alan gastronomik ögeler ortaya çıkarılmıştır. Çalışma sonucunda Âşık Veysel'in şiirlerinde toplam 52 adet gastronomik ögeye rastlanmıştır. Bu ögeler içinde en sık tekrarlanan ilk beş ögenin sırasıyla \"bal\", \"meyve\", \"tuz\", “ekmek” ve “buğday” olduğu tespit edilmiş ve bu ögelerin ne tür (gerçek, mecazi, benzetme, istiare gibi) anlamlar taşıdığı tartışılmıştır. Ayrıca ögelerin sıklığını görsel olarak da ifade edebilmek için kelime bulutu oluşturulmuştur. Bu ögelerin ortaya çıkarılmasının dönemin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısı hakkında bilgiler vereceği düşünülmektedir. Alan yazında daha önce bu tür bir araştırmanın yapılmamış olması çalışmayı önemli kılan hususlardan biridir. Bu çalışmanın hem edebiyat hem de gastronomi bilim dallarına katkı sağlayacağı öngörülmektedir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"12 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138603130","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"THE CONCEPT OF MEF’ÛL AS A GRAMMAR TERM IN TURKISH GRAMMAR BOOKS OF THE OTTOMAN PERIOD","authors":"Halil İbrahim Ertürk","doi":"10.32321/cutad.1355642","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1355642","url":null,"abstract":"Anadolu sahasında kaleme alınan Osmanlı Dönemi’ne ait Türkçe gramer kitaplarında, tercih edilen terimler, ortaya koyulan tanımlar ve sınıflandırmalar noktasında Arap gramerciliğini örnek alma geleneği, Müyessiretü’l-Ulûm’dan (M 1530) itibaren başlayıp Cumhuriyet’in ilk yıllarına dek etkisini devam ettirmiştir. Bu etki; ses bilgisi, şekil bilgisi, cümle bilgisi gibi gramerin birçok alt dalında varlığını hissettirir. Özellikle cümle bilgisi alanında, cümlenin tanımı, cümlelerin yapı ve anlam bakımından tasnifi, cümle unsurlarının tanımı ve tasnifi hususunda kullanılan terimlerin seçimi noktasında Arap gramerciliğinin etkileri açıkça görülür. \u0000Osmanlı Dönemi’nde kaleme alınmış Türkçe gramer kitaplarında, fiil cümlelerinde özne ve yüklemin dışında kalan diğer cümle unsurlarını karşılamak için kullanılan “meful” terimi de diğer pek çok gramer teriminde olduğu gibi Arap gramerciliğinden alınmış ve Cumhuriyet Dönemi’ne dek Türkçe gramer kitaplarında kullanılmaya devam etmiştir. Bu unsurun tanımlanması, adlandırılması, kapsamının belirlenmesi ve türlerinin sınıflandırılması noktasında, büyük oranda Arap gramerciliğinin yaklaşımları belirleyici olmuştur. Cumhuriyet’ten sonra kaleme alınan başlıca Türkçe gramer kitaplarında ise “meful” teriminin yerine çoğunlukla “tümleç” teriminin tercih edildiği görülür. Ancak Osmanlı döneminde yazılan Türkçe gramer kitaplarında kullanılan mefuller ile bugünkü Türkçe gramer kitaplarında yer verilen tümleçler arasında işlev, kapsam ve ayırt edicilik noktasında birtakım farklar olduğu dikkati çekmektedir. \u0000Bu çalışmanın amacı, Müyessiretü’l-Ulûm’dan Cumhuriyet Dönemi’ne dek kaleme alınan, Osmanlı Dönemi’ne ait başlıca Türkçe gramer kitaplarında bir cümle unsuru olarak yer verilen meful teriminin tanımını, kapsamını ve bu unsurun türleri üzerine yapılan tasnifleri tespit etmek ve bu mefullerin bugünkü Türkçe gramer kitaplarındaki tümleçler ile işlev ve kapsam bağlamında mukayesesini yapmaktır. Çalışma kapsamında, Osmanlı Türkçesinin gramerini konu alan kavait ve nahiv konulu kitaplar arasından seçilen başlıca kaynak eserlerde mefuller üzerine yapılan tanım, tasnif, açıklama ve örneklendirmeler tespit edilerek sırasıyla aktarılmıştır. İkinci aşamada, örnek olarak verilen birkaç basit cümleden yararlanılarak mefullerin modern Türkçe gramer kitaplarındaki tümleçler ile işlev, kapsam ve sınırlılık açısından karşılaştırması yapılmıştır. Bu yöntemle, meful konusunda Osmanlı Dönemi’ne ait Türkçe gramerlerin yaklaşımları, bu yaklaşımların olumlu, olumsuz ve farklı yönleri tespit edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"16 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138603281","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ALİ ŞİR NEVAÎ VE DİL","authors":"A. Ata","doi":"10.32321/cutad.1348350","DOIUrl":"https://doi.org/10.32321/cutad.1348350","url":null,"abstract":"2022’in Şubat ayı, Ali Şir Nevaî’nin doğum ayının 581’inci yılıdır. Bu yazı, Ali Şir Nevaî Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi’nin 23 Şubat’ta düzenlediği sempozyum için hazırlanan bildirinin genişletilmiş şeklidir. Günümüz Türk dili ve edebiyatının temel taşlarından biri olan Nevaî, dilin millî kimlik olduğunu ve egemenliğin ancak ve ancak millî olan dile sahip çıkarak edinileceğini yazdığı eserlerle ortaya koymuştur. 60 yıllık yaşamında Fars edebiyatının da en büyük sanatçılarını kendisine örnek almış ve onların eserlerine cevap olabilecek Türkçe eserler yazmıştır. Fars edebiyatında Nizamî’nin başlattığı, Türk edebiyatında ilk hamse sahibi ve ilk tezkire yazarı Nevaî’dir. Onun edebiyattaki olgunluğu ve dili kullanmadaki yetkinliği, o dönem sanat ve kültür faaliyetlerinin merkezi konumunda olan Herat’taki usta sanatçılar tarafından takdir edilmiş ve yetişmekte olanlar tarafından ise Nevaî’ye kılavuzluk rolü biçilmiştir.","PeriodicalId":240040,"journal":{"name":"Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi","volume":"50 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139338717","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}