Rize İlahiyat Dergisi最新文献

筛选
英文 中文
Sebep mi Hikmet mi?: Muḥâzât-ı Nisâʾ ve İştibāh İlişkisi 理性还是智慧?Muḥāzāt al-Nisāʾ 与 Ishtibāh 之间的关系
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-10-11 DOI: 10.32950/rid.1350080
Ahmet TOPAL
{"title":"Sebep mi Hikmet mi?: Muḥâzât-ı Nisâʾ ve İştibāh İlişkisi","authors":"Ahmet TOPAL","doi":"10.32950/rid.1350080","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1350080","url":null,"abstract":"When man and woman pray adjacent to each other in a congregational prayer under certain conditions, this constitutes the phenomenon referred to in classical manuals of Islamic law as muḥāḏāt (adjacency with women). There are various scenarios under which muḥāḏāt can lead either to the invalidation of the prayer of the man or the woman or even worse all the participants. The sababs (reasons) behind the relevant legal rulings on muḥāḏāt in its various scenarios are outlined in detail in classical manuals of the Ḥanafī school, which will also be presented here briefly. This paper, however, seeks to find out the ḥikma (philosophy of law), as opposed to, the sabab, behind invalidation of prayer in congregational regular prayer in cases of muḥāḏāt. In fact, it particularly attempts to answer, for the first time in literature, the question of why the prayer of a man praying adjacent to a woman becomes invalid if they pray in congregation and yet it remains valid if they pray by themselves or in a congregational funeral prayer. What is it with congregational regular prayers that makes the difference? These questions constitute an important gap in the previous literature. To fill this gap, this paper, falling back upon classical manuals of Ḥanafī Fiqh, argues that this seems to have much to do with the legal ruling on ištibāh (doubtfulness) with regard to the position of the imām in congregational prayers, which requires participants to maintain sight of the imām directly or indirectly, which, as will be illustrated, seems to be hindered when muḥāḏāt occurs, thus causing the invalidation of prayer. Filling this gap becomes urgent and relevant especially when one considers the fact that this gap has been misused in recent scholarship to accuse Ḥanafīs of not relying on the Qurʾān and the Sunna for law-making in Islamic law and instead simply repeating the laws that existed before. It was also maintained by some contemporary scholars, again partly by using this gap in the literature, that uṣūl al-fiqh was used not to derive laws from the sources of Islamic law, the primary ones of which are the Qurʾān and the Sunna, as claimed by classical jurists, but rather to cover up this surreptitious use of existing laws and then making them appear as laws derived from the Qurʾān and the Sunna. By exploring the philosophy of law behind the legal ruling on muḥāḏāt, the present work illustrates that these accusations have no basis. Finally, revealing the relationship between ištibāh and muḥāḏāt al-nisāʾ for the first time also has the cumulative effect of substantiating idea that it is far more objective and feasible to rely on sabab (reason) or ʿilla (ratio legis), whichever applies, as opposed to ḥikma in deriving laws from the sources of Islamic law.","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"79 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136252524","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
An Attempt to Identify and Classify the Works Attributed to Mullā Khosraw 鉴定和分类归责于穆拉霍斯劳的作品的尝试
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-10-09 DOI: 10.32950/rid.1349939
Orhan ENÇAKAR
{"title":"An Attempt to Identify and Classify the Works Attributed to Mullā Khosraw","authors":"Orhan ENÇAKAR","doi":"10.32950/rid.1349939","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1349939","url":null,"abstract":"Fatih Sultan Mehmed döneminin ve genel olarak Osmanlı tarihinin meşhur uleması arasında yer alan, ilmiye sınıfının en üst makamı İstanbul Müftülüğü mansıbına kadar ulaşıp vefatına kadar bu makamda kalan Molla Hüsrev (ö. 885/1480) daha çok fıkıh ve usûl-i fıkıh sahasında yaptığı çalışmalarıyla tanınır. Nitekim fıkha dair yazdığı Dürerü’l-hükkâm fî şerhi Gureri’l-ahkâm isimli eseri ile usûl-i fıkha dair yazdığı Mirʾâtü’l-usûl fî şerhi Mirkāti’l-vüsûl isimli eseri Osmanlı medreselerinde uzun süre ders kitabı olarak okutulmuş ve bu iki eser üzerine şerh, hâşiye, tercüme türünden birçok çalışma yapılmıştır. Molla Hüsrev’in meşhur eserleri dışında klasik kaynaklarda, yazma eser kataloglarında ve akademik çalışmalarda kendisine nispet edilen daha birçok metin, şerh, hâşiye, ihtisar, tercüme ve risale türü eserleri bulunmaktadır. Kendisine nispet edilen bu eserlerden bir kısmının ona aidiyeti kesin olmakla birlikte diğer bir kısmının aidiyeti ise tartışmaya açıktır. Literatürde sıklıkla rastlanan meşhur ulemaya çeşitli sebeplerle bilerek veya bilmeyerek yanlış eser nispet etme problemi Molla Hüsrev’in eserleri için de söz konusudur. Bu problem kaynaklarda, akademik çalışmalarda ve özellikle yazma eser kataloglarında adı geçen eserlerinin bu gözle yeniden incelenmesini gerektirmektedir. Molla Hüsrev’e nispet edilen eserlerin kendisine aidiyetini merkeze alarak yaptığımız bu çalışmada kendisine nispet edildiğini tespit edebildiğimiz kırk kadar eser bu açıdan incelemeye alınmıştır. İnceleme neticesinde müellif ile eser arasındaki nispeti doğrulamak amacıyla geliştirilmiş yöntemlerle Molla Hüsrev’e aidiyetinin kesin olduğu teyit edilen tefsir, fıkıh, usûl-i fıkıh, mantık ve belagat konularına dair yazılmış on dört eser konuları, telif sebebi, telif tarihleri ve baskı durumları dikkate alınarak kısaca tanıtılmış ve kronolojik olarak sıralandıkları bir tabloda gösterilmiştir. Kendisine nispet edilen tefsir, fıkıh, belagat ve astronomiyle alakalı on bir eserin ise nüshasının bulunamaması, eser içinde Molla Hüsrev’in adının veya diğer eserlerine atfın geçtiğinin tespit edilememesi gibi sebeplerle kendisine aidiyetinin yeniden sorgulanması gerektiği kanaati hasıl olmuştur. Tefsir, kıraat, kelam, fıkıh, vaz gibi konularda risale, şerh, hâşiye ve metin türünden Molla Hüsrev'e nispet edilen on dört eserin ise eser veya müellif isminin kütüphane kayıtlarına yanlış girilmesi, nüsha üzerinde veya akademik çalışmalarda eserin yanlışlıkla kendisine nispet edilmesi gibi çeşitli sebeplerden Molla Hüsrev’e aidiyetinin doğru olmadığı sonucuna varılmıştır. Makale Molla Hüsrev'e nispet edilen eserler hakkında yapılmış en kapsayıcı müstakil çalışma olmakla beraber özellikle yazma eser kataloglarının her geçen gün daha eksiksiz ve doğru hale gelmesiyle Molla Hüsrev’e nispet edilen eserlerin isimleri ve sayılarında değişiklik olması kuvvetle muhtemeldir.","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"52 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135147880","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Ehl-i Hadîsin “Re’ysiz” ve “Mezhepsiz” Fıkıh Arayışı: Sıddîk Hasan Han Örneği 阿赫勒-哈迪特对 "无宗教 "和 "无教派 "教法的追求:西迪克-哈桑-汗的案例
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-10-02 DOI: 10.32950/rid.1344096
Ali Hakan ÇAVUŞOĞLU
{"title":"Ehl-i Hadîsin “Re’ysiz” ve “Mezhepsiz” Fıkıh Arayışı: Sıddîk Hasan Han Örneği","authors":"Ali Hakan ÇAVUŞOĞLU","doi":"10.32950/rid.1344096","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1344096","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Ehl-i sünnet’in teşekkül döneminden itibaren İslam tarihinin farklı dönemlerinde ve İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde ehl-i re’y ile ehl-i hadîs arasında farklı içerik ve boyutlarda yaşanan mücadele, özellikle ehl-i hadîs’in “re’y fıkhı” ve “mezhep” karşıtlığı bağlamında ele alınacaktır. İlk etapta bu mücadelenin fıkıh mezheplerinin teşekkül sürecindeki ve sonrasındaki yansımalarına dair bazı örnekler verilecek ve ehl-i hadîs eğilimine sahip bazı âlimlerin re’y fıkhını mahkûm etmek amacıyla bir geçmiş inşasına giriştiklerine dair tespitler ortaya konmaya çalışılacaktır. İkinci aşamada 19. yüzyılda Hint alt kıtasında ortaya çıkan Ehl-i Hadîs Cemaati’nin önemli temsilcilerinden Sıddîk Hasan Han’ın (ö. 1307/1890) re’y, taklid ve mezhebe intisap hakkındaki görüşleri değerlendirilerek onun da çok daha kapsamlı bir tarih kurgusu yapmaya çalıştığı ve bunun için keskin bir üslup kullandığı gösterilmeye çalışılacaktır. Re’y fıkhını ve taklidi bidʻat, hatta şirk kapsamında değerlendiren ve konuyu fıkhî olmaktan ziyade itikadî boyuta taşıyan Hasan Han’a göre, selef-i sâlihîn döneminin ardından müslümanların yaşadığı en büyük kırılma fıkıh mezheplerinin ortaya çıkmasıdır. Hasan Han İslam’ı doğru anlayıp ihlâsla yaşayabilmek için Kur’an’a ve sahih sünnete ittiba gerekirken, bu dönemden itibaren bir müctehid âlimin görüşlerini taklid etmenin ya da ona nispet edilen fıkıh mezhebine intisab etmenin İslam’ı anlamanın meşrû yolu haline getirilmesine itiraz eder. Ona göre dinî hayatın bütün veçhelerine ve meselelerine dair kuşatıcı ve yeterli bilgi Kur’an ayetlerinde ve sahih hadislerde mevcut olmasına, hadis kitapları sayesinde bu bilgi herkes için ulaşılabilir hale gelmesine rağmen mezhep müntesipleri bu kaynakları görmezden gelip kendi mezheplerinin kitaplarını dini anlayıp yaşamak için yeterli saymışlardır. Bu tavrı Allah’a ve resulüne muhalefet, onların şârî sıfatına ortak koşmak gibi gören Hasan Han, re’y ictihadının yanı sıra icmâ ve kıyas gibi naslar dışındaki şer’î delillerin hemen hepsini geçersiz kabul eder. Onun bu görüşleri merkeze alarak yaptığı fıkıh tarihi kurgusunda mezhep imamları ve her mezhebin müntesipleri arasında var olduklarına inandığı müctehid âlimler ile ictihad kapısının kapandığına inanan mukallid fakihler farklı kategorilerde değerlendirilir. Dört mezhep imamının Kur’an ve sünnete dayalı ictihad yolundan ayrılmadıklarını ve kendi görüşlerinin körü körüne taklid edilmemesi hususunda uyarılarda bulunduklarını sürekli vurgulayan Hasan Han’ın Ebû Hanîfe ve Hanefî mezhebine müntesip fakihler hakkındaki değerlendirmeleri diğer imamlar ve mezheplere nazaran daha olumsuzdur. Hasan Han’a göre en doğru mezhep, her zaman hakkı ve İslam’ın doğru yorumunu temsil ettiklerini iddia ettiği ehl-i hadîsin yoludur. Diğer ilimler gibi fıkıh ilmi ve bu ilmin doğal gelişim seyrinde ortaya çıkan fıkıh mezhepleri de aslında İslam âlimlerinin Kur’an ve sünnetin doğru anlaşılıp yaşanması ve sonraki nesillere aktarılması uğrundaki gayret ve ç","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135902413","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Indirect Testimony in The Islamic and Ottoman Law: Naql al-Shahada 伊斯兰和奥斯曼法律中的间接证言:Naql al-Shahada
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-10-02 DOI: 10.32950/rid.1336937
Fırat ORĞUN
{"title":"Indirect Testimony in The Islamic and Ottoman Law: Naql al-Shahada","authors":"Fırat ORĞUN","doi":"10.32950/rid.1336937","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1336937","url":null,"abstract":"İslam hukukunda kanuni delil sistemi benimsenmiş olup dava yargılaması yapan bir hâkimin kararını verirken hangi delili hangi şartlar dahilinde yargısal ispat vasıtası olarak kabul edebileceği büyük ölçüde öğretide belirlenmiştir. Mahkemeye intikal eden bir anlaşmazlığa kaynaklık eden iddianın doğruluğu veya yanlışlığı ile ona bağlı hakkın tahakkuk edip etmeyeceği hususu bu muayyen delillerle ispatlanmasına bağlıdır. Davalı tarafın kendi beyanı (ikrarı) dışında öğretide yer verilen delillerin başlıcası, konuyla ilgili hadis-i şerifte iddia makamının yükü olarak tayin edilen beyyine ile savunma tarafının yükü olan yemindir. Günümüzde genellikle “her türlü açık ve kesin ispat vasıtası” şeklinde yorumlanan beyyine kavramı, modern dönem öncesine ait fıkıh kaynaklarının çoğunda doğrudan şahit ile özdeş kabul edilmiştir. Bu olgu anılan dönemdeki hukuk düşüncesi ve tatbikatında şahit delilinin ne denli hayati bir mevki işgal ettiğini yanı sıra kadıların yürüttüğü yargılama süreçlerinde ne sıklıkta kullanıldığını kestirmemize yardım eden önemli bir karinedir. Meselenin önemine binaen şahitliğin delilleri, lüzumu, dava türüne bağlı değişkenlik arz eden asgari şahit sayısı (şehâdet nisabı), şahitliğin geçerli sayılabilmesi noktasında şahitte aranan vasıflar, şahitlerin soruşturulması (tezkiye ve tadil), yalancı şahitliğin hükmü, şahitlikten dönme vb. konular hem genel içerikli fıkıh kitaplarında hem de yargı hukukuna hasredilmiş eserlerde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda fıkıh külliyatında üzerinde durulan bir diğer konu da “nakl-i şehâdet”tir. Fıkıh kitaplarında genellikle “eş-şehâde ale’ş-şehâde” (şahitlik üzerine şahitlik) başlığı altında incelenen kavramı ifade etmek için bazen şehâdetu’n-nakl tabiri de kullanılmaktadır. Türkçe literatürde dolaylı veya naklen şahitlik olarak da isimlendirilen nakl-i şehâdet kavramı “Belirli mazeretler sebebiyle kendisi mahkemede hazır bulunamayan birinin şahitliğinin, dolaylı (ikincil) şahitler vasıtasıyla mahkemeye ulaştırılması” şeklinde tanımlanabilir. Sözü edilen özürleri ölüm, hastalık, uzaklık, kayıp ya da hapiste bulunma ve güvenlik endişesi şeklinde sıralamak mümkündür. Davaya konu meseleyi gözüyle gören kişiye asıl şahit; onun bu şahitliğini yine onun izin ve isteğiyle dava hakimi önünde beyan eden kimseye ise fer‘ (ikincil - dolaylı) şahit denilmektedir. Nakl-i şehâdet uygulaması, bilindiği kadarıyla İslam hukukuna has bir delil ve ispat yöntemidir. Nakil işleminin, davanın asıl şahidi mahkemede hazır bulunmadığı ve meseleye dair şahitliğini bizzat eda etmediği için kıyasen caiz olmaması icap etmektedir. Fakat sağladığı kolaylıklar yoluyla insanların hukuki - adli sorunlarının çözümüne katkı sunduğu ve böylece adalet idesinin gerçekleştirilmesine hizmet ettiği gerekçesiyle fukahâ tarafından caiz görülmüştür. Farklı görüşler bulunmakla birlikte had ve kısas dışında kalan davalarda, belirli şartlar dahilinde gerçekleşen dolaylı şahitliğin geçerli ve kesin bir ispat vasıtası olarak kazâî (yargısal) s","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"41 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135902584","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Çerkez Alimlerden Jirik Yusuf Sıddık Efendi’nin Hayatı, Eserleri ve “Metn-i Kudûrî’den Kitâbü’l-Büyû‘ Tercemesi” Adlı Eserinin İncelenmesi 切尔克斯学者之一 Jirik Yusuf Sıddık Efendi 的生平和作品,以及对其作品 "Kitâbü'l-Büyû'(译自 Metn-i Qudûrî
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-10-02 DOI: 10.32950/rid.1343120
Necmettin AZAK
{"title":"Çerkez Alimlerden Jirik Yusuf Sıddık Efendi’nin Hayatı, Eserleri ve “Metn-i Kudûrî’den Kitâbü’l-Büyû‘ Tercemesi” Adlı Eserinin İncelenmesi","authors":"Necmettin AZAK","doi":"10.32950/rid.1343120","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1343120","url":null,"abstract":"Yusuf Sıddık Efendi, 19. yüzyılın ortalarında Eskişehir’in Çifteler köyünde Çerkez bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Abdurrahman Efendi, henüz gençken ailesiyle birlikte Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Babasının yanında başladığı ilim hayatını gördüğü bir rüya üzerine Kahire’ye giderek Ezher’de tamamlamış, dönemin önde gelen âlimlerinden icazet almıştır. Ezher yıllarında tanıştığı esbak Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın damadı Mahmud Sırrı Paşa ve ailesiyle kurduğu dostluk onun İstanbul’a yerleşmesine ve Paşa’nın mahdumlarına Beylerbeyi yalılarında özel öğretmenlik yapmasına vesile olmuştur. Fıkha dair yazdığı eserlerinin bazılarını burada ders kitabı olarak hazırlamış, ayrıca çoğu yazma halinde bulunan Arapça ve Türkçe pek çok eser kaleme almıştır. Hayatının ve eserlerinin ayrıntıları, kendisinin anlattığı ve oğlu İbrahim Ethem’in yazdığı Hal Tercemesi adlı yazma eserde bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son asrına tanıklık eden Yusuf Sıddık Efendi, “Ben-anlatıları” geleneğinin bir örneği olan bu eserde Osmanlı coğrafyasında siyasetten ekonomiye, askeriyeden harplere, dini eğitim ve icazetlere kadar birçok konuya ışık tutmaktadır. Tarihsel olarak Balkan, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı tebaasının yaşadıkları zorluklar ve Çerkez komutanların cephelerde elde ettikleri başarılar da eserde yer almaktadır. Ayrıca İstanbul’dan Mısır’a ve oradan Hicaz bölgesine nasıl gidildiği, Hicaz demir yolunun Şam-Medine-Mekke güzergâhı ve durakları, bölgelerin coğrafî özellikleri gibi pek çok alanda detaylı bilgiler vermektedir. Çerkez bir ailenin çocuğu olan Yusuf Sıddık Efendi, Kafkasya, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, Mısır ve İstanbul coğrafyasında yaşayan Çerkezlerle olan ilişkilerini, kendi sülalesinden yüzden fazla kişinin biyografisini anlattığı Hal Tercemesi’nde aktarmıştır. Tedris ve telif faaliyetlerini birlikte yürüten Yusuf Sıddık Efendi, hem müderrislik hem de Halvetî tarikatının müntesibi olarak eğitim ve irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. Tarih düşürme sanatında mahir olan Yusuf Sıddık Efendi, doğum ve vefat tarihleri ile kitap telifi hakkında manzum ve mensur olarak hem Türkçe hem de Arapça ifadelerle tarih düşürmüştür. Ayrıca şiir ve edebiyata ilgi duyan Yusuf Sıddık Efendi, eserlerinde ve çocuklarına yazdığı mektuplarında kendi şiirlerini paylaşmıştır. Bu çalışmada, iki yazma eser üzerinden Yusuf Sıddık Efendi’nin hayatı ve eserleri ilk kez akademik olarak incelenmiş, yaşadığı döneme dair bazı kişilerin biyografileri ve olaylar ben-anlatıları perspektifinden ele alınmış, ayrıca fıkha dair Kudûrî’nin el-Muhtasar’ının Kitabü’l-büyû‘ bölümüne yaptığı tercümenin değeri fıkhî açıdan ortaya konulmuştur. Mütercimin, eserinde fıkhî kaide ve fetvaları aktararak öğrencilerin ilkesel düşünme ve yorumlama becerilerini geliştirmesi, onların sadece fıkhî konuları tek tek öğrenmeyi değil, aynı zamanda kaideleri merkeze alarak benzer durumları kaidelerle ilişkilendirmeyi öğretmesi kitabın öne çıkan yönlerindendir. Ayrıca söz","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135902576","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Hicrî 5. Asır “Usûl-Hilâf” Eserlerine Dair Mukayeseli Bir İnceleme 回历 5 世纪 "乌苏里-希拉夫 "作品比较研究
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-09-29 DOI: 10.32950/rid.1343847
Hacer YETKİN
{"title":"Hicrî 5. Asır “Usûl-Hilâf” Eserlerine Dair Mukayeseli Bir İnceleme","authors":"Hacer YETKİN","doi":"10.32950/rid.1343847","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1343847","url":null,"abstract":"Fıkıh ilminin teşekkül döneminden itibaren mevcut olan ihtilaflar ve bu ihtilafların tartışıldığı ilim ve münazara meclisleri, hicrî dördüncü asırdan itibaren fıkhî ihtilafların müstakil olarak ele alındığı bir ilim dalının oluşmasına zemin hazırlamıştır. İhtilafa konu olmuş fıkıh meselelerinin, tarafların delilleri ile birlikte incelenmesini konu edinen ve hilâf, hilâfiyât ya da ilm-i hilâf olarak isimlendirilen bu ilim dalı, özellikle hicrî beşinci asırda büyük bir gelişme göstermiş ve bu dönemde hilâfa dair pek çok eser yazılmıştır. İhtilafları farklı açılardan ve farklı yöntemlerle ele alan ve oldukça çeşitlilik arz eden hilâf literatüründe ortaya çıkan alt türlerden biri de usûl-hilâf eserleridir. Usûl-i fıkıh alanındaki ihtilaflı meseleleri, tartışmaları da dahil ederek bir araya getiren bu eserlerin bilinen üç örneği bu çalışmada incelenmiştir. İncelenen eserler, Zeydî alim Nâtık-Bilhakk’ın (ö. 424/1033) el-Müczî, Hanefî alim Saymerî’nin (ö. 436/1045) Mesâilü’l-hilâf ve Şâfiî alim Şîrâzî’nin (ö. 476/1083) Tebsıra adlı eserleridir. \u0000Hepsi hicrî beşinci asırda yazılmış olan bu eserlerin dikkat çeken ilk ortak özelliği, münazaralardaki başarıları bilinen âlimler tarafından yazılmış olmalarıdır. Bunun yanında hepsinin ihtilaflı usûl meselelerine, tartışmaların tarafları ve delilleri ile birlikte kolayca ulaşılabilmesini sağlayan birer el kitabı mahiyetinde planlandıkları anlaşılmaktadır. Eserlerde konu tasnifi, meselelerin seçimi ve üslûp açısından ufak farklılıklar dışında birbirine yakın tercihlerde bulunulduğu görülmektedir. Ancak her bir eser, referans çerçeveleri ve getirdikleri delillerin mahiyeti açısından farklılık arz etmektedir. Nâtık-Bilhak her meselede Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916), Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö. 321/933) ve Ebû Abdullah el-Basrî (369/979-80) gibi Mu‘tezile’nin önde gelen alimlerini referans almakta, Saymerî Irak Hanefî ekolünün temsilcileri olan Kerhî ve Cessâs’ın görüşlerini sıklıkla zikretmekte, Şîrâzî ise daha bağımsız bir yaklaşımla çeşitli grupların görüşlerine yer verse de muhaliflere karşı kendisini Şâfiî geleneği içerisinde konumlandırmaktadır. \u0000Eser müelliflerinin mensup olduğu geleneğin, istidlal anlayışlarında etkili olduğuna dair ipuçları, incelenen örnek meseledeki delil getirme metodlarında da tespit edilmiştir. Âhad haberin umûmu tahsisinin caiz olup olmadığı tartışmasında her üç âlim de bunun caiz olduğunu savunmakta, bu görüşü savunmak ve muhalif görüşe karşı çıkmak için bazı delilleri ortak olarak kullanmaktadır. Ancak mesela Hz. Fatıma’nın miras talebi ile ilgili delilin Şiî eğilimli iki alim tarafından zikredilmediği halde Şîrâzî tarafından zikredilmiş olması; Nâtık-bilhak ve Saymerî’nin, umumun kat‘îliği konusundaki Mu‘tezilî görüşe muhalif olmamak için âhad haberle tahsisi, âhad haberin delil değerini vurgulayarak savunmalarına karşın Şîrâzî’nin âmmın kat‘î olmadığını ve hususun umûma tercih edilmesi gerektiğini söyleyerek savunması, müelliflerin dayandıkları geleneğin etkisini eserlerine yansıttık","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"50 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135296553","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
The Comprehensiveness of Ummah as a Nation-building Concept 民族建设理念的全面性
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-09-26 DOI: 10.32950/rid.1341492
Şevket TOPAL, Hakan KOLÇAK
{"title":"The Comprehensiveness of Ummah as a Nation-building Concept","authors":"Şevket TOPAL, Hakan KOLÇAK","doi":"10.32950/rid.1341492","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1341492","url":null,"abstract":"Objectivist or subjectivist methods would be utilised in a nation-building process. The objectivist method seeks to shape a national identity based on linguistic, ethnic or religious unity among those individuals forming the nation concerned. Shaping the identity constructed upon such unity is not asked by the subjectivist method. This method recognises linguistic, ethnic or religious diversity as the enrichment of the national identity. It stimulates the individuals to show loyalty to their common history and to embrace common future goals while trying to shape their national identity underscoring the significance of solidarity and emotional unity. Ummah is generally regarded as a concept benefiting from the objectivist method and aimed at a nation-building process that is based on religious unity. The concept of ummah would indeed have concrete objectivist features in a methodological manner; however, it is also possible to take into account the subjectivist method in an ummah-oriented process. This article examines those constitutions entered into force in various Muslim-majority states in the 2000s and afterwards and answers which methods are used in their nation-building processes. According to the article, seven states – Bahrain, Palestine, Qatar, the Comoros Union, the Maldives, Syria and Tunisia – draw on the objectivist method whilst Sudan utilises its subjectivist counterpart. The other states scrutinised in this study – Afghanistan, Algeria, Chad, Morocco, Ivory Coast (Côte d'Ivoire), Kyrgyzstan, Kosovo, Iraq, Libya, Egypt, Niger, Senegal, Somalia and Turkmenistan – use a hybrid formula constructed on both objectivist and subjectivist cornerstones. All results reached via a normative analysis of constitutional law are also examined from a perspective of Islamic law, ultimately arguing that the concept of ummah would be acknowledged as a model of inclusive nation.","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"58 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135721925","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Appointment of Attorney in Islamic Law 伊斯兰法中律师的任命
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-09-19 DOI: 10.32950/rid.1323751
Mustafa KİSBET
{"title":"Appointment of Attorney in Islamic Law","authors":"Mustafa KİSBET","doi":"10.32950/rid.1323751","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1323751","url":null,"abstract":"Müvekkil tarafından tayin edilen vekiller, vekâlet akdinin konusu olarak ifa etmeleri gereken işleri bizzat kendileri yerine getirdikleri gibi diğer kişileri vekil tayin ederek onlara da yaptırmaktadırlar. Bu makalenin konusu vekilin tevkil yetkisidir. Bu bağlamda vekilin başka birini ikame vekil veya alt vekil olarak tayin yetkisinin hangi durumlarda bulunduğunun ve bu vekillerin hukukî sorumluluk sınırlarıyla ilgili mezheplerin görüşlerinin tespiti ve bu görüşlerin karşılaştırılarak İslam hukukunun konuyla ilgili teorisinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu yönüyle bu makale vekilin bir başkasını yerine ikame ve alt vekil tayini konusu ile ilgili tek müstakil ve ayrıntılı çalışmadır. Makale hazırlanırken öncelikle her mezhebin başlıca eserleri kronolojik olarak sıralanıp vekâlet bölümleri titizlikle taranmış ve elde edilen dağınık haldeki bilgiler toparlanmıştır. Ayrıca vekâlet ile ilgili muasır müstakil çalışmalar da incelenmiştir. Daha sonra elde edilen bu malumat analiz edilip mukayesesi ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Konu öncelikle müvekkilin vekile vekil tayini için açıkça izin verip vermemesine göre incelenmiştir. İkinci olarak da müvekkilin bu yetkiyi verip vermediğini açıkça ifade etmediği durumlarda, vekilin tevkil yetkisinin olup olmadığına dair görüşler ele alınmıştır. İslam hukukçuları kural olarak vekilin, vekâleti bizzat ifasının esas olduğunu kabul etmekle beraber bazı durumları istisna etmişlerdir. İstisnalarda ilk göze çarpan husus Hanefîlerin vekâlet akdindeki güven ilkesini göz önünde tutarak tevkil yetkisini sınırlandırırken diğer fukahânın ise vekâlet konusu işin ifasını öne alarak bu yetkiyi genişletmeleridir. Ancak görüşlerin değerlendirilmesi yapıldığında Hanefîler ve diğer mezhep müçtehitleri arasında gerçekte görüş ayrılığı bulunmadığı, içtihadların birbirini tamamladığı görülmektedir. Çalışmada alt ve ikame vekillerin tayin yetkisine bağlı olarak azil edilmeleri konusu da ele alınmıştır. Son olarak da İslam Hukukundaki görüşler ile Türk Borçlar Kanunundaki hükümler arasında kısa bir karşılaştırma yapılmıştır","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"73 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135109425","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Memlük Dımaşk’ında Mezhepler Arası Rekâbet: Necmeddin Tarsûsî’nin Tuhfetü’t-Türk Adlı Eserindeki Şâfiî Mezhebine Yönelik Değerlendirmelerinin Analizi 马穆鲁克大马士革教派之间的竞争:分析 Najm al-Dīn Tarsūsī 在其著作《Tuhfat al-Turk 》中对沙菲教派的评价
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-09-14 DOI: 10.32950/rid.1344074
Muhammed Usame ONUŞ
{"title":"Memlük Dımaşk’ında Mezhepler Arası Rekâbet: Necmeddin Tarsûsî’nin Tuhfetü’t-Türk Adlı Eserindeki Şâfiî Mezhebine Yönelik Değerlendirmelerinin Analizi","authors":"Muhammed Usame ONUŞ","doi":"10.32950/rid.1344074","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1344074","url":null,"abstract":"Hicrî 5. asrın başlarından itibaren dört fıkıh mezhebinin beraber yaşama tecrübesine şahit olan Dımaşk’ın bu zenginliği Memlüklerin şehre hâkim olduğu dönemde dört mezhebin kazâda müesseseleşmesiyle beraber daha ileri bir seviyeye taşınmıştır. Şâfiî ve Hanefî mezhebi daha ağırlıklı olmakla beraber dört mezhep de şehrin sosyo-kültürel, ilmî ve siyasi hayatının şekillenmesinde etkili olmuştur. Bununla beraber ilmî faaliyetler konusunda farklı bir mezhebin hocasından ders alarak veya ilmî meselelerde görüş alışverişi yaparak teşrik-i mesai içinde olmak, mezheplerin fıkhi, itikâdi ve politik açıdan birbiriyle rekabet, hatta mücadele etmesini engellememiştir. Özellikle dört mezhep için de birer kâdılkudatlık makamının var olması ve bu makamlar arasında mezheplere göre bir hiyerarşi gözetilmesi gibi siyasi uzantıları da bulunan hususlar, bazen itikâdi veya fıkhi endişelerle başlayan tartışmaların sosyo-politik sonuçlara işaret edecek şekilde genişlemesine sebebiyet vermiştir. Dımaşk’ta doğmuş, neredeyse ömrünün tamamını bu ilmî çevre içinde geçirmiş ve genç sayılabilecek bir yaşta, Hanefî kâdılkudatlığı makamına gelen Necmeddin et-Tarsûsî’nin (ö. 758/1357) Tuhfetü’t-Türk fî mâ yecibü en yuʽmele fi’l-mülk adlı eserinde Şâfiî mezhebine dair yaptığı değerlendirmeler söz konusu rekabete dair derin izler taşır. Zira uzunca bir süredir olduğu gibi bu dönemde de Şâfiîler yönetimde etkindi ve Hanefî kâdılkudatının makamı Şâfiî kâdılkudatından sonra ikinci sırada gelmekteydi. Tarsûsî, Tuhfetü’t-Türk’ü hükümdarların ülke ve reayayı en iyi şekilde idare edebilmeleri için dikkat etmeleri gereken hususları açıklamak amacıyla yazmıştır. Fakat bu amacını yerine getirirken eseri boyunca vurguladığı en önemli husus devletin devamlılığı için yönetimde Şâfiî mezhebi yerine Hanefî mezhebinin esas alınması gerektiğidir. Tarsûsî’ye göre devlet ancak böyle bir durumda gücünü muhafaza edebilir, ekonomik olarak ayakta kalabilir ve savaşlarda başarılı olabilir. Yazar bu argümanlarını savunurken Şâfiî mezhebine ait görüşleri eleştirel bir gözle incelemekte, bunların hangi sebeplerle devlet yönetiminde fayda sağlamayacağını açıklayarak Hanefî mezhebinin ilgili hususlardaki meziyetini göstermeye çalışmaktadır. Bunu yaparken devlet yönetimi ile ilgili Şâfiî görüşleri bazen kaynak zikretmeden vermekte bazen ise dönemin Şâfiî kâdılkudatı Takiyüddin es-Sübkî’ye (ö. 756/1355) atıflarda bulunmaktadır. Ancak Tarsûsî’nin Şâfiîlere nispet ettiği görüşlerin sıhhati meselesi önemli bir problem olarak gözükmektedir. Onun bu mezhebe nispet ettiği görüşler genelde yöneticinin yetkileri, mâlî hususlar ve kadıların görevleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tarsûsî her ne kadar eserinin başında Hanefî mezhebinin Şâfiî mezhebine göre daha meziyetli olduğunu gösteren on üç meseleyi sıralayarak açıklamalarda bulunsa da metin içinde diğer birçok konuya da değinmektedir. Bu makalede Tarsûsî’nin devletin devamlılığı bağlamında yer verdiği Şâfiî görüşler, muteber Şâfiî kaynaklardaki görüşlerle karşılaştırılar","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134973084","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Tercümanlık ve İslam Muhakeme Hukukundaki Rolü 口译及其在伊斯兰审判法中的作用
Rize İlahiyat Dergisi Pub Date : 2023-09-04 DOI: 10.32950/rid.1322757
Üzeyir KÖSE
{"title":"Tercümanlık ve İslam Muhakeme Hukukundaki Rolü","authors":"Üzeyir KÖSE","doi":"10.32950/rid.1322757","DOIUrl":"https://doi.org/10.32950/rid.1322757","url":null,"abstract":"Modern çağda kişilerarası ilişkiler, hiç olmadığı kadar geniş alana yayılmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak neredeyse her toplumda farklı dili konuşan insanlar bir arada yaşamlarını sürdürmektedir. Bulunduğu yerde konuşulan dile yabancı olanlardan bir bölümü savaş, iç çatışma, doğal âfet vb. nedenlerle asıl vatanını terk etmek zorunda kalanlardan oluşmaktadır. Bir bölümü ise siyasi, ekonomik, eğitim, sağlık, seyahat, turizm vb. amaçlarla kısa ya da uzun süreli yabancı bir ülkede bulunan kimselerdir. Ayrıca vatandaşı olduğu ülkenin mahkemelerinde kullanılan dili bilmeyen ya da mahkemede geçerli olan dil ile kendini ifade edemeyecek durumda olanlar vardır. Çok uluslu devletlerde bu tür durumlara sıklıkla rastlanmaktadır. Bulunduğu ülkenin diline yabancı olan kişilerin toplumun diğer fertleriyle olan ilişkilerinin her zaman hukuk kuralları içerisinde olduğu söylenemez. Daha açık bir ifadeyle ülkede konuşulan dile yabancı olan kimse fail ya da mağdur olarak hukuk karşısına çıkabilmektedir. Mahkemede kullanılan dili bilmeyen ya da bu dilde kendisini tam ifade edemeyen mağdurun davacı olarak hakkını arayabilmesi, mahkeme ile sağlıklı bir iletişim kurmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı durumdaki davalının da suçlamalara karşı savunmasını tam yapabilmesi öncelikle hakkındaki iddiaları anlamasına ve bu iddialara mahkemede kullanılan dil ile cevap vermesine bağlıdır. Dil yetersizliği sebebiyle davacının iddiasını ispat edememesi veya davalının savunmasını eksik yapması mağduriyete yol açacaktır. Dil yetersizliği, adil yargılamanın da önünde engeldir. Hâkim, isabetli bir hüküm için davacı, davalı ve tanıkları dinlemeli ve bunların sözlerini tam olarak anlamalıdır. Zira hâkim, davanın taraflarından ya da tanıklardan herhangi birinin konuştuğu dili anlamıyorsa, muhakeme eksik yapılmış olacaktır. Tüm bunlar dikkate alındığında davacı, davalı veya tanıklardan herhangi birinin yabancı olması, muhakeme sırasında tercümana ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. İslâm hukukunda ilk dönemlerden itibaren bu ihtiyaç dikkate alınmış, devletin çeşitli kademelerinde tercümanlık yapabilecek kişiler bulundurulmuştur. Bu çalışmada İslâm muhakeme hukukunda tercümanın rolü ve adil muhakemeye katkısı belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada öncelikle tercüme ve tercüman kavramları üzerinde durulmuş, İslâm muhakeme hukukundaki önemine binaen İslam hukukçularının tercümanda aradıkları şartlar ve tercümanın gerekliliği ele alınmıştır. Daha sonra tercümanın hukuki statüsüne yönelik yaklaşımlar incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde fakihlerden bir kısmının tercümanı “şahit” bir kısmının ise “haberci” statüsünde kabul ettikleri görülmüştür. Davanın taraflarından herhangi biri ya da şahitler mahkemede kullanılan dili bilmediğinde tercüman kullanmak, muhakemeye önemli katkılar sağlayacaktır. Çalışmada bu katkılar tercümanın muhakemede fırsat eşitliği sağlaması; tercüman yardımıyla yabancı davacının iddia ve delillerini mahkemeye tam olarak sunabilmesi; davalının hakkındaki suçlamalardan, ","PeriodicalId":493123,"journal":{"name":"Rize İlahiyat Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135492494","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
0
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
确定
请完成安全验证×
相关产品
×
本文献相关产品
联系我们:info@booksci.cn Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。 Copyright © 2023 布克学术 All rights reserved.
京ICP备2023020795号-1
ghs 京公网安备 11010802042870号
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术官方微信