{"title":"Meningiomlarda Ki-67 Proliferasyon İndeks Pozitiflik Sınır Değeri","authors":"Neşe Yeldi̇r, E. Doğan, Hatice Özer, Burçak Söylemez, Serkan Çeli̇kgün, Reyhan Eğilmez","doi":"10.47493/abantmedj.1177937","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1177937","url":null,"abstract":"Meningiomas are usually slow-growing grade 1 tumors according to World Health Organization (WHO) classification. Histological and molecular criterias were defined for the determination of meningiomas of high grade and more aggressive. The proliferation activity is also considered among histopathological criterias. A commonly used parameter for determining proliferation activity is the Ki-67 index. This study was formed retrospectively to identife the positivity limit (cut-off) value of the Ki-67 proliferation index in cases diagnosed with meningioma.\u0000The Ki-67 indices of a total 190 patients diagnosed with meningioma was compared with the histological degrees of the tumors. The ROC analysis method was used in the statistical analysis for Ki-67 values.\u0000The mean Ki-67 proliferation index was found to be 3% for grade 1, 8% for grade 2 and 17% for grade 3 in the cases diagnosed with meningioma in our center.\u0000The Ki-67 proliferation index, which can be used in addition to histopathological findings in the distinction of grade 1 and grade 2 meningiomas in our laboratory, was determined as a positivity limit value of 6,5 (p>0,05).","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"34 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75971036","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Estimation of LDL-C using machine learning models and its comparison with directly measured and calculated LDL-C in Turkish pediatric population","authors":"N. Koçhan","doi":"10.47493/abantmedj.1217478","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1217478","url":null,"abstract":"Objective: The assessment of lipid profiles in children is critical for the early detection of dyslipidemia. Low-density lipoprotein cholesterol (LDL-C) is one of the most often used measures in diagnosing and treating patients with dyslipidemia. Therefore, accurate determination of LDL-C levels is critical for managing lipid abnormalities. In this study, we aimed to compare various LDL-C estimating formulas with powerful machine-learning (ML) algorithms in a Turkish pediatric population.\u0000Materials and Methods: This study included 2,563 children under 18 who were treated at Sivas Cumhuriyet University Hospital in Sivas, Turkey. LDL-C was measured directly using Roche direct assay and estimated using Friedewald's, Martin/Hopkins', Chen's, Anandaraja's, and Hattori's formulas, as well as ML predictive models (i.e., Ridge, Lasso, elastic net, support vector regression, random forest, gradient boosting and extreme gradient boosting). The concordances between the estimates and direct measurements were assessed overall and separately for the LDL-C and TG sublevels. Linear regression analyses were also carried out, and residual error plots were created between each LDL-C estimation and direct measurement method.\u0000Results: The concordance was approximately 0.92-0.93 percent for ML models, and around 0.85 percent for LDL-C estimating formulas. The SVR formula generated the most concordant results (concordance=0.938), while the Hattori and Martin-Hopkins formulas produced the least concordant results (concordance=0.851).\u0000Conclusion: Since ML models produced more concordant LDL-C estimates compared to LDL-C estimating formulas, ML models can be used in place of traditional LDL-C estimating formulas and direct assays.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86682196","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kronik Hastalığı Olan Bireylerin El Yıkama Alışkanlıklarının Belirlenmesi","authors":"Esin SEVGİ DOĞAN, Dilan DENİZ AKAN, Cansu KOŞAR ŞAHİN, Ozden DEDELİ CAYDAM, Sezgi ÇINAR PAKYÜZ","doi":"10.47493/abantmedj.1165817","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1165817","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmanın amacı, kronik hastalığı olan bireylerin el yıkama alışkanlıklarının belirlenmesidir. \u0000Yöntem: Araştırmanın örneklemini 210 kronik hastalığı olan birey oluşturdu. Araştırma Ocak- Mart 2019 tarihleri arasında bir devlet hastanesindeki dâhiliye servisinde yürütüldü. Araştırma verileri “Hasta Tanıtım Formu” ve “El Yıkama Alışkanlıkları Skoru” kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzde dağılımları, ortalama ve standart sapmalar ki-kare testi kullanıldı. \u0000Bulgular: Araştırmaya katılanları yaş ortalaması 63,07±14,40 yıl, %52,4’ü kadındır. Araştırmaya katılan bireylerin %72,4’ü tuvaletten sonra ellerini “daima” yıkadığını belirtti. “İnsanlarla tokalaştıktan sonra ellerini yıkama” durumuna katılımcıların verdikleri cevaplarda %28,6’sının “hiç bir zaman”, %14,3’ünün “daima” olduğu saptandı. Araştırma katılan bireylerin cinsiyeti ve mesleklerine göre “Hayvanlara dokunduktan sonra el yıkama”, “Bebeklerin bezi değişimi sonrası ellerini yıkama” ve “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama” durumları arasından fark bulundu. Ayrıca, katılımcıların primer tanılarına göre “yatmadan önce ellerini yıkama”, “hayvanlara dokunduktan sonra ellerini yıkama”, “sabah kalkınca ellerini yıkama”, “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama”, “Bulaşık yıkadıktan sonra ellerini yıkama” sıklıkları arasında anlamlı fark bulundu. \u0000Sonuç: Araştırmaya katılan bireylerin büyük çoğunluğunun tuvaletten sonra ellerini yıkadıkları, diyabeti olan bireylerin yatmadan önce, hayvanlara dokunduktan sonra, sabah kalınca ve ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama alışkanlıklarının hipertansiyon, artrit, kalp yetmezliği ve koroner arter hastalığı olan bireylere göre daha iyi olduğu görüldü. Araştırmaya katılan kronik hastalığı olan bireylerin insanlarla teması sonrasındaki el yıkama alışkanlıklarının yetersizdi. Buna göre, COVİD-19 pandemisinden önce yapılan bu araştırmasının tekrarlanması önerilmektedir","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"105 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"80806921","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mustafa Küçükyangöz, Emrullah Sogutdelen, Uğur Üyetürk
{"title":"Üretrada Papillom Benzeri Görünümde Prostat Kanseri Düşünmeli miyiz?","authors":"Mustafa Küçükyangöz, Emrullah Sogutdelen, Uğur Üyetürk","doi":"10.47493/abantmedj.1224158","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1224158","url":null,"abstract":"Üretranın skuamöz hücreli papillomu; nadir görülen, dizüri gibi alt üriner septomlarla bulgu veren, benign proliferatif skuamöz lezyondur. Kesin tanı ve tedavi için cerrahi eksizyon ve patolojik inceleme gerekmektedir. Bu olgu sunumunda makroskopik hematüri nedeniyle başvuran 76 yaşında hastanın sistoüretroskopik incelemesinde üretrada boylu boyunca gözlenen birçok papillomun transüretral eksizyonu sonucu yapılan patolojik incelemesinde tümöral lezyonun prostat kanserine bağlı metastazlar olduğu saptandı. Literatürde malign üretral lezyonların sıklıkla mesane kanserine bağlı metastazlar olduğu görülmüştür. Bu nedenle nadir görülen bu vakayı sunmayı amaçladık.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"68 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84198478","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
G. Polat, Güneş Şenol, A. Ayrancı, Damla Serçe Unat, F. Güldaval, Merve AYIK TÜRK, İhsan Topaloğlu, Ömer Selim Unat, G. Karadeniz, Fatma Demirci Üçsular, E. Yalnız, M. Büyükşirin, Mahmut M Demirel
{"title":"Is Bacterial Profile and Antibiotics Resisance Changed in The Patients with Lower Respiratory tract İnfeciton Hospitalized to Tertiary Chest Diseases Hospital?","authors":"G. Polat, Güneş Şenol, A. Ayrancı, Damla Serçe Unat, F. Güldaval, Merve AYIK TÜRK, İhsan Topaloğlu, Ömer Selim Unat, G. Karadeniz, Fatma Demirci Üçsular, E. Yalnız, M. Büyükşirin, Mahmut M Demirel","doi":"10.47493/abantmedj.1093099","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1093099","url":null,"abstract":"Giriş: Alt solunum yolu enfeksiyonları (ASYE) hastaneye ayaktan başvurularda ve yatan hastalarda önemli mortalite ve morbidite nedenidir. Hastane yatışı gerektiren ASYE vakalarında antibiyoterapinin zamanında başlanması önemlidir. Enfeksiyon tablosuna yol açan etkeni belirlemek için solunum yolu kültürleri alınmadan başlanan ampirik antibiyoterapi ve “en geniş” spekturumlu antibiyotikleri kullanma eğilimi enfeksiyon hastalıklarının yönetimini zorlaştırmakta, antibiyotik direnci gibi ciddi bir sorunu karşımıza çıkarmaktadır. Bu çalışmada hastaneye yatırılan ASYE olgularında izole edilen etkenler, antibiyotik direnç oranları, hastaların önceden hastaneye yatış ve antibiyotik kullanım durumları araştırılmıştır.\u0000Yöntem: Bu çalışmada 2013-2018 yılları arasında hastanemize ASYE tanısı ile yatırılan ve solunum yolu örneği kültürlerinde üreme saptanan olguların demografik özellikleri, hastane yatış sayıları, antibiyotik kullanım öyküleri ile kültürle elde edilmiş etkenleri ve antibiyotik dirençleri kesitsel tanımlayıcı metotla araştırılmıştır.\u0000Bulgular: 469 hastadan izole edilen 484 etkeni ve bu etkenlerin antibiyotik direnç profillerini inceledik. Hastaların etkenleri balgam ya da bronkoskobik aspirasyon örneklerinden elde edildi. Olguların çoğu erkek cinsiyette ve 63 yaşın üzerinde idi. En fazla izole edilen etken Pseudomonas aeruginosa (n= 220; %44) idi. Hastaların 451 (%96) tanesine yatışta ampirik antibiyotik başlanmış ve 247 tanesine (%65) başlanan antibiyotik ortalama 7,9 gün sonra değiştirilmişti. Hastalarımızın 228’i (%49) son bir yıl içinde en az iki kez hastaneye yatırılmış; 43 (%9.2) hasta son bir ay içinde antibiyotik almıştı. Son hafta içinde antibiyotik kullanmış ve halihazırda kullanmakta olan 19 hastanın 8’inde P. aeruginosa (%42) izole edildi. İzole edilen 17 S. pneumonia kökeninde bir (%6) penisilin, üç (%17) makrolid dirençli izolat saptandı. H. influenza 33 olguda izole edildi. Üç olguda (%8) ampisilin ve dört (%12) kinolon direnci rapor edildi. \u0000Tartışma ve Sonuç: Ampirik antibiyotik tedavisi başlanırken, artan kinolon direncinin ve olguların yarısından fazlasında P. aeruginosa etken olduğunun göz önüne alınması, özellikle daha önce hastaneye yatış sıklığı ve antibiyotik kullanma öyküsünün sorgulanması ve lokal antibiyotik direnç paternlerinin göz önüne alınmasının gerekli olduğu sonucuna vardık.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"22 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90520271","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ömer Bozdoğan, Esra Yavuz, Anıl Temi̇z, Şevval Özdemi̇r
{"title":"The Acute Effects Of ATP-Sensitive Potassium Channel Opener (Pinacidil) And Blocker (Glimepride) On the Ischemia or Reperfusion-Induced Arrhythmias","authors":"Ömer Bozdoğan, Esra Yavuz, Anıl Temi̇z, Şevval Özdemi̇r","doi":"10.47493/abantmedj.1181993","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1181993","url":null,"abstract":"Introduction: Myocardial ischemia due to coronary obstruction and reperfusion due to the opening of the coronary vessel occurring in the acute stage of myocardial infarction leads to lethal arrhythmia and sudden death in humans. That is why pharmacological drug research to decrease these arrhythmias have been researched intensively. In this study, the effect of acute administration of pinacidil and glimepride, on ischemia or reperfusion-induced arrhythmia was aimed to be researched. \u0000Methods: Two groups were produced; In the first group, only ischemia was produced by the ligation of the left coronary artery in 20 minutes, and in the second group 6 minutes of ischemia by the ligation of the artery and the subsequent 15 minutes of reperfusion were produced by the opening of the occluded artery. Drugs were administered intravenously at 2 minutes of ischemia in the first group and just following the reperfusion in the second group. The ECG and blood pressure were recorded during ischemia and reperfusion. The type, duration, incidence of arrhythmia, heart rate, blood pressure, and the death rate from the recording were determined. All data were first compared by one-way ANOVA. Then, the drug groups with their control, and control and drug groups with each other were compared by a one-tailed student t-test. The incidence of arrhythmia and the death rate between groups was compared by the Ki square test. \u0000Results: Pinacidil significantly decreased the arrhythmia score both in the ischemia and reperfusion period but glimepiride was not effective when they were given intravenously in the acute stage of ischemia or reperfusion.\u0000Discussion and Conclusion: This study suggests that pinacidil might be a candidate for drugs that can be used to decrease arrhythmia in the acute stage of myocardial infarction but more study is needed to reveal the antiarrhythmic or proarrhythmic effect of glimepride in the acute stage of myocardial infarction.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"31 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"72538848","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gözde ÖKSÜZLER KIZILBAY, Serap Argun Barış, Emel AZAK KARALİ, A. Karadenizli, Hüseyin Uzuner, Sevtap Doğan, H. Boyacı, I. Basyigit
{"title":"EVALUATION OF ANTIBODY LEVELS IN PATIENTS RADIOLOGICALLY CONSIDERED TO HAVE COVID-19 PNEUMONIA","authors":"Gözde ÖKSÜZLER KIZILBAY, Serap Argun Barış, Emel AZAK KARALİ, A. Karadenizli, Hüseyin Uzuner, Sevtap Doğan, H. Boyacı, I. Basyigit","doi":"10.47493/abantmedj.1246500","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1246500","url":null,"abstract":"AMAÇ \u0000Bu çalışmanın amacı, üst solunum yolu örneklerinde COVID-19 RT-PCR tetkiki negatif bulunan fakat tipik radyolojik bulguları nedeniyle COVID-19 pnömonisi olarak kabul edilen hastalarda COVID-19 antikor tetkiki sonuçlarının değerlendirilmesidir. \u0000GEREÇ VE YÖNTEMLER \u0000Hastanemizde yatırılan COVID-19 pnömonisi açısından tipik bulguları olan 28 hastadan periferik kanda ELISA yöntemi ile SARS-CoV2 Total (IgM + IgG) ve IgG antikor düzeylerinin çalışıldı. 10 hastanın yatış sırasında PCR tetkiki pozitif (kesin COVID-19 pnömonisi), 18 hastanın ise PCR tetkiki negatif (olası COVID-19 pnömonisi) olduğu görüldü. Kontrol grubu olarak Kasım 2019-Mart 2020 tarihleri arasında, ülkemizde ilk COVID-19 hastası tespit edilmeden önce yatırılan ve radyolojik bulguları COVID-19 pnömonisi ile uyumlu olarak değerlendirilen 10 hasta alındı (kontrol). \u0000BULGULAR \u0000Kontrol grubu olarak alınan hastaların hiç birinde COVID-19 antikoru tespit edilmezken, radyolojik olarak COVID-19 pnömonisi tanısı alan 28 hastanın 22 tanesinde (%78.6) antikor pozitif bulundu. Kesin COVID-19 pnömonisi olan hastaların sadece 1 tanesinde antikor negatif bulundu. Bu hastanın yaygın Non-Hodgkin Lenfoma tanısı ile halen kemoterapi almakta olduğu tespit edildi. Olası COVID-19 pnömonisi grubunda 5 hastada antikor tespit edilmedi (%27.7). Bu hastaların ikisinin multipl miyelom tanılı olduğu, üç hastanın ise 75 yaş üzeri olduğu dikkati çekti. Kesin ve olası COVID-19 grupları arasında ortalama total ve IgG antikor düzeyleri açısından anlamlı fark tespit edilmedi (IgG düzeyleri 2.57 ± 1.08 vs 2.84 ± 0.9, p=0.6). \u0000SONUÇ \u0000Pandemi döneminde radyolojik olarak COVID-19 pnömonisi düşünülen hastalarda geçirilmiş COVID enfeksiyonu tanısı için COVID-19 antikor düzeyleri kullanılabilir. Fakat, yaşlı ve hematolojik malignite başta olmak üzere immunsupresyonu olan hastalarda yeterli antikor yanıtı oluşmayabileceği, bu nedenle geçirilmiş enfeksiyonu göstermenin güç olabileceği akılda tutulmalıdır.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"39 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88449803","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Does St-Elevation Myocardial Infarction Wait for The Vacation to End?","authors":"E. Polat, M. Demir","doi":"10.47493/abantmedj.1148583","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1148583","url":null,"abstract":"Objective: This is an epidemiological study of patients diagnosed with ST-elevation myocardial infarction (STEMI) in Fethiye, one of Turkey's most popular destinations for domestic and foreign tourists. It aimed to determine a tourist group at risk for STEMI and needs attention for a holiday region that does not have a catheter laboratory and is two hours away from the nearest catheter laboratory.Materials and Methods: The study was retrospective. Patients diagnosed with STEMI in all hospitals in the district, one state, and two private hospitals during the summer holiday period between June 1, 2021, and October 1, 2021, were examined. The most common STEMI dates and time intervals in tourists admitted to the emergency department were examined. Demographic characteristics and comorbidities of patients, including residents and tourists, were compared.Results: A total of 331 STEMI patients were observed. 76.7 % (n =254) of the patients were Turkish residents, 1.8 % (n =6) resident foreigners, 19.3 % (n =64) domestic tourists, and 2.1% (n =7) foreign tourists. The average age of the residents was statistically significantly higher than the tourist group (64.15 vs. 57.83, [p=0.01]). A statistically significant difference was found only with hypertension as a comorbidity (P = 0.034).Conclusion: In STEMI, no situation differs from the local people in the tourist group. Considering that elderly tourists with health problems will be encountered more frequently with the prolongation of human lifespan, efforts should continue to facilitate access to catheter laboratories in holiday regions, mainly for situations that require urgent intervention such as STEMI.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"151 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75725070","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cansu KARA ÖZTABAĞ, Akife Kurt, Lokman Ayaz, M. A. Sungur
{"title":"Oxyresveratrolün, Deneysel Yaşa Bağli Makula Dejenerasyonunda Oksidatif Strese Karşi Koruyucu Etkisi","authors":"Cansu KARA ÖZTABAĞ, Akife Kurt, Lokman Ayaz, M. A. Sungur","doi":"10.47493/abantmedj.1213603","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1213603","url":null,"abstract":"Amaç: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu (YBMD), retina pigment epitel kompleksinin nörodejenerasyonunun neden olduğu görme kaybı ile karakterize kronik bir hastalıktır. Fazla oluşan reaktif oksijen türleri (ROS), makula dejenerasyonu başta olmak üzere retina hastalıklarının gelişmesinde önemli rol oynar. Başlıca ROS’lar ise; peroksinitritler, süperoksit radikaller ve hidrojen peroksitlerdir. Çalışmamızda hücre kültürü ortamında hidrojen peroksit (H2O2) ile oluşturulan oksidatif hasar öncesi oxyresveratrolün koruyucu etkisini araştırmayı amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntemler: İnsan retina pigment epitel (ARPE-19) hücrelerinde H2O2 ile oksidatif stres oluşturuldu. Oksidatif hasar öncesi Oxyresveratrol 7 farklı konsantrasyonda uygulandı. Koruyucu etkiler, XTT hücre proliferasyonu testi ile hücre canlılığındaki değişiklik izlenerek araştırıldı. Oxyresveratrol'ün koruyucu etkisini moleküler düzeyde araştırmak için kaspaz-3 ve hücre ölüm tespit kiti kullanıldı. \u0000Bulgular: Çalışmamızda ARPE-19 hücre hattında H2O2 ile oluşturulan oksidatif hasar öncesi oxyresveratrol uygulaması hücre canlılığını arttırarak hücrede oksidatif hasara karşı koruyucu etkinlik göstermiştir. Çalışmamız sonucunda elde ettiğimiz bulgularda; oxyresveratrol ARPE-19 hücrelerinde H2O2 ile oluşturulan oksidatif hasar oluşum öncesi uygulandığında 100 µM konsantrasyonda hücre hasarını yaklaşık % 15 oranında azaltmıştır, buna ek olarak, hücre ölüm tespiti ve kaspaz-3 sonuçlarına göre, oxyresveratrolün oksidatif hasara karşı apoptotik hücre ölümünü azaltarak koruyucu etkinlik göstermektedir. \u0000Sonuç: Bu in vitro çalışma oxyresveratrolün koruyucu etkisinin geliştirilmesi için ön çalışma niteliğindedir. Oxyresveratrol, deney hayvanları ve klinik çalışmalar sonrasında, başta YBMD olmak üzere retina hastalıklarının önlenmesinde etkin bir terapötik ajan olarak geliştirilebilir.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"13 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"79617061","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Benefits of Sacubitril-Valsartan in Low Ejection Fraction Heart Failure","authors":"Lutfu Askin, Okan Tanriverdi","doi":"10.47493/abantmedj.1182158","DOIUrl":"https://doi.org/10.47493/abantmedj.1182158","url":null,"abstract":"Heart failure (HF) is the cause of impaired exercise capacity due to insufficient peripheral blood flow. Development of natriuretic peptide (NP) through inhibition of the neprilysin enzyme is the therapeutic target in HF. Treatment with sacubitril/valsartan has been shown to significantly reduce mortality and hospitalization and rehospitalization rates for HF compared with enalapril. Sacubitril/valsartan may provide significant additional benefit in HF patients.","PeriodicalId":53622,"journal":{"name":"Duzce Medical Journal","volume":"67 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74682038","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}