{"title":"FRANCIS HUTCHESON VE GÜLME ÜZERİNE DÜŞÜNCELER","authors":"Özcan Yılmaz Sütçü","doi":"10.53844/flsf.1336953","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1336953","url":null,"abstract":"Modern dünyada gülme üzerine düşünme ortaya çıkan yeni toplum ve birey ile bağlantılıdır. Gülme felsefesinde özel bir yere sahip olan Hutcheson’nun bu üç mektubu felsefe ve gülme ilişkisi açısından fazlasıyla önem teşkil etmektedir. Her ne kadar Hutcheson’ın gülme üzerine düşünceleri Hobbes’a bir cevap verme şeklinde ortaya çıkmış olsa da aslında bu düşünceleri çağının bir ihtiyacı olarak görmek gerekir. Çünkü Hutcheson’nun içinde yaşadığı yeni dünyada bireyin toplumda davranışlarının kabul edilebilir kılınması için nelerin yapılması gerektiği her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Toplumsal yaşantıda nezaketin, esprinin ve güler yüzlülüğün kibar karşılaşmalar için ne kadar önemli olduğu artık felsefenin önemli bir parçası haline gelmiştir. Nasıl davranılması gerektiğinin tartışıldığı bir ortamda kaçınılmaz olarak gülme edimi de gündeme gelir. Çünkü gülmek, kendine hâkim olma ve nazik konuşma konusundaki kibar özlemlere meydan okuyan bir edimdir. Hutcheson’nun “Gülme Üzerine Düşünceler”ine odaklanmak gülmenin doğasına ilişkin taze bir soluk sunabileceği gibi o zamandan beri gülmeye ilişkin düşünümdeki değişimi görebilme imkânı da sunuyor.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139296928","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"NIETZSCHE’S NOSE OR FINDING THE TRUTH BY SMELLING: THE REEVALUATION OF THE SENSE OF SMELL IN NIETZSCHE","authors":"Sever Işik","doi":"10.53844/flsf.1358896","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1358896","url":null,"abstract":"Batı felsefi düşünce tarihinde hakikat rejimi büyük ölçüde aklın düzeni ve duyular hiyerarşisi üzerine kurulmuştur. Duyular hiyerarşi içinde görme ve işitme duyusuna ayrıcalıklı bir konum tanınırken koku alma duyusu birçok filozof tarafından epistemik ve estetik açıdan yetersiz ve güvenilmez bulunarak küçümsenmiş ve değerden düşürülmüş, insanın en ilkel, hayvansı duyusu olarak görülmüştür. Modern felsefe de antiklerin koku alma duyusuna karşı takındıkları olumsuz tutumunu büyük ölçüde devam ettirmiştir. Nietzsche, kokuyu değersizleştiren ya da marjinalize eden felsefi geleneğe radikal bir şeklide karşı çıkarak koku alma duyusunu en yetkin bilgi kaynağı olarak konumlandırır. Hakikati koklayarak bulduğunu iddia eden Nietzsche, Batı felsefesinde hem akıl ile duyular arasında hem de duyuların kendi arasında kurulan hiyerarşiyi tepetaklak eder. Onun genel olarak duyular özellikle de koklama duyusu ile hakikatin kavranması arasında kurduğu ilişki bir bilgi kaynağı olarak içgüdülerin yani bedeninin akla karşı öncelemesini ifade etmektedir. Onun epistemolojisinde akli ve ruhsal olan duyusal ve bedeni olan karşındaki ayrıcalıklı konumunu kaybeder. Bir çeşit epistemolojik devrim olarak görülebilecek değişimle birlikte beden bir bilgi kaynağına dönüşür. Bir hakikat metafiziği üzerine kurulan tüm değerler çürümüştür ve bu çürümeyi en yetkin kavrama aracımız burnumuz olacaktır.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"30 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139311988","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FINE-TUNING ARGUMENT FROM THE PERSPECTIVE OF MOLECULAR BIOLOGY IN HUMAN","authors":"Selcen ÇELİK UZUNER","doi":"10.53844/flsf.1301688","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1301688","url":null,"abstract":"Fine tuning argument has been of interest in physics and philosophy to answer the existence of the universe which is best fit for life; however, it has not been extensively applied to biological sciences in particular molecular biology. Molecular biology is different from physics and mathematics as it has stochastic events and limited laws. Biological sciences should be revisited for constants and laws. Though, the systematic events in the cells bring on the possibility of fine-tuning in molecular biology. Cells systematically perform many molecular mechanisms at molecule, gene and genome levels. This work focuses on the fine-tuning argument in the cells and the genome, and suggests four fine-tuning parameters 1) position, 2) interaction, 3) amount, and 4) time which occur at molecule, gene, genome and/or organism levels. These fine-tuning parameters are associated with each other and manage life together. Systematic cellular activities suggest that this complexity is managed by fine-tuning in human’s molecular system.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"4 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139311787","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YALÇIN KOÇ AND THE METHAPHYSICS OF MATHEMATICS","authors":"Şahabettin Yalçin","doi":"10.53844/flsf.1330108","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1330108","url":null,"abstract":"Matematik ve matematiksel nesnelerin doğası, kadim zamanlardan beri insanların ilgisini çekmiş bir alandır. Ancak matematiğin hayatımızdaki önemi ortada olmasına karşın sayıların ve şekillerin gerçekten ne olduğunu ve nereden geldiğini tam olarak açıklayabilmiş değiliz. Öte yandan, matematiğin doğayla ve dolayısıyla doğa bilimleriyle olan ilişkisi göz önüne alındığında matematik ile doğa bilgisi arasındaki gizem de henüz tam anlamıyla çözülmüş değildir. Pisagor’dan Öklid’e ve Eflatun’a kadar uzanan yelpazede birçok Antik Yunan filozofu, matematiksel nesnelerin doğası üzerine fikir beyan etmiştir. Benzer bir biçimde, matematiksel nesneler, Ortaçağ’da hem Hıristiyan ve hem de Müslüman filozofların dikkatini çekmiştir. Ama Batı felsefe tarihinde matematiksel nesnelerin ontolojik statüsü konusunda en sistematik yaklaşımı ve çözüm denemesini, kanaatimizce, Kant ortaya koymuştur. Ne var ki, Kant da çok uğraşmasına ve aslında doğru kaynağı işaret etmesine karşın matematiksel nesneleri, ne yazık ki, tatmin edici bir biçimde tesis edememiştir. Öbür taraftan, son zamanlarda matematiksel nesnelerin kaynağına dair son derece ufuk açıcı yepyeni bir görüşün ortaya çıktığını görmekteyiz. Bahsettiğimiz bu görüş, Anadolu’nun son zamanlarda yetiştirdiği en büyük düşünürlerden biri olan Yalçın Koç’un görüşüdür. Koç, matematiksel nesnelerin kaynağını ve doğasını yepyeni bir perspektifle ele alarak onların ancak ‘nazariyat’ (theoria) adını verdiği aşkın dil/dünya temelinde açıklanabileceğini öne sürer. Biz de bu makalede, Koç’un matematiksel nesnelerin kaynağının ne olduğu, nasıl var oldukları ve doğayla nasıl bir ilişki içerisinde oldukları görüşünü, onun ‘nazariyat’ ve ‘arkitektonik dil’ anlayışı temelinde irdelemeye çalışacağız.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"23 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139314015","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SEYLA BENHABİB’İN İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜNE DAYALI İNSAN HAKLARI ANLAYIŞI","authors":"Muhammed Emre Küçükşahi̇n","doi":"10.53844/flsf.1335719","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1335719","url":null,"abstract":"Uluslararası insan hakları hukukunda yaşanan gelişmelere rağmen 20. ve 21. yüzyıllarda milyonlarca insanın temel hak ve özgürlüklerden yararlanamaması, insan haklarının ne olduğu ve nasıl korunması gerektiğine ilişkin tartışmaların gün yüzüne çıkmasına ve alternatif söylemlerin geliştirilmesine yol açmıştır. Söz konusu alternatif okullardan biri olan müzakereci söylemin temsilcilerinden Seyla Benhabib de insan haklarının ne olduğu ve nasıl olması gerektiğine cevap aramıştır. Bu çalışmanın temel amacı Benhabib’in insan hakları yaklaşımını nasıl kurguladığı sorusuna cevap üretmek ve onun yaklaşımının özgün yanlarını araştırmaktır. Bu çerçevede çalışmanın kapsamını Benhabib’in düşünsel anlamda beslendiği düşünürler ve onlara yönelik eleştirel değerlendirmeleri ve söz konusu değerlendirmeler üzerine inşa ettiği insan hakları anlayışı oluşturmaktadır. Benhabib’in insan hakları anlayışının önemi son yıllarda uluslararası göç ve toplumsal hareketlere yönelik devletlerin güvenlik odaklı refleksleri nedeniyle işlevsizleşen insan haklarını yeni bir temelde gerekçelendirmesinden kaynaklanmaktadır. Benhabib, günümüzde Arendtçi anlamda toplumun dışında bırakılan milyonlarca yersiz yurtsuzun temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmesi ve çoğulcu demokrasinin işlerlik kazanabilmesi için insan haklarına müzakereye dayalı yeni bir çerçeve çizmektedir.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"196 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139314428","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YÖNETİM BİLİMİNDE FELSEFİ KÖKENLER: HEGEL’DEN FICHTE’YE YÖNETİM VE STEIN’IN GERÇEKLİK BİLİMİ","authors":"İ. Turan","doi":"10.53844/flsf.1370154","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1370154","url":null,"abstract":"Lorenz von Stein, 19. yüzyılın en önemli ve çağdaşlarını olduğu gibi kendinden sonrakileri de derinden etkileyen sosyal bilimcilerin başında gelmektedir. Bu etkisi hala devam etmekte, sosyal bilimlerde inceleme konusu yapılan hemen her alanda yine ve yeniden Stein’a başvurulmaktadır. Stein, Türkçe alan yazında son dönemdeki bir istisna dışında hiç incelenmemiştir. Yanlış biçimde Hegel dizgesinin sıkı bir takipçisi olarak tanımlanmıştır. Ancak ne Hegel dizgesinin ne de Alman İdealist Felsefesi’nin tavizsiz izleyicisidir. Stein, Hegel’in Tarih Felsefesi’nin son bölümünün devamı niteliğinde sayılabilecek eseriyle devrim sonrası Fransa ve sosyal olayları incelemiştir. İdealist felsefeyle gerçek yaşam arasında uyuşmazlığı görmüş ve Hegel dizgesinin kısıtlarını aşarak kendine özgü gerçeklik bilimini oluşturmuştur. Devrimin yıkıcı sonuçlarını gözeterek sınıf uzlaşmazlığının çözüme kavuşturulması ya da yönetilmesi gerekmektedir. İşte Stein, Fichte’nin “Eylem Felsefesi” kullanarak sınıf uzlaşmazlığını çözmek üzere “eyleyen ya da çalışan devleti” yerleştirmiştir. Çalışmada ağırlıklı olarak birincil kaynaklar üzerinden Stein’ın Hegel dizgesiyle ilişkisi, Fichte’nin eylem felsefesine yaklaşımı, kendine özgü gerçeklik bilimini oluşturması ile yönetimin özüne eylemi yerleştirmesi gösterilmeye çalışılacaktır.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"51 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315358","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"HEGEL’İN SİSTEMİNDE DOĞA: İDEALİZMİ DOĞAYLA/DOĞADA YENİDEN DÜŞÜNMEK","authors":"Mert Can Yi̇rmi̇beş","doi":"10.53844/flsf.1361766","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1361766","url":null,"abstract":"Hegel’s system of philosophy offers a complex line of thought for a type of idealism, drastically different from its widely known critical readings. By examining the relationships between logic-nature and nature-spirit, the paper aims to prove that the place of nature in Hegel’s system does not allow to be conceived of as mystically idealist since philosophy, as a system of thought, in its development has to have some bearings on the material world at some point. The paper firstly provides compatible definitions of the terms, idealism and naturalism, with Hegel’s system. While the paper takes the definition of idealism in a Hegelian sense, for the purpose of the paper, non-reductive naturalism is regarded as compatible type of naturalism with Hegel’s system. In the light of the given definitions, the paper secondly examines the relation of nature to the Logic in Hegel’s system, and thirdly, examines the relation of nature to spirit. The relations of nature to the Logic and to spirit enable us to conclude that Hegel’s system of philosophy is open for involving the elements of non-reductive naturalism along with idealism.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315739","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FOUCAULT’DA ÖZNELLİK ve HAKİKAT: KENDİLİK BİLGİSİ KARŞISINDA KENDİLİK KAYGISI","authors":"Canan Yarar","doi":"10.53844/flsf.1366595","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1366595","url":null,"abstract":"Öznellik ve hakikat arasındaki ilişkilerin evrensel ve zorunlu değil olumsal ve tarihsel olduğunu ortaya koymaya çalışan Foucault felsefesinin eleştirel yanı, güncelliğimizin parçası olarak kim olduğumuza ilişkin bir sorgulamadan bir başka deyişle “şimdinin ontolojisi” adını verdiği sınır bir tutumdan geçmektedir. Bu bağlamda tarihin belirli bir anında belirli ihtiyaçlara cevap veremek adına söylemsel olarak olarak kurulan öznel deneyimlerin (delilik, suça eğilimlilik, cinsellik vb.) analizine yönelen Foucault, 1980 sonrası etik alandaki çalışmalarında bu öznel deneyimlere bağlı olarak kişinin kendisi ve hakikat ile kurduğu ilişki deneyimini sorunsallaştırır. Bu makalenin amacı, Foucault’nun bu sorunsallaştırmayı Erken Hıristiyanlığın kendilik pratiklerinde kendiliğin kurban edilmesi, yani bilgi ve irade öznesinin ayrışımı karşısında Antik Yunan ruhani pratiklerinde öznenin kendilik kaygısıyla yaşamını bir tekhne olarak estetize ettiği ve bu bağlamda da bilgi ve iradenin örtüştüğü kendilik inşası bağlamında nasıl ele aldığına dikkat çekebilmektir. Foucault’nun bu analizi aynı zamanda şimdinin ontolojisi fikrinin etik bağlama nasıl sirayet ettiğini kavramamızı sağlayabilecektir.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"10 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139316181","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"HEGEL'DE BİLGİ VE SANAT İLİŞKİSİ","authors":"Feryal Şimal Güneş","doi":"10.53844/flsf.1359369","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1359369","url":null,"abstract":"Hegel’e göre felsefenin nihai hedefi mutlağın bilgisine ulaşmaktır. Mutlak, tüm tekil belirlenimler ve onlar arasındaki ilişkiyi sağlayan bütündür. Bu bütünün zorunlu parçası kavramdır ve kavram insan zihnindedir. Dolayısıyla mutlağın bilgisi kendini öznenin bilincinde açımlar. Bu açımlamanın her bir görünümü bir aşamayı meydana getirir. Hegel felsefesinin nihai aşamasını meydana getiren mutlak tin aşaması ise kendini belirli görünümlerde ortaya koyar. Sanat da bu görünümlerin ilk basamağını oluşturur. Dolayısıyla Hegel’de sanat, bilgi edinim süreçlerinde önemli bir yerde konumlandırılmıştır. Oysa Hegel çalışmalarında genellikle bilgi, hakikat veya mutlak gibi konular söz konusu olduğunda sanat alanı geri planda kalmaktadır. Bu çalışmada ise sanatın bu konumu göz önüne alınarak onun bilgi ile ilişkisi incelenmiştir.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315904","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Concerning the Question of Objectivity of Situated Knowledge through the Metaphorical Concepts","authors":"A. Uslu","doi":"10.53844/flsf.1349059","DOIUrl":"https://doi.org/10.53844/flsf.1349059","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, tarafsızlık ve nötr olmak anlamına gelen, bütünselleştirici geleneksel nesnellik, bedensel perspektifi ve bilginin konumluluğunu reddetmesi bakımından eleştirilmiş ve bunun yerine Donna Haraway tarafından önerilen konumlu bilginin nesnelliği, kavram sistemlerinin metaforik doğasına dayandırılarak açıklanmıştır. Bu amaçla, birinci bölümde, bütünselleştirici nesnellik miti ele alınmış, Thomas Nagel’in nesnelliğe ulaşma sürecini anlatan üç aşamalı formülü örnek çerçeve olarak kullanılmıştır. İkinci bölümde, George Lakoff ve Mark Johnson’ın kavramsal metaforlar görüşü, bedenlenmiş, konumlu bir nesnellik olanağını sunması bakımından önerilmiştir. Bu amaçla, imge-şemaları aracılığıyla kavramsal sistemlerin nasıl oluştuğu, bu oluşum sürecinin beyinde nasıl gerçekleştiği, dile nasıl yansıdığı örneklerle desteklenerek gösterilmiştir. Son bölümde, Haraway’in konumlu nesnellik görüşü tanıtılarak, kavramsal metafor fikriyle ilişkisi kurulmuştur. Buna göre, kavramsal metaforlar, anlamı doğuran kavramsal sistemlerin bedenin perspektifinden yoksun bir nesnellikle değil, bedenin konumlanmışlığı bağlamında kurulduğunu ve bilme pratiklerinin de bu bağlamın ürünü olan bir nesnellik içerdiğini gösterirler.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"37 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139321363","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}