{"title":"NIETZSCHE’S NOSE OR FINDING THE TRUTH BY SMELLING: THE REEVALUATION OF THE SENSE OF SMELL IN NIETZSCHE","authors":"Sever Işik","doi":"10.53844/flsf.1358896","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Batı felsefi düşünce tarihinde hakikat rejimi büyük ölçüde aklın düzeni ve duyular hiyerarşisi üzerine kurulmuştur. Duyular hiyerarşi içinde görme ve işitme duyusuna ayrıcalıklı bir konum tanınırken koku alma duyusu birçok filozof tarafından epistemik ve estetik açıdan yetersiz ve güvenilmez bulunarak küçümsenmiş ve değerden düşürülmüş, insanın en ilkel, hayvansı duyusu olarak görülmüştür. Modern felsefe de antiklerin koku alma duyusuna karşı takındıkları olumsuz tutumunu büyük ölçüde devam ettirmiştir. Nietzsche, kokuyu değersizleştiren ya da marjinalize eden felsefi geleneğe radikal bir şeklide karşı çıkarak koku alma duyusunu en yetkin bilgi kaynağı olarak konumlandırır. Hakikati koklayarak bulduğunu iddia eden Nietzsche, Batı felsefesinde hem akıl ile duyular arasında hem de duyuların kendi arasında kurulan hiyerarşiyi tepetaklak eder. Onun genel olarak duyular özellikle de koklama duyusu ile hakikatin kavranması arasında kurduğu ilişki bir bilgi kaynağı olarak içgüdülerin yani bedeninin akla karşı öncelemesini ifade etmektedir. Onun epistemolojisinde akli ve ruhsal olan duyusal ve bedeni olan karşındaki ayrıcalıklı konumunu kaybeder. Bir çeşit epistemolojik devrim olarak görülebilecek değişimle birlikte beden bir bilgi kaynağına dönüşür. Bir hakikat metafiziği üzerine kurulan tüm değerler çürümüştür ve bu çürümeyi en yetkin kavrama aracımız burnumuz olacaktır.","PeriodicalId":407854,"journal":{"name":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"30 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-10-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.53844/flsf.1358896","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Batı felsefi düşünce tarihinde hakikat rejimi büyük ölçüde aklın düzeni ve duyular hiyerarşisi üzerine kurulmuştur. Duyular hiyerarşi içinde görme ve işitme duyusuna ayrıcalıklı bir konum tanınırken koku alma duyusu birçok filozof tarafından epistemik ve estetik açıdan yetersiz ve güvenilmez bulunarak küçümsenmiş ve değerden düşürülmüş, insanın en ilkel, hayvansı duyusu olarak görülmüştür. Modern felsefe de antiklerin koku alma duyusuna karşı takındıkları olumsuz tutumunu büyük ölçüde devam ettirmiştir. Nietzsche, kokuyu değersizleştiren ya da marjinalize eden felsefi geleneğe radikal bir şeklide karşı çıkarak koku alma duyusunu en yetkin bilgi kaynağı olarak konumlandırır. Hakikati koklayarak bulduğunu iddia eden Nietzsche, Batı felsefesinde hem akıl ile duyular arasında hem de duyuların kendi arasında kurulan hiyerarşiyi tepetaklak eder. Onun genel olarak duyular özellikle de koklama duyusu ile hakikatin kavranması arasında kurduğu ilişki bir bilgi kaynağı olarak içgüdülerin yani bedeninin akla karşı öncelemesini ifade etmektedir. Onun epistemolojisinde akli ve ruhsal olan duyusal ve bedeni olan karşındaki ayrıcalıklı konumunu kaybeder. Bir çeşit epistemolojik devrim olarak görülebilecek değişimle birlikte beden bir bilgi kaynağına dönüşür. Bir hakikat metafiziği üzerine kurulan tüm değerler çürümüştür ve bu çürümeyi en yetkin kavrama aracımız burnumuz olacaktır.