Milli FolklorPub Date : 2022-09-26DOI: 10.58242/millifolklor.1074386
Bülent Bayram
{"title":"TAMADA: GELENEKTEN GÜNCELLİĞE TÜRKİSTAN’DA BİR SÖZ USTASI","authors":"Bülent Bayram","doi":"10.58242/millifolklor.1074386","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1074386","url":null,"abstract":"Çarlık döneminde başlayan Rus hâkimiyeti neticesinde Rus kültürü ile tanışma, Kazak lehçesinin yazı dili hâline gelişi, ana dilde eğitim veren kurumların ortaya çıkışı Kazaklar için yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilebilir. Sovyet döneminde yerleşik hayata geçişin devlet eliyle hızlandırılması, örgün eğitimin yaygınlaşması Kazak Türkçesi ve kültürü üzerindeki önemli değişiklikleri ortaya çıkarır. Bu süreç sadece sözlü gelenek üzerinde etki göstermekle kalmamış, büyük yerleşim birimlerinde Kazak Türkçesini kamusal alandan ve bazı yerlerde gündelik hayattan da silmiştir. Sovyet sonrası dönemde, Kazakistan’ın dünyaya açılma sürecini takiben Batı kültürünün de Kazak gelenek ve göreneklerine tesiri söz konusudur. Bu süreç hâlen devam etmektedir. Kazak kültürü üzerinde derin izler bırakan ve bırakmaya devam eden bu süreçlere rağmen güçlü Kazak sözlü geleneğine has söz ustalığı, modern hayatın farklı alanlarında kendisini gösterir. Kazakistan’ın güneyinde yer alan Türkistan şehri, farklı kültürel özellikleriyle dikkat çeker. Şehrin kamusal alanında ve gündelik yaşamda Kazak Türkçesinin hâkimiyeti, şehrin öne çıkan farklılıklarından biridir. Modernleşmenin hızla devam ettiği şehirde, geleneksel kültürün pek çok unsuru modern hayata taşınmaktadır. Özellikle Kazak kültüründe çok önemli bir yere sahip olan toy yapma ve toyla ilgili geleneklerin modern hayatın bir parçası hâline geldiği gözlemlenmektedir. Kazakların bu tür toplantılarını yönetenlere Kazak Türkçesinde “asaba” denilir. Ancak Rusçadan alıntılanan “tamada” kelimesi bu kişi için daha yaygın kullanılmaktadır. Tamadalar, bu işi asıl meslekleri olarak yaparlar. Bazı kişiler de asıl mesleklerinin yanında ikinci bir iş olarak tamadalık yapar. Sözlü ve geleneksel kültüre hâkim olan tamadalar, toylar başta olmak üzere çeşitli vesilelerle düzenlenen toplantıları başlangıcından sonuna kadar idare etmekle yükümlüdürler. Onlar, destandan atasözü ve deyimlere kadar halk edebiyatının farklı türlerine ait malzemeyi maharetle kullanan söz ustası sunuculardır. Aynı zamanda sunumlarını daha etkili kılmak için modern hayatın getirdiği imkân ve yeniliklerden de istifade ederler. Farklı modern eğitim kurumlarından mezun olmuş bu sanatçıların icra ettikleri iş karşılığında aldıkları ücret kendilerinin tanınırlığı, ustalığı ile doğru orantılı olarak artmakta veya azalmaktadır. Bu makalede asaba /tamada terimleri ele alınacak; ardından tamadaların mesleği seçişleri, mesleklerinde uzmanlaşma süreçleri, repertuvarları, icra tarzları Kazak sözlü kültür geleneği çerçevesinde değerlendirilecektir. Tamadalar, bir kültür aktarıcısı olarak irdelenecek ve onların gelenekte var olan “jırav”, “akın” gibi söz ustalarının şehirdeki temsilcileri mi yoksa bunlardan bağımsız gelişmiş sanatçılar mı oldukları sorusuna da cevap aranacaktır. Makalede, Türkistan tamadalarının genel icra özelliklerinin tanıtılması ve işlevsel olarak incelenmesi hedeflenmektedir. Kapsamı aşmamak için art zamanlı ve eş zamanlı bir karşılaştırmaya gidilmey","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-09-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74820415","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-09-10DOI: 10.58242/millifolklor.952101
Tahsin Bozdağ, Ayşe Aslıhan Eroğlu
{"title":"ADIYAMAN İLİ PINARBAŞI KÖYÜ EL ÖRGÜSÜ ÇORAP GELENEĞİ VE MOTİF İNCELEMESİ","authors":"Tahsin Bozdağ, Ayşe Aslıhan Eroğlu","doi":"10.58242/millifolklor.952101","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.952101","url":null,"abstract":"ÖZ \u0000 Anadolu birçok medeniyete yurt olmakla kalmayıp bir o kadar da eşsiz kültüre ev sahipliği yapmış kadim bir coğrafyadır. Türklerin yaşadığı bir bölge olan Sibirya’da -Altay dağları eteklerinde- Pazırık kurganlarının beşincisinde bulunan atlı kültür mensubu atalarımızın kullandıkları eşyalar ve bu eşyaların her bir ayrıntısındaki hüner, sanat ve incelik timsali nesneler bu kadim zenginliğin gün yüzüne çıkan en eski örnekleri olarak kabul edilir. Takdir edilmelidir ki örme eser örneklerindeki eşsiz sanat estetiği ve teknik açıdan üstünlük Türk örme kültürünün geçmişi hakkında bizlere derin bilgiler sunmaktadır. Türk örme kültürünün en zengin örneklerini barındıran Anadolu’da birçok örme eser mevcuttur. Bu örme türlerinden geniş bir konu, üslup ve teknik çeşitlilik sunan el örgücülüğü, Türk el sanatlarının önemli ve en eski sanat dallarından biridir. Anadolu’da geçmişten günümüze süregelen ve giyim kültürü içerisinde yer alan el örgüsü çoraplar asırlarca süregelen toplumun özünü, yaşayışını, dini inançlarını, duygularını, özlemlerini, gelenek göreneklerini ve sanatsal bakış acılarını eserlerine yansıtan usta ellerde bütünleşerek tarih sahnesinde önemli bir yer edinmiştir. \u0000 El sanatları içinde el örgüsü çoraplar; halkın geçmişle olan kültürel bağını güçlendiren, özlerinden kalan inanç, kültür ve estetik duyguları gelecek kuşaklara aktaran en önemli görsel sanat eserleri olarak varlığını sürdürmektedir. Halkın el sanatlarını kavraması ve kültürel değerleri hakkında bilinçlenmesine bağlı olarak, atalarının köy yaşamından kalan bu somut kültürel eserleri, günümüzde kimi özel günlerde kullandıkları, bunların, evlerde, müzelerde sergilenmesi için büyük bir çaba gösterdiklerine tanık olmaktayız. Bu çalışmada amaç, el örgüsü çorapların bir nebze de olsa hak ettiği değeri görmesi, bu somut kültürel mirasa emek veren kıymetli dokuyucuların tarihe not düşülmesi ve yeni kuşaklar nezdinde bu eşsiz sanat ürünlerinin hak ettiği ilgiyi görmeye başladığını kendilerine hissettirmektir. \u0000 Ülkemizin genelinde var olan el örgüsü çoraplar, Adıyaman ili Pınarbaşı köyünde, son dokuyucuların ellerinde bizi karşılamaktadır. Bu çalışmada, Adıyaman ili Pınarbaşı köyünde el örgüsü çorap geleneğinin son ve tek usta eli olan doksan yaşındaki Zeynep Gülpınar’ın ördüğü el örgüsü çorap örneği çerçevesinde; malzeme, teknik desen, renk ve kullanım özellikleri sonucuna varılmıştır. \u0000 Anahtar Kelimeler: Geleneksel Türk Sanatı, Çorap, Örgü, Kültür","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"23 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-09-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87241180","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-08-26DOI: 10.58242/millifolklor.1121372
D. Lenger
{"title":"MODERN TÜRKİYE’DE UĞUR GETİRDİĞİNE İNANILAN HIDIRELLEZ PARASI","authors":"D. Lenger","doi":"10.58242/millifolklor.1121372","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1121372","url":null,"abstract":"Başlangıçta asker ve memurların maaşlarını kolay bir şekilde ödemek ve kaydını daha rahat tutabilmek için icat edilen sikke, işleri kolaylaştırdığından dolayı sonraları vergilerin ve haraçların ödemesinde de tercih edilmeye başlanmıştır. Sikke zaman içerisinde emek ve hizmetin her türünün ve her bir mal kalemi için belirlenen ederin karşılığına dönüşür ve bu bağlamda artık değişmez temel ödeme aracıdır. Önceleri sadece değerli madenden basılırlarken sonradan değersiz madenden de sikke darbı paranın tanınırlığını arttırır. Gündelik yaşam içerisindeki rolü arttıkça sikkenin sosyal, kültürel, politik, dinsel ve bir o kadar da bireysel sebeplerden ötürü farklı amaçlar içinde kullanıldığı gözlemlenmiştir. En bilindik durumlar kimi zaman metalinden, formundan, kimi zaman ise üzerinde taşıdığı ikonografyadan ve yazılardan, ya da basan otoritenin kimliğinden ve gücünden dolayı paranın ideal bir koruyucuya dönüşmesi ve muska (amulet) olarak kullanımıdır. Sikkenin kemden, kendisine “para parayı çeker” atasözünden de anlaşıldığı üzere atfedilen doğal büyüsel mistik özelliği onu aynı zamanda ideal bir uğurluğa (talismana) dönüştürür. Bir sikkenin muska ya da uğurluğa dönüşüm evrelerini gözlemlemek Antik Çağlar’dan beri ona atfedilen büyüsel özelliklerin neler olduklarını biliyor oluşumuzdan dolayı görece kolaydır ve bu durum bugün içinde para bulunan ritüelleri yorumlamamıza çok yardımcı olur. Her ne kadar sikke başlı başına pozitif güç taşıyan bu bağlamda hem kemden kötüden koruyan hem de bolluk bereket getiren olsa da her zaman bu yeterli olmamaktadır. Buna en güzel örnek de Hıdırellez parasıdır. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde kutlanan Hıdırellez ritüeli Balkanlardan Ortadoğu’ya geniş bir coğrafya’da kutlanan en önemli bahar bayramlarındandır. Her yıl 5 Mayıs akşamı Hızır ile İlyas’ın buluştuğuna inanılan Hıdırellez günü bolluk, bereketle özdeştir. O günün akşamı Hızır tek tek evleri dolaşır, dilekleri kabul eder. Ona inananlar için Hızır varlığıyla doğanın yeniden canlanmasına, kurumuşun yeşermesine ön ayak olandır. Zor durumlarda, felaket anlarında karşımıza kurtarıcı, yardımcı olarak çıkar. İnsanları sınayıp iyi ve temiz kalplileri ödüllendirir ve her dokunduğuna bereket ve bolluk getirir. İşte tam da bu sonuncu özelliğinden dolayı her yıl 5 Mayıs gecesi genellikle gül dalına içinde para olan bir kırmızı kese asılır. Kimi zaman da gül dibine bırakılır. Bazen de kese yerine ağzı açık bir cüzdan, içinde para bulunan bir çanta konulur. Nadiren paraların gömüldüğü de bilinmektedir. 6 Mayıs sabah erkenden geri alınan paralar artık Hızır’ın eli değdiğinden dolayı uğurludur. Bir yıl boyunca çoğunlukla cüzdanın bir köşesinde ya da çantada saklanır. Diğer paralarla karışmasın diye genellikle üzeri kırmızı ojeyle boyanır, bezin içine dikilir, üstü bantlanır. Parayı korumaya yönelik tedbirler sahip olan özelinde oldukça bireysel eylemlerin görülmesine de yol açar. Yeni Hıdırellezle birlikte eski uğur paraları uğurluk özelliğini yitirse de çoğu zaman tercih ed","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"03 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-08-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85966321","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-08-26DOI: 10.58242/millifolklor.1061252
E. Tuğcu
{"title":"Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Delilik: Son Asır Türk Şairleri","authors":"E. Tuğcu","doi":"10.58242/millifolklor.1061252","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1061252","url":null,"abstract":"Osmanlı’da matbaa kültürünün tam olarak içselleştirilmediği, bununla birlikte sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş sürecini tartışmaya imkân tanıyan XIX. ve XX yüzyıl başlarına ait biyografi metinleri, “delilik” konusunda içerdiği bilgilerle toplumun deliliğe bakış açısını yansıtan önemli kaynaklar arasında yer alır. Türk halk bilimi çalışmalarında “delilik” kavramı, şimdiye kadar biyografi metinlerinden hareketle tartışmaya pek açılmamıştır. Halk âşıklarını konu edinen şairnâmelerde, tezkirelerde olduğu kadar şairlerin özel yaşamlarıyla ile ilgili detaylar yer almaz ancak tezkireler halkın yaşayışı ilgili içerdiği bilgiler açısından halk bilimi için de önemli birer kaynak niteliğindedir. “Her topluluğun kendi folkloru vardır” sözünden yola çıkarak şehir kültürüne ait, üst sınıfa mensup eğitimli şairlerin bir grup olmasından hareketle Osmanlı’nın son döneminde “deli” olarak adlandırılan şairler toplumda nasıl karşılanmışlardır sorusu üzerine düşünmek gerekir. Bu yazıda Son Asır Türk Şairleri’nde “deli” olarak adlandırılan şairler, hem kültür çevreleri ve dönemleri açısından hem de toplumsal zihniyetin bakış açışından karşılaştırmalı bir şekilde tartışılacaktır. İbnülemin Mahmud Kemal İnal tarafından Kemâlü’ş Şuarâ adıyla yazılan, ancak basımı sırasında Son Asır Türk Şairleri adıyla yayımlanan tezkire XIX. yüzyıl sonları ile XX. yüzyıl başlarında akıl sağlığı yerinde olmayan şairlerin biyografilerine de yer verir. Son Asır Türk Şairleri’nde çeşitli sebeplerle akıl sağlığını kaybeden ve normal dışı davranışlar sergileyen şairlerden söz edilirken bu şairlerden bir kısmının akıl hastalığından ziyade aykırı kişilikleriyle ön plana çıktığı görülür. Ayrıca bu kişilerin tezkirede deli, mecnun ve meczup şeklinde farklı adlandırmalarla ele alındığı fark edilir. Bu sebeple yazıda, tezkirede yer alan şairler arasında aykırılık yaratan durumlar nelerdir, akıl sağlığını yitiren şairlerin deli, mecnun ve meczup gibi ayrıştırılmasında ayırt edici unsurlar nelerdir, bu adlandırmalar “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” deli kavramları çerçevesinde tartışılabilir mi gibi sorulara cevap aranacaktır. Osmanlı toplumunda akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin, hastalıklarının derecesine göre farklı uygulamalara tabii tutulduğu, genellikle gündelik hayatta diğer insanlar ile iç içe bir yaşam sürdükleri ve toplumsal alandan dışlanmadıkları görülür. Michael W. Dols deliliği “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” olmak üzere üç şekilde sınıflandırır. Son Asır Türk Şairleri’ndeki biyografilere bakıldığında, Dols’un sınıflandırmasında olduğu gibi deliliği birbirinden ayırmak pek mümkün görünmemektedir. “Romantik” deli olarak adlandırılabilecek bir kişinin aynı zamanda “akıllı” ve “kutsal” delilik özellikleri taşıdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte “romantik” delilikle “akıllı deliliğin” bir arada ve aynı şekilde “akıllı” delilik ile “kutsal” deliliğin birlikte görüldüğü de dikkati çekmektedir. Ayrıca eserde akıl sağlığı yerinde olmayan kimi şairlerin yaşadıkları büyük travmalar ne","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"31 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-08-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"89149421","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-08-25DOI: 10.58242/millifolklor.1091767
Filiz Mete
{"title":"SÖZLÜ KÜLTÜR BELLEĞİNDE ANTEP SAVUNMASININ TÜRKÜLERE YANSIMASI","authors":"Filiz Mete","doi":"10.58242/millifolklor.1091767","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1091767","url":null,"abstract":"Bir toplumun yaşadığı tabiat üzerindeki farklı yaşam biçimi, dünya görüşü, tarihi, dini, dili ve benzeri ortak değerlerinin toplamı da o toplumun kendisine has kültürünü yansıtmaktadır. Bir toplu-mun kültürel belleğini, yüzyıllardan süzülerek gelen, bütün değerlerini kapsayan verilerin birikimi oluşturmaktadır. Bireysel belleğin oluşumu ise bireyin atalarından kalan söz konusu toplumsal biri-kimden beslenmektedir. Bu bağlamda, toplumların hayatı algılayışını etkileyen kültürel belleğindeki unsurlar bireysel üretilen eserlere de yansımaktadır. Millet olarak varlığını sürdürebilmek, toplumsal bellekte korunan değerlerin ancak bireysel belleklere aktarılarak gelecek nesillere ulaştırılması ve yaşatılmasına bağlıdır. Ortak bir paydada buluşan topluluğa ait kültürel unsurlar ise çoğunlukla sözlü kültür aracılığıyla aktarılmaktadır. Zira sözlü kültür, yazılı kültüre oranla toplum hayatında daha fazla kabule sahiptir. Ses, sözün; sözlü kültür, yazılı kültürün gerçeğidir. Bu bağlamda, kültürün ezgiyle birleşip en yalın dille aktarıldığı, yıllar öncesinden süzülüp gelen sözlü kültür ürünleri türküler, önemli kültürel unsur taşıyıcılarıdır. Bireyle ataları arasında bağ oluşturan türküler bu anlamda bireyi yaşadığı toplumun kültürüne uyum sağlamaya hazırlar, kuşaklar arasında kaynaşma, yakınlaşıp bütünleşmeyi gerçekleştirir. Türk halkının yüzlerce yıllık kültürel birikimini aktardığı halk edebiyatı-nın sözlü geleneğinden olan türküler bu anlamda oldukça önemli ürünlerdir. Detaylı incelendiği vakit türkülerde, hayatın bütün boyutlarının ve Türkün hayatı algılayış felsefesinin billurlaşmış numunele-rini görmek mümkündür. Bu bağlamda, insan varlığının mutlak ihtiyaçlarından olan sanatın dalların-dan müzik ve edebiyatın ortak ürünü olan türküler toplumun ortak değerlerinin dışavurumudur. Edebiyat ve müziğin ortaklığı, türkünün gücünü oluşturur. Yalın, içten ve etkili dili ise en belirleyici özelliklerinden biridir. Türküler, yıllar boyunca ağızdan ağıza yayılıp bugünlere gelen, geçmişimizin izlerini barındıran tarihî ve sanatsal belgelerdir. Türk halkı kahramanlıklarını, yürek yangınını, ferya-dını, sevincini, acısını türkülerde dile getirmiş; yüreğinde filizlenen sevdasını, sırlarını paylaşıp içini dökmüş, içtenlikle yüreğini açmıştır türkülerinde. Türk insanının yaşadığı her dönem ve her yerde türküler, onların müşterek sesi olmuştur. Toplum ve kültürle ilgili bilgilere ulaşabilmenin bir yolu da halk edebiyatı ürünlerinin incelenmesidir. Kültürün ezgiyle birleşip en yalın dille aktarıldığı türküler, bir yanıyla da tarihî belgelerdir. Tarih kitaplarına konu olan olaylar elbette halk edebiyatının sözlü ürünlerinden olan türkülerine de yansımıştır. Bu çalışma, bir işgal karşısında hiçbir yerden maddi yardım almadan cephane, erzak, silah gibi birçok şeyi kendi imkânlarıyla sağlayan ve on bir ay boyunca süren Antep Savunmasının türkülere yansıyan yüzünü araştırmayı amaçlamıştır. Bu amaçla, kayıtlara Gaziantep Savunması diye geçen süreci konu edinen Antep türküleri","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-08-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90005661","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-07-25DOI: 10.58242/millifolklor.978840
Şerif Eskin
{"title":"Nasreddin Hoca'nın Dirilişi: Baha Tevfik ile Ahmet Nebil'in Yayımlanmamış Bir Oyunu","authors":"Şerif Eskin","doi":"10.58242/millifolklor.978840","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.978840","url":null,"abstract":"Yakın dönem Türk düşünce ve edebiyat tarihinin öne çıkan isimleri arasında yer alan Baha Tevfik, kısa ömrüne pek çok yayın faaliyeti sığdırmıştır. Bugüne kadar onun hakkında yapılan araştırmalarda az sayıda mensur şiirinin ve hikâyesinin var olduğu tespit edilmiştir. Ancak onun Ahmet Nebil ile birlikte kaleme aldığı Nasreddin Hoca başlıklı revü türündeki oyunu, yayımlanmamış olması ve bir süre İstanbul’da sahnelendikten sonra Osmanlı hükümetince yasaklanması nedeniyle literatürde genellikle gözden kaçmıştır. Birkaç istisna haricinde kaynaklarda varlığına dair herhangi bir kayda rastlamadığımız Nasreddin Hoca’nın rika ile kaleme alınmış yazma nüshası ise parçalar halinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivleri (BOA) evrakı içerisinde tarafımızca tespit edilip incelenmiştir. Bu makalede, öncelikle metne nüfuz etmek amacıyla biyografik ve tarihsel eleştiri perspektifinden Nasreddin Hoca’nın hangi koşullarda vücuda geldiği, neden sahnelenmesinin yasaklandığı gibi hususlar üzerinde durulacak, oyun bugüne dek yayımlanmadığı için ve ilk defa burada ele alınacak olduğundan eserin muhtevası ile tarihsel göndermeleri hakkında ayrıntılı çözümlemeler sunulacaktır. Sonraki başlıklarda ise oyun türsel açıdan değerlendirilip tiyatro tarihi, modern edebiyat ve folklor ilişkisi bakımından söylemlerarasılık, metinlerarasılık, medyalararasılık gibi bağlamlar etrafında değerlendirilecektir. Nasreddin Hoca, sadece folklor ve edebiyat araştırmaları değil aynı zamanda siyaset tarihi için de önemli sayılabilecek bazı bulgular sunmaktadır. Bilhassa Baha Tevfik’in tartışmalı olan siyasi kimliğine ve onun Osmanlı Sosyalist Fırkası (OSF) ile ilişkisinin gerçek mahiyetine dair önemli ipuçları bu oyunda mevcuttur. Nasreddin Hoca’nın muhtevası genel itibariyle Baha Tevfik’in o dönemdeki birtakım polemikleri ile siyasal, toplumsal ve edebi eleştirilerini yansıtmaktadır. Nasreddin Hoca’nın fıkraları ve nükteli söylemi ekseninde kurgulanan revünün folklor araştırmaları açısından başta gelen özelliği, folklorik öğelerin güncellenip evrenselleştirilmesi girişimlerinin modern dönemdeki ilk örneklerinden biri olmasıdır. Oyunda komiğin temel kaynağı Nasreddin Hoca’nın söylemidir. Güldürü kimi zaman onun meşhur fıkralarına yapılan göndermelerle, kimi zaman da o andaki olgular karşısında Nasreddin Hoca’dan beklenecek tarzda yorumlar ve nükteler aracılığıyla sağlanır. Bu tercih, kuşkusuz Nasreddin Hoca imgesinin canlılığı, etkinliği ve toplumun her tabakasına hitap etmesi dolayısıyladır. Diğer yandan tespit edebildiğimiz kadarıyla bu oyun, doğrudan Nasreddin Hoca’nın başrolde karakterize edildiği ilk modern tiyatro eserlerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Nasreddin Hoca revüsünde, söylemlerarası, metinlerarası ve medyalararası boyutlarıyla özgünleşen girift bir yapı izleyiciyi/okuyucuyu selamlar. Bir tarafta sahne üzerindeki sözel aktarım ve anıştırmalar, diğer tarafta oyunun metinleşmesi, hem söylemlerarası hem metinlerarası ilişkilerin eşzamanlı ve ","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"75 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-07-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"80400226","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-07-18DOI: 10.58242/millifolklor.1062047
Erman Kaçar
{"title":"AYDINLANMANIN ARAÇSAL AKLINA KARŞI YENİ BİR DÜŞÜNME OLANAĞI: ODYSSEUS’A KARŞI SALUR KAZAN","authors":"Erman Kaçar","doi":"10.58242/millifolklor.1062047","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1062047","url":null,"abstract":"Aklın tabiat karşısındaki pozisyonu, kültür tarihi boyunca insanlığa dair ileri sürülen hâkim kavrayışlara yön veren temel kriterlerden biridir. Aydınlanmacı akla yönelik eleştirilerini Platoncu geleneği merkeze koymak suretiyle temellendiren Nietzsche’ye göre Batı’nın temel yanılgısı, insanı doğadan ayıran bir şey olduğu düşüncesine dayanan Platoncu ikili karşıtlıklar dünyasından kurtulamamak olmuştur. Adorno ve Horkheimer’a göre bireyin tarihi, onun bu ayrılık fikri karşısında aldığı etik pozisyonlar dolayımıyla yazılmaktadır. Adorno ve Horkheimer, söz konusu geleneği temsil eden ve Batı medeniyetinin yaşamsal kodlarına sirayet eden kültür-tabiat ikiliğinin ilk örneklerinden birinin Homeros’un yarattığı Odysseus karakterinde hayat bulduğunu iddia ederler. Odysseus’un kurnaz tavırları, zafere giden yolda eylendiği sürece meşru kabul ettiği davranışları, doğaya egemen olmayı insan için mutlak yarara indirgeyen kendine özgü bakış açısı, Batı’nın modern aydınlanmacı bireyinin ilk örneği gibi görünür. Aklın, doğa-insan diyalektiğinin ötesinde ele alınmasına yönelik Nietzscheci beklenti ise Horkheimer’ın deyimiyle ‘Batı’nın tescilli gerçekleriyle’ şekillenen Homerik kültürün dışında, tabiata değer atfeden ama bu değerleri tabiatın ona bahşettiği yetenekler dolayımıyla üreterek aklı, tabiat-kültür karşıtlığının momenti olarak değerlendirmeyen bir anlayışa, başka bir düşünsel ve toplumsal evrene dairdir. Bu düşünceye çok yakın bir kavrayışa, Dede Korkut Kitabı’nın on üçüncü boyunda rastlamaktayız. Dede Korkut Kitabı’nın 2019 yılında Prof. Dr. Metin Ekici tarafından keşfedilen “Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” adlı on üçüncü boyu, Batı’nın aydınlanmacı düşünme sistemlerini domine eden Platoncu geleneğin karşısında bizlere bambaşka bir felsefi pozisyonu önermektedir. Bu çalışmada iddiamız odur ki Dede Korkut Kitabı’nda Oğuzların beylerbeyi olarak geçen Salur Kazan, Nietzscheci akıl eleştirisinin ve bu eleştiriden destek alan Adorno ve Horkheimer’ın hedefindeki Odysseus karakterinin karşısında, aydınlanmacı akıl eleştirisinden muaf tutulabileceğini söylediğimiz, kültür tarihinde kaos ile kozmos ikiliğinin ve tabiat ile onun görünüşteki karşıtının yeniden ele alınmasına, aydınlanmacı tutumun baskın motiflerinin karşısında tümüyle farklı bir düşünme geleneğinin tahayyül edilebilmesine olanak tanıyan bir kahraman tipi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma boyunca, Odysseus ile Salur Kazan karakterleri arasında kurulan söz konusu karşıtlığın kuramsal temelleri, çıkış noktasını Nietzsche’nin aydınlanmacı akıl eleştirisinde bulan Adorno ve Horkheimer’ın aydınlanmış birey eleştirisi bağlamında ele alınmıştır. Söz konusu kuramsal tartışmadan elde edilen sonuçlar göstermektedir ki Adorno ve Horkheimer’ın Odysseus karakterini takip etmek suretiyle emek sömürüsü, tabiat istismarı ve kültürel yozlaşma gibi başlıklar altında ortaya koydukları Odysseia okumalarının karşısına, bu eleştirilerin bir karşıt tezi olarak Dede Korkut Kitabı’nda yer alan Salur Ka","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"25 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-07-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85956132","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-07-18DOI: 10.58242/millifolklor.1104655
S. Şahin
{"title":"AFGANİSTAN SAHASI TÜRKMENLERİNİN BİR AYDIM TÜRÜ: NOY NOY","authors":"S. Şahin","doi":"10.58242/millifolklor.1104655","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1104655","url":null,"abstract":"ÖZ \u0000 Türkü; halkın sevincini, üzüntüsünü, arzularını, isyanlarını kendi kültürüne ait motiflerle ve bir ezgiyle söylediği halk edebiyatı ürünüdür. Konu sınırlaması olmayan türkülerde toplumu etkileyen her şey türkünün konusu olabilir. Bir Türk yurdu olan Afganistan’ın güneyinde yaşayan Türk topluluklarına ait türkülerin konusu da Türkiye sahası türküleri gibi çok çeşitlidir. Yaklaşık bir asır önce ata vatanlarını terk etmek zorunda kalan Türkmenler sonradan yurt edindikleri Afganistan coğrafyasında varlıklarını devam ettirebilmelerini tüm zorluklara rağmen yaşattıkları kültürleri ve dillerine bağlı olmakla sağlayabilmişlerdir. Türkmen kültürünü, tarihini, örf ve âdetlerini yansıtan halk edebiyatı türlerini Türkmen halkı ve ozanları hafızalarında taşıyarak günümüze kadar getirmişlerdir. Türkmenistan toy aydımları ölenler ya da yar-yar aydımlarıdır. Afganistan’daki Türkmen kadınlar tarafından icra edilen ve noy noy adı verilen toy aydımları Türkmen toy aydımlarından bazı şekil ve muhteva özellikleri bakımından farklıdır. Genellikle dörtlüklerden oluşan noy noylar az da olsa altı dizeden oluşmaktadır. Her dizenin sonunda noy noy şeklinde nakaratlar olduğu için bu toy aydımlarına noy noy denilmektedir. Eğlenme amaçlı olarak düğünlerde ve gelin alma esnasında söylenen noy noylar vasıtasıyla gelinin ya da annesinin ağlatılması, hiciv yoluyla kızdırılması amaçlanır. Herhangi bir müzik aletini çalmasına müsaade edilmeyen Afgan kadınları kapalı ortamlarda kendi aralarında yalnızca düğün günü eğlenebilmektedir. Türkmen kadınları noy noyları teprek çalarak icra eder. Gruptaki her bir kadın ayrı ayrı ya da birlikte teprek eşliğinde noy noy söyler. Türk dünyasında ve Anadolu sahası folklorunda rastladığımız, kimi zaman atışma şeklinde, düğünlerde, toplantı vb. yerlerde söylenen düğün türkülerine kısmen benzeyen noy noylar muhteva ve şekil bakımından Türk dünyasındaki diğer düğün Türkülerinden bazı farklılıklar gösterir. Türkmenistan foklorunda göremediğimiz noy noy aydımları Afganistan’da yaklaşık kırk-elli yıl önce ortaya çıkmış yeni bir toy aydımıdır. Bu türün araştırılmadığı ya da bir folklor türü olarak incelenmediği görülür. Birçok toplumda mahrem olarak kabul edilen, toplumsal ve aile içi rollerini çoğunlukla erkeklerin belirlediği kadınlar, aslında kültürel mirasın taşıyıcısı olarak toplumların ayakta kalmasına da hizmet eder. Afganistan’da yaşayan Türkmen kadınları diğer Afgan kadınları gibi toplumsal hayatta birçok haktan mahrum edilmiş, söz sahibi olamamıştır. Oysa ki Türkmen folklorunun, özellikle Türkmen aydımlarının yaşatılmasında kadınların tarih boyunca şüphesiz önemli bir rolü vardır. Çalışmada kullanılan sözlü kültür ürünü olan noy noylar Afganistan’ın kuzeyinde yaşayan Ersarı boyuna mensup Türkmenler arasından derlenmiştir. Kadınların kendi aralarında söyledikleri bir türkü çeşidi olan noy noylarla zengin bir foklora sahip olan Türkmen sözlü geleneği üzerine yapılan çalışmalara kaynak oluşturmak amaçlanmıştır. Ayrıca Afganistan Türkmen folkl","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"75 8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-07-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88057486","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-04-29DOI: 10.58242/millifolklor.1090622
Erkan Zengin
{"title":"NAZİ İDEOLOJİK SÖYLEMİNDE FOLKLORA YAPILAN GÖNDERMELER: Siegfried Miti","authors":"Erkan Zengin","doi":"10.58242/millifolklor.1090622","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1090622","url":null,"abstract":"Nazi Dönemi (1933-1945), kitlesel propaganda ve kitlesel yönlendirme faaliyetleri bakımından çeşitlilik göstermektedir. Söz konusu faaliyetlerin ideolojik arka planı önemli ölçüde, başta Adolf Hitler olmak üzere Nazi ideologların yaratmış olduğu “siyasi sözde-mitler” (Hübner 1985: 357) üzerine kurgu-lanmaktadır. Kanımızca Roland Barthes’ın modern zamanların simgesel araçları için kullandığı “çağdaş söylenler” (Barthes 2018) terimi, Nazi ideolojisinin ürettiği yapay mitoloji için de geçerlilik kazanmaktadır. Nazi ideologları kendilerine ait olmayan eski mitleri söylemlerine dâhil etmekten geri durmamışlardır. Benimsedikleri böyle bir tutum Hans Blumenberg’in Arbeit am Mythos [Mitlerin İşlenişi] başlıklı yapıtında “mitlerin işlenişi” terimine, bir söylem biçimi olarak yüklendikleri role (işleve) açıklık kazandırmaktadır. Batı kültürü için “temel bir mit” (Blumenberg 2017: 192 vd.; bkz. ayrıca Zimmermann 1993: 27 vd.) olarak görülen Prometheus mitine odaklanıp otantik bir Antik Yunan mitinin daha sonraki Avrupa kültüründeki çeşitlemeleri (bir başka anlatımla eş metinleri) yaratılmıştır. Nazi söylemi benzer bir mantıkla Prometheus miti yerine benzer bir yönelimle Siegfried mitine gönderme yapar. Öyleyse bu çalışmada, Cermen folkloru-nun ana unsurlarından birisi olan Siegfried mitine odaklanarak bu mitin Nazi ideolojisi tarafından nasıl “iş-lendiğini”, bir başka anlatımla yeni bir bağlamda dönüştürülüp siyasal bir söylemde araçsallaştırıldığını ortaya koymayı amaçlamaktayız. \u0000Bu türden bir sorgulama mitin kimi yerleşik tanımlarının ve işlevlerinin anımsatılmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla ilk aşamada “mit” kavramına ilişkin kimi genel tanımlamalara değinerek her mito-lojinin şu ya da bu biçimde, sonraki dönemlerde yenidenyazıldığını, şu ya da bu söylemin bir parçası yapıl-dığını, sözlü ya da yazılı aktarım yoluyla mevcudiyet kazandığını, bir başka anlatımla güncellendiğini, yani biçimi ve içeriğiyle basmakalıplaşan eski bir mitolojik anlatının “işlem” görmüş bir biçimi olduğunu vurgula-yacağız. Bu tanımlamalar, Gilbert Durand’ın mit çözümlemesi bağlamında dile getirdiği gibi, “işlem” gör-memiş, “saf” ya da “aslî”, bir başka anlatımla dönüşüme uğramayan bir mitin bulunmadığına dikkat çekme-ye de yöneliktir (Aktulum 2021). İşte bu yolla, Nazi ideologları kendi dönemlerinde hazır buldukları, bir dönemden ötekine süregelen mitolojik içeriğin kendi propaganda söylemlerindeki payını göz önünde bulun-durmanın etkili bir yol olduğuna, dolayısıyla ideolojik söylemlerinde mitsel gereci kullanmanın gerekliliğine inanmışlardır ve söylemlerinde bunu temellendirmeye çalışmışlardır. \u0000Buna göre, kuramsal belirlemenin bir gereği olarak ilk aşamada ideologların hazır buldukları Siegfried mitinin, Alman kültüründe sahip olduğu anlamının üzerinde durulması kaçınılmazdır. Göreceğimiz gibi Siegfried miti birkaç “işlem”den geçmiş, biçimsel olduğu kadar anlamsal bir dönüşüme uğratılmıştır. Örneğin ideologların mitsel söylemlerinin ilk durağı 13. yüzyılda yazılmış olan","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"10 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-04-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73480920","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Milli FolklorPub Date : 2022-03-09DOI: 10.58242/millifolklor.1038429
Hasan Güzel
{"title":"KHALAJ LITERARY PRODUCTION IN AN ELECTRONIC CULTURAL ENVIRONMENT AND CULTURAL SUSTAINABILITY","authors":"Hasan Güzel","doi":"10.58242/millifolklor.1038429","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1038429","url":null,"abstract":"Living largely isolated for centuries in central Iran, the Khalaj Turks have, in the last century, seen great changes in the person-to-nature and person-to-person relations which form the basis of their social order. Because of a deterioration of the social conditions of their villages, and attracted by city life, many Khalaj have left the lands of their ancestors and migrated to the big cities. This has made it difficult for the Khalaj to pass on their cultural traits to new generations, as their culture is largely oral. Negative attitudes to the Khalaj language and culture have led to changes in Khalaj culture and particularly language. In the face of this, some Khalaj intellectuals have taken action. These people, who have a good knowledge of the language and culture, have created Telegram and Instagram pages sharing items on Khalaj language and culture. On these pages, about-to-be-forgotten traditions, rituals and games are described, and examples of folk literature like lullabies, sayings or poems are shared. Among the most important contributions in terms of digitalized culture are examples of new folk poetry which are appearing on Telegram and Instagram pages. Towards the end of the 20th century, the Khalaj had no literary texts apart from a few poems, but by the efforts of Ali Asghar Jamrasi and Abdullah Vasheqani in particular, they got to know folk poetry. Especially group admins such as Amir Mohammadbaygi, Hasan Talkhabi and Mahdi Hadigol, who have made good use of the new features provided by social networks such as Telegram and Instagram, have written poems in the Khalaj language which include many elements of Khalaj folk culture. As well as reflecting the internal world of an individual, the aim of the new poetry of Hadigol and Hossein Talkhabi is to present the Khalaj identity and to introduce Khalaj culture to new generations. For this, topics such as language, identity, traditions and patriotism are often dealt with in the poems. This study is concerned with the positive effects of digitalization in introducing Khalaj folk culture and traditions and transmitting them to new generations and different areas, and focuses on Khalaj folk poetry in the context of the sustainability of identity, cultural memory and cultural items. The Khalaj language is on the UNESCO list of endangered languages and is of great importance for Altayistic studies. This study contains examples of poetry written in the Khalaj language and mostly previously unpublished, and provides data to different areas such as literature, folklore and linguistics. It is supported with observations and interviews.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"3 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2022-03-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85240319","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}