{"title":"Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Delilik: Son Asır Türk Şairleri","authors":"E. Tuğcu","doi":"10.58242/millifolklor.1061252","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Osmanlı’da matbaa kültürünün tam olarak içselleştirilmediği, bununla birlikte sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş sürecini tartışmaya imkân tanıyan XIX. ve XX yüzyıl başlarına ait biyografi metinleri, “delilik” konusunda içerdiği bilgilerle toplumun deliliğe bakış açısını yansıtan önemli kaynaklar arasında yer alır. Türk halk bilimi çalışmalarında “delilik” kavramı, şimdiye kadar biyografi metinlerinden hareketle tartışmaya pek açılmamıştır. Halk âşıklarını konu edinen şairnâmelerde, tezkirelerde olduğu kadar şairlerin özel yaşamlarıyla ile ilgili detaylar yer almaz ancak tezkireler halkın yaşayışı ilgili içerdiği bilgiler açısından halk bilimi için de önemli birer kaynak niteliğindedir. “Her topluluğun kendi folkloru vardır” sözünden yola çıkarak şehir kültürüne ait, üst sınıfa mensup eğitimli şairlerin bir grup olmasından hareketle Osmanlı’nın son döneminde “deli” olarak adlandırılan şairler toplumda nasıl karşılanmışlardır sorusu üzerine düşünmek gerekir. Bu yazıda Son Asır Türk Şairleri’nde “deli” olarak adlandırılan şairler, hem kültür çevreleri ve dönemleri açısından hem de toplumsal zihniyetin bakış açışından karşılaştırmalı bir şekilde tartışılacaktır. İbnülemin Mahmud Kemal İnal tarafından Kemâlü’ş Şuarâ adıyla yazılan, ancak basımı sırasında Son Asır Türk Şairleri adıyla yayımlanan tezkire XIX. yüzyıl sonları ile XX. yüzyıl başlarında akıl sağlığı yerinde olmayan şairlerin biyografilerine de yer verir. Son Asır Türk Şairleri’nde çeşitli sebeplerle akıl sağlığını kaybeden ve normal dışı davranışlar sergileyen şairlerden söz edilirken bu şairlerden bir kısmının akıl hastalığından ziyade aykırı kişilikleriyle ön plana çıktığı görülür. Ayrıca bu kişilerin tezkirede deli, mecnun ve meczup şeklinde farklı adlandırmalarla ele alındığı fark edilir. Bu sebeple yazıda, tezkirede yer alan şairler arasında aykırılık yaratan durumlar nelerdir, akıl sağlığını yitiren şairlerin deli, mecnun ve meczup gibi ayrıştırılmasında ayırt edici unsurlar nelerdir, bu adlandırmalar “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” deli kavramları çerçevesinde tartışılabilir mi gibi sorulara cevap aranacaktır. Osmanlı toplumunda akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin, hastalıklarının derecesine göre farklı uygulamalara tabii tutulduğu, genellikle gündelik hayatta diğer insanlar ile iç içe bir yaşam sürdükleri ve toplumsal alandan dışlanmadıkları görülür. Michael W. Dols deliliği “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” olmak üzere üç şekilde sınıflandırır. Son Asır Türk Şairleri’ndeki biyografilere bakıldığında, Dols’un sınıflandırmasında olduğu gibi deliliği birbirinden ayırmak pek mümkün görünmemektedir. “Romantik” deli olarak adlandırılabilecek bir kişinin aynı zamanda “akıllı” ve “kutsal” delilik özellikleri taşıdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte “romantik” delilikle “akıllı deliliğin” bir arada ve aynı şekilde “akıllı” delilik ile “kutsal” deliliğin birlikte görüldüğü de dikkati çekmektedir. Ayrıca eserde akıl sağlığı yerinde olmayan kimi şairlerin yaşadıkları büyük travmalar neticesinde, sonradan akıl sağlıklarını kaybettikleri anlaşılmaktadır. Akıl sağlığını yitirmelerindeki neden ailevî, sosyal ve siyasal olabildiği gibi edebî metinlerin etkisiyle de ilişkilidir. Edebî metinlerde Mecnun tipinin âşık kimliği için bir model teşkil etmesi, şairleri Mecnun gibi davranmaya itmiş görünmektedir. Yaşamlarının merkezine aşkı alarak toplumdan kendilerini izole eden şairler, karşılarına çıkan otoriteye de karşı çıkmışlardır. Dönemin siyasi atmosferine bağlı olarak iktidara muhalif eleştiriler getiren şairler de aykırı bulundukları için deli olarak adlandırılmıştır. Hatta deli olmamalarına rağmen bazıları hükûmete yönelik eleştirilerde bulundukları için herhangi bir cezaya maruz kalmamaları için yakınları tarafından deli kılıfına sokularak akıl hastanesine yatırılmışlardır. İçki içmek de sözlü kültürde delilik sebebi olarak görülmüş, içkiye müptela şairlerin akıllarını “doğru yolda” kullanamadıkları için trajik sonları ibretlik bir ders olarak okura sunulmuştur. Tanrı aşkıyla cezbeye kapılan meczupların ise normal dışı davranışlar göstermesi toplumsal hayatta olağan karşılanmış, hatta bu kişilerin bilinmezlik âleminin habercileri olarak makamlarının velilik mertebesinde olduğu düşünülmüştür. Toplumsal kurallara uymamaları, dini vecibeleri yerine getirmemeleri, normal dışı davranışlar sergilemeleri, aşka ve içkiye müptela olmaları yadırganmamıştır.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"31 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.1000,"publicationDate":"2022-08-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Milli Folklor","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1061252","RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"0","JCRName":"FOLKLORE","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Osmanlı’da matbaa kültürünün tam olarak içselleştirilmediği, bununla birlikte sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş sürecini tartışmaya imkân tanıyan XIX. ve XX yüzyıl başlarına ait biyografi metinleri, “delilik” konusunda içerdiği bilgilerle toplumun deliliğe bakış açısını yansıtan önemli kaynaklar arasında yer alır. Türk halk bilimi çalışmalarında “delilik” kavramı, şimdiye kadar biyografi metinlerinden hareketle tartışmaya pek açılmamıştır. Halk âşıklarını konu edinen şairnâmelerde, tezkirelerde olduğu kadar şairlerin özel yaşamlarıyla ile ilgili detaylar yer almaz ancak tezkireler halkın yaşayışı ilgili içerdiği bilgiler açısından halk bilimi için de önemli birer kaynak niteliğindedir. “Her topluluğun kendi folkloru vardır” sözünden yola çıkarak şehir kültürüne ait, üst sınıfa mensup eğitimli şairlerin bir grup olmasından hareketle Osmanlı’nın son döneminde “deli” olarak adlandırılan şairler toplumda nasıl karşılanmışlardır sorusu üzerine düşünmek gerekir. Bu yazıda Son Asır Türk Şairleri’nde “deli” olarak adlandırılan şairler, hem kültür çevreleri ve dönemleri açısından hem de toplumsal zihniyetin bakış açışından karşılaştırmalı bir şekilde tartışılacaktır. İbnülemin Mahmud Kemal İnal tarafından Kemâlü’ş Şuarâ adıyla yazılan, ancak basımı sırasında Son Asır Türk Şairleri adıyla yayımlanan tezkire XIX. yüzyıl sonları ile XX. yüzyıl başlarında akıl sağlığı yerinde olmayan şairlerin biyografilerine de yer verir. Son Asır Türk Şairleri’nde çeşitli sebeplerle akıl sağlığını kaybeden ve normal dışı davranışlar sergileyen şairlerden söz edilirken bu şairlerden bir kısmının akıl hastalığından ziyade aykırı kişilikleriyle ön plana çıktığı görülür. Ayrıca bu kişilerin tezkirede deli, mecnun ve meczup şeklinde farklı adlandırmalarla ele alındığı fark edilir. Bu sebeple yazıda, tezkirede yer alan şairler arasında aykırılık yaratan durumlar nelerdir, akıl sağlığını yitiren şairlerin deli, mecnun ve meczup gibi ayrıştırılmasında ayırt edici unsurlar nelerdir, bu adlandırmalar “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” deli kavramları çerçevesinde tartışılabilir mi gibi sorulara cevap aranacaktır. Osmanlı toplumunda akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin, hastalıklarının derecesine göre farklı uygulamalara tabii tutulduğu, genellikle gündelik hayatta diğer insanlar ile iç içe bir yaşam sürdükleri ve toplumsal alandan dışlanmadıkları görülür. Michael W. Dols deliliği “romantik”, “akıllı” ve “kutsal” olmak üzere üç şekilde sınıflandırır. Son Asır Türk Şairleri’ndeki biyografilere bakıldığında, Dols’un sınıflandırmasında olduğu gibi deliliği birbirinden ayırmak pek mümkün görünmemektedir. “Romantik” deli olarak adlandırılabilecek bir kişinin aynı zamanda “akıllı” ve “kutsal” delilik özellikleri taşıdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte “romantik” delilikle “akıllı deliliğin” bir arada ve aynı şekilde “akıllı” delilik ile “kutsal” deliliğin birlikte görüldüğü de dikkati çekmektedir. Ayrıca eserde akıl sağlığı yerinde olmayan kimi şairlerin yaşadıkları büyük travmalar neticesinde, sonradan akıl sağlıklarını kaybettikleri anlaşılmaktadır. Akıl sağlığını yitirmelerindeki neden ailevî, sosyal ve siyasal olabildiği gibi edebî metinlerin etkisiyle de ilişkilidir. Edebî metinlerde Mecnun tipinin âşık kimliği için bir model teşkil etmesi, şairleri Mecnun gibi davranmaya itmiş görünmektedir. Yaşamlarının merkezine aşkı alarak toplumdan kendilerini izole eden şairler, karşılarına çıkan otoriteye de karşı çıkmışlardır. Dönemin siyasi atmosferine bağlı olarak iktidara muhalif eleştiriler getiren şairler de aykırı bulundukları için deli olarak adlandırılmıştır. Hatta deli olmamalarına rağmen bazıları hükûmete yönelik eleştirilerde bulundukları için herhangi bir cezaya maruz kalmamaları için yakınları tarafından deli kılıfına sokularak akıl hastanesine yatırılmışlardır. İçki içmek de sözlü kültürde delilik sebebi olarak görülmüş, içkiye müptela şairlerin akıllarını “doğru yolda” kullanamadıkları için trajik sonları ibretlik bir ders olarak okura sunulmuştur. Tanrı aşkıyla cezbeye kapılan meczupların ise normal dışı davranışlar göstermesi toplumsal hayatta olağan karşılanmış, hatta bu kişilerin bilinmezlik âleminin habercileri olarak makamlarının velilik mertebesinde olduğu düşünülmüştür. Toplumsal kurallara uymamaları, dini vecibeleri yerine getirmemeleri, normal dışı davranışlar sergilemeleri, aşka ve içkiye müptela olmaları yadırganmamıştır.
期刊介绍:
Millî Folklor Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi 1989 yılında yayın hayatına başlamıştır. Halk Bilimi, Etnoloji, Antropoloji, Edebiyat ve kültür araştırmaları alanındaki çalışmalara yer veren Millî Folklor Dergisi 1998 yılından itibaren kimi ulusal/uluslararası indeksler ve veritabanları tarafından taranmaktadır. A&HCI, CSA, EBSCO, GJS, IBSS, MLA, SCOPUS, SJR, TA, UPD ve TÜBİTAK/ULABİM tarafından kaydedilen Millî Folklor Dergisi, araştırma, derleme, inceleme, çeviri ve tanıtma içerikli bilimsel metni hem basılı hem de elektronik ortamda okuru ile paylaşmaktadır.