{"title":"MİLLİ GÜÇ KAVRAMININ DÖNÜŞÜMÜ: ASKERİ GÜÇ KAVRAMINI YENİDEN TANIMLAMAK","authors":"Asım Öztürk","doi":"10.58375/sde.1402718","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1402718","url":null,"abstract":"Jeopolitik alanında ele alınmakta olan milli güç kavramı ve alt bir sınıfı olarak askeri güç kavramı, teknolojik gelişmeler ile 20. yüzyıl sonları ve 21. yüzyıl başlarında iki önemli dönüşüm yaşamıştır. Bu dönüşümlerden ilki; Endüstri 3.0, Endüstri 4.0 ve Endüstri 5.0 dönüşümleri ile endüstride yaşanan teknolojik gelişmelerin etkisi sonucu kavramsal bir derinleşme ile gerçekleşmiştir. Kavramlardaki ikinci dönüşüm alansal olarak yaşanmış olup; dış uzay ve siber uzay alanlarının eklemlenmesi ile devletlerarası gücün tespitinde kara, deniz ve hava değerlemesine uzay ve siber alanlarının dahil edilmesi sureti ile gerçekleşmiştir. Jeopolitik, milli güç ve askeri güç kavramları bu iki dönüşüm sonucu kavramsal bir derinleşme ve genişleme geçirmiştir. \u0000Gelinen noktada askeri güç kavramı geleneksel anlamdaki formu ile kara, deniz ve hava konseptinde tank, gemi vb. karşılaştırmalarının ötesinde; uzay-siber uzay denklemlerini de içeren ve otonom, akıllı, insansız teknolojileri de kapsayacak bir forma dönüşmüştür. Artık akıllı mühimmatların ve insansız kara, deniz, hava araçlarının sahada yer aldığı bir döneme girilmiştir. Devletler uzay ve siber komutanlıklarını kurarken, güç ölçümlemelerine siber ve uzay kapasiteleri ile akıllı ve insansız teknolojilerin dahil olduğu bir dönem başlamıştır. Bu araştırmada teknolojinin jeopolitik, milli güç ve askeri güç kavramlarını anlamsal derinleşme ve genişleme bağlamında nasıl dönüştürdüğü; sahadaki yansımaları ile askeri güç kavramının yeni dönemde nasıl ele alınması gerektiği tartışılmıştır.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"77 17","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139593670","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A Study on the Problems Encountered by Women Academics in İstanbul","authors":"Beritan Yildirim, Fırat Demi̇rkol","doi":"10.58375/sde.1398307","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1398307","url":null,"abstract":"Kadının toplum içindeki rolü, her toplumda farklı seviyelerde gelişme göstermiştir. Kadının gelişimi ve kişisel benliğine ulaşmasının en önemli şartı eğitim alarak çalışma hayatına dahil olmasıdır. Geçmişten günümüze kadının çalışma yaşamında yer edindiği fakat toplumun kadına yüklediği annelik, ev hanımlığı ve iş hayatı gibi çoklu rolleriyle savaştığı da acı bir gerçektir. Hem evde hem de iş yaşamında çalışan olan ve birden fazla rolü üstlenen çalışan kadınlara çalışma saatlerinde esneklik, erkeklerle eşit ücret, cinsiyetler arası eşit yaklaşım, yöneticilik ve liderlik için ortam oluşturulmalıdır. Bu çalışmanın amacı; kadınların akademik hayatta karşılaştıkları sorunları İstanbul’da bulunan üniversitelerin kadın akademisyenleriyle yapılmış olan anket ile incelemektir. Çalışmada kadın akademisyenlerin iş hayatında karşılaştıkları sorunlar anket yöntemiyle kadın akademisyenler tarafından cevaplandırılmıştır. Çalışmada uygulanan anketle kadın akademisyenlerin toplumsal rol çokluğunun etkisi, medeni durumu, anne olmanın akademik kariyer üzerindeki etkisi, cinsiyetler arası fırsat eşitsizliği durumu ve kadınlar arası rekabet konularındaki görüşleri alınarak iş hayatıyla ilgili düşünceleri ele alınmıştır. Yapılan anket uygulaması neticesinde elde edilen veriler SPSS programıyla analiz edilerek değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"69 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139606890","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Eleştirel Teori ve Kapitalizm Eleştirisi","authors":"Serden Onur Karaca","doi":"10.58375/sde.1403886","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1403886","url":null,"abstract":"3 Şubat 1923 tarihinde Almanya’nın Frankfurt kentinde kurulan Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü ya da daha çok bilinen adıyla Frankfurt Okulu, sosyolog, iktisatçı, psikolog, tarihçi, siyaset bilimci, felsefeci, hukukçu, edebiyatçı ve müzikolog gibi birçok farklı alandan düşünürü kendi çatısı altında toplamış ve dönemin güncel sorunları ile ilgili olarak eleştirel bir bakış açısı getirmiştir ve Eleştirel Teori kavramı Frankfurt Okulu ile birlikte anılan bir yapı hâline gelmiştir. Frankfurt Okulu düşünürleri Karl Marx’ın geliştirmiş olduğu teorileri dünya üzerindeki ilk eleştirel teori yaklaşımı olduklarını iddia etmiştirler ve özgürleşmeyi ve değişimi temel alan ve kendi kuramını ortaya çıkaran, bilinçli eleştirel şekilde ifade edilen bir düşünce biçimini ortaya koymuşlardır. Eleştirel Teori genel olarak Marksizm’in yeniden yorumlanması yoluyla ifade edilse de sadece bu sınırlandırılmayla açıklanabilecek bir teori değildir. Eleştirel Teori’nin temel hedefi sosyal yapıların kişilerin davranışlarını ve kimliklerini nasıl etki altına aldığını ve bireylerin sosyal yapıları tekrardan nasıl biçimlendirdiğini belirleyebilmektir. Kapitalizm anlayışına göre her şey bir metadır ve var olan bu sistemde her şey bir başka kişiye devredilebilmektedir. Bu da her şeye parasal bir anlam yüklenmesine yol açmıştır. Özel mülkiyet ve ücretli emek anlayışı kapitalizmin ana özelliklerini ifade etmektedir. Bu durum da Eleştirel Teorisyenlerin kapitalizme bakış açısını etkilemiş ve kapitalizmi bireyleri tüketim toplumu haline getirmeyi amaçlayan bir sistem olarak tasvir etmişlerdir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"12 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139608323","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"II. Meşrutiyet Döneminde İttihat ve Terakki Partisi İle Ermeni Örgütlerinin İlişkisi","authors":"Hanifi Tosun","doi":"10.58375/sde.1340819","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1340819","url":null,"abstract":"İttihat ve Terakki Cemiyeti, Meşruti bir yönetime geçme sürecinde Osmanlı azınlıklarıyla ittifaka girmiştir. II. Meşrutiyet’in getirmiş olduğu atmosferi; İttihatçılar vatanı kurtaran reçete olarak görürken, Ermeniler ise özerklik hatta bağımsızlığın yolu olarak algılamıştır. Amaçları birbirinden farklı olan bu iki yapının ittifaklık süreci ile karşılıklı beklentilerinin ne olduğu ve ne elde ettikleri önemli bir sorudur. Her iki yapıya ilişkin çok sayıda çalışma olsa da bunların birbirleriyle olan ilişkilerinin dönemin iç ve dış dinamikleriyle birlikte ele alınması ayrı bir önem arz etmektedir. İttihat ve Terakki Merkez Komitesi, devletin dağılmasını önlemek amacıyla “Osmanlı Milleti” anlayışını öne çıkarmıştır. Meşrutiyetinin yeniden ilanını ve II. Abdülhamit yönetimine son verilmesini çözüm olarak gören İTC ve Taşnaksutyun Cemiyeti ittifak kurmuşlardır. II. Meşrutiyet sonrası yaşanan yapısal ve siyasal birçok değişimle birlikte oluşturulan bu ittifak; inişli, çıkışlı bir süreç geçirerek 1913 yılına kadar devam etmiştir. Çalışmamızda Ermenilerin örgütlü hali olarak karşımıza çıkan Taşnaksutyun Partisi ile kendisini Osmanlı unsurlarının temsilci olarak gören İttihat ve Terakki arasındaki ilişkileri, dönemin iç ve dış siyasetiyle birlikte inceleyerek, II. Meşrutiyet düzleminde ortaya koymak amaçlanmıştır.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"64 22","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139611732","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BEYAZ ve DEVRİM: İRAN ve PEHLEVİLER","authors":"Aslı Arslan","doi":"10.58375/sde.1344792","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1344792","url":null,"abstract":"Renkler, etki gücü yüksek olan iletişim araçları olarak görme eyleminin dışında toplumların kültürlerinde kendilerine yer bulmuşlardır. Siyasette de oldukça kullanılan renkler, keyfi olarak seçilmemiş, toplulukların kendi kültüründen veya benzer kültürlerden etkilenerek seçilmişlerdir. Renklerin kullanımları, kültürden kültüre, zamandan zaman değişkenlik gösterebilir. Fakat tarihin herhangi bir döneminde yaşanmış bir siyasi olayı, bir kavramı, bir siyasi ideolojiyi ifade ederken, kendini oraya sabitler. Temsil ettiği ideolojiye sadık kalarak, ona ait olur. Bu çalışma, renklerin siyaset üzerindeki algısına kanıtlar bulmak üzere başlarken, devletlerin, toplumların hafızalarında renklerin siyasal olaylarda kalıcılığına işaret edecektir. Bu çerçevede, İran’da 1963 yılında başlayan “Beyaz Devrim” ele alınacaktır. Çalışmanın amacı bir ideali gerçekleştirme amacıyla beyaz rengin kullanılarak, İran’da monark tarafından yapılan bir devrimi siyasi ve toplumsal hayata yansımaları ile ortaya koymaktır. Çalışmada, veri toplama yöntemi olarak doküman incelemesi kullanılmıştır. Sonuç olarak, siyasi mitleri oluşturmak için renklerin kullanıldığı, böyle bir kullanımın da hafızalarda yer edindiği ifade edilmiştir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129065911","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"GÖÇÜN 62. YILINDA ALMANYA’DA TÜRKLERİN VE TÜRKÇENİN GELECEĞİ","authors":"Meryem Naki̇boğlu","doi":"10.58375/sde.1329510","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1329510","url":null,"abstract":"31 Ekim 1961 yılında milyonlara Türk Avrupa’nın gelişmiş birçok ülkesine göç etti. Göç olgusu gerek Türkiye gerekse Avrupa ülkeleri için pek çok değişimi de beraberinde getirdi. Süreç içinde sosyal, kültürel, iktisadi, siyasi, eğitim, ana dili eğitimi, dini ve milli değerler konusunda yeni sorunlarla karşılaştılar. Geçici olarak gittikleri Avrupa ülkelerinde kalıcı yaşama gecen Türkler göçün 62. yılında Avrupa’da 4. nesil olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Türkiye, Avrupa’daki vatandaşlarının geleceğine dönük kalıcı altyapı hazırlayamamış, göçle birlikte ortaya çıkan pek çok sorun hala çözüm beklemektedir. Özellikle ana dili eğitimi, Türkiye’nin halâ kalıcı çözüm üretemediği en önemli meselelerin başında gelmektedir. Ana dil, bireyin dünyaya gelişi ile ebeveyn tarafından kendisine kazandırılan “miras dildir”. Miras dilini kaybeden ebeveyn dünyaya getirdiği nesillere ne ana dilini ne de dilin temsil ettiği değerleri kazandırabilir. Bireyin doğup büyüdüğü aile, toplum, sosyal çevre, okul, kitle iletişim araçları ve diğer unsurlar bireye ana dilini konuşma imkânı vermiyorsa, bu durumda birey için “ana dili” hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Miras dili, toplumların kimlik dilidir. Anadili olmadan toplumlar kimliğini muhafaza edemezler. Türkiye, Avrupa’daki vatandaşlarının geleceğine “dönük ana dili, kültürel kimlik ve inanç değerlerini koruma konusunda kalıcı alt yapı hazırlayamamış ve yeni nesil Türklerin Avrupa’daki geleceği kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. 3. ve 4. nesil Türklerin hayatından tamamen silinen Türkçe ana dili özelliğini kaybetmiş, konuşulmadığı zaman eksikliği fark edilmeyen pasif dil haline gelmiştir. Giderek ana dilinden uzaklaşan nesiller yaşadığı hâkim toplumun dili ile konuşan, düşünen ve yaşayan asimile toplum olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu çalışmada, göçün 62. yılında Avrupa’da Türkçenin ve Türklerin geleceği Almanya örneği ile incelenmiştir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"31 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125881868","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"AFGANİSTAN’IN SINIRI AŞAN SULARININ YÖNETİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ FIRSATLAR VE ENGELLER","authors":"Sayedsulaıman Nabil","doi":"10.58375/sde.1284610","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1284610","url":null,"abstract":"Hızlı nüfus artışına bağlı olarak günden güne tatlı suya olan ihtiyaç artarken, iklim değişikliği nedeniyle tatlı su kaynakları gün be gün azalmaktadır. Nitekim NASA’nın açıklamalarına göre dünya genelinde 37 akifer’den 21’i kurumuş durumdadır. BM açıklamasına göre ise 2050 yılına kadar yaklaşık 5 milyar insan tatlı su sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Afganistan ise değeri 100 milyar doları aşan yıllık 50 milyar metreküp’ü aşkın tatlı su üretmekte; ve Orta Asya’ya akan Ceyhun Nehrinin bir kısmı, İran’a akan Hirmend ve Harirud nehrine, Pakistan’a akan Kabil nehrine kaynaklık etmektedir. Bu çalışmada öncelikle Afganistan’ın mevcut su durumu, tatlı su havzaları ele alınacak; sonra sularının yönetilmesinde var olan fırsatlar ve engeller ele alınacaktır. Sonuç bölümünde suların yönetilmesi için kısaca öneriler sunulacaktır. Bu makale yönetilmesi halinde Afganistan’a yıllık 100 milyar doları aşan gelir sağlayabilen Afganistan sınırı aşan sularının önemine dikkat çekmektir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"359 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122765406","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"İSRAİL'DE DEVLET KRİZİ: BALAGAN NEYİN HABERCİSİDİR? DEMOKRATİK ANAYASA VE BÖLGESEL BARIŞ İÇİN BİR FIRSAT MIDIR? YOKSA “DEMOKRATİK” SİYONİZM’İN YERİNİ RADİKAL DİNCİ SİYONİZM Mİ ALIYOR?","authors":"İlyas Süpürgeci̇","doi":"10.58375/sde.1283054","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1283054","url":null,"abstract":"İsrail'in ruhu Siyonizm, milli marşının adı ise umut anlamına gelen Tikvah'dır. İsrail’in doğasında çelişki, iki yüzlülük, karmaşa, düzensizlik, kaos, çatışma ve nefret hakimdir. Yahudi halkın bir bölümü devletin karakterini “Yahudi ve Demokratik” olarak savunurken, diğer bölümü “Yahudi Din Devleti” karakterinde olmasında ısrar etmektedir. Yahudi toplumunda hep var olan bu bölünme nedeniyle bir anayasa yapılamamıştır. Devleti kuran halk, 1800’lü yıllardan itibaren aşamalı olarak farklı coğrafyalardan Filistin'e göç ederek gelen Yahudiler ve onların çocuklarıdır. Fakat üzerine Siyonist bir proje hazırlanan toprakların sahibi olan ve binlerce yıldır orada yaşamakta olan bir halk vardı; Filistin Halkı. Kadim Filistin coğrafyasında, Siyonist projenin tatbik edilmesiyle başlayan ve hiç bitmeyen savaşlar, katliamlar, çatışmalar, kan ve büyük acılarla yoğrulan tarihin akışı içerisinde; Siyonist proje emperyalizmin desteğiyle bazı ilerlemeler kaydetmiş olsa da henüz hedeflerine ulaşamamıştır. Siyonist ruh demografi temelinde iki önemli sorunla yüzleşmek zorunda kalmıştır: Yahudiler ile Filistinli nüfus arasındaki yarış ve Ultra Ortodoks Yahudilerin diğerlerine göre sayısındaki hızlı artış. 1Kasım 2022 seçimlerinden sonra, Netenyahu liderliğinde kurulan Ultra Ortodoks partilerin de katıldığı koalisyon hükümeti, aşırı sağ ve radikal dinci bir karakterdedir. Hükümetin Knesset'e sunduğu hukuk reformu muhalefetin sert tepkisine neden olmuştur. 14 haftadır ülke çapında kitlesel protesto eylemleri sürmektedir. Seküler kesim “demokratik ve hukuk Devleti’nin yerini diktatörlüğün alacağından kaygı duymaktadır ve demokratik bir anayasa talep etmektedir. Diaspora ve ABD yönetimi hükümete uyarılarda bulunurken demokratik değerlerin korunması yolundaki çabaları desteklemektedir. Demokratik bir anayasa için bir uzlaşma zemininin kısa ve orta vadede oluşması pek mümkün görülmemektedir. Aşırı sağ ve Ultra Ortodoks bir hükümetin Filistin topraklarını Yahudileştirme ve şiddet politikasını sürdüreceği değerlendirilmektedir.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134159515","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"RUS HALKÇILIĞI VE ATATÜRK’ÜN HALKÇILIK İLKESİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ","authors":"Abdulvahab Mustafali","doi":"10.58375/sde.1279457","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1279457","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, Rus Narodniçestvo (Halkçılık) felsefi düşünce akımı ile cumhuriyete yön vermiş olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) altı ana ilkesinden biri olan ve Atatürk’ün halkçılık olarak tanımladığı ilke arasındaki ilişkiyi ortaya koymak ve analiz etmektir. Bu analiz her iki ülkedeki temelde halkçılık olarak tanımlanan ilkelerin ortak yönlerini, ayrıştığı noktaları ve nihayetinde uygulamadaki sonuçlarını tarihsel süreç ve bağlamında izah etmeyi denemektedir. Kelime kökü olarak her iki kavram da (Narodniçestvo ve Halkçılık) aynı olmasına rağmen, söz konusu kavramın yorumlanma biçimi ve pratikteki uygulaması farklılık göstermiştir. Bu amaçla çalışmanın tarihsel süreç analizi yöntem olarak belirlenmiştir. Bu yöntem ile her iki kavram ayrı ayrı ele alınmış, kavramların ortaya çıkış dönemi ve şartları incelenmiş ve kavramlara yüklenen anlam ve ortaya konan pratik birbiriyle mukayese edilmek istenmiştir. Yapılan analiz sonrası halkçılık kavramına yüklenen anlamın ve pratiğin her iki ülkede farklı anlam ve uygulamalara sahne olduğu, Rusya’da halkçılığın daha çok sol kanat üzerinden, Türkiye’de ise sağ kanat üzerinden işlediği ortaya konulmaktadır.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132280322","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Analyzing the Phenomenon of Nation through Race and Ethnicity","authors":"Tevfik Erdem, Hasan Bozkurt Çeli̇k","doi":"10.58375/sde.1279612","DOIUrl":"https://doi.org/10.58375/sde.1279612","url":null,"abstract":"Bu çalışma, modern çağın başlarından günümüze en tartışmalı konular arasında yer alan milliyetçiliği anlamak için kavramsal bir analiz çabası içermektedir. Bu çaba, diğer pek çok çalışmadan farklı olarak milliyetçiliğin anlaşılamaması ya da tanımlanamamasının, birbiri ile sıklıkla eş ya da yakın anlamlarda kullanılan ırk, etni-etnisite ve millet kavramlarına dair yorum farklılıkları ve karmaşadan kaynaklandığı iddiasını taşımaktadır. Bu iddiadan hareket ederek söz konusu kavramlara ait temel tanım tartışmalarına ilişkin bir çerçeve sunmaktadır. Çalışma, konu başlıkları ile ilgili temel literatürü tarayıp, kavramların karşılaştırmalı analizi ve kavramlar arasındaki farklılıkların ortaya konulmasını hedeflemektedir. Elbette literatürde ırk, etni, etnisite ve millet kavramlarına dair üzerinde anlaşılmış ve kabul edilmiş tanımlar olduğunu söylemek gerçekçi değildir. Fakat burada odaklanılan noktalar, millet ve milliyetçilikler çağını doğru anlamlandırmanın yolunun bu kavramlar arasındaki farka odaklanmaktan geçtiği ve milliyetçilerin temel savlarını bu şekilde okumaya çalışmanın işlevsel olduğudur. Bu nedenle metinde temel tanım tartışmalarına yer verilecek, bilhassa aralarındaki farklılıklara odaklanılacak ve kavram karmaşasına mahal vermeyecek bir tasnifle literatüre katkı sağlanacaktır.","PeriodicalId":353548,"journal":{"name":"SDE Akademi Dergisi","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124399195","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}