{"title":"Artificial Intelligence and Hadith","authors":"Furkan Cakir","doi":"10.35415/sirnakifd.1240725","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1240725","url":null,"abstract":"İslâm kültür mirasının en önemli ögelerinden biri de âlimlerdir. İslâm âlimleri kendilerinden önceki birikimden istifade etmiş ve bunun yanında çağın sorunlarına yaşadıkları dönemden ileriye dönük projeksiyonlar sunmak suretiyle çözüm önerileri sunmuşlardır. Nitekim İslâm entelijansiyası bilhassa sosyal, kültürel ve siyasi kriz dönemlerinde çağın ufkunu aşan yorumlar serdederek İslâm medeniyetinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır. Modern dönem bilginleri ise kimileri tarafından bu kültürel kalkınma operasyonunda ürkek, çekingen ve pasif kaldıkları için tenkit edilmiştir. Ancak diğer taraftan modern dönem telakkileri geçmişten çok daha hızlı değişim ve dönüşüm gösterdiği için söz konusu sessizliğin fırtınanın habercisi olduğu yorumları da yapılmıştır. Modern dönemin İslâm düşünce tarihi dönemlendirme faaliyetlerinde bir taraftan “duraklama dönemi” diğer taraftan “arayış dönemi” şeklinde isimlendirilmesi de bu yorum farklılığının mahsulüdür. Bu doğrultuda modern dönem araştırmacılarının içinde bulundukları çağın gerçeklerini göz ardı etmeleri mümkün olmadığı gibi, tarih sahnesinin muhtemel senaryolarını da göz önünde tutarak ne ile karşı karşıya kalınacağı ve bunlarla nasıl bir ilişki kurulması gerektiği hususunda çaba sarf etmesi zaruridir. \u0000Başlangıçta Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, ashâbının ve onları takip edenlerin söz, fiil ve takrirlerinin sıhhat değerlendirmeleriyle dolu olan hadis ilmi, sosyo-kültürel ve siyasi zeminin olgunlaşması sonucunda pek çok kavram, mesele, problematik, anlam ve yorumun beslediği literatürle zenginleşmiştir. Bunun son ürünü “akademik hadisçilik” olarak tanımlanan çalışma faaliyetleridir. Akademik hadis araştırmaları da klasik dönemde olduğu gibi yaşadığı çağın gerçeklerinden kopamamıştır. Bu kapsamda klasik dönem meselelerinin tetkik edildiği akademik araştırmaların yanında modern dönemde ortaya çıkan yeni durumlarla ilgili çalışmalar da yapılmıştır. \u0000Modern dönemde ortaya çıkan hususlardan biri de yapay zekâdır. Esasında yapay zekâ faaliyetleri 1940’lı yıllara dayanır. Ancak yapay zekâ yazılım algoritmalarının günden güne gelişmesiyle bu çalışmaların akademik faaliyetlere ne gibi faydaları ya da zararları olacağı da gündeme gelmeye başlamıştır. Zira kendisine yöneltilen sorulara salt arama motoru işleviyle değil, veri madenciliği yapmak suretiyle cevap veren dil modelleri geliştirilmiştir. Zikri geçen dil modellerinin yakın gelecekte akademik çalışmalar yapabilme gücüne kavuşması beklenmektedir. \u0000Bu mütevazi çalışmada bir yapay zekâ dil modeli olan ve OpenAI tarafından tasarlanan ChatGPT-3 (Generative Pre-trained Transformer-3) modelinin genelde sosyal bilimler, özelde ise akademik hadis araştırmalarına ne gibi katkı sağlayacağı örnek metinler üzerinden tetkik edilmiştir. Araştırmamızın girişinde yapay zekânın tarihi ve OpenAI şirketinin bir dil modeli olan ChatGPT-3 hakkında bilgi verilecektir. Yapay zekânın akademik araştırmalara katkı sağlamasının mümkün olup olmadığı ve özellikle ilahiyat araştırmalarına nas","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47985411","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Positioning Knowledge on the Realm of Ethics: Zagzebski’s Virtue Theory","authors":"Tuba Nur Umut","doi":"10.35415/sirnakifd.1248797","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1248797","url":null,"abstract":"Ahlak felsefesinin geçmişten bu yana en önemli kavramlarından olan erdem, epistemolojide de 1980 sonrasında gündeme alınmış, erdem epistemolojisi felsefî araştırmanın gelişen alanlarından biri haline gelmiştir. Erdem epistemolojisinde iki ana akım, güvenilirci yaklaşım ve mesuliyetçi yaklaşım öne çıkmaktadır. Bunlardan mesuliyetçi yaklaşımın önde gelen ismi Linda T. Zagzebski’dir (1946-). Teorik ahlak ile normatif epistemoloji arasında bir ilişki kuran Zagzebski, epistemik değerlendirmenin ahlakî bir değerlendirme türü olduğunu öne sürer. Bu çalışmada öncelikle Zagzebski’nin erdem epistemolojisi tartışmalarında nerede konumlandığı gösterilmektedir. Akabinde çalışma, Zagzebski’yi bilgi ile ahlak arasında bağ kurmaya iten sebepleri tespit etmekte, onun erdem teorisinde bu bağın nasıl kurulduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu çerçevede Zagzebski’nin entelektüel ve ahlakî erdemleri yakınlaştırma kaygısı, yani teorisinin arka planındaki saikler şu maddeler altında sunulmuştur: 1-Çağdaş felsefede empirik çalışmaların öne çıkmasıyla epistemolojinin normatif boyutunun ihmal edilmesi 2-Kadim düşünceden kopan modern felsefede ahlakın çerçevesinin daraltılması, 3-Epistemolojide mevcut yaklaşımların değer problemine açıklama sunmada yetersiz kalması, 4-Eylem temelli modern ahlak kuramlarının sorunlu yapılarının epistemolojideki teorilere yansıması, 5-İçselcilik ve dışsalcılık gibi epistemolojinin kendi iç tartışmalarında çıkmazların aşılamaması. Zagzebski söz konusu problemleri gözeterek alternatif bir erdem teorisi teklif etmektedir. Onun teklif ettiği erdem anlayışı, motivasyon ve güvenilir başarı unsurlarını ihtiva etmektedir. Zagzebski’nin motivasyon temelli erdem teorisi hem entelektüel erdemlere hem de ahlakî erdemlere ilişkin değerlendirme sunabilecek vüsattedir. Zagzebski, teorisi dahilinde etik ile epistemoloji arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri göstermeye çalışır. Üstelik erdem teorisinin epistemolojide değer problemi, bilgi tanımı, Gettier meseleleri gibi problemlere çözüm sunduğunu, diğer teorilere göre avantajlarını ortaya koyar. Söz konusu yaklaşım Zagzebski nazarında ahlakî ve epistemik değerlendirme arasındaki keskin ayrımı anlamsızlaştırmaktadır. Bu itibarla o, ahlakın sahasını genişleterek entelektüel erdemlerin ahlaki erdemlerin bir türü olduğunu, normatif epistemolojinin etiğin bir alanı olduğunu savunur. Söz konusu teorik çerçevede ahlakta eylemlerin değerlendirilmesine paralel bir şekilde inançlar değerlendirilecektir. Ortaya koyduğu kaygılarla Zagzebski, çağdaş felsefeye ilişkin oldukça önemli sorunlara dikkat çekmiş, sorunları çözmeye yönelik teorisiyle de çok önemli bir teşebbüste bulunmuştur. Hususen Zagzebski’nin erdem teorisi erdemin neliğine dair detaylı açıklamalar sunması, motivasyon birleşeni ile yetinmeyip başarı unsuruna da dikkat çekmesi, entelektüel erdemler ve ahlakî erdemler arasındaki ilişkileri, yakınlığı göstermesi erdem teorisinin dikkate değer yönlerini oluşturur. Bununla birlikte Zagzebski’nin erdem teorisinin a","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798783","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Analysis of the Opinions Regarding the Subject of the Sale Contract of the Undisclosed Goods in Shafi'i Sect","authors":"Mehmet Selim Aslan","doi":"10.35415/sirnakifd.1249917","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1249917","url":null,"abstract":"Akit meclisinde hazır bulunmayan veya hazır bulunduğu halde görülmeyen bir malın satış akdine konu yapılması Şâfiî fakihlerin tartıştığı meselelerden biridir. Bu konu aynı zamanda günümüz ticaret hayatını yakından ilgilendirdiği için güncelliğini koruyan bir meseledir. Şâfiîlere göre satış akdinin hukuken geçerli bir şekilde kurulması için mahallü’l-akd denilen akit konusunun mevcut, teslimi mümkün ve meşru olmasıyla birlikte “malûm” olması gerekmektedir. Onlara göre bu şartlardan birinin eksik olması durumunda akit bâtıl olur ve hiçbir hukuki netice doğurmaz. Yine onlara göre satılan malın tarafları aldanmaya ve nizaa sürüklemeyecek derecede “muayyen” olması gerekmektedir. Satış akdinde satılan malın akit meclisinde görülmesi veya akit yapılmadan önce görülmüş olması durumunda malum hale gelmektedir. İslam hukuku literatüründe satış akdi esnasında satılan malın akit meclisinde hazır bulunmaması veya hazır bulunmasına rağmen görülmemesi “gaibin satışı” adıyla ifade edilmektedir. Şâfiîlerin gaib malın alım satımı hakkındaki yorumlarından ve verdikleri örneklerden anlaşıldığına göre gaib mal, sözleşme sırasında akit meclisinde hazır bulunmayan veya bulunduğu halde taraflarca görülmeyen maldır. Şâfiîlerin kahir ekseriyeti, garar satışını yasaklayan hadisten hareketle akde konu olan malın akit kurulurken akit meclisinde hazır bulunması ve taraflarca görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Zira onlara göre tarafların akit meclisinde hazır bulunan malları satış akdine konu yapmaları halinde belirsizlikten ve aldanmaktan korunmaları mümkün olmaktadır. Öte taraftan bazı Şâfiîler, akit meclisinde hazır bulunmayan bir malın satış akdine konu yapılmasını hem satıcı hem alıcı için caiz görmektedir. Şâfiîlerin bir kısmı da gaib malın satış akdine konu yapılmasının sadece alıcı için caiz olduğunu benimsemektedir. Gaib malın satış akdine konu yapılmasını caiz gören Şâfiî fukahâsı, gaib olan malın cinsi, nevi ve yeterli derecede ayırt edici özellikleri zikredilerek satılmasını uygun görmektedir. Bu fakihler, taraflara gaib malı gördükten sonra akdi feshetme imkânını vermektedir. Belirsizliğin tarafları aldanmaya ve çekişmeye sürükleyebileceği sebebiyle gaibin satılmasını caiz görmeyen Şâfiîlerin endişesi, taraflara akdi bozmaya yönelik muhayyerlik hakkının tanınmasıyla ortadan kalkmaktadır. Gaibin satışını caiz gören Şâfiîler alıcıya muhayyerlik hakkının tanınması sayesinde bu tür satımın garar içermeyeceğini belirtmiş ve konu hakkında olumsuz görüş sahiplerinin delil olarak gösterdikleri hadisin garar içeren, yani sonu belirsiz olan satış akitleriyle ilgili olduğunu söylemişlerdir. Gaibin satılmasıyla ilgili Şâfiîlerin bu tartışmaları, ticarî hayatın fazla gelişmediği, istenilen malın hemen elde edilemediği, iletişim ve ulaşım araçlarının bulunmadığı ve fabrikaların mevcut olmadığı bir zamanda söz konusu olmuştur. Günümüzde ise insanlar sadece malın etiketine bakarak veya satıcının beyanına dayanarak alışveriş yapmaktadır. Hatta akit konusunun sözleşme esnasında g","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798944","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Analysis of Narrations about Ṣalātal-Tasbīḥ and Evaluation of Fiqh Views","authors":"İsmail Yalçin","doi":"10.35415/sirnakifd.1229855","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1229855","url":null,"abstract":"Nâfile namazlar arasında ismi geçen tesbih namazı hakkında fıkıh literatüründe derin ihtilaflar bulunmaktadır. İhtilafların temel kaynağı tesbih namazı hakkındaki rivayetlerdir. Belli kişileri hedef alan rivayetlerde çok büyük mükâfat vaadiyle tarif edilen tesbih namazı, içinde her rekâtta önce on beş sonra onlu bloklar halinde yetmiş beş ve dört rekâtta toplam üç yüz tesbih cümlesi söylenen bir namazdır. Bu namazı Hz. Peygamber ve ashabından herhangi birinin kıldığına dair bir rivayet nakledilmemiştir. Rivayet kaynaklarında yer alan haberlere rağmen tesbih namazı ilk dönem fıkıh eserlerinde neredeyse hiç yer almazken sonraki eserlerin de birçoğunda zikredilmemiştir. Rivayetler hakkında hadis ve fıkıh eserlerinde yapılan değerlendirmelerde; tesbih namazı kılmanın çok faziletli olduğu, kılınmasında bir beis olmadığı ve kılınmasının bidat olduğu şeklinde başlıca üç eğilim tebarüz etmiştir. Tarihi süreçte özellikle iki uçta yer alan görüş sahipleri arasında karşılıklı olarak deliller kendi görüşlerini tahkim edecek şekilde değerlendirilmiştir. Günümüzde bazı dini çevrelerde tesbih namazını cemaatle kılmak için davet ve teşvikler yapılırken diğer bazılarında tesbih namazı bidat olarak telakki edilmektedir. Bu araştırmada tesbih namazı hakkında rivayet kaynaklarından başlayarak günümüze kadar yapılan değerlendirmeler eleştirel bir yaklaşımla gözden geçirilmiş ve yeni bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Hz. Peygamber’in Müslümanların geneline tavsiye ettiği nâfileler arasında tesbih namazının bulunmadığı, bu sebeple bireysel olarak tesbih namazı kılmada bir sorun görülmese de faziletini abartarak insanları tesbih namazı cemaatine davet etmenin ve cemaatle tesbih namazı kıldırmanın doğru olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48575619","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"An Investigation on the Relationship of Some Uses in the Qur'an with the Necessity","authors":"Muhammed Meşhud Hakçioğlu","doi":"10.35415/sirnakifd.1239670","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1239670","url":null,"abstract":"Şiirin, nesir dilinden ayrılan kendine has bir üslubu vardır. Bunun sebebi şiirin bağlı kalması gereken vezin ve kafiyedir. Vezin ve kafiyeden ötürü normal kelamda bulunan serbestlik şair için ortadan kalkar ve şair sınırlı bir alanda hareket etme zorunda kalır. Nahiv ve sarf ilmi kaidelerine uymayan şâz bir kullanım, her ne kadar kural dışı olarak görülmüşse de nahivciler tarafından değersiz görülerek bir tarafa atılmamıştır. Bilakis bu husus önemli görülmüş, nahiv ve sarf ilminin temel kurallarına uyup uymadığı noktasında çeşitli bölümlere ayrılmış ve bu, nahvin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nahiv kitaplarında dil kuralları anlatılırken bunlara uymayan şiirdeki kullanımlar örnek verilmek suretiyle zarûret olgusuna dikkat çekilmiştir. Nahivciler de şiirdeki bu zorunluluktan ötürü şairin Arap dil kuralları dışına çıkması durumuna bir çözüm bulmaya çalışarak bunu “zarûret olgusu” adı altına ele almışlardır. Kurân-ı Kerîm’de bu olguya benzer kullanımlar görülmektedir. Örneğin kimi nahivci tarafından zarûret olarak görülen bazı hazif olguları, şiirde ve Kur’ân-ı Kerîm’de de çokça rastlanan bir durumdur. Bunun yanında bazı kırâat vücuhatlarında da farklı zarûret kullanımlarına benzer okuyuşlar görmek mümkündür. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in farklı lehçeleri ve kullanımları barındırdığına işaret etmektedir. Genel olarak zarûret kullanımları dilsel olarak güçlü görülmeyen kuraldışı, nadir ve benzeri kullanımlar olarak görüldüğünden nahivciler Kur’ân-ı Kerîm’i bundan soyutlamışlar, farklı cevaplar bulmuşlar ve bu konuda ittifak etmişlerdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm üst düzey Arap belagatini temsil etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in kendine has bir üslubu vardır. Bu da onun icâzına dayanmaktadır. Nitekim nahivciler zarûrete benzer bu kullanımları bazen câiz/ruhsat bir kullanım, bazen nüzul döneminde konuşulan dile uygunluk, bazen de dilsel bir genişlik ve zenginlik olarak değerlendirmişlerdir. Bu çalışma Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerde görülen zarûrete benzer kullanımlara nahivcilerin yaklaşımını âyetler örneğinde nitel araştırma yöntemiyle ele almaya çalışmıştır. Farklı kırâaatleri de ele alması yönüyle çalışmanın özgün olduğu söylenebilir. Çalışmada ilk olarak Kur’ân-i Kerîm bağlamında nahivcilerin zarûret olgusu hususundaki görüşleri, ardından hazif ve ziyâde olgusunun geçtiği bazı âyetler, mananın kalb edilmesi, mecâzî müennese dönem zamiri barındıran fiilin müzekker kullanılması gibi Kur’ân’ı Kerîm’de zarûret olgusuna benzeyen kullanımlar ele alınacaktır. Çalışmada zarûret olgusuyla ilgili şiirlerde geçen kullanımlara örnek verilmeyecek olup sadece kullanımın zarûret olgusu bağlamında değerlendirildiğiyle yetinilecektir. Çalışmanın sonucunda Zarûret olgusu şâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğu, nahivcilerin “Kur’ân’da zarûret yoktur” konusunda hemfikir oldukları görülmüştür. Fakat bazı kullanımları zarûret kabul edilen olgulara hamletmişlerdir. Bu da çoğunlukla gramercilerin birçok zarûret konusunda birbirleriyle ihtil","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49336405","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FIKH-I ZÂHİR VE FIKH-I BÂTIN BÜTÜNLÜĞÜNDE TEMİZLİK (FÜTÛHÂT-I MEKKİYYE ÖRNEĞİ)","authors":"Şeyda Öztürk, Mervenur Sohtaoğlu","doi":"10.35415/sirnakifd.1248407","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1248407","url":null,"abstract":"Fehim ve idrak anlamlarına gelen fıkıh kavramı, kişinin yararına ve zararına olan şeyleri bilmesini ifade eder. Fıkıh kavramının mahiyet itibariyle ibadet, muamelat ve ukûbat gibi konuların zâhirî hükümlerinin yanı sıra takvâ, niyet, ihlâs yahut yapılan ibadetin kalben de eda edilebilmesi anlamında bâtınî hükümleri vardır. Bu noktada fukâhâ zâhiri hükümleri, mutasavvıflar ise ibadetlerin zahiri hükümlerini kabul etmekle birlikte bâtıni hükümleri üzerinde yoğunlaşmışlardır. Fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın olarak da ifade edilen bu iki ilim özünde birbirini tamamlamakta ve ibadetler başta olmak üzere dini vazifelerin hem görünen yönüyle hem de kalbî yönüyle eda edilmesini ortaya koymaktadırlar. Taharet, namaz, abdest, oruç ve zekât gibi görünen ameller zâhirî fıkhın konusunu; ihlâs, sabır, rıza, şükür, zühd gibi kalbî olarak yapılan ameller ise bâtınî fıkhın konusunu teşkil etmektedir. \u0000Diğer taraftan fıkıh sadece zahiri olguları düzenleyen bir hukuk sistemi değil, bunun yanında kişinin ahiretini de kurtarmayı gaye edinen bir ilimdir. Ancak fakihlerin fıkhın bu ahlâkî boyutunu kitaplara dâhil etmemesi hasebiyle tasavvuf fıkhın ihtiyaç duyduğu bu alanı doldurmaktadır. Dolayısıyla bu iki ilim arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğu görülmektedir ki bu birbirini tamamlama ilişkisidir. Bu konuyu kapsamlı ve ilk olarak ele alan Gazzâlî’dir ki, farklı ilim tasnifleri ile bâtınî ve zâhirî ilmi açıklamaktadır. \u0000Disiplinler arası çalışmaya örnek teşkil eden ve bu konuyu geniş çerçevede ele alan diğer bir mutasavvıf ise İbnü’l-Arâbî’dir. Şeyhü’l-Ekber yahut Muhyiddîn lakabları ile bilinen ve zamanla tasavvufî tecrübeyi kendisinde gerçekleştirmiş olan İbnü’l-Arabî, tasavvuf başta olmak üzere hadis, tefsir ve fıkıh gibi birçok alana hâkim bir âlimdir. İlâhi imla ile eserlerini kaleme alan ve eserlerinde farklı birçok konuyu işleyen İbnü’l-Arabî’nin fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın bütünlüğüne dikkat ettiği görülür. \u0000Bu makalede furû-ı fıkıh başta olmak üzere tüm ilimler nezdinde önemi haiz olan temizlik bahsi ve bilhassa abdest konusu zâhirî fıkıh ve bâtınî fıkıh bütünlüğünde ele alınmaya çalışılacaktır. İslâm düşüncesinde önemli bir yeri olan ve düşünceleri ile tasavvuf dünyasına öncülük eden İbnü’l-Arabî’nin keşif ve ilhâm ile yazdığını ifade ettiği 560 bab’dan müteşekkil olan el-Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eseri örnek alınarak abdestin zâhirî boyutlarının yanında bâtınî hükümleri de değerlendirilecektir. İbnü’l-Arabî eserinde sade bir dil kullanmakla beraber abdestin farz, sünnet veya müstehab olan tüm hükümlerini ele almaktadır. \u0000Bir mutasavvıf olmasının yanında fıkhî hükümlere de bir fukâhâ kadar hâkim olan İbnü’l-Arabî, abdeste dair her uzvun ilk olarak fıkhî hükümlerini, mezhep âlimlerinin ihtilaflarını ve ittifaklarını ifade etmekte, bu hükümlerin üzerine bâtınî hükümlerini ortaya koymaktadır. İlgili ayet ve hadisleri dikkate alarak konuyu delillendirmesi, konunun zâhirî ve bâtınî hükmünün ardından kendi görüşünü ifade etmesi eserine özgün bir çerçeve sunmaktadır.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798665","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Age of Prophethood in The Context of Tafsīr Sources","authors":"Ayşe Betül Oruç, Sümeyye Sayğin","doi":"10.35415/sirnakifd.1257089","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257089","url":null,"abstract":"Peygamberlerin hayatlarından kesitler sunan Yüce Allah, onların imanlarını, samimiyetlerini, sabır ve gayretlerini bize örnek göstermektedir. Bu örneklik serüveni içinde onların elçi seçilme dönemleri de zikredilmektedir. Onların peygamber olarak ilan edilmeleri ve bu vasıfla görevlendirilmeleri kimi zaman henüz dünyaya gelmeden önce ya da bebeklik çağlarında gerçekleşebilmektedir. Kimi zaman hayat serüvenlerindeki zorlu mücadeleleri aktarılarak onların peygamberlik görevine hazırlandıkları beyan edilmektedir. Bazen de onların uzun yıllar boyunca kavimleriyle yaşadıkları mücadele ve onları tevhide davet etmek üzere katlandıkları ızdırap hatırlatılmaktadır. Kavimleri tarafından tanınmaları ve değer bulma süreçleri de ayetlerde konu edilmektedir. \u0000Peygamberliğin kırk yaşında verildiği şeklindeki genel bir kabulün İslam düşüncesinde var olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte ayetler peygamberlik yaşı olarak belli bir rakam zikretmemektedir. Ancak Kur’an kırk yaşına işaret etmekte ve farklı bağlamlarda kırk sayısına yer vermektedir. Hadis kaynaklarında ise Allah Resulü’nün hayatından bahsedilirken kırk yaşında risaletle görevlendirildiği özellikle zikredilmektedir. \u0000 Kur’an ayetleri insan hayatının farklı dönemlerine işaret etmekte ve bu dönemleri belli rakamsal ifadelerle sınırlandırmadan zikretmektedir. Zira anne karnındaki dönemiyle birlikte bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemleri ardından yetişkinlik ve nihayetinde yaşlılığıyla insan hayatının her aşaması birbirinden farklı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Kuşkusuz bu dönemlerin belli bir yaşla değil de belli bir yaş aralığıyla ifade edilmesi mümkündür. Çünkü her insan kendi hayat tecrübesini yaşamakta ve birbirinden farklı olayları deneyimlemektedir. Hayat serüveni insanın gerek beden gücünün gerekse muhakeme yeteneğinin gelişmesi bakımından önemlidir ve bu noktada herkes için tekdüze bir gelişim gözlenmemektedir. Ayetlerin de bu hakikatlere işaret ederek insan hayatı için bir sınırlama ifadesi belirtmediği görülmektedir. Ayetler, bu farklı aşamaların genel niteliklerini ve öne çıkan yönlerini gündeme getirmektedir. Ancak istisnai durumları ve farklılıkları da hatırlatarak konuyu tekdüzelikten kurtarmaktadır. \u0000Peygamberlerden kimilerinin elçi seçilme süreçlerinin zikredildiği ayetlerde hayat serüveninin farklı dönemlerine işaret edildiği ve seçilen kimselerin belli nitelikleriyle zikredildiği görülmektedir. Henüz dünyaya gelmeden önce Hz. Yahya’nın bir peygamber olarak ilan edilmesi ve küçük yaşta değerli özelliklerin kendisine bahşedilmesi genel kabulleri ve değerlendirmeleri gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Diğer yandan beşikte peygamberliğini ilan eden Hz. İsa, etrafında bulunan insanları hakikate davet ederek bir yönden peygamberlik görevini de icra etmektedir. Geçirdiği zorlu serüvenlerle dikkat çekici bir hayat sürdüren Hz. Musa, ayetlerde peygamberlik görevine hazırlık dönemiyle birlikte zikredilmektedir. Onun peygamberlik için uygun vakte geldiği ve böylece görevlendirildiği aktarılm","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799013","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A Comparison of the Mālikī Sect and al-Mudawvanat al-Usrā in the Context of the Issue of Custody","authors":"Yakup Dalmizrak","doi":"10.35415/sirnakifd.1244184","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1244184","url":null,"abstract":"Klasik fıkıh, insanın doğumundan ölümüne kadar hayatın her alanında karşılaştığı problemlere çözüm sunmak için şer‘î deliller çerçevesinde belli başlı hükümler koymuştur. Özellikle bireyin hayatında önemli bir dönüm noktası olan nikah ve boşanma gibi konulara dair hükümler bunların başlıcalarındandır. Sahih nikahla kurulan evlilik birliğinde doğan çocukların bütün temel ihtiyaçları, nikah bağı devam ettiği sürece ebeveynin uhdesinde görülmüştür. Ebeveynin boşanmasıyla dağılan ailede ya da taraflardan biri yahut her ikisinin vefat etmesi sonrasında korumasız kalan çocukların sağlıklı bir şekilde yetişmeleri, temel ihtiyaçlarının karşılanması ve oluşabilecek herhangi bir mağduriyetin ilk andan itibaren önlenmesi için varsa ebeveyne yoksa onların yakın akrabalarına bazı haklar tanınmıştır. Klasik fıkıh kitaplarında nikah, talak, velayet ve nafaka gibi konuların altında bir bölüm olarak ele alınan hidâne, anne babanın boşanması ya da ikisinden birinin vefat etmesiyle bakıma muhtaç kalan çocukların barınma, eğitim, mesken, nafaka ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarının sağlanmasına ilişkin hükümleri konu edinmektedir. Söz konusu bölümde, çocuğun bakımını kimin üstleneceği, bakımı üstlenen kişinin taşıması gereken niteliklerin neler olacağı, hangi durumlarda bu hakkın kaybedileceği, bakımın süresi, hidânenin prensipte kimin hakkı olduğu gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu çalışmada zikredilen sorular bağlamında İslâm hukukunun en eski mezheplerinden biri olan Mâlikî mezhebi ile 2004 yılında Fas Aile Hukuku alanında reform niteliğinde olan Mudevvenetü’l-usrâ adlı kanun metninde alınan kararların karşılaştırılması hedeflenmektedir. Bu karşılaştırma ile modern dönemde yürürlüğe giren kanunun Mâlikî mezhebine ne derecede bağlı kaldığı ve hangi hükümlerde mezhepten ayrıldığı hususlarında bir çerçeve sunulması amaçlanmakta; ayrıca bu mukayesenin, nüfusunun hemen tamamı Müslüman olan ve çoğunluğu Mâlikî mezhebine mensup Fas ülkesinde mezhep görüşlerinin ve dolaylı olarak modern çağda yaygın olarak vurgulanan eşitlik, hürriyet, insan hakları, kadın hakları gibi kavramların yeni kanundaki etkisi hakkında fikir vermesi beklenmektedir. Çalışmada Mâlikî mezhebinin temsil gücü yüksek eserlerine başvurularak öncellikle mezhebin görüşleri işlenmiş; akabinde kanun metninin hükümleri, kanun metnine yazılan şerhler ve kanun üzerine oluşan ikincil edebiyattan istifade edilerek aktarılmıştır. Bununla beraber ulaşılabilen Fas Yargıtay Mahkemesi’nin içtihatları, yerel ve istinaf mahkemelerince alınan kararlar işlenerek bir mukayese yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda kanunda alınan kararlarda genellikle mezhep görüşlerine bağlı kalındığı; ancak bazı konularda mezhepten ayrıldığı görülmüştür. Bu anlamda kanunun; hidâne süresinin rüşd yaşına sabitlenmesi, çocukların on beş yaşında ebeveyn tercihi yapabilmesi, çocuğu yedi yaşından küçük olan annenin evlenmesi durumunda prensip olarak hidâne hakkının düşmemesi, çocuğun bakımını üstlenme yetkisinin anneden hemen sonra babaya ver","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798647","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Preference Criteria Over The Contradictory Narrations And Their Influence On The Islamic Law: The Shirazi Example","authors":"Adnan Memduhoğlu, Ahmet Batur","doi":"10.35415/sirnakifd.1257966","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257966","url":null,"abstract":"Haber kavramı mütekaddim usûlcüler tarafından \"mahiyeti itibariyle doğru ve yalan olma ihtimali bulunan söz\" manasında kullanılır. Teâruz kavramı ise usûl kaynaklarında “aynı meselede iki delilden her birinin diğerini engellemesi, başka bir ifadeyle iki delilden her birinin diğerinin gereğini (hükmünü) engelleyecek biçimde karşı karşıya gelmesi” şeklinde tarif edilir. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren teâruz / çelişki olduğu görülmektedir. Fıkıh usûlü âlimleri, haber ve tearuz kavramlarına yaptıkları tariflere uygun olarak Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren görülen teâruzu / çelişkiyi giderme hususunda bazı yöntemler geliştirmişlerdir. Çelişkiyi gidermede kimi usûlcüler, nesh, cem`, tercîh ve tesâkut şeklinde bir sıralama takip ederken; kimisi de cem`, nesh, tercîh ve tahyîr şeklinde bir sıralama takip etmiştir. Teâruzu giderme yöntemleri içerisinde bulunan tercih metodu için de usulcüler,haberi senet ve metin açısından değerlendirerek gerek senet ve gerekse metin için birtakım kriterler belirlemişlerdir. Ancak belirlenen kriterlerin bir kısmında âlimler ittifak halindeyken bir kısmında da ihtilaf etmişlerdir. Bu durum ise fıkıh âlimlerinin bazı fıkhî meselelerde farklı içtihatlarda bulunmalarına sebep olmuştur. Şâfiî fakih ve mütekellimin usûlcü Ebû İshâk eş-Şîrâzî mütekaddim usûlcüler tarafından yapılan tanımdan farklı olarak haberi “doğru veya yalan olması kaçınılmaz olan söz” şeklindeki tarif eder. Teâruz kavramı içinse herhangi bir tarif yapmadan direk olarak haberler arasında görülen teâruzun giderilmesi hususunda takip edilecek metot hakkında bilgi verir. Şîrâzî, birer şerî´ delil olan iki haber arasında görülen zâhirî teâruzu gidermede mütekellimin usûlcülerin kabul ettiği cem' metodunu; sonra nesh bu da mümkün olmadığında son olarak deliller arasında tercih yapma yöntemini benimsemiş ve tercih için de usule dair eserlerinde müteârız haberlerin senet ve metnine yönelik bir takım tercih kriterlerini sistemli bir şekilde zikretmiştir. İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Şâfiî arasındaki fıkhî ihtilafları ele aldığı “en-Nüket fi’l-mesâili’l-muhtelef fîhâ beyne’ş-Şâfi`î ve beyne Ebî Hanîfe” adlı eserinde Şîrâzî, söz konusu tercih kriterlerini pratik açıdan da ayrıntılı bir şekilde işlemiştir. Ebû İshâk eş-Şîrâzî’nin müteârız haberler/hadisler arasında görülen çelişkiyi gidermede senede ve metne yönelik tercih kriterlerinin fıkhî meselelere yansımaları ile ilgili olarak bilebildiğimiz kadarıyla şimdiye kadar müstakil bir çalışmanın olmaması bu araştırmanın hazırlanması ihtiyacını doğurmuştur. Araştırmada öncelikli olarak Şîrâzî’nin fıkıh usûlü ve cedele dair yazdığı Lume´, Şerhu’l-Lume´ ve el-Meû´ne fi’l-cedel isimli usûl eserleri ile en-Nüket adlı eserinden, konuyla alakalı klasik usül kaynaklarından ve bazı günümüz çalışmalarından yararlanıldı. Çalışmada, ihtilâflı haberler konusundaki tercih kriterleri ve bunun furû fıkha yansımasından önce haber, teâruz/ihtilaf kavramları ve Ebû İsh","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799147","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Change of Identities and Religiosities of Muslim Young People across Time and Space: Resilient Youth","authors":"","doi":"10.35415/sirnakifd.1257267","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257267","url":null,"abstract":"Modern people have cut themselves off from the sacred and imaginative realties and live in secular and measurable time. They live in a world described by Max Weber in terms of disenchantment. In Muslim society, many Muslims are not detached from reality; rather, they live in an enchanted world, a world of spirits and forces. This creates tensions between secular liberal and traditional views of life. In this sense, the young people strives to take a certain place and role in that society; they try to know themselves in society, to determine their personalities’ limits, to find out ‘who they are, what they believe, what they value and connect, what their aim should be, in short, what their place in society is’. In this research, the identity, religious life and behavior of Muslim young people, religious resilience, and accordingly religious changes and transformations have been examined along with religious potential. To be resilient, a person must be able to change, and to adapt to new circumstances. Thus, the paper explores that the Turkish youth may have new religious perceptions and different identity structures depending on the color of the time. \u0000 \u0000The effect of different cultures and social changes and the new social manifestations that develop depending on this situation can be effective on the way to the transformation of religious identities. İn the first step, this paper is exploring the questions: ‘how does religion affect young people's recognition and evaluation of themselves and life? The next step is to research how Muslim youth can help people experiencing resilience to be strengthened, and how they can be strengthened as they exercise a religiosity and their identity. The paper could help to find out how religious faith can have in enabling people to overcome difficulty by giving them faith to hold on to life and find meaning and purpose, as well as by providing a supportive network of people. The data were obtained from semi-structured interviews which were conducted with 30 students of Şırnak University in Turkey. İt includes participants’ accounts of their process of making meaning of the world, their evolving understanding, perceptions, experiences and identity situations. Nevertheless, literature survey method has chosen to support and enhance the quality of the research. The qualitative research method was adopted as an interpretative paradigm. The data shows that; the relationship between the individual and religious belief and identity motivation is related to inhomogeneous results and factors. Young people create their own identity, which is mixed, and bricolage. Each individual has different conceptions and different motivations regarding religious identity. In this sense, religiosity and identity is fed by different social and psychological dynamics; in general, it seems to be related to time, space and socialization processes.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799021","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}