{"title":"İZZEDDİN HASANOĞLU’NUN “KİTAB-I SİRETÜ’N NEBİ” MESNEVİSİNDE HZ. ALİ CENKNAMELERİNİN İZLERİ","authors":"Seyfettin Altaylı","doi":"10.56694/karadearas.1267678","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267678","url":null,"abstract":"13. yüzyıl Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü için zor bir dönemdir. Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin Babai İsyanı ile zor duruma düşmesi, Kösedağ Savaşı sonrasında Moğol işgali ile İlhanlı Devleti’ne bağımlı hâle gelmesi ve akabinde yıkılması her iki coğrafyada yaşayan Türkler için âdeta yaşamdan ümidin kesildiği dönemler olmuştur. Moğol zulmü, alınan aşırı vergilerle halkın soyulup soğana döndürülmesi, onları bu durumdan kurtaracak bir devletin veya gücün olmaması insanları yegâne ümit kapısı olarak dine, Tanrı’ya yönelmeye sevk etmiştir. Anadolu insanının yaşamdan tam anlamıyla ümidini kestiği böylesi bir dönemde belirli tarikatlara mensup şeyhler ve müritler topluma dayanma gücü ve maneviyat aşılamıştır. Bu atmosferde Hz. Ali cenknameleri gezginci ozanlar tarafından oba oba dolaşılıp dile getirilerek insanlara mukavemet ve savaşçı kudret sunmuştur. Halk karşılaştığı böylesi zor durumdan kendilerini kurtaracak eski çağlardaki alp tipini Hz. Ali’nin şahsında bulmuştur. Cenknameler bu yönüyle önem arz eden edebî eserlerdir. İzzeddin Hasanoğlu’nun yazdığı ve 1802 yılında İstanbul’da istinsah edilen “Kitab-ı Siretü’n Nebi” adlı mesnevisinin Hz. Ali cenknamelerine temel oluşturduğu düşünülmektedir. Anılan bu mesnevi Tursun Fakih’in yazdığı cenknameden daha önceki döneme aittir, çünkü Hasanoğlu ondan daha önce yaşamıştır. Bu makalede anılan mesnevi ve bazı cenknameler orijinal örneklerle karşılaştırılmıştır.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"327 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114364417","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"KAFKASYA’NIN SOVYETLEŞTİRİLMESİ VE TÜRKİYE-KAFKASYA İLİŞKİLERİ","authors":"Funda ARSLAN BİLGİN","doi":"10.56694/karadearas.1267643","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267643","url":null,"abstract":"Kafkasya, coğrafi özellikleri ve yer altı kaynakları ile her zaman vazgeçilmez bir bölge olmuştur. Bölge, önemli petrol yataklarına ve tahıl bölgelerine ev sahipliği yaptığı gibi askeri yollara da sahip olması sebebiyle hem Rusya hem de diğer büyük devletler tarafından sürekli iktidar mücadelelerine sahne olmuştur. Kafkasya, özellikle de Rusya için hayati bir önem arz etmiş bu sebeple Çarlık döneminden itibaren bölge sürekli olarak ele geçirilmeye ve burada kalıcı bir hâkimiyet kurulmaya çalışılmıştır. Bölgenin coğrafi yapısı işgal edilmeyi zorlaştırmış fakat yine aynı coğrafi yapı sebebiyle de Rus güçlerine karşı birlik oluşturulamamıştır. Çünkü hem çok fazla etnik farklılık bulunmakta hem de bölgenin coğrafi yapısı birliktelik kurmak için engel teşkil etmektedir. Rusya, Kafkasya’yı 19. yüzyılda işgalini tamamlamış daha sonra ele geçirdiği bölgelerde kalıcı olabilmek için Kafkas halklarını asimile edip Ruslaştırma politikası uygulamıştır. Ruslaştırma politikası çerçevesinde askeri mücadelenin yanı sıra özellikle eğitim, din ve kültür alanlarında çalışmalar yaparak hâkimiyetini kuvvetlendirmek istemiştir. Fakat Kafkas halkları Rus yönetimini ve kültürünü benimsememiş ve sürekli bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Rusya’da gerçekleşen Bolşevik İhtilali ile Kafkasya için bağımsızlık umutları yeşermiş ve kısa süreli bir bağımsızlık süreci yaşanmıştır. Ancak Rusya’nın gerçek niyeti çok kısa bir süre sonra ortaya çıkmış ve Sovyet Rusya bölgeyi tekrar ele geçirmiştir. Böylece Rus baskıları bölgede yeniden kendini göstermiştir.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131307901","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"KUTADGU BİLİG KAHRAMANLARI ÜZERİNE YENİDEN DÜŞÜNMEK","authors":"Muhammet Emin Yildizli","doi":"10.56694/karadearas.1267675","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267675","url":null,"abstract":"Yusuf Has Hacib tarafından yazılıp Tabgaç Buğra Han’a sunulan, yazılış nedenlerinden birinin de iki dünya mutluluğu olduğunu “350. beyit kitab adı urdum ķutađġu bilig/ ķutađsu oķıġlıķa tutsu elig 351. beyit sözüm sözledim men bitidim bitig/ sunup iki ajunnı tutġu elig” beyitleriyle vaat eden Kutadgu Bilig, kültür tarihimizdeki önemli eserlerden biridir. Bu çalışmada Kutadgu Bilig’in dört temel karakteri (Kün Togdı, Ay Toldı, Ögdilmiş ve Odgurmış) üzerine ve temsil ettikleri kavramlara (adalet, kut, akıl ve akıbet) yönelik bir inceleme yapılması amaçlanmıştır. Bu çalışma ile ulaşılmak istenen temel amaç, eserin kahramanlarının ilişkilendirildiği dört kavramın “Yusuf Has Hacib’in ideal insanını/ kâmil insanını” nasıl tasvir ettiğini tespit edebilmektir. Bu ideal insanın iki dünya mutluluğunu nasıl yakalaması gerektiğini ortaya çıkarabilmektir. Eserde adalet, kut, akıl ve akıbet kavramlarıyla sembolleştirilen kahramanların, gizli başka sembolleri de var mıdır? sorusuna cevap bulabilmektir. Çalışmada belirtilen amaca ulaşmak için eserin yüzey yapısındaki kahraman tasvirlerinden, kahramanların diyaloglarından ve eserdeki olay akışından hareket edilecektir","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"7 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129739850","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"GELİŞEN HİBRİT SAVAŞ ORTAMINDA NATO-AB İŞ BİRLİĞİ","authors":"H. Aytuğ, İ. F. Pozan","doi":"10.56694/karadearas.1267640","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267640","url":null,"abstract":"İnsanlık tarihi boyunca politik, askerî, siyasi, ekonomik ve diğer nedenlerle mücadele alanları oluşmuştur. Bu mücadele alanları kimi zaman savaşlara dönüşmüştür. Teknolojinin gelişmesi ve küreselleşme savaşan aktörlerin ve yöntemlerin de değişmesine neden olmuştur. Özellikle, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, devletlerin ana aktör olarak görev aldıkları güvenlik ortamı yerini çok aktörlü (askerî birlikler, terörist unsurlar, yabancı savaşçılar, organize suç örgütleri vb.), daha az maliyetli ve istenen sonuca daha az sürede ulaşmayı amaçlayan, bulanık, hibrit savaş ortamına bırakmıştır. Bu çalışmanın amacı, hibrit savaş olgusunun Avrupa Birliği (AB) ile NATO iş birliğine etkisini incelemektir. Bu kapsamda çalışmada ilk önce hibrit savaş olgusu açıklanmıştır. Daha sonra, tarihsel arka planı, hibrit savaşın getirmiş olduğu değişimler, hibrit savaş ve Rusya örnekleri üzerinden anlatılmıştır. İzleyen bölümde AB’nin hibrit tehditlere yanıtı incelenmiştir. Daha sonra, hangi faaliyet alanlarında iş birliğinin artırıldığı incelenmiştir. İzleyen değerlendirme bölümünde iş birliği alanı NATO ve AB’nin yayımladığı raporlar, belgeler çerçevesinde incelenmiş, sonuç bölümünde bulguların değerlendirilmesi yapılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda, gelişen hibrit savaş ortamında NATO ve AB’nin birbirinin alternatifi değil, aksine tamamlayıcısı olduğu ve NATO’nun tehditlere karşı kullanabileceği sert gücü ile ön plana çıkarken, AB’nin daha çok yumuşak gücü ile ön plana çıktığı değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"39 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124855770","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"1897 OSMANLI-YUNAN SAVAŞI’NDA GÖNÜLLÜ OSMANLILAR","authors":"Cemal Sezer","doi":"10.56694/karadearas.1267667","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267667","url":null,"abstract":"1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, Yunanların Megalo İdea’yı gerçekleştirme yolunda Girit Adası’nı ilhak etmek ve Osmanlı sınırlarına yaptığı saldırılar nedeniyle çıkmıştır. Osmanlı’ya karşı üstün olduğunu düşünen Yunan idarecileri, savaşı kazanacaklarından oldukça emin bir hâldeyken savaş umdukları gibi gitmemiş; kısa süre içerisinde Türk askerlerine Atina yolu açılmıştır. Bu sıralarda Yunanların yardımına başta Rusya olmak üzere Büyük devletler koşmuş, Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında mütareke görüşmelerinin başlamasını sağlamışlardır. Savaşta Osmanlı ordusu; nizamiye, redif ve müstahfız sınıflarının dışında, gönüllü askerlerden oluşmuştur. Gönüllü asker yazılmak için Müslümanların yanı sıra gayrimüslimler de başvuruda bulunmuşlardır. Gönüllü kayıtları çocuk denebilecek yaştan yaşlısına kadar her kesiminden olmuştur. Başvuruları olumlu sonuçlanan gönüllüler belirlenen yerlere yani cephelere halkın katıldığı coşkulu törenlerle uğurlanmış, zafer kazanılmasının verdiği gururla asker dönüşleri de aynı şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca gönüllü askerlere ve gönüllülerin geride bıraktıkları ailelerine yerel makamlar ile ekonomik durumu iyi olan bölgenin ileri gelenleri tarafından nakdî, yiyecek ve giyecek yardımında bulunulmuştur. Osmanlı Devleti’nin cephelerde elde ettiği başarılarda askerî sınıfların olduğu gibi gönüllülerin de katkıları vardır. Gönüllü askerlerin cephelerde gösterdiği başarı ve sadakat, değişik rütbelerde nişanlar almasını ya da sadece bu savaş için yapılmış olan “Yunan Harbi Madalyası” ile onurlandırılmalarını sağlamıştır. Dolayısıyla araştırmada; 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı sırasında Osmanlıların gönüllü asker kaydı, kayıtları kabul edilenlerin cephelere sevki ve cephelerden dönüşleri incelenmiştir.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127380490","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"OSMANLI DEVLETİ’NDE ULUFELERİNİ GÜMRÜK MUKATAALARINDAN ALAN CAMİ GÖREVLİLERİ (H. 1099-1182 / M. 1688-1769)","authors":"H. Doğan, Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ","doi":"10.56694/karadearas.1267653","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267653","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti’nde camiler ibadet dışında çeşitli fonksiyonları icra eden en önemli kurumların başında gelmektedir. Camilerin yapım, onarım, aydınlatma, ısıtma, bakım vs. ihtiyaçlarının karşılanması ile cami görevlilerinin maaş ve ücretlerinin ödenmesi gibi harcamalar camilerin temel giderlerini oluşturmuştur. Bu giderler bazen devlet hazinesinden, bazen gelirleri camiler için vakfedilen gayrimenkul gelirlerinden bazen de caminin bulunduğu yöre halkının doğrudan yaptığı aynî ve nakdî bağışlarla karşılanmıştır. Osmanlı Devleti’nde camilerde çok sayıda görevli hizmet etmiştir. Bu görevlilerin başlıcaları arasında; imam, hatip, müezzin, vaiz, kayyım, ferraş, devir-hân, kâri (kurrâ), na’t-hân, tarif-hân, muvakkit, enam-hân, muarrif, sûre-hân, cüzhân ve dersiâm bulunurdu. Söz konusu görevlilerin maaş ve ücretleri ise çoğunlukla vazifeli oldukları cami veya mescitlerin vakıfları aracılığıyla ödenirdi. Başka alanlarda da hizmet veren vakıflar Osmanlılarda o kadar yaygınlaşmıştı ki hemen hemen her caminin en az bir gayrimenkulü bulunurdu. Bazen vakıfların gelirleri caminin ihtiyacını karşılayamayacak kadar azalmakta ya da vakıflar ortadan kalkmaktaydı. Bu şekilde vakıf gelirlerinin yetersiz kaldığı durumlarda devlet hazinesinin farklı kalemlerinden takviye edilmesi veya tamamının üstlenilmesi gibi çeşitli kaynaklardan destek alma yollarına gidilmiştir. Cami görevlilerinin maaşlarının ödenmesi konusunda devletin başvurduğu bu kaynaklardan birisi de gümrük mukataaları olmuştur. Öyle ki, Osmanlı Devleti’nde bazı camilerdeki görevlilerinin ulufelerinin vakıflar yerine gümrük mukataalarının gelirlerinden ödendiği görülmektedir. Bu çalışmada, Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerindeki camilerde görev yapan kişilerin vazifeleri ve gümrük mukataalarından aldıkları maaşların miktarı Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Ali Emirî (AE.)SMHD.I, AE.SMST.II, AE.SMST.III, AE.SAMD.III) tasnifinde yer alan (M.1688-1769 tarihli) berat suretlerindeki veriler kullanılarak ayrıntılı şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"92 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126344286","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"A. F. PİSEMSKİ’NİN “GİRDAPTA” ADLI ANTİNİHİLİST ROMANINDA ESKİ VE YENİ ÇATIŞMASI","authors":"Sevgi Ilica","doi":"10.56694/karadearas.1267690","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267690","url":null,"abstract":"Rusya’da 19. yüzyılın ikinci yarısı çarpıcı ekonomik, sosyal ve siyasi gelişim ve değişimlere tanıklık eden oldukça önemli bir dönemdir. Çar II. Aleksandr’ın toprak köleliğini kaldırması, hukuk, eğitim ve askeri alanlarda yapılan radikal reformlar sonunda, eski ve yeni nesil karşı karşıya gelir. N. A. Dobrolyubov ve N. K. Çernişevski gibi Rus düşünürlerin görüşlerinden etkilenen yeni nesil, eskiye ait tüm değer yargılarını ve inançları reddeder. Eski nesil ise bu nihilist harekete karşı direnerek, Rus geleneklerine ve Ortodoksluğa sıkı sıkıya bağlı kaldığını gösterir. Antinihilistler genç neslin eylem ve düşüncelerini Rusya için bir tehdit olarak görür. Nihilizmin toplumsal, siyasi ve dinî felsefesini eleştiren antinihilist roman türü 1860-1880 yılları arasında gelişir. Rus realizminin önde gelen isimlerinden olan Rus yazar Aleksey Feofilaktoviç Pisemski (1821-1881), 1871 yılında yayımlanan Girdapta (В Водовороте) romanında nihilist ve antinihilist kahramanları gerçekçi bir üslupla okuyucuya sunar. 1860lı yılların Rusya’sının trajik bir tablosunu tasvir eden bu eser, toplum ve aile yapısındaki yozlaşmalara dikkat çeker. Bu çalışmada antinihilist romanın Rusya’daki gelişim süreci ve özellikleri aktarılır, Pisemski’nin bahsi geçen eserindeki antinihilist tutumu ortaya koyulur. Roman tarihsel edebiyat yöntemiyle betimleyici bir üslupla incelenir.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"101 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117334541","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"RİZE’NİN ÜÇ ULEMASI VE MEZAR ANITI","authors":"B. Gökler","doi":"10.56694/karadearas.1267674","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267674","url":null,"abstract":"Doğu Karadeniz sınırlarında yer alan ve bir sahil kenti olan Rize, topografik yapısı, iklimi, bitki örtüsü, tarihi ve kültürel mirası ile dikkat çeken şehirlerden birisidir. Tarih öncesi devirlere dair bilgileri kısıtlı olan bölgenin Alt Paleolitik döneme kadar indiği düşünülmektedir. Tarihsel süreçte birçok devlete ve imparatorluğa ev sahipliği yapan Rize, 1461 yılında fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı Devleti ile birlikte, büyüme ve gelişme gösteren bölge, Batum daha sonrada Trabzon Sancağına bağlanmıştır. Rize’nin Osmanlıya katılımı ile birlikte Müslüman halk bu coğrafyaya yerleştirilmiş ve paralel doğrultuda imar faaliyetleri de başlamıştır. 1461’den 1923 yılına kadarki geçen sürede bölgede pek çok yapı ortaya konulmuştur. Ayrıca bölgedeki insanların yetiştirilmesi için eğitim faaliyetleri sürdürülmüştür. Bu süreçte, Anadolu’nun diğer kentlerinde olduğu gibi Rize’de de birçok âlim ve ulema ortaya çıkmıştır. Yaşadığı bölgeyi ve halkı yönlendiren ve etkileyen bu kişilerin vefatından sonra ise yakınları ve bölge halkı tarafından türbeleri yaptırılmıştır. Her ne kadar Rize’de türbe mimarisinin sayıca az olmasına karşılık, araştırmaya konu olan üç kişiye ait mezar anıtlarının yer alması dikkate değerdir. Mezar anıtlarının gösterişten uzak, sade bir anlayışta ele alınması ise bir diğer detay olarak karşımıza çıkmaktadır. Hasan Dede, Süleyman Dede ve Süleyman Vehbi Efendi’ye ait olan bu mezar anıtlarının değerlendirilmesi, ismi geçen kişilerin bilgileri araştırmanın temelini oluşturmaktadır.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"71 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114216570","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"L. N. TOLSTOY’UN DÜNYASINDA KÖYLÜ OLMAK: POLİKUŞKA (ПОЛИКУШКА)","authors":"Ersin Çetinkaya","doi":"10.56694/karadearas.1267685","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267685","url":null,"abstract":"Rusya İmparatorluğu tarih sahnesine çıktığı günden itibaren içerisinde çok çeşitli sınıfları barındıran bir ülke olarak varlığını sürdürür. Kadim bir geçmişe sahip olan ülke, dışta savaşlarla uğraşırken kendi içerisinde insanların yaşam koşulları bakımından birçok sorunla yüzleşir. Ülkenin demagojik yapısının büyük çoğunluğunu oluşturan köylüler/toprak köleleri ise en çok problem yaratan konudur. Özellikle 19. yy. Rus edebiyatı yazarlarının eserlerinde sık sık işlediği ve eleştirdiği bu konu, 1861 yılında toprak köleliğinin kaldırılmasıyla tamamen sona ermez. Çarlık bildirgesindeki reforma rağmen getirilen şartlar küçük insanların yaşamlarında büyük bir iyileşme yaşanmasını sağlamaz. Köyde toprak kölesi olarak çalışan insanlar yayınlanan bildiriye göre toprak alma hakkına sahiptir, fakat sunulan koşullar ağır ve fiyatlar yüksek olduğu için çareyi şehirlere gidip çalışmakta bulurlar. Bunun sonucunda ise köylerde var olan kölelik şehirlerde devam eder ve bu insanlar ağır şartlar altında az bir ücretle çalışmak zorunda kalır. Dolayısıyla yaşanan sıkıntı sadece boyut değiştirir ve küçük insanların problemleri devam eder. L. N.Tolstoy’un 1863 yılında kaleme aldığı “Polikuşka” eseri de tam bu dönemde yaşanılan gelişmeler üzerine yazar tarafından kaleme alınır. Sanatkârın keskin gözlem gücüyle aktardığı eserde dönem içerisinde yaşayan köylülerin her ne kadar toprak köleliği kaldırılsa da yaşadığı sıkıntılı durumları, hayat şartları, eğitimsizlikleri ve buna bağlı olarak toplumda yaşanan ahlaki yozlaşma gözler önüne serilir. L. N.Tolstoy tarafından kaleme alınan eseri, edebî bir yapıtın derinlemesine incelenmesine olanak sağlayan yapı ve izlek bağlamında ele almak çalışmamızın özünü oluşturmaktadır.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"61 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128027596","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"TRABZON ÖRNEĞİNDE BİR FİNANSMAN UNSURU OLARAK MURÂBAHA UYGULAMALARI (1680-1700)","authors":"Yavuz Kisa, Özcan Tatar","doi":"10.56694/karadearas.1267648","DOIUrl":"https://doi.org/10.56694/karadearas.1267648","url":null,"abstract":"İnsanlar arasındaki ilişkilerde ekonomi ana belirleyici unsurlardan birisi olarak tanımlanabilir. Ekonomi olarak adlandırılan bu unsuru toplumdaki insanların temel ihtiyaçlarını giderebilmek için uyguladıkları farklı ilişkilerin bütünü olarak adlandırabiliriz. Ekonomik ilişkilerdeki karşılıklı değiş-tokuş, alış-veriş işlemlerinde en önemli unsur olarak parayı görmekteyiz. İcat edildiği dönemden günümüze kadar ekonominin temel ögesi olarak görülen para, dönem dönem karşılıklı borçlanma aracı olarak insanların yaşamlarında da yer alabilmekteydi. Ekonomi, insanların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini belirleyen kilit bir unsurdur ve toplumların temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullandıkları ilişki türlerinden biridir. Ekonomik ilişkilerde para; karşılık değişim, alışveriş işlemlerini ve karşılıklı olan borcu bir araç olarak yönlendirir. Bu çalışmada Trabzon’da (Türkiye) 1680-1700 yılları arasında yaygın olarak kullanılan bir tür ekonomik borçlanma sistemi olan “murâbaha”yı incelemeye çalışacağız. Yine çalışmamızda örnekler kullanarak varlıklı insan ve kurumların belirli bir kâr yüzdesi karşılığında sermayelerini ihtiyaç sahiplerine nasıl yönettiklerini, harcadıklarını ve ödünç verdiklerini açıklayacağız. Nihayetinde sistemin bölgesel çatışmayı nasıl etkilediğinin yanı sıra kilit tarihsel figürleri de inceleyeceğiz. Çalışmamızın ana kaynağını bu dönemde tutulmuş olan mahkeme kayıtlarını içeren Trabzon Şerʽiyye Sicilleri oluşturmaktadır.","PeriodicalId":156690,"journal":{"name":"Karadeniz Araştırmaları","volume":"101 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134443502","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}