{"title":"BACKGROUND OF THE NEED FOR TARGETED THERAPY OPTIONS AND PLATINUM-BASED THERAPY RESPONSES IN EGFR AND ALK-MUTATED LUNG ADENOCARCINOMA","authors":"Abdülkadir ERÇALIŞKAN, Zeynep TURNA","doi":"10.18663/tjcl.1346853","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1346853","url":null,"abstract":"Amaç: EGFR ve EML-4/ALK mutasyonlu akciğer adenokarsinomu hastalarındaki deneyimlerimizi sunmak.
 Gereç ve Yöntemler: 2580 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya yalnızca evre 4 akciğer adenokarsinomu olup ilk sıra en az 2 siklus platin bazlı rejimlerle tedavi edilen hastalar dahil edilmiştir.
 Bulgular: Çalışmaya uygun 105 vakanın 14’ü EGFR, 4’ü EML-4/ALK mutant iken 75 vaka her iki mutasyonu da taşımıyordu. Medyan yaş ve tanı yaşı sırasıyla 61 ve 58.5 idi. %81'i erkekti ve %78'i sigara içiyordu. EGFR ve EML-4/ALK-mutant hastalar ağırlıklı olarak kadındı ve sigara içmiyordu (sırasıyla EGFR; p=0.025 ve 0.002, EML-4/ALK; p=0.003 ve 0.012). EML-4/ALK- mutant hastalar, bu mutasyonu taşımayanlara göre daha gençti (p=0,02) (Tablo 1). EGFR ekson-19, 20 ve 21 mutasyonları sırasıyla karaciğer, kemik ve plevral metastazlarla ilişkiliydi (sırasıyla p=0.046,
 0.05 ve 0.035). Birinci basamak platin bazlı kemoterapiden sonra tam remisyon ve kısmi yanıt oranları sırasıyla %4,7 ve %24,6 idi. Eşzamanlı radyoterapi ve tanı sırasında kemik metastazlarının olmaması birinci basamak platin bazlı tedavi yanıtlarını etkileyen faktörlerdi (sırasıyla p=0.004 ve p=0.046). EGFR veya EML-4/ALK mutasyon durumu platin bazlı tedavi yanıtı açısından anlamlı fark göstermemiştir (sırasıyla p=0,933 ve 0,184). Medyan progresyonsuz sağkalım 10 ay iken eşzamanlı radyoterapi ve kemik metastazının tedavi yanıtı üzerinde gözlenen etkisi PFS sonuçlarına yansımamıştır (sırasıyla p=0,079 ve 0,285).
 Sonuçlar: EGFR ve ALK mutasyonlarının varlığı, platin bazlı rejimlerin tedavi yanıtını etkilememektedir. EGFR ekson alt gruplarının metastaz noktaları ile ilişkisi araştırılması gereken bir nokta olarak saptanmıştır.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136278265","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Evaluation of macula with optical coherence tomography-angiography device in glaucomatous and disease-free individuals with unilateral pseudoexfoliation material.","authors":"Cansu YÜKSEL ELGİN","doi":"10.18663/tjcl.1308157","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1308157","url":null,"abstract":"Amaç: Tek taraflı pseudoekfolyasyon materyali (XFM) izlenen bireylerin; glokom geliştiği ve gelişmediği durumlarda makula vasküler yoğunluğunun gözler arası değişimini gözlemlemek. 
 Gereç ve yöntemler: 38 sayıda tek taraflı pseudoeksfolyasyon sendromlu (XFS) bireyin 76 gözü ve 36 sayıda tek taraflı pseudoeksfolyasyon glokomlu (XFG) hastanın 72 gözü çalışmaya dahil edilmiştir. Her iki grubun XFM olan ve olmayan gözlerinin OCT-A ile incelenen tüm makuler belirteçleri standart ortalama karşılaştırmalı t testi ile değerlendirilmiştir. Her iki gruptaki XFM pozitif ve negatif olan göz grupları birbirleriyle ve gruplar arasında Kruskal-Wallis testi ile kıyaslanmıştır. 
 Bulgular : Tek taraflı XFS olan hastaların gözler arası yüzeyel kapiller pleksus yoğunluğunda anlamlı farklılıklar minimal görülürken tek taraflı XFG’lerin gözler arası makulanın totalinde (p= 0,0004) üst ve alt yarımında (p=0.0018, p=0.0002), fovea (p=0,014), parafovea (p=0,0411) ,parafoveanın inferior yarımı (p=0,0126) ve temporalinde (p=0,0126); glokomlu gözlerde anlamlı düzeyde damar yoğunluğunda azalma dikkati çekmektedir. Derin kapiller pleksusta ise hem grup içi hem gruplar arası kıyaslamalarda anlamlılık, yüzeyel damar tabakasına göre azalmıştır.
 Sonuç: Medikal tedaviyle kontrol edilen glokom tablolarında makula bölgesindeki özellikle yüzeyel kapiller pleksusun yoğunluğunda azalma olduğu gösterilmiştir. Ancak bu damarsal azalma glokomsuz gözlerde XFM varlığında öncü bulgu olarak gösterilememiştir.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136271820","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"MİYELODİSPLASTİK SENDROM TANILI HASTALARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Ferda CAN, İmdat DİLEK","doi":"10.18663/tjcl.1342609","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1342609","url":null,"abstract":"Amaç: Miyelodisplastik sendrom (MDS); ileri yaşta görülen, kemik iliği yetmezliği ile karakterize bir hematopoetik kök hücre hastalığıdır. Hastalığın seyri ve tedavisi hastalarda farklılık göstermekle birlikte yeni tedavilere rağmen hala allojeneik kök hücre nakli dışında küratif tedavisi olmayan bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı MDS serimizi geriye yönelik incelemek, hastaların demografik özelliklerini, prognostik seyirlerini, tedavilerini ve yanıtlarını incelemektir. 
 Gereç ve Yöntemler: Merkezimizde MDS tanısı ile takipli 56 hastanın verileri geriye yönelik incelendi. Hastaların demografik ve tanısal özellikleri, prognostik skorları, tedavileri, sağkalım bilgileri geriye yönelik olarak değerlendirildi.
 Bulgular: Hastaların 25’i (%44) kadın, 31’i (%56) erkek, ortanca yaş 63 (29-85) idi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2022 morfolojik sınıflamasına göre hastaların 26’ si (%47) düşük blastlı MDS, 12’ si (%21) artmış blastlı MDS 1, 7’ si (%13) artmış blastlı MDS 2, 4’ ü (%7) fibrozisli MDS, 3’ ü hipoplastik MDS, 1’i izole 5q delesyonlu MDS, 3’ ü ise TP53 inaktivasyonu MDS olarak sınıflandırıldı. Hastaların 33’ ünde (%59) en az bir eşlik eden hastalık mevcuttu. 17 (%30) hastanın ECOG performans durumu ≥2 bulundu. Hastalar risk skorlamalarına göre WPSS risk skorlamalasında çoğu yüksek riskte, R-IPSS risk skorları için çoğu orta risk grubunda, IPSS risk skorlamasında ise çoğu orta 1 risk grubunda idi. Tedavisiz izlem süresi ortalama 7,8 (0-95) aydı. Birinci basamak tedavi olarak hastaların 12 (%22) hipometile edici ajan, 13 (%23) eritropoetin tedavisi, 7 (%12) steroid ve danazol tedavisi, 4 (%7) talidomid tedavisi, 4 (%7) konvansiyonel kemoterapi, bir hasta lenalidomid, 1 hasta siklosporin ile antitimosit globulin almıştı. Üç hastaya allojeneik kök hücre nakli yapılmış, 11 (%20) hasta tedavisiz veya destek tedavi ile izlenmişti. Birinci basamak tedavi yanıt oranı 12 (%26) hastada tam yanıt, 10 (%23) hastada transfüzyon azalması ile kısmi yanıt iken 23 (%51) hastada yanıt yok idi. Diğer tedavi basamakları dahil edildiğinde toplam 7 hastaya kök hücre nakli yapılmıştı. Takipte 10 (%18) hastada akut lösemi dönüşümü izlendi. Takip süresi sonunda hayatta kalan hasta sayısı 22 (%40) iken 27 (%48) hasta hayatını kaybetmişti. 7 hasta takipten çıkmış olması nedeniyle sağkalım durumu bilinmiyordu. Ölüm nedeni bilinen 27 hastadan 5 tanesi hastalık ilerlemesi, 12’ si enfeksiyon, 2 tanesi kanama nedeniyle, 6 tanesi nakil ilişkili komplikasyonlar, 2 tanesi diğer nedenlerden dolayı kaybedilmişti. Ortalama toplam sağkalım 38,6 (1-123) ay olarak tespit edildi. Yaş, ECOG performans durumu, 2016 ve 2022 DSÖ alt sınıfı, kemik iliği blast oranı, kemik iliği fibrozis durumu, IPSS-WPSS-R IPSS skoru, tedavi verilen hastalarda tedaviye yanıt durumu, şelasyon tedavisi, akut lösemi dönüşüm durumu ve allojeneik kök hücre nakli sağkalım ile ilişkili bulundu.
 Sonuç: Miyelodisplastik sendrom; 2022 yılında tanı alt sınıf güncellemesi yapılması, tedavideki yeniliklerin","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136271956","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The First 100-day Outcomes of Autologous Hematopoietic Stem Cell Transplantation in Multiple Myeloma Patients: Melphalan 200 mg/m² versus 140 mg/m² Conditioning Regimen","authors":"Orhan Kemal YÜCEL","doi":"10.18663/tjcl.1346448","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1346448","url":null,"abstract":"Amaç: Melfalan 200 mg/m² (Mel200), multiple myelom (MM) hastaları için otolog hematopoietik kök hücre nakli (oto-HKHN) sırasında standart olarak kabul edilen bir hazırlama rejimidir. Melfalan 140 mg/m² (Mel140) ise genellikle böbrek hastalığı olan hastalarda veya yaşlı hastalarda tercih edilir. Bu çalışmada oto-HKHN sonrası Mel140 ve Mel200 hazırlama rejimlerinin ilk 100 günlük sonuçlarını karşılaştırmayı amaçladık.
 Gereç ve Yöntemler: Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Erişkin Hematopoietik Kök Hücre Nakli Ünitesinde ilk oto-HKHN uygulanan ardışık 69 MM hastasını retrospektif olarak inceledik.
 Bulgular: Hastaların 41'i (%59,4) erkek, 28'i (%40,6) kadındı. Hastaların nakil sırasındaki ortanca yaşı 61 idi (aralık, 40-75). Glomerüler filtrasyon hızı (GFR)","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"90 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136277005","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Duygu DAYANIR, Halil RUSO, Rabia TURAL, Ziya KALEM, Gülistan Sanem SARIBAŞ, Aylin SEPİCİ DİNÇEL, Timur GÜRGAN, Candan ÖZOĞUL
{"title":"Polikistik over sendromu (PCOS) ve endometriozis tanili infertil bireylerden elde edilen kumulus hücreleri ve foliküler sivinin sağlikli bireylerden elde edilen örneklerle karşilaştirilmasi","authors":"Duygu DAYANIR, Halil RUSO, Rabia TURAL, Ziya KALEM, Gülistan Sanem SARIBAŞ, Aylin SEPİCİ DİNÇEL, Timur GÜRGAN, Candan ÖZOĞUL","doi":"10.18663/tjcl.1339043","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1339043","url":null,"abstract":"Amaç: Polikistik over sendromu (PKOS), endometriozis (END) ve erkek faktör (MF) (kontrol) gruplarında bulunan hastalara ait kumulus hücrelerinde Büyüme farklılaşma faktörü-9 (GDF-9), Kemik morfogenetik protein-15 (BMP-15) belirteçleri, apoptoz seviyeleri ile foliküler sıvı inflamasyon parametreleri (interlökin-6 (IL-6), tümör nekroz faktör alfa (TNF-alfa), total oksidan (TOS)/anti-oksidan (TAS) stres seviyeleri arasındaki ilişkinin araştırılması.
 Gereç ve Yöntemler: Kumulus hücrelerinde büyüme farklılaşma faktörü-9 (GDF-9) ve kemik morfogenetik protein-15 (BMP-15) belirteçleri immünohistokimyasal yolla değerlendirilmiş olup; hücre ölümü TUNEL yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Folikül sıvısı örneklerinde toplam oksidatif stres (TOS) ve toplam anti-oksidan düzey (TAS) spektrofotometrik olarak araştırılmış, interlökin-6 (IL-6) ve tümör nekrozis faktör alfa (TNF-alfa) düzeyleri ELISA (Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay) yöntemi ile incelenmiştir
 Bulgular: GDF-9 ve BMP-15 düzeyleri sağlıklı gruba kıyasla PCOS ve END gruplarında düşük seviyede saptanırken, hücre ölümüne ilişkin veriler bu gruplarda daha yüksek gözlenmiştir. Endometriozis grubunda GDF-9, BMP-15 değerleri en düşük, hücre ölümü düzeyleri ise en yüksek olarak bulunmuştur. Sağlıklı gruba kıyasla PCOS ve endometriozis gruplarında folikül sıvısı TOS düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur. Folikül sıvısı TAS düzeyleri ise sağlıklı gruba kıyasla PCOS ve endometriozis gruplarında daha yüksek bulunmuş ancak gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. 
 Sonuç: Sonuçlarımız, GDF-9, BMP-15 belirteçleri, apotoz seviyeleri, oksidatif durum, inflamasyon seviyeleri arasındaki korelasyonun PCOS veya END tanılı hastalarda oosit olgunlaşması için uygun olmayan mikroçevre ile yorumlanabileceğini düşündürmektedir.
 Konu ile ilgili ileri çalışmalara ihtiyaç devam etmektedir. İleri çalışmalarda benzer verilerin elde edilmesi halinde kumulus hücre özelliklerinin, özellikle foliküler sıvı oksidatif stres düzeyleri ile birlikte değerlendirilmesinin, oosit seçimine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"45 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136277020","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Asude AYHAN, Ali BAKHSHANDEHPOUR, Ibrahim KHAN, Marwah ZAYED, Teyyuba MUHAMMADLİ, Yasaman BAYAYMAKOO, Meriç ÇOLAK, Elvin KESİMCİ
{"title":"Jinekolojik onkoloji hastalarında öngörülen ve öngörülemeyen zor havayolu olgularının karşılaştırılması","authors":"Asude AYHAN, Ali BAKHSHANDEHPOUR, Ibrahim KHAN, Marwah ZAYED, Teyyuba MUHAMMADLİ, Yasaman BAYAYMAKOO, Meriç ÇOLAK, Elvin KESİMCİ","doi":"10.18663/tjcl.1344158","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1344158","url":null,"abstract":"Amaç: Anesteziye bağlı morbidite ve mortalite nedenlerinden bir tanesi zor ve/veya başarısız entübasyondur. Havayolu muayenesinin zor havayolu (ZH) varlığını öngörmedeki rolü bilinmekle birlikte, ameliyat öncesi dönemde bu amaçla kullanılan testlerin özgüllüğü yüksek, ancak özgünlüğü düşüktür. Bu çalışmada, genel anestezi altında cerrahi tedavi uygulanacak komorbiditesi yüksek bir hasta popülasyonunda, preoperatif havayolu değerlendirmesi ile öngörülen ve öngörülemeyen zor havayolu olgularını belirlemek, karşılaştırmak ve zor entübasyon için olası risk faktörlerini ortaya koymak amaçlanmıştır.
 Gereç ve Yöntemler: Jinekolojik onkoloji cerrahisi için genel anestezi uygulanan, 18 yaş ve üzeri, toplam 162 hasta prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Preoperatif havayolu incelemeleri sonrasında; Basitleştirilmiş Havayolu Risk İndeksi (Simplified Airway Risk Index: SARI)’ne göre, ZH öngörülen ve öngörülemeyen olgular belirlendi. Endotrakeal entübasyon sonrasında Entübasyon Zorluk Skalası (Intubation Difficulty Scale: IRS)’na göre entübasyonu zor olan ve olmayan olgular gruplandırıldı, ZH’na neden olan etmenler ortaya konuldu
 Bulgular: SARI’ya göre toplam 162 hastanın 32’si (%19,75) ZH öngörülen, 130’u (%80,25) ise ZH öngörülemeyen olarak değerlendirildi. Entübasyon sonrasında IRS’ye göre 59 (%36,4) olguda zor entübasyon varlığı kayıt edildi. Boyun uzunluk ölçümü (p60 yaş; p=0.006) ve kronik hastalık varlığında (p=0.032) ZH ile karşılaşılma ihtimalinin arttığı da izlendi.
 Sonuç: Bu çalışma ile preoperatif hasta değerlendirmesinde kullanılan Mallampati skoru, boyun uzunluk ölçümü, tiromental mesafe ve ön kesici dişlerin uzun olmasının ZH varlığını etkileyen en önemli etmenler olduğu gösterilmiştir. Ameliyat öncesi dönemde yapılacak özenli havayolu muayenesinin ZH yönetimi için planlama yapılmasına olanak sağladığı düşünülmektedir.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136277374","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ENG: comparative evaluation of side effects and the factors affecting vaccıne preferences of healthcare workers within the booster Covid-19 vaccınation in turkey","authors":"Yeşim YILDIZ, Hanife Miraç MAVİ, Fidan SULTANOVA, Merve BÜYÜKKÖRÜK, Hasan Selçuk ÖZGER, Esin ŞENOL","doi":"10.18663/tjcl.1344632","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1344632","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışmanın birincil amacı, özellikle nadir görülen heterolog aşı şeması için 3. doz aşıların yan etkilerinin sıklığını ve dağılımını değerlendirmektir. İkincil amaç ise sağlık çalışanlarının rapel COVID-19 aşılama tercihlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesidir.
 Gereç ve Yöntemler: Bu tek merkezli, retrospektif tanımlayıcı çalışma, çevrimiçi anket aracılığıyla, 1058 sağlık çalışanı ile yürütülmüştür. Bu çalışmada 3. doz COVID-19 aşısı tercihleri, tercihi etkileyen faktörler ve 3. COVID-19 aşısı ile gelişen yan etkiler sorgulanmış analiz edilmiştir.
 Bulgular: Katılımcıların %87'si (n=921) 3. rapel COVID-19 aşısı oldu. Bunların %82,4'ü (n=759) Pfizer/BioNTech ve %17,6'sı (n=162) CoronaVac/Sinovac ile aşılandı. 3. doz aşı seçimini etkileyen en yaygın faktörler hekim/sağlık çalışanlarının önerileri (%53,4; n=492), bilimsel yayınlar (%42,7; n=393) ve Sağlık Bakanlığı tavsiyeleridir (%41,6; n=383). Pfizer/BioNTech ile aşılanan 759 kişiden %83'ünde (n=630), CoronaVac/Sinovac ile aşılanan 162 sağlık çalışanının %59'unda (n=96) aşı sonrası yan etki gelişti (p","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"13 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136277493","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Altan AYDIN, Hakan BULUŞ, Murat ALIŞIK, Özcan EREL
{"title":"Dinamik tiyol-disülfür homeostazisi nodüler guatr ve tiroid kanseri tanısında etkili bir belirteç olabilir mi?","authors":"Altan AYDIN, Hakan BULUŞ, Murat ALIŞIK, Özcan EREL","doi":"10.18663/tjcl.1348872","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1348872","url":null,"abstract":"Amaç: Troid glandı doğası gereği troid patolojilerinde oxidatif stresin rolü önemlidir. Dinamik thiol-disulfit dengesi vücuttaki oksidatif stres ve onun dengeleyicisi antioksidanların göstergelerinden birisidir. Çalışmamızda Troid kanseri veya nodüler guatr nedeniyle opere edilen olgularda Dinamik thiol disulfit dengesi düzeylerini araştırdık.
 Gereç ve Yöntemler: Keçiören Eğitim ve Araştırma hastanesi Genel Cerrahi kliniğinde 01.03.2017-01.06.2017 tarihleri arasında tiroidektomi operasyonu olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Ameliyat sonrası patoloji sonuçları Benign gelenler Grup1, Malign gelenler Grup 2 ve Ultrasonda patoloji saptanmayan ve ameliyat edilmeyen olgular ise Grup 3 Kontrol grubuna dahil edildi. Çalışma grubundan ameliyat öncesi olmak üzere Dinamik thiol-disulfit dengesinin araştırılması için venöz kan örnekleri alındı.
 Bulgular: 98 hastaya bilateral total tiroidektomi ameliyatı uygulandı; bunlardan, 77 hastanın patoloji sonuçları benign, 21 hastanın ise malign rapor edildi. Grup 1(benign), Grup 2 (malign) ve Grup 3 (kontrol) gruplarında sırasıyla Native thiol değerleri (µmol/L) 317.4± 4.2, 349.9± 7.9 , 299.9± 7.9 (p=0), Total Thiol değerleri (µmol/L); 353.5.0±4.8, 386.5±9.5, 332.6± 8.3 (p=0), Disülfit (µmol/L); 18.4 ±0.5 20.5±0.7, 16.7±0.6 (p=0), Disulphide/native thiol 5.8.0±0.1, 5.9±0.2, 5.7± 0.2 (p=0.8), Disulphide/total thiol 5.2±0.1, 5.4±0.2, 5.1± 0.2 (p=0.7) ve Native thiol/total 89.9±0.5, 90.7±0.5, 90.5± 1.5 (p=0.4) olarak saptandı.
 Sonuç: Tiroid hastalıkları tanısında Dinamik thiol-disulfit dengesi bir belirteç olarak kullanılabilir ancak geniş serili çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136277715","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kanser Hastalarında Radyoterapi Sırasında Müzik Dinlemenin Anksiyete Seviyelerine Etkisi","authors":"Esra KEKİLLİ, Erdem ÖZTÜRK, Yasemin GÜZLE ADAŞ","doi":"10.18663/tjcl.1339190","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1339190","url":null,"abstract":"Amaç: Kanser tanı ve tedavisi hastalarda kaygıya neden olabilmektedir. Kanserli hastaların kaygılarını azaltmak için müzik müdahalesi gibi tamamlayıcı tedaviler güncel yaklaşımlardır. Bu çalışmada Radyoterapi alan hastalarda müzik müdahalesinin kaygı üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
 Gereç ve Yöntemler: Küratif amaçlı radyoterapi alan 100 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar müzik müdahale ve kontrol gruplarına ayrıldı. Her grup 50 hastadan oluşmakta ancak müzik müdahale grubundan 3, kontrol grubundan 2 hasta anketleri tamamlayamadıklarından analize dahil edilmediler. Müzik müdahale grubundaki hastalar radyoterapi sırasında dinleyecekleri müzik türünü kendileri seçtiler. Kontrol grubuna radyoterapi sırasında müzik dinletilmedi. Her iki grupta ilk radyoterapi uygulaması sonrası kaygı düzeyleri STAI-I ve BAI anketleri ile değerlendirildi.
 Bulgular: Kontrol grubunda 48 hasta ve müzik grubunda 47 hasta analiz edildi. Radyoterapi sonrası ortalama STAI-I skorları kontrol ve müzik gruplarında sırasıyla 42.1 ± 11.1 ve 29.9 ± 6.7 olarak bulundu ve istatistiksel olarak farklılık vardı (p=0.000). Radyoterapi sonrası ortalama BAI skorları kontrol ve müzik gruplarında sırasıyla 19.96 ± 6.3 and 13.3 ± 3.1 olarak bulundu ve istatistiksel olarak farklılık vardı (p=0.000).
 Sonuç: Radyoterapi sırasında müzik dinlemek kanser hastalarında kaygıyı azaltmada etkili olabilmektedir.","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136271940","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Deniz Sarp BEYAZPINAR, Eren GÜNERTEM, Özgür ERSOY, İlker İNCE
{"title":"Sol Vetrikül destek cihazı olan hastalarda sağ kalp yetmezliği ile sol vetrikül destek cihazı trombozu arasında ilişki var mıdır?","authors":"Deniz Sarp BEYAZPINAR, Eren GÜNERTEM, Özgür ERSOY, İlker İNCE","doi":"10.18663/tjcl.1335269","DOIUrl":"https://doi.org/10.18663/tjcl.1335269","url":null,"abstract":"Amaç: Sol ventrikül destek cihazı (LVAD) ileri dönem kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan metodlardan biridir. Erken dönemde kalp nakline köprülemek amacı ile kullanılan sol ventrikül destek cihazları kalp nakli verici sayısının kısıtlı olması sebebi ile artık destinasyon tedavisi olarak kullanımı her geçen gün artmaktadır. LVAD ile geçirilen süre uzadıkça komplikasyonlarda artmaktadır. Bu komplikasyonlardan en mortal olanı LVAD trombozudur. Bu mortal komplikasyonun önlenebilmesi amacı ile risk faktörlerinin aydınlatılması çok önemlidir. 
 Gereç ve Yöntemler: Nisan 2012 ile ocak 2020 tarihleri arasında, toplam 80 LVAD hastası retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Hastaların veri tabanından demografik özellikleri, yandaş hastalıkları, preoperatif tetkikleri, LVAD data kayıtları kayıt altına alınılmıştır. Sağ ventrikülün kasılma fonksiyonlarını değerlendirmek amacı ile ameliyat öncesi dönemde yapılmış olan ekokardiyogram tetkiklerinde triküspid kapak anüluler hareketinin ölçümü (TAPSE) değeri kullanılmıştır. 
 Bulgular: Çalışmaya toplam 60 hasta dahil edilmiştir. Bu hastalardan sağ ventrikül fonksiyonları, normal veya hafif etkilenmiş olan (TAPSE≥17) ve orta veya ileri etkilenmiş (TAPSE","PeriodicalId":120468,"journal":{"name":"Turkish Journal of Clinics and Laboratory","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136272120","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}