{"title":"Kumkapı'da Bir Gülşenîhâne: Muhsine Hâtun Tekkesi","authors":"Mahmut DEMİRDİL, Muhammed Ali YILDIZ","doi":"10.60163/hbv.108.09","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.108.09","url":null,"abstract":"Muhsine Hâtun Tekkesi, Gülşeniyye tarîkatının İstanbul’da kurulan ilk tekkelerinden biridir. Şehrin ilk Gülşenîhâneleri, XV. yüzyılda tarîkatın kurucusu ve pîri İbrâhim Gülşenî tarafından halife bırakılan Hasan Zarîfî Efendi öncülüğünde kurulmuştur. Bu tekkeler; Rumelihisarı’nda bulunan Durmuş Dede Tekkesi ile Kumkapı’da kurulan, tahsis edildiği zamanlar kiliseden bozma bir mescit durumunda olan Muhsine Hâtun Tekkesi’dir. Hasan Zarîfî Efendi’nin uzun yıllar şeyhliğini yaptığı Durmuş Dede Tekkesi hakkında oldukça detaylı çalışmalar yapılmıştır. Ancak Gülşenîlik için şehirde ayrı bir değeri ve önemi olduğunu düşündüğümüz Muhsine Hâtun Tekkesi hakkında münhasıran bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle kadın vakıflarının ilgi çeken bir saha olduğu göz önünde bulundurularak Muhsine Hâtun Tekkesi’nin de ayrıca ele alındığı, araştırmacılara derlenmiş bilgiler sunacak bir çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Gülşenîliğin İstanbul süreci Sadrâzam İbrâhim Paşa, Kanûnî Sultan Süleyman ve İbrâhim Gülşenî ekseninde yaşanan gelişmeleri ile dikkat çekici bir arka plana sahiptir. Bu hâdiselerin, ileride ihyâ edilecek olan yapıda etkili olabileceği ihtimaline de kapı aralanmaktadır. Çalışmanın amacı, yaklaşık 500 yıllık mazisiyle Kumkapı’nın anıtsal yapılarından biri olan Muhsine Hâtun Tekkesi’nin tarihsel sürecinde yaşanan olayları, etkilendiği afetleri, mimari özellikleri ve şeyhleri ile incelenmeye çalışılmasıdır. Çalışmamız fotoğraflarla desteklendiği gibi yapının önceki yıllara ait durumlarıyla da karşılaştırılmıştır. Doküman/belgesel tarama ve saha incelemesi tekniklerinden yararlandığımız çalışma, Gülşeniyye tarîkatının İstanbul’daki Muhsine Hâtun Tekkesi ile sınırlandırılmıştır.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"178 2","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135933034","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"İBN SİNÂ’DA TANRISAL BİR EYLEM OLARAK KENDİNİ BİLME MESELESİ","authors":"Büşra BİLGİN","doi":"10.60163/hbv.108.015","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.108.015","url":null,"abstract":"İbn Sinâ’yı anlamak öncelikle bize miras kalan tüm İslam felsefesini ve felsefi olarak beslendiği Yunan düşüncesini anlamak demektir. Onun epistemolojisinin ana kavramı olan kendini bilmek kavramını anlamak ise, âlemin yaratılması ve onun kendimizden hareketle bilinebilmesini anlamak demektir. İbn Sinâ’nın epistemolojisinde kendini bilmek, insan için bilme işleminin faili, fiili ve nesnesinin hakiki bir özdeşliğini ifade eder. Yaşam içinde kendini bilebilecek olan yegâne varlık olarak insan aynı zamanda yaratıcısına ulaşabilecek ve ona bu yönüyle benzeyen tek varlıktır. Özellikle İbn Sinâ gibi bir düşünürün, âlemin yaratıcısının saf akıl olması ve âlemi kendi kendini düşünmek yoluyla meydana getirmesine ilişkin inancı, kendini bilme eyleminin Tanrısal bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır. İbn Sinâ’nın kozmolojisinde Tanrı, kendi kendini düşünerek kendine en çok benzeyen şeyi İlk Aklı taşırır. Bu İlk Akıl, Tanrıyı ve kendini düşünerek kendinden sonra gelen aklı ve bu akla karşılık gelen göksel feleği ve onun nefsini taşırır. Böylelikle bu taşma işlemi, son akıl olan faal akla kadar devam ederek âlemde çokluğu ve nedensel zinciri meydana getirir. Bu yaratma teorisinde dikkat çeken en önemli kısım, yaratıcı fiilin düşünmek/akletmek/bilmek olmasıdır. Başka bir deyişle Tanrı kendisi akıl olması sebebiyle düşünerek Tanrısallığını icra eder ve yarattığı her akıllı varlık da kendisinden belli oranlarda pay alır. İnsanın düşünmesi, üretmesi, aklederek hakikate ulaşabilmesi Tanrıdan aldığı pay ile doğru orantılıdır. Bundan sebep, önceki âlimlerce felsefe yapmak insanın gücü ölçüsünce Tanrısallaşması olarak tanımlanmıştır. Bu anlamda bu çalışma ile amaçlanan şey, İbn Sinâ’nın yaratma teorisinden hareketle insanın Tanrıya en çok benzediği kısmının akletmesi ve kendi kendini düşünebilmesi olduğunu göstermektir. Bu eylem onun için Tanrıdan aldığı yaratıcı bir kuvvettir. Bu yaratıcı kuvvet, Tanrıya kıyasla elbette sınırlı ve sonludur bu kuvvet aslında bir farkına varma, bilinçlenme, âlemi kendindeki örnekleriyle bilme gücüdür. İnsanın küçük âlem, evrenin ise büyük âlem olarak görülmesi insanın kendinden hareketle âlemdeki diğer şeylerin bilgisine erişebilme imkânından ileri gelir. Bu sebeple insan kendinin ne olduğunu bilirse kendindeki örneklerle diğer şeylerin de bilgisini elde eder. Buna Tanrı’nın bilgisi, İbn Sinâ’nın terminolojisinde Zorunlu Var Olan’ın bilgisi de dâhildir. Çünkü insan akıllı bir varlık olarak, âlemin vücuda gelmesine sebep olan tümel varlıkları akleder ve bu akletme onu yetkinleştirerek olabileceği en yüksek ve en yetkin hâle getirir. İbn Sinâ insanın geldiği bu noktada Zorunlu Var Olan’la bağlantı kurabileceğini ve en yüce mutluluğu elde edebileceğini düşünür. Çalışmanın ele aldığı bu konunun, insanın kendisiyle, âlemle, yaratıcısıyla ve mutlulukla doğrudan ilişkili olduğu tespit edildiği için İbn Sinâ’nın kozmolojik sisteminden, nefsin tanımından ve cevher oluşundan, kendini bilmenin nasıl ve ne şekilde gerçekleşebildiği hususunda ve s","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135739124","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ŞÂM-I GARIBÂN IN CLASSICAL TURKISH POETRY","authors":"Eda TOK","doi":"10.60163/hbv.108.013","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.108.013","url":null,"abstract":"Divan şairleri yaşadıkları toplumun özelliklerine, yaşayış biçimlerine, günlük hayatta karşılaştıkları hemen her nesneye şiirlerinde yer vermiş, duygu ve düşüncelerini anlatmak için bu unsurları birer araç olarak kullanmışlardır. Şairler şiirlerinde genel itibarıyla ortak kelime, kavram ve deyimlere yer vermişlerdir. Ancak şairler, kelime ve kavramların bilinen temel anlamlarının yanında kavramların mecaz, yan anlamlarını ve çağrışımlarını da şiirlerinde kullanmışlar; edebî sanatlar yoluyla söz oyunlarına ve kelimelerin zengin çağrışımlarına çeşitli vesilelerle yer vermişlerdir. Şairlerin şiirlerinde dikkatimizi çeken ifadelerden biri de “Şâm-ı garibân” ibaresidir. Akşamı hüzünlü, gamlı akşam, garipler akşamı demek olan “Şâm-ı garibân” ifadesinin çeşitli anlamları bulunmaktadır. Bir kimsenin öldüğü, defnedildiği günün akşamına şâm-ı garibân denilmektedir. Şiilere göre şâm-ı garibân, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının başına gelen musibetin akşamını ifade etmektedir. Hz. Hüseyin’in şehit edildiği muharremin onuncu günü akşamına, ehl-i beytin Yezid’in askerine esir düştüğü geceye “Şâm-ı garîbân” denilmektedir. Aynı zamanda gariplerin akşam olunca daha çok dertlendiğini ifade etmek için de bu zamana akşam garipliği anlamında şâm-ı garibân denilmiştir. Çalışmamızın konusunu da dikkatimizi çeken “şâm-ı garibân” ibaresinin şiirlerdeki kullanımı oluşturmaktadır. Çalışmamız için öncelikle şairlerin divanları taranarak “şâm-ı garibân” ibaresinin kullanıldığı beyitler tespit edilmiştir. Tespit edilen beyitlerin incelenmesine geçmeden önce şâm-ı garibân ibaresi hakkında kaynaklardan elde edinilen bilgilere yer verilecektir. Tespit edilen tüm beyitler incelenip seçilen örnek beyitler sunularak “şâm-ı garibân” ibaresinin Klasik Türk şiirinde hangi anlamlarıyla yer aldığı ve hangi anlamdaki kullanımın şiirlerde daha ağır bastığı gösterilmeye çalışılacaktır. Böylece klasik Türk şiirinin zengin anlam dünyasında “şâm-ı garibân” kavramının ne ifade ettiği, ne çağrıştırdığı, kullanım sıklığının ne kadar olduğu da ortaya konulmuş olacaktır.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"96 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136341715","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SEYİT RIZA MİLLETLER CEMİYETİ’YLE İNGİLTERE’DEN YARDIM İSTEDİ Mİ?","authors":"İbrahim BOZKURT","doi":"10.60163/hbv.107.010","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.010","url":null,"abstract":"1937 yılında Tunceli’de meydana gelen isyanın merkezinde bulunan Seyit Rıza’nın Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’na ve Milletler Cemiyeti’ne mektup yazarak isyana destek aradığı, akademik olan ve olmayan birçok çalışmada söz konusu edilmiştir. Mektuplarda, özet olarak Türk devletinin Dersim’de sivilleri hedef aldığı, boğucu gaz da dâhil olmak üzere haksız bir savaş yürüttüğü; Kürt dilinin ve kültürünün yasaklandığı; Kürtlerin baskı altında tutulduğu, zorunlu göçe tabi tutulduğu ve katledildiği şikâyet edilerek uluslararası toplum müdahaleye davet edilmektedir. Bugüne değin bu iki mektup, akademik olan veya olmayan çok sayıda çalışmada konu edilse de kısa değinilerle geçiştirilmiş ve üzerinde detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Akademik çalışmalarda konu bir bütün olarak ele alınmadığı gibi konuyla ilgili yapılan akademi dışı çalışmalarda da ileri sürülen görüşler, sağlam kaynaklarla ve gerekçelerle tartışılmamıştır. Bu çalışmanın temel araştırma problemi Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’na ve Milletler Cemiyeti’ne gönderilen bu iki mektubun kim tarafından ve hangi amaçla yazıldığını tespit etmektir. Arşiv belgeleri, hatırat türü eserler ve konuyla ilgili yapılan güncel araştırmalar bu çalışmanın temel kaynaklarıdır. Makalede önce mektuplar ve içerikleriyle ilgili genel bilgi verilmiş, ardından bu mektuplarla ilgili tartışmalar özetlenmiştir. Nihayet metnin şekil ve içerik analizleri yapılarak, arşiv belgelerinden ve dönemin şahitliklerinden yararlanılarak mektupların kim tarafından ve hangi amaçla yazıldığı tartışılmıştır. Çalışma sonucunda söz konusu mektupların Seyit Rıza’dan habersiz olarak Baytar Nuri tarafından yazıldığı ve ilgili yerlere gönderildiği sonucuna ulaşılmıştır.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135245824","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Karamanoğulları silsilenamesi isimli belge üzerine bir not","authors":"Mehmet Akif ERDOĞRU","doi":"10.60163/hbv.107.006","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.006","url":null,"abstract":"Among The Archives of the Topkapı Palace Museum of Istanbul, Turkey, there is a handwritten document on the lineage of the Qaramanids, an Islamic dynasty, opposed to the Ottomans that ruled the Middle Taurus in Turkey between the years of 1256-1474 (no. 5719/1). This Ottoman archival document is not yet in the literature of Qaramanid studies. The author of the document and its date are unknown. It was written in Ottoman Turkish. It should also be noted that the document is suitable for Ottoman bureaucratic correspondence in form and style. Due to its writing style, it can be dated to the end of the fifteenth century or the early sixteenth century. It seems that it was prepared by a high-level Ottoman bureaucrat at a date after Qasım Beg's death of 1483. Since Qasım Beg, one of the last rulers of the Qaramanids, died in 1483, it was prepared after this date. The name of Qasım Beg's son is unknown. Ottoman intelligence learned that this person was living in Cairo, Egypt, with his two sons. During the Ottoman-Mamluk wars in Syria and Southern Anatolia between the years of 1485-1491, the members of this dynasty have regained importance for Ottomans politically and militarily.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135131286","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SAFEVÎ İRAN’INDA (1501-1736) CEBEL-İ ÂMİL ULEMASI: MARJİNALLİK, GÖÇ VE SOSYAL DEĞİŞİM","authors":"Habib KARTALOĞLU","doi":"10.60163/hbv.107.025","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.025","url":null,"abstract":"İran’da Şah İsmâil’in (907-30/1501-24) tahta geçmesinden kısa bir süre sonra İsnâaşeriyye Şiîliği devletin resmî mezhebi olarak ilan edildi. İmâmiyye mezhebini İran coğrafyasında içerde bütünleşmeyi sağlamak için bir üst kimlik olarak belirleyen Safevîler, bu süreçte kendilerine destek sağlamak maksadıyla Irak, Bahreyn ve özellikle de Cebel-i Âmil bölgesindeki Şiî ulemâyı İran’a davet ettiler. Batı’da E. G. Browne’nun çalışmalarıyla başlayan Safevî İran’a ulemâ göçü konusundaki araştırmalar, son zamanlarda giderek artmaktadır. Bu konudaki araştırmalardan birisi de Rula Jurdi Abisaab’ın “The Ulama of Jabal ‘Amil in Safavid Iran, 1501-1736: Marginality, Migration and Social Change” başlıklı makalesidir. Bu çalışma da Abisaab’ın Safevî İran’a ulemâ göçünü konu edinen makalesinin çevirisidir.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"12 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132150","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"HÂŞİMÎ EMÎR OSMAN’IN TASAVVUFİ ÂDÂB VE ERKÂNA DAİR GÖRÜŞLERİ","authors":"Abdülmecit İSLAMOĞLU, Merve GÜVEN","doi":"10.60163/hbv.107.011","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.011","url":null,"abstract":"16. yüzyıl Bayrami Melami şeyhlerinden Hâşimî Emîr Osman, Kasımpaşa’da kurduğu tekkesi ile Melamiliği kurumsallaştıran isim olarak karşımıza çıkmaktadır.e Manzum ve mensur eserleriyle dinîtasavvufi Türk edebiyatına katkılar sunan müellifin Tarikatname’si, tasavvufi adap ve erkâna dair görüşlerinin yer aldığı bir eserdir. Yurt içi ve dışında sekiz nüshasını tespit ettiğimiz bu önemli eser, tarikata girenlerin uymaları gereken usul ve yöntemden, seyr ü süluk sırasında göz önünde bulundurulması gereken kurallardan, mürşit ve ihvana karşı takınılması gereken tavırdan bahsetmektedir. İlk olarak Bayrami Melami kutbu Sârbân Ahmed’in mensuplarından Vizeli Alâeddin’e, sonrasında yine aynı çizgide bulunan Gazanfer Efendi’ye intisabı, hakkında çıkan iddialar sonrasında ise Halveti şeyhlerinden Nureddinzade’ye bağlanması müellifin tasavvufi görüşlerine yer verdiği Tarikatname’sini dikkat çekici hâle getirdiği gibi eserin incelenmesini de zorlaştırmaktadır. Makalemiz giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte; Osmanlı döneminde tasavvufi hayatı derinden etkileyen melamet düşüncesinden, bu neşvenin Bayramiyye tarikatı içerisindeki zuhurundan ve Bayrami Melamileri’nin kendine has uygulama ve esaslarından bahsedilmiştir. Birinci bölümde Hâşimî’nin hayatı hakkında bilgi verilmiş ve eserleri tanıtılmıştır. İkinci bölüm; çalışmanın konusunu teşkil eden Tarikatname’ye hasredilmiştir. Bu bölümde eserin nüshaları hakkında bilgi verilmiş ve Tarikatname muhteva itibarıyla incelenmiştir. Son bölümde ise eser hakkındaki bazı tespit ve tartışmalara yer verilmiştir.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132333","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"DEDİĞİ SULTAN MENAKIBNAMESİNDE TESPİT EDİLEN KERAMET MOTİFLERİ ÜZERİNE KÜLTÜREL BİR İNCELEME","authors":"Hasan SAVAŞ","doi":"10.60163/hbv.107.012","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.012","url":null,"abstract":"Veliler, yaşanılan dünyanın kutsal tarafını oluşturan ve olağanüstü özelliklere sahip olduğu düşünülen temsilcilerdir. Bu şahsiyetlere ait unsurlar, kutsal kabul edilmiş ve toplum muhayyilesinde Tanrı ile kul arasında aracı kişi olarak benimsenmiştir. Halk Müslümanlığında da aynı eğilim söz konusu olup velilerin hayat hikâyelerini ve kerametlerini muhtevasında barındıran pek çok menkıbe teşekkül ettirilmiştir. Özellikle velilerin kutsallıklarının geniş kitlelere yayılabilmesi ve kerametlerin toplumsal kabulü, inandırıcılık vasfı olan menkıbeler aracılığıyla sağlanmıştır. Bu menkıbelerin bazıları geniş bir coğrafyada yayılım gösterirken bazıları ise dar bir alanda yayılım göstermiştir. Dediği Sultan ile ilgili menkıbeler belirli bir bölgede teşekkül etmiş ve velinin kutsallığı sadece yayıldığı dar sahayla sınırlı kalmıştır. Tarihî hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan Dediği Sultan, Konya’nın velileri arasında yer almaktadır. Ahmet Yesevi soyundan geldiği düşünülen Dediği Sultan hakkındaki bilgiler menkıbelere dayanmaktadır. Menakıpnameye göre Dediği Sultan, haz veren bütün maddi duygulardan arınmış ve çeşitli olağanüstülükler gösteren bir veli olarak karşımıza çıkar. Dediği Sultan’ın kerametlerini barındıran menakıpnamesi hem onun menkıbevi hayatını hem de çeşitli inanç ve kültürel unsurları muhtevasında barındırır. Buradan hareketle menakıpnamede yer alan keramet motifleri tasnif edilerek evrensel motif numaraları verilmiştir. Tespit edilen keramet motifleri üzerine kültürel bir inceleme yapılmış ve geçmişten günümüze taşınan eski Türk inançlarıyla İslamiyet’in bir sentezi olan veli kültü ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"45 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132006","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Hoca Ahmed Yesevi","authors":"Sultanmurat ABZHALOV, Asset KURANBEK","doi":"10.60163/hbv.107.024","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.024","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Orta Asya ve Türk halklarının tarihi, kültürü ve maneviyatını tanıma açısından önemli bir yere sahip Sovyet oryantalist-Türkolog, Türk dili, edebiyatı, folkloru ve Türk tarihi uzmanı Vladimir Aleksandroviç Gordlevski’nin (1876-1956) Hoca Ahmed Yesevi isimli makalesinin çevirisinden oluşmaktadır. V.A. Gordlevskiy, Türk dili, tarihi, etnografyası, folkloru ve Türkiye edebiyatı üzerine birçok Türkiye gezileri sırasında incelemeye başladığı üç yüze yakın eserin müellifidir. Yazarın makalelerinin çoğu bilimsel değere sahip olmasına rağmen henüz yayınlanmamıştır. Çevirisi yapılan makale, Gordlevski’nin Türkistan’a yaptığı yolculuğunda elde ettiği bilgiler ve Ahmet Yesevi, mescit, tekke ve halvethane hakkındaki gözlemleri ve literatürde yer alan bilgilerin harmanından oluşmaktadır. Yazara göre zamanın dar ve bilgilerin yetersizliği nedeniyle yazdıkları eksik ve kopuktur.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"67 5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132155","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Priştine Kâdirî Tekkesi Şeyhi Mehmet Sezâî’ye Ait Bir Cönk","authors":"Nebahat SÜLÇEVSİ, İsa SÜLÇEVSİ","doi":"10.60163/hbv.107.015","DOIUrl":"https://doi.org/10.60163/hbv.107.015","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Kosova’da tespit edilmiş olan en eski tekkelerden üçü ve bu tekkelerin bağlı oldukları Bektaşî, Halvetî, Kâdirî tarikatları ve bu tarikatlara bağlı tekkeler hakkında özet bilgilere yer verilmiştir. Diğer tarikatlar ise sadece isimleri ve tekke sayılarıyla belirtilmişlerdir. Çalışmanın omurgasını Şeyh Mehmed Sezâî’ye ait bir defter oluşturmaktadır. Uzunlamasına açılan bahse konu defter çalışmanın yazarları tarafından 2013 yılında Priştine Kâdirî Tekkesine yaptıkları bir ziyaret esnasında tespit edildi. Tespit edildiği dönemde taranmasına izin verilen eserin uzun bir aradan sonra ancak transkripsiyonu yapıldı. Transkripsiyon sonucunda Farklı şairlere ait manzum metinlerin yer aldığı bir mecmua olduğu anlaşıldı. Deftere alınmış olan manzumelerin seçiminde herhangi bir kıstas olmadığı, arada imla kusurlarının olduğu tespit edilince bu defterin bir cönk olduğuna kanaat getirildi. Nazîre olarak kaleme alınan şiirlerde Eski Anadolu Türkçesine has bazı kelimeler kullanıldığı için, Sezâî’ye ait bu şiirlerin 20. yüzyılda yazılmış olmalarından bağımsız olarak, transkripsiyon esnasında imlaya sadık kalındı; dolayısıyla özellikle yapım ve çekim ekleri düzleminde 20. yüzyıl Türkiye Türkçesi fonetik özelliklerine uyarlamak gibi bir çalışmaya gidilmedi. Transkripsiyonun ardından yapılan incelemede cönkün şekil ve içeriği hakkında kısa bilgiler verilip, Sezâî’ye ait şiirlerin bazı dil ve imla özellikleri ile kimi kavramlar üzerinde duruldu. Cönkte Sezâî’ye ait olduğu tespit edilen şiirlerden ancak birkaçı seçilerek çalışmaya dahil edildi. Makalenin sınırları zorlanacağı için şiirlerin tamamı çalışmaya alınmadı.","PeriodicalId":39168,"journal":{"name":"Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi","volume":"47 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132329","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}