Marife Dini Arastirmalar Dergisi最新文献

筛选
英文 中文
Matuf ile Matufun Aleyhi İrapta ve Hükümde Ortak Kılan Bağlaçların Nahiv ve Fıkıh Usûlü İlmi Bakımından İncelenmesi (Serahsî-Pezdevî Bağlamında) Matuf ile Matufun Aleyhi Il rapta ve Hükümde Ortak kılan Bağlaçların Nahiv ve FıkıH UsûlüIlmi Bakımından伊斯坦布尔
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1259525
Saliha Şahin
{"title":"Matuf ile Matufun Aleyhi İrapta ve Hükümde Ortak Kılan Bağlaçların Nahiv ve Fıkıh Usûlü İlmi Bakımından İncelenmesi (Serahsî-Pezdevî Bağlamında)","authors":"Saliha Şahin","doi":"10.33420/marife.1259525","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1259525","url":null,"abstract":"İslâmî ilimler literatüründe şerî delillerden üretilen ameli hükümler bütününe fıkıh denir. Ameli hükümlerin naslardan doğru bir şekilde ortaya çıkarılması için Arap dili kurallarının bilinmesi zaruridir. Bu nedenle bütün İslâmî ilimlerde olduğu gibi fıkhî hükümleri naslardan ortaya çıkarma yöntemlerini konu edinen fıkıh usulü ilminde de bu kuralların bilinmesine büyük önem verilmiştir. Bu bağlamda “mana harfleri” diye isimlendirilen edatların anlam ve fonksiyonlarının tahlili fıkıh usulü ilminin temel konuları arasında yer almıştır. Zira fıkıhçı doğru hükme ulaşmak için bu harflerin cümle içindeki mana ve fonksiyonlarını doğru tespit etmek zorundadır. Arapçada tek başına bir mana ifade eden lafızlara “kelime” denmektedir. İsim, fiil ve harf diye üç gruba ayrılan kelime çeşitlerinden zaman manası ifade etmeksizin tek bir mana ifade eden lafızlar isim; zaman manasıyla beraber bir eylem ifade eden lafızlara fiil ve tek başına bir mana ifade edemeyip ancak cümlede diğer cümle unsurlarıyla beraber bir mana ifade edebilen sözcüklere ise harf denmektedir. Arapçada sayıları yaklaşık yüz elli civarında mana harfi/edat bulunmaktadır. Bu harflerden yaygın olarak kullanılan ve cümle unsurlarından matuf ile matufun aleyhi irap ve hüküm bakımından birbirine bağlayan bağlaçlar olan atıf harfleri önemli bir yere sahiptir. Arapçada 10 tane atıf edatı bulunmaktadır. Bunlar “vâv”, “fâ”, “sümme”, “hattâ”, “ev”, “immâ”, “em”, “lâ”, “bel” ve “lâkin” harfleridir. Cümle unsurlarını irapta ve manada birbirine bağlama gibi ortak özelliklere sahip olan atıf harfleri ifade etikleri mana ve sözün ortaya koyduğu hükme tesirleri bakımından birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu bakımdan bu harfleri bulundukları cümlede matuf ile matufun aleyhi irapta ve hükümde ortak kılanlar ve sadece irapta ortak kılıp hükümde ortak kılmayanlar diye ikiye ayırmak mümkündür. Dil bilimcilerin büyük çoğunluğuna göre bu harflerden “vâv, fâ, sümme ve hatta” cümlede matuf ile matufun aleyhi irapta ve hükümde ortak kılan harflerdir. Diğer atıf harfleri ise söz konusu cümle unsurlarını sadece irap bakımından ortak kılmaktadır. Bu çalışmada bu harflerden matuf ile matufun aleyhi irapta ve hükümde ortak kılan “vâv, fâ, sümme ve hatta” bağlaçları ele alınmıştır. Cümle unsurlarını hükümde ortak kılan bu harflerden her birinin kendine mahsus mana ve etkisi bulunmaktadır. Bunlardan “vâv” harfi, bir peşi sıralık ifade etmeksizin matuf ile matufun aleyh arasında hükümde ortaklık ifade etmektedir. “Fâ” harfi, cümle unsurları arasında hükümde ortaklık ve matufun ile matufun aleyhin ara vermeksizin peş peşe gerçekleştiğini ortaya koyar. “Sümme” harfi, birbirine bağladığı cümle unsurları arasında peşi sıralık ve zamansal fark olduğunu bildirir. Bu harflerden “hattâ” ise cümle unsurlarından matufun, matufun aleyhin gayesi ve en değersiz veya en üstün cüzü olduğunu bildirir. Çalışmada önce kelime, harf, mana harfleri ve atıf kavramları üzerinde durulmuştur. Sonra bu edatlardan her birinin nahiv bakımından cüml","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"36 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69742778","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Preference Rules Adopted by Maliki Methodologists in Case of Conflict of Akhbār (The Example of al-Badji’s Book named Ihkām al-Fusūl) 马利基方法学家在Akhbār冲突情况下采用的偏好规则(以al-Badji的著作Ihkām al-Fusūl为例)
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1262315
Furkan Cakir
{"title":"Preference Rules Adopted by Maliki Methodologists in Case of Conflict of Akhbār (The Example of al-Badji’s Book named Ihkām al-Fusūl)","authors":"Furkan Cakir","doi":"10.33420/marife.1262315","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1262315","url":null,"abstract":"Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sözlerini, fiillerini ve tasdik ettiği hâdiseleri bizlere aktaran ashâbın ardından, bunların Kutlu Elçi’ye (s.a.v.) aidiyetiyle ilgili birtakım tartışmalar ortaya çıkmıştır. Bu tartışmaları ortadan kaldırmaya çalışan İslâm bilginleri bazı prensipler geliştirerek bunlardan hangilerinin hakikatte Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) ait olduğunu tespit etmeye çalışmışlardır. Bunu yaparken haberi epistemolojik açıdan da incelemişlerdir. Ancak aynı seviyede yer aldığı için aralarında hiyerarşik ilişki bulunmayan ve birbiriyle çelişen haberlerin hükmü konusunda farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hadisçiler bu konudaki düşüncelerini ihtilâfu’l-hadîs, muhtelif’ul-hadîs ve müşkilü’l-hadîs adını verdikleri müstakil bir literatür altında incelerken; fıkıhçılar daha çok usûl eserlerinde tearuz, muaraza, mumânea ve teâdül gibi başlıkları altında konuya dair görüşlerini zikretmişlerdir. İmam Şafiî (ö. 204/820), tearuz ve ihtilaf kavramlarına sıkça yer vermesi, el-Ümm adlı eserinin son bölümünü ihtilâfü’l-hadîs konusuna hasretmesi ve er-Risâle’de bu ilmin esaslarını belirlemesiyle bu literatürün kurucusu kabul edilebilir. Bilindiği üzere kaleme alınan eserler dönemin ilmî, sosyal ve siyasî atmosferinden vareste kalamazlar. Bu doğrultuda ilgili literatürün karşıt fikirlere yönelik reddiyelere dönüşmesinin İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) eliyle gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Nitekim İbn Kuteybe pek çoğu Mu‘tezile’nin eleştirilerine konu olan hadisler arasında çelişki olmadığını göstermek üzere Te’vîl’ü Muhtelifi’l-Hadîs isimli eseri kaleme almıştır. Bu bağlamda ilgili literatür birbiriyle tearuz ettiği zannedilen rivayetler arasındaki çelişkiyi ortadan kaldıran bir ilim dalı olmasının yanında, karşıt fikirlerin birbiriyle mücadelesinin bir ürünü olarak da karşımıza çıkmaktadır.Bu çalışmada Mâlikî mezhebinin ilk sistematik usûl müelliflerinden Bâcî’nin (ö. 474/1081) tearuz ve tercih kaideleri örnek metinler üzerinden tetkik edilmiştir. Mâlikî düşüncenin ehl-i hadis ile ehl-i rey arasında daha çok rey ekolüne yakınlık gösterdiğine ve fıkıhçıların rivayetlerin senetleriyle meşgul olmadığına yönelik iddialar tearuz ve tercih kriterleri özelinde tartışılmıştır.Bu kapsamda Bâcî’nin tearuzu sadece haberlere hasretmediği ve illet bahsini de içine alan bir kavram olarak anlamlandırdığı tespit edilmiştir. Çalışmamızda illetle ilgili bahislere temas edilmemiş, konu, haber nazariyesi çerçevesinde tetkik edilmiştir. Bâcî’nin zâhiren birbiriyle çelişen haberleri cem‘ etmenin mümkün olmadığı görüşünü savunarak tearuz ve tercihin senet ve metinde ortaya çıkacağını iddia ettiği gözlemlenmiştir. Bu doğrultuda Bâcî senetle ilgili tercih kriterlerinde zabt ve hıfz yönünden daha üstün ve daha çok, olayın içinde, rivayetlerinde çelişki olmayan ve hadis sahasında daha araştırmacı ve düzenli râvilerin rivâyetlerinin tercih edilmesi gerektiği iddia etmiştir. Buna ilave olarak daha meşhur ve yaygın olan, semâyla tahammül edilen, Medine ehlinin ameline uygun, senedi ızdıra","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69742969","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Egypt Centered Fasih Arabic Falsification Studies 以埃及为中心的阿拉伯语证伪研究
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1172817
Encümen Bayram, Kıyasettin Arslan
{"title":"Egypt Centered Fasih Arabic Falsification Studies","authors":"Encümen Bayram, Kıyasettin Arslan","doi":"10.33420/marife.1172817","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1172817","url":null,"abstract":"Arapça, 19. yüzyılda başta ideolojik ve siyasi nedenler olmak üzere pek çok sebepten dolayı farklı tartışmalara sahne olmuştur. Onun yüz yüze kaldığı durumun taşıdığı önemi, düşünsel boyutlarıyla incelemek gerekmektedir. Zira bu düşünceyi ortaya çıkaran nedenleri ve onun beslendiği kaynakları ortaya koymak, Arapçanın yeniden yapılandırılmasına dair söylemin nasıl bir gerçeklik taşıdığının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Nitekim Napolyon komutasında 1798 yılında Mısır’ın işgal edilmesiyle sosyal, siyasal, dil ve edebiyat alanlarında pek çok değişim meydana gelmiştir. Bir yandan fasih dilin çağın ihtiyaçlarını karşılamadığı iddiasıyla kaldırılması ve yerine halk lehçesinin kullanılmasına dair çalışmalar sürerken diğer yandan fasih dilin öğretilmesinin zor olduğu savıyla kolaylaştırılmasına ve alfabesinin değiştirilmesine yönelik çalışmalar da yoğunlaşmıştır. Söz konusu tahrif çalışmalarını ilk başlatanlar, Araplardan ziyade yabancılardır: Aslı Arap olmayan misyon şefleri ile müsteşriklerin başını çektiği bu tahrif çalışmalarının daha sonra Araplarca da omuzlanması dikkat çekmektedir. Nitekim başlatılan mevzubahis tahrif çalışmalarını yapanları iki gurupta toplamak mümkün gözükmektedir: Birincisini, müsteşrikler ve Napolyon’la beraber Mısır’a gelen yabancı memurlar oluştururken ikinci grubu ise Araplar oluşturmaktadır. Aynı zamanda Arapları da kendi içerisinde Müslim ve gayrimüslimler olarak belirtmek konunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Tarihî seyir içerisinde bakıldığında Arap dilinin öğretiminin daha etkin yapılması için onun kolaylaştırılması (teshil), yenilenmesi (tecdîd) gibi birtakım çalışmalar karşımıza çıkmaktadır. Arapçanın dil bilgisi ilmi; nahivin yöntem eksiklikleri ve zorluğu ile alakalı ilk tepkiler, Halef el-Ahmer (ö. 796) ve Câhız’dan (ö. 869) gelmiştir. Câhız, klasik eğitimi pedagojik yönden eleştirmiş, klasik sistemin Arapçayı ilk defa öğrenecekler için ağır gelebileceğini belirtmiştir. Aynı zamanda o, dil özelinde öğrenci-uzman ayırımına da dikkat çekmiştir. İbn Hazm (ö. 1064), İbn Tümert (ö. 1128), İbn Madâ (ö. 1196), İbn Rüşd (ö. 1198) ve İbn Haldûn (ö. 1406) Arap dili gramerinde yani nahivinde ıslahatçı görüşte olan eski dönem dil bilginlerindendirler. İbn Hazm’ın nahivle ilgili yenilenme (tecdîd) anlayışının metodolojik ve pedagojik açıdan yararlı olduğu söylenebilir. Bundan dolayı kendisinden sonra gelen İbn Tümert, İbn Madâ ve diğer Arap nahivciler ondan etkilenmişlerdir. Ancak nahivle ilgili çalışmalara kapsamlı, anlaşılır ve sistematik bir şekilde karşı duran, çağdaşı İbn Hazm’ın yaptığı dil reformlarından etkilenen kişi, İbn Madâ olmuştur. Ancak bütün bu çalışmalar, fasih Arapçaya en ufak bir hâlel getirmemiş aksine onun öğretilmesi noktasında yeni metodolojilerin bulunması hedeflenmiştir. Mısır merkezli çalışmalar, gaye ve yöntem bakımından bunlardan ayrılmaktadır. Söz konusu çalışmaların öncülüğünü Batılılar yapmışlardır. Onları takiben Müslim ve gayrimüslim Araplar da bu çalışmalara katkıda bulunmuşlardır. Onl","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"51 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69742483","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Turkish Modernization: The Transformation of Religious Authority based on Ulema Scholars-Intellectuals-Theologians 土耳其现代化:基于乌里玛学者-知识分子-神学家的宗教权威转型
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1249091
Mustafa Yildirim
{"title":"Turkish Modernization: The Transformation of Religious Authority based on Ulema Scholars-Intellectuals-Theologians","authors":"Mustafa Yildirim","doi":"10.33420/marife.1249091","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1249091","url":null,"abstract":"Türk modernleşmesini ifade etmeye yönelik oldukça zengin kavramsallaştırmalar yapılmıştır. Bunlardan Batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernleşme sözcükleri yaygın olarak benimsenmekle birlikte, modernleşme kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Türk modernleşmesinin Osmanlıdan Cumhuriyet’e intikal eden bir süreç olarak gerçekleşmesi, Osmanlı-Türk modernleşmesi ve Cumhuriyet-Türk modernleşmesi şeklinde birbirinin devamı olan iki dönemi bir ve bütün olarak Türk modernleşmesi başlığı altında ele almayı zorunlu kılmaktadır. Özünde yenileşmeyi barındıran ve Batılılaşma öncesi duruma da işaret eden Osmanlı-Türk modernleşmesi, askerî yenilgilerin sonucunda oluşan ıslahat ve tecdit arayışlarıyla başlamıştır (Restorasyon Süreci- 1703-1789). Bu süreci Batılı toplumlardan çok ciddi bir biçimde etkilenildiği, devlet ve toplum yapısında hızlı bir değişime gidildiği Reform Süreci (1789-1839) izlemiştir. Bu dönemlerin ilkinde, devletin bekasını her zaman öncelemiş olan ulema, yenilik hareketlerine şeran olur vermiş; ordunun teçhiz edilmesine de onay ve destekte bulunmuştur. Bu dönemde ilmiye sınıfı, dinî otorite olma vasfını ve devlet bürokrasisi içindeki güçlü konumunu hâlen muhafaza etmektedir. Bu dönemlerin ikincisinde ise ulema -özellikle II. Mahmut Dönemi’nde- etkinliğinin azaldığı yeni bir duruma geçmiş, üst düzey ulemanın içinde yer aldığı ilmiye, şeyhülislamlık bünyesinde hukuk ve din görevlilerinden sorumlu bir devlet memurluğuna dönüştürülmek istenmiştir. Evkaf Nezaretinin ihdası ile ulemanın vakıflar üzerindeki tasarrufu azalmış, merkeziyetçi politikalar neticesinde de taşrada ayanın etkinliğinin kalmayışı alt sınıf ulemanın yerel düzeydeki otoritesini oldukça sarsmıştır. Askerî alanda açılan yeni eğitim kurumları yeni bir bürokratik kesim oluşturmuş, bu grup zamanla siyasi ve idari alanda medrese kökenli ulemanın yerini almıştır. 1839-1923 tarihleri arasında, Tanzimat (1839-1876), II. Abdülhamit (1876-1908) ve II. Meşrutiyet (1908-1923) dönemleri yer almaktadır. Tanzimat ve sonrası olarak ifade edilen bu dönemde, askerî-teknik bir şekilde başlayan Osmanlı-Türk modernleşmesi, politik ve yasal bir çerçevede devam etmiş; Batı’nın idare, yargı ve eğitim sistemleri de Osmanlı devlet yapısına dâhil edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin tradisyonel örgüsünde sarayla birlikte iktidarın bileşenlerinden biri olan ulema sınıfı ise bu dönemde idari, siyasi, hukuki ve eğitimle ilgili sahaları kademeli olarak terk etmek zorunda kalmıştır. Neticede devlet içindeki görevlerini mektepli bürokratlara devreden medreseli ulemanın mali durumları kötüleşmiş, toplumsal saygınlıklarını da giderek kaybetmişlerdir. Cumhuriyet-Türk modernleşmesinin ilk etabı olan Fransız-laik-akılcılaşmacı modernleşmesi, Türkleşmek ve Muasırlaşmak mottosu üzerine inşa edilmiş, din ise Fransa’dakine benzer bir şekilde laiklik karşısına konumlandırılmıştır. Devletin güdümünde olan bir çağdaşlaşmanın benimsendiği bu modernleşme tarzı, yerini, 1950’li yıllarda Anglo-sakson-seküler modernlik anlayışına ","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743207","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Understanding Islam: Positions of Knowledge, Bryan S. Turner (Edinburgh: Edinburgh University Press), 176 pages, ISBN 978-1474498746 《理解伊斯兰:知识的立场》,Bryan S. Turner(爱丁堡:爱丁堡大学出版社),176页,ISBN 978-1474498746
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1274066
Muhammed Babacan
{"title":"Understanding Islam: Positions of Knowledge, Bryan S. Turner (Edinburgh: Edinburgh University Press), 176 pages, ISBN 978-1474498746","authors":"Muhammed Babacan","doi":"10.33420/marife.1274066","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1274066","url":null,"abstract":"İngiliz ve Avustralyalı bir sosyolog olan Bryan S. Turner, bu eserinde, bilginin içeriden ve dışarıdan gelen farklı konumlarını inceleyerek İslam’ı anlamayı amaçlar. Dine akılcılık bağlamında yaklaşan Turner, İslam dini hakkındaki tartışmasını hukuk (şeriat) veya dogmatik teoloji olarak ifade ettiği inançlar bağlamında değil, bir ‘deneyim dünyası’ (life-world) olarak adlandırdığı dini pratiklerin günlük yaşamda nasıl somutlaştığı ve yaşam biçimlerini ve kültürel değerleri nasıl etkilediği bağlamında yapar. Turner, Siyasal İslam, şeriat, Oryantalizm ve İslamofobi gibi temel konuları, pragmatizm ve postmodernizm gibi modern felsefeyle yapılan tartışmalar aracılığıyla keşfeder. Bilim ve nesnellik gibi geleneksel kavramlara bazı postmodern ve pragmatist itirazlar geliştiren Turner, dışarıdakilerin daha nesnel olabileceğine ve bir dinin veya kültürün içeridekiler tarafından görmezden gelinen veya ihmal edilen yönlerini fark edebileceğine inanmanın da mümkün olabileceğini tartışır. İslam’ı, özellikle, siyasi çatışma tarihi üzerinden anlamaya çalışır. ‘Siyasal İslam’ tabirinin aşağılayıcı bir şekilde kullanıldığının farkında olan Turner, Taliban ya da El Kaide gibi grupların eylemlerinin istisna olduğunu vurgulayarak okuyucuya Müslüman siyasetinin ve toplumsallığının birçok çeşidi olduğunu hatırlatır. Turner, özellikle Edward Said’in Oryantalizm tezine ve İslamofobi’nin sarih ampirik gerçekliklerine karşı olumsuz tutum geliştirir. Turner, her ne kadar İslam’ı anlamayı amaçlasa da kitabın birçok yerinde Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında diyalog yoluyla ortaya çıkabilecek bir anlayışın imkânını da arar. İslam’ın dışından biri olan Turner’ın içeridekilerin dünyasını anlamaya çalıştığı bu kitap, günümüz Müslüman toplumlarının sosyal ve siyasi meseleleri üzerine çalışan akademisyenlere ve genel okuyuculara kapsamlı ve önemli bir tartışma sunar.","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743366","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Philosophical Origins of Concept Teaching for Religious Education Science 宗教教育科学概念教学的哲学渊源
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1266010
Habibe Erva Uçak, Recai Dogan
{"title":"Philosophical Origins of Concept Teaching for Religious Education Science","authors":"Habibe Erva Uçak, Recai Dogan","doi":"10.33420/marife.1266010","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1266010","url":null,"abstract":"Makalede, düşünce ve dilin dayanak noktaları olan kavramlara ilişkin ontolojik tümeller probleminin bilgi kuramsal yapıdaki eğitsel izdüşümüne odaklanılmıştır. Çalışmanın problemi din eğitimi biliminin din eğitimi pratiğine kavram öğretimi süreçlerini kılavuzlayıcı ilkeler sunabilmesi için eğitsel bir temel arayışıdır. Makalede kavram felsefesinin bir görünümü olarak değerlendirilebilecek kavramlaştırma yaklaşımları ile din öğretimi pratiğinin öncelikli alanlarından olan kavram öğretimi arasında ilişkisellik kurarak felsefi bir perspektifle ilkesel ve eğitsel bir temel inşa etmek amaçlanmıştır. Dolayısıyla çalışmada din eğitimi biliminin kavram öğretimine felsefi olarak temellendirilmiş eğitsel ilkeler sunmasının imkânına odaklanılmıştır. Konuya ilişkin literatürde bulunan çalışmalar sınıflandırıldığında; din eğitiminde yer alan dini/ahlaki kavramların analizine odaklanan; spesifik bir kavramın öğretim ortamlarına taşınma sürecini eğitsel açıdan yapılandıran ve örnek ders işleyişleri sunan; kavram öğretimi sürecinin niteliğini çeşitli paydaş görüşlerine göre belirlemeye çalışan; öğretiminin niteliğini arttırmak için kavram öğretimi teknikleri tasarlayan ve kavram öğretimi sürecinde farklı yöntemlerin işlevselliğini tespit etmeyi amaçlayan çalışmaların olduğu görülmektedir. Kavram tahlillerine, kavram öğretimi sürecine ve didaktik olarak kavram öğretimine odaklanan çalışmalarda kavram ve kavramlaştırma yaklaşımlarının din eğitimi ile ilişkiselliğine odaklanılmadığı, kavramlara ilişkin öne sürülen felsefi ve psikolojik argümanların din eğitimi bilimi perspektifinden ele alınmadığı anlaşılmaktadır. Çalışmada din eğitimi biliminin ve din eğitimi faaliyetlerinin kavram yaklaşımları için ihtiyaç olarak görülen felsefi ve eğitsel temel arayışı, kavramlara ilişkin kuramlar ve din eğitimi faaliyetlerinde kavram öğretim ilkeleri arasında kurulan bağlantılar ile desteklenmeye çalışılmıştır. Din eğitimi biliminin din öğretimi pratiğine bilgi üretirken sahip olacağı kavram öğretimi anlayışının ne olabileceği kuramsal açıdan öncelikli ve ilkesel bir sorudur. Bu bağlamda makalede cevap aranan sorular şunlardır: “Düşünce dünyasında kavramlaştırma yaklaşımları ve argümanları nelerdir? Tikel-tümel gerilimlerden rafine edildiğinde eğitsel bağlamda kavramlaştırma işlemi nasıl yapılmaktadır? Din eğitimi faaliyetleri için kavram tartışması ne ifade etmektedir? Kavram yaklaşımlarından kavram öğretimi için hangi eğitsel ilkelere ulaşılabilir? Din eğitimi bilimi din öğretimi faaliyetlerine bilgi üretirken hangi kavram yaklaşımından hareket edebilir? Belirtilen soruların düşünsel düzlemle tartışabilmesi için metodolojik olarak nitel araştırma yöntemlerinden dokümanı anlama ve anlayış oluşturma, sistematik olarak analiz etme ve bilgi üretmek için veriyi yorumlama aşamalarından oluşan doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Ulaşılan verilerin analiz sürecinde betimsel analiz yöntemi tercih edilmiş ve kavram yaklaşımları birer tema olarak kabul edilmiştir. İçerik oluştururke","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743143","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Doğru Yolun Neliği Bağlamında Kur’ân’da “Şâkile” Kelimesi Üzerine Bir İnceleme Doğru Yolun Neliği Bağlamında Kur’ân'da“Şâkile”KelimesiÜzerine Birïnceleme
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1259266
Hasan Sevi̇m
{"title":"Doğru Yolun Neliği Bağlamında Kur’ân’da “Şâkile” Kelimesi Üzerine Bir İnceleme","authors":"Hasan Sevi̇m","doi":"10.33420/marife.1259266","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1259266","url":null,"abstract":"Farklı dünya görüşü ve değer yargılarına sahip her kişi ya da grubun yaygın bir insani tutum olarak tabi olduğu yolu “en doğru yol” alarak görme eğiliminde bulunduğu görülür. Kur’ân’da birçok ayette bu duruma işaret edilmektedir. Bu ayetlerde her topluluğun kendi din anlayışıyla sevinip övündüğü ve son derece mutlu olduğu belirtilmektedir. Yine bu ayetlerden birisi olan İsrâ Sûresi 84. ayette ise “Herkes kendi şâkilesine göre davranır. Şüphe yok ki Rabbiniz kimin en doğru yolda bulunduğunu çok iyi bilir.” buyurulmaktadır. “Şâkile” kelimesi sadece bir ayette geçerken aynı fiil kökünden “şekl” olarak kullanımı ise Sad Sûresi 58. ayette bulunmakta ve ”benzer, misli” anlamına gelecek şekilde yer almaktadır. Kur’ân’da kullanılan “şâkile” kelimesi hakkında farklı açıklamalar yapılmışsa da genel kanaat kelimenin “yol, din, değer yargısı, görüş, yön, tabiat ve mizaç” anlamlarına geldiği yönündedir. Müfessirlerin söz konusu ayetle ilgili yorumlarının birinde ayetin Hz. Peygamber’e inanmamayı ve onun gösterdiği hidâyet yoluna tabi olmamayı sürdüren inkârcılara karşı onu teselli etmek amacıyla indirildiği söylenmiştir. Bir başka yorumda inkârcıları yöneldikleri yolun yanlışlığı noktasında uyardığı, onları yeniden düşünmeye davet ettiği ve hatta tutup gittikleri yolun akıbeti konusunda onları gizli bir şekilde tehdit ettiği belirtilmiştir. Diğer bir yorumda ise ilgili ayet, mümin ve kâfirin iyi ve kötü toprak üzerinden anlatıldığı ayetle tefsir edilmiş ve buradan hareketle her inanç grubunun kendi din ve inancı doğrultusunda ürünler ortaya koyacağı ifade edilmiştir. Bütün bu açıklamaların ortak noktası ayetin iman ve küfür ekseninde yorumlandığını göstermektedir. Buna göre herkes kendince en uygun gördüğü şeye göre bir yol takip etmekte ve buna göre bir inanç ve hayat tarzı benimsemektedir. İki kısa cümleden oluşan ilgili ayetin ilk cümlesinde bu yönde bir durum tespiti yapılmakta ancak bu duruma olumlu bir değer yüklenmemektedir. Ayetin bir âm lafız olan “küllü” lafzıyla başlaması bu durumun herkes için geçerli olduğuna ve hiçbir kimsenin bu yargının dışında kalamayacağına işaret etmektedir. Zira Arapça gramer kuralları gereğince âm lafızların tahsis edildiklerine yönelik bir karine ya da delil bulunmadığı sürece umumi hükümlerini korudukları kabul edilmektedir. Ayet ikinci cümlesiyle birlikte bütüncül bir bakışla ele alındığında ise doğru yolun “herkesin kendine uygun ve hoş gelen yol” olmadığı aksine asıl doğru yolun Allah Teâlâ’nın uyulmasını istediği yol olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda doğru yol ancak “Allah’ın yolu” olup temel İslami öğretiler doğrultusunda sağlıklı bir gelişim sergileyen, yanı sıra kalben ve bedenen Allah’a yönelen kimselerin yolu olmaktadır. Elbette bu yol Allah Teâlâ’nın kitabıyla ve resulün fiili örnekliğiyle bildirdiği yoldur. Çalışmada ulaştığımız bir başka sonuç ise sözlü kültürümüzde çok yaygın bir şekilde karşımıza çıkan “herkesin kendi mizacına uygun bir din anlayışı ve yaşantısı geliştirebileceği” yönündeki yaklaşımın kla","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743180","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Religious Education in Early Childhood at Montessori 蒙特梭利幼儿宗教教育
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1185650
Şeyma Sezgi̇n, Recep Uçar
{"title":"Religious Education in Early Childhood at Montessori","authors":"Şeyma Sezgi̇n, Recep Uçar","doi":"10.33420/marife.1185650","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1185650","url":null,"abstract":"Birey yaşamı boyunca bebeklik döneminden başlayarak bilişsel, duyuşsal ve psikososyal olarak değişim evrelerine sahiptir. Bunlardan en önemlisi ve birey yaşamının diğer tüm aşamalarını da etkileyen bebeklik ve erken çocukluk dönemidir. Erken çocukluk, çocukluğun ilk yıllarından başlayarak okulöncesi evresinin tamamını kapsamaktadır. 0 - 72 ayı kapsayan bu evrede bireyin fiziksel, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişiminin en hızlı olduğu bilinmektedir. Son dönemde tüm dünyada olduğu gibi ve Türkiye’de de okulöncesi bireylerin eğitiminin önemi gözeltilmeye başlanmış, nicelik ve nitelik bakımından okul öncesi eğitim geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu dönemdeki bireylerin duygusal gelişimleri ve manevi bir takım ihtiyaçları da göz önüne alınarak Ratcliff ve Damon’ın çalışmaları incelendiğinde erken çocukluk dönemi maneviyatının biyolojik bir gerçek olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca Fowler, Oser ve Elkind’in araştırmalarına bakıldığında yine aynı dönemin manevi gelişim basamaklarının detaylarının açığa çıkarıldığı bilinmektedir. Böylelikle erken çocukluk dönemi bireyleri için din eğitiminin varlığı ve zorunluluğu akademik zemine oturtulmuştur. Erken çocukluk dönemi eğitim yaklaşımları incelendiğinde Montessori önemli bir isim olarak göze çarpmaktadır. Doktor olmasının yanı sıra eğitimci kimliğiyle de ön plana çıkan Montessori, özellikle erken çocukluk dönemi bireyleri için geliştirdiği eğitim yaklaşımıyla tüm dünyada yankı uyandırmıştır. Ona göre erken çocukluk dönemi kritik dönem kabul edilmekle birlikte 0-3 (bilinçaltı gelişimi) ve 3-6 yaş (bilinç gelişimi) aralıklarına tekabül etmektedir. Bu dönemde edinilen tüm kazanımların bireyin sonraki evrelerdeki yaşamını etkilediğini bilimsel olarak ortaya koyan Montessori, geliştirdiği eğitim yaklaşımıyla bu yaş aralıklarındaki bireylerin kazanımlarını zenginleştirmeye çalışmıştır. Montessori açtığı eğitim kurumlarıyla, geliştirdiği materyallerle, öğretmenlere yönelik oluşturduğu kurslarla, kendi klinik psikoloji deneysel çalışmalarını eğitim bilimlerine entegre eden araştırma yöntemleriyle eğitime farklı bir bakış açısı getirerek döneminin tek düze yaklaşımlarından ve geleneksel eğitim anlayışından sıyrılmayı başarmıştır. Yine Montessori bireyin erken çocukluk döneminde manevi gelişiminin var olduğuna inanarak bu evredeki gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğine vurgu yapmıştır. Manevi gelişimi, Tanrı’yla olan ilişki ve ahlaki gelişim bağlamında ele alan Montessori, bu dönemdeki bireylerin din eğitimine de farklı bir bakış açısı getirmiştir. Bu araştırmanın amacı erken çocukluk dönemi çocuğu için Montessori’nin din eğitimi anlayışını incelemektir. Montessori eğitim metodu Türkiye’deki eğitim bilimleri çalışmalarında etkili bir şekilde kullanılmış, hem teori hem de uygulamalı araştırmalara konu olmuştur. Ancak Türkiye’de yapılan bilimsel çalışmalarda Montessori’nin din eğitimi anlayışının aynı oranda dikkate alınmadığı göze çarpmaktadır. Bu araştırma Montessori’nin erken çocukluk dönemi din eğitimi met","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69742351","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Dijital Dünyadaki Uydurma Hadislerle Mücadele Yöntemleri Üzerine Bir Değerlendirme 评估数字地震对作战方法的攻击
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1265285
A. Seyhan
{"title":"Dijital Dünyadaki Uydurma Hadislerle Mücadele Yöntemleri Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"A. Seyhan","doi":"10.33420/marife.1265285","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1265285","url":null,"abstract":"Bilgi iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, süratle yayılan haber ve veriler dünyayı adeta küçük bir köy haline getirmiş, internet sayesinde e-devlet, e-ticaret, e-yayın ve e-eğitim gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış ve insanlara sunulan hizmetin hızı ve kalitesi artmıştır. Ancak tuzaklarla dolu bu sanal âlemde “dijital okur-yazarlık bilincine” sahip olmayan insanlar büyük datanın “küçük verisi”, dijital endüstrinin “nesnesi/kölesi” ve sanal heveslerin “tutsağı” olmaktan da kurtulamamışlardır.Bilgisayar, akıllı telefon, internet ve sosyal medya imkânlarının yaygınlaşmasıyla birlikte dijital mecralarda pek çok asılsız haberin yanı sıra mesnetsiz dinî bilgiler de dolaşıma sokulmuş ve büyük sosyo-kültürel değişimler yaşanmıştır. Bu bakımdan toplumsal gelişmeleri yakından takip etmek ve halkı dinî konularda aydınlatmakla görevli Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve bu kuruma eleman yetiştiren İHL, İlahiyat/İslâmî İlimler Fakülteleri’ne önemli görevler düşmektedir. Bu itibarla DİB sunduğu hizmetin, eğitim kurumları da müfredatlarının içeriğini yeniden gözden geçirmek durumundadır. Çünkü “dijital görsel/yazılı/sesli” yayınlarda ortaya konulan çarpık tasavvurlar, İslâm’dan hazzetmeyen çevrelerin maksatlı olarak üretip dolaşıma soktukları kafa karıştırıcı ve şüphe uyandırıcı bilgileri muhtevi video ve görseller ve bilinçsizce paylaşılan uydurma hadisler İslâm’ın yanlış tanıtılmasına, Müslümanların Allah, peygamber, ahiret, kader, dua, tevekkül, rızık vs. anlayışlarının bozulmasına yol açmış, bütün bunlardan olumsuz etkilenen bazı kesimler de İslâm ile aralarına mesafe koymuşlardır.Bu makalede dijitalleşmenin birey ve toplum hayatına müspet ve menfî etkilerine, dijital dünyadaki uydurma hadislerin Müslümanların din algısına verdiği zararlara ve bu tür mevzû hadislerle mücadele yöntemleri konusundaki tartışmalara yer verilmiştir. Makalenin temel amacı dijital platformlarda dolaşıma sokulan uydurma hadislerin zararlarını ortadan kaldırmak için siyasal otorite, yetkisini Anayasa’dan alan DİB ve Müslümanlara düşen görevleri ele almak ve bu konudaki yöntem tartışmalarını değerlendirmektir. Bu mevzularla alakalı akademik çalışmaların kemiyet ve keyfiyet bakımından azlığı makalenin yazılma nedenidir. Çalışma sonunda dijital dünyada dolaşıma sokulan uydurma hadislerin zararlarını bertaraf etmek için güvenilir dinî bilgilerin “dijital görsel/yazılı/sesli” materyallerle desteklenerek sosyal medya ortamlarında paylaşılmasının, mevzû hadisleri yayanlara karşı fikrî mücadeleye ilave olarak hukukî mücadele de yürütülmesinin gerekliliği sonucuna ulaş","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743081","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Eş-Şifâ Bağlamında İbn Sînâ Metafiziğinde Bir, Birlik ve Çokluk 一、希伯来形而上学的统一性与多样性
Marife Dini Arastirmalar Dergisi Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.33420/marife.1274907
Ö. Yildirim
{"title":"Eş-Şifâ Bağlamında İbn Sînâ Metafiziğinde Bir, Birlik ve Çokluk","authors":"Ö. Yildirim","doi":"10.33420/marife.1274907","DOIUrl":"https://doi.org/10.33420/marife.1274907","url":null,"abstract":"“Bir”, dilde yaygın olarak kullanılan kavramlardandır. “Varlık” ve “şey” kavramları gibi zihnin sahip olduğu en genel yüklemlerdendir. Bundan dolayı da metafizikte incelenen meseleler arasında kaşımıza çıkar. Felsefe tarihinde biri sadece bir yüklem olarak görmeyen ve ona en üst seviyede varolan payesi veren ve bütün varolanların gerçek ilkesi olarak kabul eden filozof ve ekoller de mevcuttur. Önemli bir etki alanına da sahip olan bu tür sistemler içerisinde bir sadece en üst metafiziksel ilke değil, aynı zamanda bütün varolanlara, bir olarak nitelendirilen her bire birliğini veren en yüce ve ilk varolandır. Bu anlamdaki bire, dinlerde kaşımıza çıkan tanrı figürüne benzer ayrıcalıklı bir konum verilmektedir. Bunların yanında bir, en temelde dünyayı ve evreni kavrama biçimiyle de oldukça yakından ilgilidir. Bireysel varlığımızı da kuşatan varolanlar alanı, yani evren birleşik bir bütün müdür yoksa birbirinden ayrı bir çokluk mudur? Evren, bir birinden bağımsız parçaların bir araya gelmesiyle oluşan bir yığın mıdır? Eğer böyleyse varlıkların parçalanması sonsuza kadar devam edemez; kendilerini oluşturan bölünmeyen teklere ulaşıldığında bu ayrışma duracaktır. Burada birler, aynı zamanda varlığın sınırını oluşturmaktadır. Bu sonlu ve sınırlı birlere ise birliklerini daha üst bir metafizik ilke olan Bir vermektedir. Bu anlamda en yüksek bir hem en yüce varlık hem de her bire birliğini veren en temel ilkedir. Bu durumda evren, sonlu ve sınırlı parçalardan, bir diğer anlamda da birlerden oluşan bir yığındır. Burada evren sonlu ve sınırlı birlerden oluştuğundan ayrıkların (munfasıl) bir araya gelerek oluşturdukları bir yığın görünümüne geçmektedir. Diğer taraftan, eğer varlıklardaki bölünme sonsuza kadar devam ediyorsa, bu bölünmenin durduğu bir sınır düşünülemediğinden varlığın temel kurucu ilkesi bir olamaz. Bu yönden bakıldığında bir her zaman varolan bir şeye eklenen bir araz olabilir. Burada evren de bölünmesi parçalanamayan birlerde son bulan ve bu birlerden oluşan bir ayrıklar yığını değil de birleşik bir bütün olacaktır; bir ise her varolanla birlikte bulunan bir lâzım olacaktır.Doğadaki değişim ve süreklilik tartışmaları da yine bire dair kavrayışın gölgesinde yapılmaktadır. Değişen varlıklardaki kimliksel sürekliliği sağlayan onlardaki birlik midir? Bu itibarla, farklı evren modelleri ve doğa felsefelerinin gerisinde bir, birlik ve çokluğa dair kavrayış biçimleri bulunur.Bire yüklenen farklı anlamları ve bunların uzantısı olarak ortaya çıkan varlık ve evren anlayışının oluşturduğu arka planı göz önüne almadan filozofların metinlerinde karşımıza çıkan bir, birlik ve çokluğu anlamamız mümkün değildir. Bire dair bu farklı yaklaşımlar, onun hakkındaki incelemeyi doğrudan etkilemektedir. Bu çalışmada İbn Sînâ’nın eş-Şifâ, Metafizik’teki bire dair incelemesini ele almaya çalıştım. Metinde öncelikle, filozofun kendinde bir ve en yüce gerçeklik olarak bire dair yaklaşımına ve bunun gerek Aristoteles’in gerekse de Kindî’nin eserlerinde karşımıza çıkan b","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69743431","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
0
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
确定
请完成安全验证×
相关产品
×
本文献相关产品
联系我们:info@booksci.cn Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。 Copyright © 2023 布克学术 All rights reserved.
京ICP备2023020795号-1
ghs 京公网安备 11010802042870号
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术官方微信