Turkish Modernization: The Transformation of Religious Authority based on Ulema Scholars-Intellectuals-Theologians

Mustafa Yildirim
{"title":"Turkish Modernization: The Transformation of Religious Authority based on Ulema Scholars-Intellectuals-Theologians","authors":"Mustafa Yildirim","doi":"10.33420/marife.1249091","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Türk modernleşmesini ifade etmeye yönelik oldukça zengin kavramsallaştırmalar yapılmıştır. Bunlardan Batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernleşme sözcükleri yaygın olarak benimsenmekle birlikte, modernleşme kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Türk modernleşmesinin Osmanlıdan Cumhuriyet’e intikal eden bir süreç olarak gerçekleşmesi, Osmanlı-Türk modernleşmesi ve Cumhuriyet-Türk modernleşmesi şeklinde birbirinin devamı olan iki dönemi bir ve bütün olarak Türk modernleşmesi başlığı altında ele almayı zorunlu kılmaktadır. Özünde yenileşmeyi barındıran ve Batılılaşma öncesi duruma da işaret eden Osmanlı-Türk modernleşmesi, askerî yenilgilerin sonucunda oluşan ıslahat ve tecdit arayışlarıyla başlamıştır (Restorasyon Süreci- 1703-1789). Bu süreci Batılı toplumlardan çok ciddi bir biçimde etkilenildiği, devlet ve toplum yapısında hızlı bir değişime gidildiği Reform Süreci (1789-1839) izlemiştir. Bu dönemlerin ilkinde, devletin bekasını her zaman öncelemiş olan ulema, yenilik hareketlerine şeran olur vermiş; ordunun teçhiz edilmesine de onay ve destekte bulunmuştur. Bu dönemde ilmiye sınıfı, dinî otorite olma vasfını ve devlet bürokrasisi içindeki güçlü konumunu hâlen muhafaza etmektedir. Bu dönemlerin ikincisinde ise ulema -özellikle II. Mahmut Dönemi’nde- etkinliğinin azaldığı yeni bir duruma geçmiş, üst düzey ulemanın içinde yer aldığı ilmiye, şeyhülislamlık bünyesinde hukuk ve din görevlilerinden sorumlu bir devlet memurluğuna dönüştürülmek istenmiştir. Evkaf Nezaretinin ihdası ile ulemanın vakıflar üzerindeki tasarrufu azalmış, merkeziyetçi politikalar neticesinde de taşrada ayanın etkinliğinin kalmayışı alt sınıf ulemanın yerel düzeydeki otoritesini oldukça sarsmıştır. Askerî alanda açılan yeni eğitim kurumları yeni bir bürokratik kesim oluşturmuş, bu grup zamanla siyasi ve idari alanda medrese kökenli ulemanın yerini almıştır. 1839-1923 tarihleri arasında, Tanzimat (1839-1876), II. Abdülhamit (1876-1908) ve II. Meşrutiyet (1908-1923) dönemleri yer almaktadır. Tanzimat ve sonrası olarak ifade edilen bu dönemde, askerî-teknik bir şekilde başlayan Osmanlı-Türk modernleşmesi, politik ve yasal bir çerçevede devam etmiş; Batı’nın idare, yargı ve eğitim sistemleri de Osmanlı devlet yapısına dâhil edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin tradisyonel örgüsünde sarayla birlikte iktidarın bileşenlerinden biri olan ulema sınıfı ise bu dönemde idari, siyasi, hukuki ve eğitimle ilgili sahaları kademeli olarak terk etmek zorunda kalmıştır. Neticede devlet içindeki görevlerini mektepli bürokratlara devreden medreseli ulemanın mali durumları kötüleşmiş, toplumsal saygınlıklarını da giderek kaybetmişlerdir. Cumhuriyet-Türk modernleşmesinin ilk etabı olan Fransız-laik-akılcılaşmacı modernleşmesi, Türkleşmek ve Muasırlaşmak mottosu üzerine inşa edilmiş, din ise Fransa’dakine benzer bir şekilde laiklik karşısına konumlandırılmıştır. Devletin güdümünde olan bir çağdaşlaşmanın benimsendiği bu modernleşme tarzı, yerini, 1950’li yıllarda Anglo-sakson-seküler modernlik anlayışına bırakacaktır. Bu yeni modernleşme şekli ise bireyi özgürlükçü kılan, demokratik ve laikliği din ve vicdan özgürlüğü şeklinde yorumlayan bir bagaja sahiptir. Cumhuriyetin ilk modernleşme süreçlerinde dışlanan medreseli dinî mümessiller yerini, 1949 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin açılmasıyla başlayan ve Yüksek İslam Enstitüleri ve İsâmî İlimler Fakültelerinin açılmasıyla devam eden yüksek din öğretimi kurumlarından mezun olan din aydınlarına bırakacaktır. 1982 sonrasında yüksek din öğretimi tek bir isim altında birleştirilmiş, buradan mezun olanlarda ilahiyatçı olarak anılmışlardır. Neticede ulema-din aydını çizgisinin devamı niteliğinde olan ilahiyatçılar, Cumhuriyet’le birlikte dinî temsilin yegâne aktörleri olarak yetmiş yıllık bir tecrübe üretmişler ve elit/rasyonel şeklinde tanımlanabilecek bir dindarlık tipolojisine de sahip olmuşlardır. Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi yüksek din öğretimi kurumlarından mezun olan ilahiyatçıların, dinî liderlik bağlamında ulemanın ardılı olarak temsil ettikleri konum bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Seküler üniversite içinde yer almaları, politik etkilere maruz kalmaları, kırsal kökenleri, ekonomik durumları, örgütlü dinî yapıların ve dış kaynaklı İslami anlayışların etkileri bu eleştirilerden en önemlileri olarak zikredilebilir. Netice olarak, Türk modernleşmesi kapsamında ulemadan din aydınına ve ilahiyatçılığa evrilen süreçte medrese (li)lerin temsil ettiği dinî otorite yerini ilahiyat mezunlarının mesleki sahadaki profesyonelleşmiş rollerine bırakmış görünmektedir.","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.33420/marife.1249091","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0

Abstract

Türk modernleşmesini ifade etmeye yönelik oldukça zengin kavramsallaştırmalar yapılmıştır. Bunlardan Batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernleşme sözcükleri yaygın olarak benimsenmekle birlikte, modernleşme kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Türk modernleşmesinin Osmanlıdan Cumhuriyet’e intikal eden bir süreç olarak gerçekleşmesi, Osmanlı-Türk modernleşmesi ve Cumhuriyet-Türk modernleşmesi şeklinde birbirinin devamı olan iki dönemi bir ve bütün olarak Türk modernleşmesi başlığı altında ele almayı zorunlu kılmaktadır. Özünde yenileşmeyi barındıran ve Batılılaşma öncesi duruma da işaret eden Osmanlı-Türk modernleşmesi, askerî yenilgilerin sonucunda oluşan ıslahat ve tecdit arayışlarıyla başlamıştır (Restorasyon Süreci- 1703-1789). Bu süreci Batılı toplumlardan çok ciddi bir biçimde etkilenildiği, devlet ve toplum yapısında hızlı bir değişime gidildiği Reform Süreci (1789-1839) izlemiştir. Bu dönemlerin ilkinde, devletin bekasını her zaman öncelemiş olan ulema, yenilik hareketlerine şeran olur vermiş; ordunun teçhiz edilmesine de onay ve destekte bulunmuştur. Bu dönemde ilmiye sınıfı, dinî otorite olma vasfını ve devlet bürokrasisi içindeki güçlü konumunu hâlen muhafaza etmektedir. Bu dönemlerin ikincisinde ise ulema -özellikle II. Mahmut Dönemi’nde- etkinliğinin azaldığı yeni bir duruma geçmiş, üst düzey ulemanın içinde yer aldığı ilmiye, şeyhülislamlık bünyesinde hukuk ve din görevlilerinden sorumlu bir devlet memurluğuna dönüştürülmek istenmiştir. Evkaf Nezaretinin ihdası ile ulemanın vakıflar üzerindeki tasarrufu azalmış, merkeziyetçi politikalar neticesinde de taşrada ayanın etkinliğinin kalmayışı alt sınıf ulemanın yerel düzeydeki otoritesini oldukça sarsmıştır. Askerî alanda açılan yeni eğitim kurumları yeni bir bürokratik kesim oluşturmuş, bu grup zamanla siyasi ve idari alanda medrese kökenli ulemanın yerini almıştır. 1839-1923 tarihleri arasında, Tanzimat (1839-1876), II. Abdülhamit (1876-1908) ve II. Meşrutiyet (1908-1923) dönemleri yer almaktadır. Tanzimat ve sonrası olarak ifade edilen bu dönemde, askerî-teknik bir şekilde başlayan Osmanlı-Türk modernleşmesi, politik ve yasal bir çerçevede devam etmiş; Batı’nın idare, yargı ve eğitim sistemleri de Osmanlı devlet yapısına dâhil edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin tradisyonel örgüsünde sarayla birlikte iktidarın bileşenlerinden biri olan ulema sınıfı ise bu dönemde idari, siyasi, hukuki ve eğitimle ilgili sahaları kademeli olarak terk etmek zorunda kalmıştır. Neticede devlet içindeki görevlerini mektepli bürokratlara devreden medreseli ulemanın mali durumları kötüleşmiş, toplumsal saygınlıklarını da giderek kaybetmişlerdir. Cumhuriyet-Türk modernleşmesinin ilk etabı olan Fransız-laik-akılcılaşmacı modernleşmesi, Türkleşmek ve Muasırlaşmak mottosu üzerine inşa edilmiş, din ise Fransa’dakine benzer bir şekilde laiklik karşısına konumlandırılmıştır. Devletin güdümünde olan bir çağdaşlaşmanın benimsendiği bu modernleşme tarzı, yerini, 1950’li yıllarda Anglo-sakson-seküler modernlik anlayışına bırakacaktır. Bu yeni modernleşme şekli ise bireyi özgürlükçü kılan, demokratik ve laikliği din ve vicdan özgürlüğü şeklinde yorumlayan bir bagaja sahiptir. Cumhuriyetin ilk modernleşme süreçlerinde dışlanan medreseli dinî mümessiller yerini, 1949 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin açılmasıyla başlayan ve Yüksek İslam Enstitüleri ve İsâmî İlimler Fakültelerinin açılmasıyla devam eden yüksek din öğretimi kurumlarından mezun olan din aydınlarına bırakacaktır. 1982 sonrasında yüksek din öğretimi tek bir isim altında birleştirilmiş, buradan mezun olanlarda ilahiyatçı olarak anılmışlardır. Neticede ulema-din aydını çizgisinin devamı niteliğinde olan ilahiyatçılar, Cumhuriyet’le birlikte dinî temsilin yegâne aktörleri olarak yetmiş yıllık bir tecrübe üretmişler ve elit/rasyonel şeklinde tanımlanabilecek bir dindarlık tipolojisine de sahip olmuşlardır. Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi yüksek din öğretimi kurumlarından mezun olan ilahiyatçıların, dinî liderlik bağlamında ulemanın ardılı olarak temsil ettikleri konum bazı eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Seküler üniversite içinde yer almaları, politik etkilere maruz kalmaları, kırsal kökenleri, ekonomik durumları, örgütlü dinî yapıların ve dış kaynaklı İslami anlayışların etkileri bu eleştirilerden en önemlileri olarak zikredilebilir. Netice olarak, Türk modernleşmesi kapsamında ulemadan din aydınına ve ilahiyatçılığa evrilen süreçte medrese (li)lerin temsil ettiği dinî otorite yerini ilahiyat mezunlarının mesleki sahadaki profesyonelleşmiş rollerine bırakmış görünmektedir.
土耳其现代化:基于乌里玛学者-知识分子-神学家的宗教权威转型
土耳其的现代化有许多丰富的理念。其中,我更倾向于使用和解、斗争和现代化的概念。土耳其的现代化对奥斯曼尼亚共和国来说是一个自杀式的过程,很难将土耳其的现代化和土耳其的现代化作为一个整体来接管。奥斯曼土耳其的现代化,包括冲突前的局势,始于寻找弱点和暴力(1703-1789年的复辟进程)。这一进程受到改革进程(1789-1839)的监督,该进程迅速受到国家和社区结构非常严重变化的影响。在这个时代之初,这个国家的期望总是新运动的耻辱。得到军方的批准和支持。Bu dönemde ilmiye sınıfı,dinîotorite olma vasfınşve devlet bürokrasisi içindeki güçlükonumunu hâlen muhafaza etmektedir。这些时期中的第二次是乌列玛,尤其是第二次。在Mahmut Dönemi,它旨在转变为一名国家官员,负责了解上层政府、法治和宗教官员的情况。由于苏联的威胁,当时世界上的救援已经减少,由于中央政策的影响,亚类世界的地方当局已经非常紧张。在军事领域开设的新培训机构造成了新的官僚机构崩溃,取代了全球发展的政治和行政作用。1839-1923年间,坦齐马特(1839-1876)。Abdülhamit(1876-1908)和II。企业(1908年至1923年)已经到位。在承认和随后宣布时,奥斯曼土耳其的现代化始于军事技术方式、政治和法律框架;西方的行政、司法和教育系统也融入了奥斯曼帝国的国家结构。OsmanlıDevleti'nin tradisyonelörgüsünde sarayla birlikte iktidarın bileşenlerinden biri olan ulema sınıfıise bu dönemde idari,siyasi,hukuki ve eğitimle ilgili sahalarıkademeli olarak terk etmek zorunda kalmıtır。因此,国际社会的财政状况恶化了政府的职责,失去了社会的尊重。土耳其共和国现代化的第一阶段是法国时间智能、运动和定居座右铭的现代化,宗教与法国的天气相似。在20世纪50年代,该州的一位同事会给我留下这种现代化的方法,而不是20世纪50年对盎格鲁撒克逊首尔的现代理解。现代化的新方法是冻结、民主地和暂时地在意识自由的主干中代表彼此。在共和国的第一次现代化进程中,国际宗教穆斯林将于1949年被抛在后面,当时安卡拉大学开始开设伊利诺伊州的宗教学院,并将继续开设高级伊斯兰学院和伊斯兰学院。1982年后,高信仰教育合并为一个名称,他们在毕业时被召回为学者。因此,月线连续性质的宗教已经产生了七年的共和国宗教行为者的经验,并且具有可以定义为elit e/rational的宗教类型。在土耳其,来自高级宗教机构的宗教学者也提出了一些批评,将宗教领导层视为该国的一部分。大学性交的影响、政治影响、红色土地、经济状况、有组织的宗教结构和外部伊斯兰理解可以被认为是这些批评中最重要的。Netice olarak,Türk modernşmesi kapsamında ulemadan din aydınına ve ilahiyatçılığa evrilen süreçte medrese。
本文章由计算机程序翻译,如有差异,请以英文原文为准。
求助全文
约1分钟内获得全文 求助全文
来源期刊
自引率
0.00%
发文量
23
审稿时长
8 weeks
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
确定
请完成安全验证×
copy
已复制链接
快去分享给好友吧!
我知道了
右上角分享
点击右上角分享
0
联系我们:info@booksci.cn Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。 Copyright © 2023 布克学术 All rights reserved.
京ICP备2023020795号-1
ghs 京公网安备 11010802042870号
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术官方微信