KaderPub Date : 2022-06-15DOI: 10.18317/kaderdergi.1094075
Mustafa Selim Yilmaz
{"title":"The Analysis, Critical Edition and Translation of the Borlevî’s Ilzām al-muʿānidīn wa-ibṭāl zaʿm al-ḥāsidīn","authors":"Mustafa Selim Yilmaz","doi":"10.18317/kaderdergi.1094075","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1094075","url":null,"abstract":"Every text, in addition to its main idea and notional framework, has a context that reflects the background of the milieu in which it was written. In this respect, it would be paid attention in the identity of the text, which waiting to be discovered like a hidden treasure within lines and reflecting its time, as much as giving importance to the sentences of the text. Adopting such an approach, in a sense, could contribute to a better understanding of the spirit of the text. In addition, this approach is of great importance in bringing the treatises that built our civilization, especially the stories of many manuscripts waiting to be revealed, to modern scholarship. Therefore, each step on this path of discovery makes an outstanding contribution to the understanding of the ultimate extent of our civilization’s history. This paper aims to take a step on this path by examining a manuscript that depicts the Ottoman scholarly environment in the 18th century. Both the critical edition of the treatise, Ilzām al-muʿānidīn wa-ibṭāl zaʿm al-ḥāsidīn, and its translation constitute the scope and focus of this paper. The paper also aims to have a general view of the historical context of the treatise and a concise analysis in light of this information. Later, it is aimed to let the reader be alone with the edited Arabic text and its Turkish translation by leaving her/him alone in this intellectual journey. Another reason for choosing the treatise is that it is related to ʿiṣmah al anbiyā (the infallibility of the Messengers of Allah), which is a highly sensitive issue of kalām in terms of both thematically and methodologically. Moreover, this subject is extremely meaningful in terms of the revelation-centered structure of kalam, the nature of the concept of Messenger of Allah, and the understanding of the issues formed around being a Messenger of Allah. Following both etymological and discursive evaluation based on classical sources (especially related to fiqh), the treatise discusses whether the Messengers of Allah are protected from the faint (ighmāʾ) or not. Its main question is whether the faint be considered in the context of ʿiṣmah al anbiyā or not. First of all, the author explains the reasons for writing the treatise in the introduction and then, underlines prominently the results in the conclusion. Both chapters may be the most significant parts in respect of reflecting the identity of the text. The given messages by determining the causal relations in these chapters provide significant clues about the conflict between the Kadizādeli and the Sivasī, which adversely affected the history of Ottoman thought, and emerged trends as a consequence of that. The most prominent theme is that it is highly recommended to adopt a moderate way to overcome the negative effects of the conflict that polarized many people. Ultimately, the treatise is an extremely important text in terms of being the first witness of a time period, in which one of the greatest turning","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"42 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82298045","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-14DOI: 10.18317/kaderdergi.1104319
Erkan Yar
{"title":"Genuine and Resembling Verses of the Qur’an: Muḥkam and Mutashābih","authors":"Erkan Yar","doi":"10.18317/kaderdergi.1104319","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1104319","url":null,"abstract":"Muhkem ve müteşâbih; tarihsel süreçte dinsel bilimlerin her alanıyla ilişkili bir konu olarak gelişmiştir. Bu konunun dinsel bilimlerin her alanında tartışılmış olması, gerçekte Kur’an’ın ayetlerinin muhkem ve müteşâbih olduğu nitelenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu konunun kelâm ilminin alanında kabul edilmesi, muhkem ve müteşâbih kavramlarının yasayı nitelemesindendir. Muhkem ve müteşâbihin anlamları hakkında yapılan yorumlar ve ortaya atılan anlayışlar, genelde salt bu kavramların anlamlarıyla sınırlı kalmış veya zikredildiği ayetlerin indiriliş nedeniyle ilgili rivayetlerin etkisinde geliştiğinden, bağlamdan uzaklaşmıştır. Bununla birlikte muhkem ve müteşâbihin Kur’an ayetlerinin anlamsal niteliği olarak kabul edilmesi, Kur’an’ın anlaşılabilir bir metin olduğu konusunda kuşkular oluşturmuştur. Müteşâbih ayetlerin çeşitli anlamlara ihtimali olan ayetler olarak anlaşılması nedeniyle de, her ekolün kendi görüşlerini Kur’an ayetleriyle ilişkilendirmesini olası kılmıştır. Kur’an ayetlerinin güncel yorumlarının tarihsel bakış açılarından arındırılarak oluşmaması, tarihsel bilginin gücü nedeniyledir. Kur’an’da önceki elçilere iman emredildiği gibi, önceki yasalara iman da emredilmektedir. Muhkem; önceki yasalarda olmayan ve Kur’an’da var olan özgün yasalar ve müteşâbih ise Kur’an ayetlerinin önceki yasalara benzeşimli olan ayetleridir. Muhkem ve müteşâbih edebiyatında bu yaklaşım, yer almamıştır. Bu çalışmada; çözümleme, karşılaştırma ve eleştiri yöntem olarak kullanılmıştır. Kur’an ayetlerinin anlamları dilsel açıdan çözümlendiği gibi, bu bağlamda kullanılan kavramlar arasında ilişki kurulmaya gayret gösterilmiştir. Konuyla ilişkili ayetlerin yorumunda farklı ekollerin anlayışlarına atıf yapılmıştır. Eleştiri ise bağlam bütünlüğü ve Kur’an bütünlüğü gözetilerek konuyla ilgili önceki yorumlara yöneltilmiştir. Kur’an’ın muhkem ayetlerini inşa ederken nesh, insâ ve tebdîl yöntemini izlediği belirtilmiştir. Nesh olgusu, Kur’an’ın kendi ayetlerinin hükmünü kaldırması olarak değil; önceki yasaların hükümlerini kaldırması olarak anlaşılmıştır. İnsâ; önceki yasalarda var olan ayetlerin hükümlerinin kaldırılmaması ve tekrar yeni yasada indirilmesi olarak değerlendirilmiştir. Kur’an’da genel olarak zikredilen ilk muhatapların elçiyi “uydurmakla” nitelemelerinin de, kendi bilgilerinde var olan yasaların Kur’an’ın özgün yasalarıyla değiştirilmiş olması nedeniyle olduğu belirtilmiştir. Muhkem ve müteşâbih konusunun özgün ve benzeşimli ayetler olarak anlaşılması, Kur’an ayetlerinin anlaşılır olduğu yargısını güçlendirecektir. Muhkem ayetlerin Kur’an olarak adlandırılan yasanın temelini oluşturduğu ve müteşâbih ayetlerin ise önceki yasalarda bulunan ayetlere anlam yönünden benzeşen ayetler olduğu sonucuna varılmıştır. Bununla bağıntılı olarak kalplerinde eğrilik olanların müteşâbih ayetlerin izini sürmeleri; onların söz konusu ayetlerin önceki yasalarda varlığının olup olmadığına dair araştırmaları, Allah’ın müteşâbih ayetlerin te’vilini bilmesi; ayetlerin ilk olar","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"59 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"91002479","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-13DOI: 10.18317/kaderdergi.1104173
Hülya Terzi̇oğlu
{"title":"The Eclecticism of Proofs on the Road to Demonstrate The Existence of Allah: Examples of Dawwānī and Aḥmad Nūrī","authors":"Hülya Terzi̇oğlu","doi":"10.18317/kaderdergi.1104173","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1104173","url":null,"abstract":"The most fundamental subject and aim of the Islamic belief system is the subject of maʿrifatullah (knowing Allah). Studies on this subject are mostly called ithbāt al-wājib (the demonstration of God) in the literature. They are considered the most valuable work for kalām, philosophy and mysticism schools. Kalām schools started to use this conceptualization intensively after Fakhr al-Dīn al-Rāzī, mainly under the influence of Ibn Sīnā. Sūfis, on the other hand, most participated in these studies based on the theory of the unity of existence. In kalām, all the principles of belief are ultimately grounded to explain and strengthen faith in Allah. For this reason, belief in Allah is referred to as aṣl al-uṣūl (the origin of all principles). \u0000Throughout history, scholars of kalām discussed the creedal issues of Islam in the Muslim society while it tried to answer the creedal issues abroad by the expanding Islamic geography with studies on ithbāt al-wājib. In this framework, the problems of prophecy and the hereafter are included in kalām. Since the beginning of the history of kalām, it has used the theory of atomism to a large extent, especially in defending the existence of Allah against materialists. The systematisation of Islamic philosophy and mysticism in time, the kalām cosmological argument, the argument from contingency of philosophers and the argument from kashf and ilhām of Sūfis strengthened this area from three different branches. On the other hand, the interaction of these schools within themselves and the diversification of the interlocutors of studies on ithbāt al-wājib brought these arguments closer together. The convergence in terms of terminology, subject and methodology, especially after Shahrestānī and Rāzī, revealed the tradition of philosophical theology. In this process, theologians began to use both the concepts of temporality (hudūth) and contingency (imkān) to use ontological, cosmological and teleological proofs. Dawānī, one of the eminent figures of these studies in the last periods of Ottomans, is the subject of our research, due to his skills in utilising these proofs of ithbāt al-wājib and his influence in the studies after him. His review of the matter can be observed in his effort in his works where he deals with the so-called deficiencies and errors of his predecessors regarding ithbāt al-wājib. For this reason, many annotations and commentaries were made for his treatises and ideas until the 19th century. \u0000Especially, the advance of materialism in the West in this century showed great influence on many scholars and intellectuals in the Ottoman Empire seems to be a parallel historical experience. Therefore, it has become necessary to utilise the arguments for the existence of Allah by supporting each individual argument together. In this regard, in our study, to see the process, we also discussed the views of Aḥmad Nūrī, one of the scholars in the last period Ottoman, who dealt with the common arguments about ithbāt a","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"36 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85093093","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-11DOI: 10.18317/kaderdergi.1100448
Zübeyir Çeti̇n
{"title":"Reflections of the Problem of the Uncertanity of Textual Evidence on Kalām -Fahr al-Dīn er-Rāzī Example-","authors":"Zübeyir Çeti̇n","doi":"10.18317/kaderdergi.1100448","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1100448","url":null,"abstract":"Fahreddin er-Râzî’nin (öl. 606/1210) bazı eserlerinde naklî/lafzî delillerin zan bildirdiğine yönelik bir anlatı mevcuttur. Bu iddia, bazı eserlerde sayısı değişmekle birlikte ortalama on bir öncül ile temellendirilerek bir teori olarak vazedilmektedir. Bu teoriye göre naklî/lafzî deliller sırasıyla (ⅰ) dilin kendisinden kaynaklı, (ⅱ) dili kullananın kullanımından kaynaklı ve (ⅲ) dinleyicinin anlamasından kaynaklı olan durumlar sebebiyle delâlet ettiği anlamların tam olarak ne olduğu hususunda kesin bir hükme varılmasına elverişli değillerdir. Teorinin zikredildiği eserlerin bir kısmında “bu iddianın mutlak olarak geçerli olmadığı” şeklinde bir kayıt eklenmiş olsa da eserlerin kronolojisi dikkate alındığında ilk bakışta bu kayıt sorunu çözmeye yetmemektedir. Bilindiği kadarıyla sistemli bir teori olarak ilk defa Fahreddin er-Râzî tarafından ortaya konulan naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi, herhangi bir şekilde sınırlandırılmadığında kelâm ilmi açısından önemli bazı problemlere sebep olmaktadır. Bu problemlerden en önemli olanı şu şekilde tasvir edilebilir: Kelâm ilminde yakīnî bilginin amaçlandığı ve içerisinde ele alınıp ispatlanan meselelerde kesin deliller kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu ilmin temel bilgi kaynaklarından birisi olarak da doğru haber sayılmaktadır. Doğru haber Kur’ân âyetleri, mütevâtir hadisler ve mütevâtir haberler şeklinde alt kısımlara ayrılır. Bunların her biri lafızlar vasıtasıyla ve nakil ile bize ulaştığından naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi doğru haberi sorunlu hale getirmektedir. Diğer bir ifade ile kelâm ilminin temel bilgi kaynaklarından birisi güvenirliliğini yitirmektedir. Bu çalışmanın odak noktasını da işte bu problem oluşturmaktadır: Kelâm ilminin temel bilgi kaynaklarından birinin elenmesine sebep olması cihetiyle naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi. Problemin çözümü için iki farklı çözüm yolu teklif edilecektir: (a) Râzî’den sonra meselenin nasıl ele alındığının ve Râzî’nin nasıl anlaşıldığının sorgulanması. Ardından hangi anlayışın Râzî’nin beyanlarına uygun olduğunun gösterilmesi. Zira bir mesele hakkında en sağlıklı sonuca ulaşmada meselenin tarihî süreç içerisinde nasıl anlaşıldığı ve anlatıldığı çok önemli bir konuma sahiptir. Özellikle Râzî gibi bütüncül bir bakış açısıyla incelenmesi gereken birçok eser bırakan bir âlim ile ilgili bir problemi çözmek için ilk elden öğrencilerini, yakın takipçilerini ve eleştirmenlerini dikkate almak son derece elzemdir. (b) Kelâmdaki “bilgisine ulaşılmak istenen meselelerin sadece akılla bilinen, sadece nakille bilinen ve her ikisiyle de bilinebilen şeklindeki üçlü taksimi” üzerinden naklî/lafzî delillerin epistemolojik olarak kullanılabileceği alanın ve meselelerin neler olduğunun gösterilmesi. Zira meselelerin bilinme vasıtaları ve kaynaklarına göre taksimi, hangi bilgi kaynaklarının ne tür meselelerde kullanılabileceğini ve nerelerde kullanılırken problem teşkil edeceğini ortaya koyacaktır. Buna göre bir bilgi kaynağının gücü veya tutarlılı","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"113 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76210605","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-10DOI: 10.18317/kaderdergi.1099429
Yunus Eraslan
{"title":"Anthropomorphic God Concepts in Kalām Thought","authors":"Yunus Eraslan","doi":"10.18317/kaderdergi.1099429","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1099429","url":null,"abstract":"Kur’ân’ın ulûhiyyet konusunda üzerinde durduğu en önemli mesele şüphesiz tevhîd akidesi olmuştur. Kur’ân ilk muhataplarının zihninde bu doğrultuda bir Tanrı tasavvuru inşa ederken, ilgili ayetlerin anlaşılmasında herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Ancak İslâm düşüncesinin fetihlerle birlikte kadim kültür ve medeniyetlerle karşılaşması sonucunda dinî metinler birbirinden farklı bakış açılarıyla muhatap olmuştur. Bir tarafta dinî metinlerde geçen ve Allah’ı yaratılmışların özellikleriyle tasvir eden ifadeler tevil edilmek suretiyle Allah-insan ilişkisinde süreksizliğe dayalı bir bakış açısı sergilenmiştir. Öbür tarafta ise ilgili metinlerin ifade biçimlerini olduğu gibi anlayarak tevile karşı çıkan bir anlayış belirmiştir. Kur’ân’da geçen müteşâbihleri ve haberî sıfatları tenzih-teşbîh ekseninde anlamaya çalışan her iki anlayış da birbirine zıt iki kutbu teşkil etmiştir. Tenzih anlayışı bu tavrıyla Yüce Allah’ın mahiyetiyle ilgili olarak işi zaman zaman bilinmezliğe kadar götürmüştür. Teşbîh anlayışı ise Allah-insan ilişkisinde sürekliliğe dayalı bir anlayışa sebep olduğu için antropomorfik Tanrı tasavvurlarına kapı aralamıştır. Bununla beraber hiçbir fırka açık bir şekilde böyle bir düşüncenin savunucusu olmamıştır. Dolayısıyla onlarla ilgili bu algı daha çok muhaliflerinin iddia ve suçlamaları üzerinden gerçekleşmiştir. Genel olarak bakıldığında tarihi süreçte antropomorfik Tanrı anlayışıyla suçlanan fırka ve mezhepleri üç kategoride incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi Şîa’nın aşırı kolları olup, teorik planda bir ulûhiyyet düşüncesine sahip olmaktan çok siyasi fikirlerini güçlendirmek amacıyla bazı söylemler içine girmişlerdir. Onların bu anlayışlarında İslâm’dan önce bölgede varlık gösteren din ve inanç sistemlerinin etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Antropomorfik Tanrı tasavvuruyla suçlanan bir başka fırka ise tecsîm görüşüyle öne çıkan Kerrâmiyye mezhebidir. Allah için cisim ifadesini kullandıkları için muhalifleri tarafından Mücessime olarak nitelenen bu fırka mensupları, bununla antropomorfik bir Tanrı anlayışından çok O’nun varlığına işaret ettiklerini ispat etmeye çalışmışlardır. Bu konuda suçlanan bir başka oluşum ise Haşviyye’dir. Genel olarak dinî metinlerde tevile karşı çıkan bu anlayış, müteşâbihler ve haberî sıfatlar için de aynı tavrı sürdürmüşlerdir. Onların bu tavırlarında Mu‘tezile’nin tevil eksenli ulûhiyyet anlayışı etkili olmuştur. Esas itibariyle insanbiçimci bir ulûhiyyet anlayışına sahip olmayan Haşviyye ekolü, dinî metinlerdeki ifadeleri olduğu gibi kabul ederek maksadını sorgulamadıkları için doğal olarak böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalmışlardır. Bu makalede antropomorfizm kavramı din ve felsefe açısından ele alındıktan sonra her üç anlayış da kendi kaynakları temel alınarak antropomorfizm bağlamında incelenecektir. İlgili fırkaların görüşleri muhaliflerinin söylemleriyle karşılaştırılarak bir sonuca varılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda muhaliflerince tevhîd inancıyla bağdaşmayan bir Tanrı inancına sahip oldu","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87481007","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-09DOI: 10.18317/kaderdergi.1101202
Sultan Yeşi̇ltaş, Nurullah Deni̇zer
{"title":"The Style of Criticism in the Qur'an in the Context of Its Features and Principles","authors":"Sultan Yeşi̇ltaş, Nurullah Deni̇zer","doi":"10.18317/kaderdergi.1101202","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1101202","url":null,"abstract":"Tenkit, hayatın tüm aşamalarında ve boyutlarında var olan bir olgudur. İnsanları bâtıldan hakka, dalâletten hidâyete yönlendirmek için gönderilmiş olan Kur’ân’ın bu maksadını gerçekleştirirken kullandığı anlatım üslûplarından biri olan tenkit üslûbu genel bir bakışla değerlendirildiğinde, bu üslûbun insanlara eksikliklerini giderme ve hatalarından arınma hususunda sürekli bir çaba göstermelerini sağlamayı amaçladığı görülmektedir. Tenkit üslûbu Kur’ân’da nasıl yer almaktadır? Muhatapları için nasıl bir önem arz etmektedir? Kur’ân’ın kullanmış olduğu tenkit üslûbundan bu üslûbun kullanımına dair birtakım ilkeler çıkarmak mümkün müdür? Bu ve benzeri soruların cevaplarının aranması, mevzubahis üslûbun metodunun tespitini ve bu üslûbun muhatap üzerinde oluşturmayı hedeflediği etkinin keyfiyetinin kavranmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda Kur’ân’ın muhataplarına yönelttiği eleştirilerin bazı ilkeler çerçevesinde gerçekleştiği söylenebilir. Kur’ân, muhatabını bazen yumuşak sözlerle ikaz ederek, bazen hikmet ve güzel öğütle uyararak, bazen de soru-cevapla düşündürerek tenkit etmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kur’ân’da yer alan tenkitlerin Kur’ân’ın insanları hidayete ulaştırma hedefini gerçekleştirmenin yanında tenkit üslûbuna dair insanlara bir metot sunduğu da görülmektedir. Kur’ân’ın tenkit üslûbunun ilkelerini ve özelliklerini tespit etmek, onun mesajının daha iyi anlaşılmasına ve aktarılmasına yardımcı olacaktır. Bu yönü itibariyle Kur’ân’ın tenkit üslûbunu bilmenin hem bireye hem de tefsir literatürüne önemli katkılar sağlayacağı aşikârdır. Kur’ân, insanlara bir hayat nizamı sunarken aynı zamanda insanın bunu pratik hayatına uygulamasını da emreder. Kur’ân’da insan için konulan ilkeler, sınırlar, hedefler ve ona gösterilen örnekler, pratik hayata aktarılmak için birer referans noktasıdır. Bunların göz ardı edilmesi, uygulanmaması yahut maksadından saptırılması durumunda ise Kur’ân insanları belli bir üslûpla tenkit eder. Bu bağlamda Kur’ân’da tenkit içeren pek çok âyet insanları Kur’ân’ın çizdiği hayat nizamına yönlendirme işlevi görmesinin yanı sıra tenkit üslûbunun nasıl olması gerektiğine dair evrensel bir takım ilkeler de sunmaktadır. Zira insanların sosyal hayatlarında birbirlerini tenkit ederken Kur’ân’ın tenkit üslûbunu model alması, tenkitin olumlu sonuçlar vermesine yardımcı olacaktır. Bu çalışmanın odak noktası Kur’ân’ın tenkit üslûbunun özellikleri ve ilkeleridir. Bu odak nokta çerçevesinde öncelikle kavramsal olarak üslûp ve tenkit kavramları tahlil edilecek, tenkit üslûbunun Kur’ân’daki yeri ve önemi üzerinde durulacak ve bu üslûbun genel özellikleri ve ilkeleri tespit edilmeye çalışılarak söz konusu ilkeler hakkında değerlendirmelerde bulunulacaktır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85106032","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-09DOI: 10.18317/kaderdergi.1104334
Emine Nur Erdem
{"title":"Constant and Variable: Continuous Re-Creation in al-Juwaynī","authors":"Emine Nur Erdem","doi":"10.18317/kaderdergi.1104334","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1104334","url":null,"abstract":"Bu makalede, arazların ardışık iki zaman dilimi süresince devamlılıklarının olmadığı ve varlıklarının ikinci anında yeniden yaratıldıkları düşüncesi, Cüveynî’nin yaklaşımları çerçevesinde tahlil edilmektedir. Bu amaçla öncelikle sürekli yaratma teorisinin kelâmcıların düşünce sistemindeki yerine, ardından Cüveynî’nin sürekli yaratmaya ilişkin kabulünün ilâhî müdahalenin etkinliği ve âlem anlayışı açısından sonuçlarına temas edilmektedir. Sürekli yeniden yaratma (teceddüd-i ems̱âl), arazların anbean yok olup benzerleriyle yeniden yaratılmaları şeklinde ele alınan bir anlayıştır. Bu anlayış çerçevesinde kelâmcılar, evrendeki süreklilik ve değişim ile birlikte şeylerde değişime uğramayan sâbiteleri izah etmeye çalışmışlardır. Arazların her an yenilenmesi ile ilişkilendirilen bu anlayış, Cüveynî tarafından arazın sonluluğu, başka bir arazla veya kendisiyle kāim olamayacağı esasları çerçevesinde ele alınmıştır. Buna göre araz, mekân tutma (mütehayyizlik) niteliğine sahip olmadığından başka bir arazı taşıyamazken; kendisi gibi bir araz olan bekā ile de kāim olamadığından devamlılığı bulunmamaktadır. Nitekim araz ikinci vakitte bâkī olsaydı, benzerinin aynı mekânda olması mümkün olmazdı. Aynı şekilde araz, süreklilik kazansaydı yokluğu da imkânsız olurdu. Çünkü ardışık iki anda bâkī olanın, üçüncü ve sonraki anlarda da yok olması mümkün olmazdı. Ancak duyular arazların yok olduklarını ortaya koymaktadır. Bu nedenle süreksiz ve kesintili bir yapıda olan araz, varlığını kaybettiği her an, aynı zamanda yaratmaya da konu olmaktadır. Kelâmcıların çoğu tarafından kabul edilen sürekli yaratma anlayışı, arazlar üzerinden sistemleştirilmiş olup, cevherlerin yenilenmesini içermemektedir. Cüveynî’nin de arazların yenilenmesi ve cevherlerin devamlılığı şeklinde bir ayrım yaptığı göze çarpmaktadır. Ancak Cüveynî, cevherin bekāsını, yine arazların sürekli yaratılması ile ilişkilendirerek bu meseleyi Allah’ın mutlak kudretiyle çelişmeyecek şekilde izah etmektedir. Ona göre cevherin devamlılık şartı, kendisiyle kāim olan arazın varlığına bağlıdır. Allah cevherin varlığının devamlılığını dilediği müddetçe, onda ard arda bekā arazını yaratmaktadır. Araz yok olduğu takdirde ise cevher de varlığını yitirmektedir. Böylece sürekli yeniden yaratma suretiyle Allah’ın müdahalesi, araz üzerinde doğrudan etkili olurken; cevher de devamlılık şartı olan araza bağlı olarak Allah’ın müdahalesine muhtaç olmaktadır. Böylece bütün olarak evren, Yaratıcı’dan bir an bile müstağni kalmamaktadır. Cüveynî’nin bu yaratma anlayışı, bir yandan zorunlu nedensellik fikrine ket vururken, diğer yandan Fâil-i Muḫtâr yaratıcının sürekli müdahalesini öngören bir Allah-âlem ilişkisi modeli çizmektedir. Önce ve sonra var olan her şeyin Allah’ın yaratmasına bağlı olduğu düşüncesi, âlemdeki nesnelerin kendi tabiatlarında taşıdıkları niteliklerden kaynaklandığı fikrini de geçersiz kılmaktadır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"92 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83769095","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-06DOI: 10.18317/kaderdergi.1080776
Emine Bayir
{"title":"The Change in Mizāj (Temperament) and Its Practical Value According to Jāḥiẓ' s Moral Theory","authors":"Emine Bayir","doi":"10.18317/kaderdergi.1080776","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1080776","url":null,"abstract":"The issue of humoral temperament (mizāj) is mainly a subject of the field of medicine, but it has also been a subject of psychology, philosophy and moral philosophy during time. As the issue is ontologically related to the human nature, it has been dealt from many different perspectives. Within these disciplines, it has been expanded and developed during the historical process. It holds a wide range of literature as it is a rooted and ancient subject analysed within different disciplines. Stretching out to the time of ancient Egypt, this theory was developed in the field of medicine by Hippocrates and by Galen in biology and it was a subject of some of the works of many Muslim scholars, first and foremost Jāḥiẓ, The issue of mizāj, first of all was explained by the theory of four composition (blood, mucus, yellow bile and black bile) Whether the amount of these liquids change within the body has always been an issue of debate according to the conditions of time and the place. Jāḥiẓ, impressed by the views of Galen, has no distinct piece of work on the issue of mizāj. However, he had put forward his views on the changes of the mizāj in some of his works but as he had unarranged writing style, he did not deal with these issues systematically. In this article, we have aimed at systematizing his views, determined in some of his own works and the studies on them, in two stages. What we mean by the change in mizāj is the point of disappearing of the ill temper and bringing good nature instead. \u0000Jāḥiẓ, considers the person as the subject of the effort to change the mizāj and evaluates this in two stages. For him, first of all, the person sinks herself into a mental effort. In this process, the person passes through the processes of remembrance, undertaking a task and suggestion. On this point, for abandoning the evilness and adopting the goodness in character, he underlines the importance of reason. Then, are these processes to change the mizāj for Jāḥiẓ are enough? Jāḥiẓ, invites the person to a second effort, accepting the person could feel hardship on the process, based on the analyses of observation and experiment. For this reason, getting a support from outside is proper for him. According to Jāḥiẓ, religion, education, being within the society and political authority are the factors affecting the change in the mizāj. Jāḥiẓ, brings forward views in an approach of taking away almost a general taboo within the society like “once a something always a something”. In an understandable and open wording, he conveys us the stance that the mizāj can change and its applicable within the daily life. In this study, the views of Jāḥiẓ, on the mizāj was evaluated in two stages, the temperament of the person was evaluated on the ground of the change of morality and was considered according to the contributions to the field of Kalam.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"29 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82210826","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-06-03DOI: 10.18317/kaderdergi.1101573
A. Kandemir, S. Kandemir
{"title":"Attitudes of Theology Students towards Kalām Course and Its Teaching: A Scale Development Study","authors":"A. Kandemir, S. Kandemir","doi":"10.18317/kaderdergi.1101573","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1101573","url":null,"abstract":"Yükseköğretim düzeyinde din öğretimi yapılan kurumları olan ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinde temel İslam bilimleri bünyesinde okutulan kelâm derslerine ve bu derslerin öğretim sürecine ilişkin lisans öğrencilerinin tutumlarına yönelik kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla kelâm derslerine karşı öğrenci tutumlarını ölçen 5’li likert yapıda 30 maddelik bir ölçek taslağı hazırlanmıştır. 2021-2022 öğretim yılında ülkemizdeki ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinde eğitim gören lisans öğrencilerinden rastgele seçilen 1007 kişiye bu anket uygulanmıştır. Bu örneklemde katılımcıların %69,9 ‘u (N=704) kadın ve %30,1’i (N=303) ise erkeklerden oluşmaktadır. Elde edilen verilerle yapılan analizlerde anketin yüksek düzeyde iç tutarlılığa sahip olduğu görülmüş ve faktör çıkarmaya uygunluğu Bartlett Küresellik Testi ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) örneklem yeterlik testi ile hesaplanmıştır. KMO değeri 0,934 ve Bartlett testi sonucunda ki-kare değeri [X2= 8083,719 p0,001] anlamlı bulunmuştur. Açımlayıcı faktör analizi sonucu 16 maddeli ve üç faktörlü bir ölçeğin elde edilebileceği görülmüştür. Toplam varyans açıklama oranı %62,7 olan ölçekte yer alan maddelerin faktör yükleri 0,561 ile 0,790 arasında değişmektedir. Ölçeğin birinci faktöründe derse giren öğretim elemanlarına, kullanılan öğretim yöntem ve tekniklerine ve ders kitaplarına dair tutumu ölçen maddeler, ikinci faktöründe dersin dinî ve meslekî gelişime katkısı ve son faktörde ise bireyin derse olan ilgisini ölçen maddeler toplanmıştır. Ölçeğin iç tutarlılığını gösteren Cronbach Alfa değeri 0,914 olarak hesaplanmıştır. Ölçek maddelerinin ayırt ediciliği alt ve üst gruplara dayalı bağımsız örneklem t testi ile analiz edildiğinde bu iki grup ölçekten aldıkları toplam puanlar arasındaki farkın p0,01 düzeyinde anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Ölçeğin doğrulayıcı faktör analizlerinin yapılması için aynı eğitim-öğretim yılında ikinci bir uygulama daha yapılmıştır. Amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilen 657 kişilik ikinci örneklem %73,4’ü (N=482) kadın, %26,6’sı(N=175) erkeklerden oluşmaktadır. Bu veri setine yapılan doğrulayıcı faktör analizi sonucu ki-kare testinin sonucu X²/df =2.95 ve mutlak uyum indeksleri olan GFI= 0.95, AGFI=0.93 olarak hesaplanmıştır. Bu değerler ölçeğin iyi uyum özelliklerine sahip geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Ölçekle yapılan ikinci uygulamadan elde edilen bulgulara göre ilahiyat ve İslami ilimler fakültesi öğrencilerinin kelâm dersi ve öğretimine yönelik tutumları olumludur. Ölçeğin alt boyutları olan öğretim sürecine ilişkin tutumlar, dersin dinî-meslekî gelişimine katkısına dair tutumlar ve derse karşı ilgi arasında pozitif yönlü ve anlamlı korelasyon mevcuttur.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"41 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74346087","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
KaderPub Date : 2022-05-31DOI: 10.18317/kaderdergi.1099288
U. M. Kılavuz
{"title":"The First Treatise on the Parents of the Prophet in Ottoman Turkish: Rawḍat al-ṣafā fī wāliday al-Muṣṭafá – A Study on Its Authorship and Content –","authors":"U. M. Kılavuz","doi":"10.18317/kaderdergi.1099288","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1099288","url":null,"abstract":"Hz. Peygamber’in anne-babasının (ebeveyn-i Resûl) dinî ve uhrevî durumu tartışması, Hz. Peygamber’den varit olan birtakım rivayetlere kadar dayanmaktadır. Çerçeve bir ilke olarak fetret ehli bağlamında değerlendirilebilecek bu husus, öyle görünüyor ki ilk olarak Şîa tarafından imâmet anlayışlarının bir uzantısı olarak itikādî bir mesele hâline getirilmiştir. Ebû Hanîfe’nin (ö. 150/767) el-Fıḳhü’l-ekber’de “ebeveyn-i Resûl’ün küfür/câhiliye” üzere öldüğü yönündeki ifadesi, buna karşılık bir Sünnî tavır alış olarak görünmenin yanında, ilerleyen süreçte bazı âlimlerin meseleye yaklaşımını da belirlemiş ve ayrıca bir tartışma alanı oluşturmuştur. \u0000Konuya ilişkin ilk müstakil risâleler Gazzâlî (ö. 505/1111) ve Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’ye (ö. 543/1148) nispet edilmekle birlikte bu metinler günümüze ulaşmamıştır. Elimizdeki en erken örnekler, Süyûtî’nin (ö. 911/1505) kaleme aldığı altı risâledir. \u0000el-Fıḳhü’l-ekber’in Osmanlı ilim dünyasının ilgi alanına girmesiyle, Osmanlı’da da ebeveyn-i Resûl literatürü oluşmuştur. İbrâhim el-Halebî (ö. 956/1549), İbnü’l-Hatîb el-Amâsî (ö. 940/1534) ve Kemalpaşazâde (ö. 940/1534) gibi ilk örneklerden başlayarak Osmanlı muhitinde de söz konusu risâleler daha çok Arapça telif edilmiştir. Öyle görünüyor ki Ravżatü’ṣ-ṣafâ konuya tahsis edilen tespit edilebilmiş ilk Osmanlı Türkçesi risâledir. \u0000Kütüphane katalogları, bazı biyo-bibliyografik kaynaklar ve ebeveyn-i Resûl meselesine değinen bazı modern çalışmalarda Ravżatü’ṣ-ṣafâ, hatalı biçimde Vecdî Ahmed Efendi isminde bir müellife nispet edilmiştir. Bu durum, kuvvetli ihtimalle, risâlenin giriş kısmında müellifin kendisini başka bir belirlemeye gitmeksizin “Vecdî” olarak tanımlamasından kaynaklanmıştır. Risâlenin müellifi olarak gösterilen “Vecdî Ahmed Efendi”nin kimliği hakkında da Bursalı Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri isimli eserinde geçen bilgiden daha öte bir veri ortaya konulamamıştır. \u0000Müellifin, eserin yazılış sebebi ve sürecine ilişkin beyanları, konuyu ele alış biçimi ve ortaya koyduğu veriler gibi metin içi işaretler ise risâlenin Nûh b. Mustafa el-Konevî’ye (ö. 1070/1660) ait olduğunu göstermektedir. Bu durum, Nûh b. Mustafa’nın başka pek çok eserinde de kendisini Vecdî olarak takdim etmesiyle örtüşmektedir. \u0000Öyle görünüyor ki Nûh b. Mustafa’nın risâlesinde ebeveyn-i Resûl’ün ehl-i necât olduğu görüşünü savunması ve bunu yaparken öncelikli olarak onların ölümden sonra diriltildikleri ve Hz. Peygamber’e iman ederek ruhlarının tekrar kabzedildiği görüşüne dayanması, Ebû Hanîfe’ye nispet edilen görüş, Nûh’un Halvetîliğe/Gülşenîliğe intisap edecek derecedeki sûfi kimliğinin yanı sıra Osmanlı toplumunda gittikçe yaygınlaşan tasavvuf ve bunun dolayımıyla nûr-i Muhammedî düşüncesi, Hz. Peygamber’e nispet edilen rivayetlerin otoritesi ve toplumsal muhayyilede Hz. Peygamber’e ilişkin algı gibi pek çok bileşenden kaynaklanmıştır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"45 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88053272","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}