{"title":"Yetkisiz Temsilci ile Hukuki İşlem Yapan Üçüncü Kişinin Korunmasına İlişkin TBK m. 41/II, 42/III ve 45 Hükümlerinin Değerlendirilmesi","authors":"Duygu Koçakdiker","doi":"10.52273/sduhfd..1473825","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1473825","url":null,"abstract":"Yetkisi olmaksızın başkası adına ve hesabına hareket eden kişi yetkisiz temsilcidir. Yasa koyucu, yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemle bağlı olup olmama noktasında, temsil olunana onama yetkisi tanıyarak onu korumaktadır. TBK m. 46/I hükmünde, yetkisiz bir temsilcinin yaptığı işlemin, onay vermedikçe, temsil olunanı bağlamayacağı düzenlenmiştir (TBK m. 46/I). Bununla birlikte kendisine bildirilen temsil yetkisinin varlığına ve kapsamına güvenerek temsilci ile işlem yapan üçüncü kişinin korunması amacıyla da bu genel kuralın istisnaları düzenlenmiştir (TBK m. 41/II, 42/III, 44/II, 45). Koruma, somut olayın özelliğine göre, temsil olunanın, yetkisiz temsile rağmen işlemle bağlı tutulması ya da yetkisi sona eren temsilciye daha önce verilen temsil belgesinin geri alınması için gerekeni yapmayan temsil olunan veya haleflerinin, iyiniyetli üçüncü kişilerin bundan doğan olumsuz zararını gidermesi yoluyla gerçekleşmektedir. Yetkisiz temsile rağmen temsil olunanın işlemle bağlı tutulması, üçüncü kişinin tam korunması, olumsuz zararın giderimi ise kısmi korunması olarak ifade edilmektedir. Konumuz üçüncü kişinin güveninin tam korunduğu halleri kapsamaktadır (TBK m. 41/II, 42/III, 45). Üçüncü kişinin tam korunduğu hallerde yetki eksikliğine rağmen yapılan işlem hüküm ve sonuçlarını doğurmakta ve temsil olunanı bağlamaktadır. Bu doğrultuda, işleme yetkisiz temsile ilişkin hükümler yerine doğrudan temsile ilişkin hükümler uygulanmaktadır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":" 36","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141370532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Deprem Özelinde Afetlerde Hayvanlar ve İdarenin Sorumluluğu","authors":"Azer Ebru Mutlu","doi":"10.52273/sduhfd..1462887","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1462887","url":null,"abstract":"6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleriyle afet yönetimi ve idarenin bu konudaki sorumluluğu gündem oldu. Deprem özelinde afetlerden sadece insanlar değil, insan dışındaki canlılar yani hayvanlar da ağır şekilde etkilendi, etkilenmektedir. İnsanların temel haklarından olan yaşam hakkı, hayvanlar için de evrensel bir değer olarak kabul edilmiştir. Afet yönetimi, afet öncesi, afet sırası ve hemen sonrası ve afet sonrasında sunulması gereken hizmetlerdir. Her ne kadar afet yönetiminde temel alınan insan unsuru olsa da hayvanlar da bu hayatın ve doğanın bir parçası olarak afet yönetiminin içindedir. İnsanların hayvanlara yükledikleri anlam ne olursa olsun, canlı varlıklar olarak savunmasız ve örgütlenme kabiliyetinden yoksun hayvanların da yaşam hakları korunmalı ve refahı sağlanmalıdır. Olağan koşullar bir yana konulursa olağanüstü koşullarda hayvanların insanlara daha da ihtiyaç duyduğu ortadadır. Her ne kadar 1982 Anayasası hayvan hakları, hayvanların korunması ve refahı hakkında doğrudan bir düzenleme içermese de uluslararası mevzuatı temel alarak hazırlanmış olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ana mevzuattır. Türk hukukunda hayvanlar sahiplenilen ve ekonomik değeri olan eşya olarak görülmektedir. Hayvanlar bir hakkın öznesi değil, süjesi yani konusu olarak ele alınır. Afet yönetimi mevzuatı incelendiğinde hayvanlarla ilgili düzenlemelerin yönetmelik ve plan düzeyinde kaldığı, pratiğe yansımadığı görülmektedir. Hakkın süjesi olarak ele alınan hayvanların deprem gibi afetlerde zarar görmeleri durumunda idarenin sorumluluğu, hayvanın sahipli olup olmamasına göre değişmektedir. Sahipsiz hayvanların sorumluluğunu pratik hukukta üstlenen bir merci bulunmamaktadır. Bu çalışma, fikri, idari ve hukuki altyapının oluşturulması adına, deprem özelinde hayvanların afet yönetiminde konumunun belirlenmesinde, iyileştirilmesinde ve pratiğe geçirilmesinde yol açmayı hedeflemektedir.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":" 48","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141373468","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu (TCK m. 288) ile Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunun (TCK m. 277) Karşılaştırmalı İncelemesi","authors":"Rukiye Kahya","doi":"10.52273/sduhfd..1473814","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1473814","url":null,"abstract":"Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olan bağımsız ve tarafsız mahkeme ilkesini korumaya yönelik yer alan suç türlerinden birisi adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu (TCK m. 288) bir diğeri ise yargı görevi yapanı, bilirkişiyi, tanığı etkilemeye teşebbüs suçudur (TCK m. 277). Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu 765 sayılı (Mülga) Türk Ceza Kanunu’nda yer almayan, ilk olarak 5237 sayılı TCK’da düzenlenmiş bir suç tipidir. Hem yeni bir suç tipi olması nedeniyle uygulamada karşılaşılan sorunlar neticesinde madde kısa bir zaman diliminde önemli değişikliklere uğramış hem de TCK m. 277 ile olan benzerliği ve ilişkisi beraberinde tartışmaları da gündeme getirmiştir. \u0000Çalışma her iki suç tipinin, suç kuramı açısından özellikleri ortaya konmuş, maddelerin geçirmiş oldukları değişiklikler ile suçların birbirlerine olan benzerlikleri ve farklılıkları açısından geçirdikleri dönüşümler ele alınmış, korunan hukuki değer bağlamında her iki suç karşılaştırılarak nasıl bir düzenleme öngörülebileceği yönünde bir bakış açısı sunulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141381454","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULUNDA BELİRLİ GRUPLARIN TEMSİL EDİLMESİ","authors":"S. Gökce","doi":"10.52273/sduhfd..1473619","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1473619","url":null,"abstract":"Hemen hemen bütün hukuk sistemlerinde, anonim şirket yönetim kurulunun seçimi hususunda tek yetkili olarak genel kurul kabul edilmiş ve bu yetkinin başka bir organa devredilmesi de kural olarak yasaklanmıştır (TTK m. 408/2, b). Buna ilaveten yönetim kurulu üyelerinin seçimi de basit yeter sayılara bağlanmıştır. Bu bağlamda, çoğunluk ilkesinin geçerli olduğu genel kurul toplantılarında ve özellikle yönetim kurulunun belirleneceği toplantılarda temsil edilen oyların çoğunluğunu elinde bulunduran pay sahibi veya sahiplerinin isteği doğrultusunda karar alınır. Bu durum ise çoğunluk dışında kalan pay sahiplerinin şirket yönetiminden uzaklaşmasına, genel kurul toplantılarına olan ilgilerinin azalmasına ve giderek toplantılara katılmamasına neden olmaktadır . \u0000İşte bu sakıncaları gidermek amacıyla, tarihsel süreç içerisinde şirket sözleşmelerine azınlığın ve münferit pay sahiplerinin şirket yönetim organında temsil edilmesine olanak sağlayan özel hükümler konulması yoluna gidilmiş, sonradan bu haklar hukuk sistemlerince tanınarak yasal zemine oturtulmuştur . Türk hukuku bakımından 6762 sayılı eTTK döneminde söz konusu hakka ilişkin açık bir düzenleme yer almamaktaydı. Ancak bu dönemde, kanunda herhangi bir yasaklama bulunmadığından ve ayrıca sözleşme özgürlüğü ilkesinin anonim şirketler hukuku alanında da geçerli olmasından dolayı şirket esas sözleşmelerine bu yönde bir hüküm konularak belirli pay gruplarının yönetim kurulunda temsiline olanak sağlanmaktaydı . 6102 sayılı yeni TTK ise bu hususu açıkça düzenlemiştir. “Belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilmesi” kenar başlıklı TTK m. 360 uyarınca esas sözleşmede öngörülmek şartıyla belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınmıştır","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"23 41","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141379839","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Limited Şirketlerde İki Kişilik Müdürler Kurulunda Müdürlerden Birisinin Müdürlük Sıfatının Sona Ermesinin Sonuçları","authors":"Aytekin Çelik","doi":"10.52273/sduhfd..1468941","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1468941","url":null,"abstract":"Limited şirketlerde yönetim ve temsil yetkisi tek bir müdüre bırakılabileceği gibi bu konuda birden fazla müdür de yetkilendirilebilir. Yönetim ve temsil yetkisinin bir müdüre verilmesi halinde anonim şirketlerden farklı olarak bir kuruldan söz edilemez. Buna karşılık birden fazla kişinin müdür olarak belirlendiği durumlarda bu yetkilerin kurul olarak kullanılması gerekir. Kurul olarak hareket edilmesi toplantıya çağrı, nisaplar vb. konularda çeşitli kurallara uyulmasını gerektirir. \u0000Limited şirketlerde yönetim ve temsil yetkisinin münferiden mi yoksa kurul olarak mı yerine getirileceği müdürlerin sayısına bağlıdır. Tek bir müdürün belirlendiği durumlarda söz konusu kişinin münferiden bu yetkileri kullanabilmesi mümkündür. Ancak söz konusu durum, özellikle iki kişinin müdür olarak belirlendiği durumlarda müdür sayısının müdürlerden birisinin görevinin ölüm, istife vb. bir sebeple fiilen tek kişiye düşmesinden farklıdır. İlk durumda şirket sözleşmesi ve genel kurul tarafından bu konuda ortaya konulan irade yönetim ve temsil yetkisinin tek bir müdür tarafından kullanılması yönünde olmasına rağmen ikinci durumda bu konuda ortaya konulan irade yönetim ve temsil yetkisinin kurul olarak kullanılmasıdır. Bu sebeple müdürler kurulunda fiilen tek bir müdürün kalması, yönetim ve temsil yetkisinin bu kişi tarafından kullanılabileceği anlamına gelmez. Ancak limited şirketlerde yönetim ve temsil yetkisinin şirket sözleşmesiyle tek bir müdüre bırakılabilmesinden dolayı uygulamada müdürler kurulunun fiilen tek kişiye düştüğü durumlarda da yönetim ve temsil yetkisinin bu kişi tarafından kullanılabileceğine ilişkin yargı kararlarına rastlanmaktadır. Söz konusu yaklaşım hem kanuna hem de şirket sözleşmesi ve genel kurul kararıyla ortaya konulan iradeye aykırıdır. \u0000Bu sebeple iki kişiden oluşan müdürler kurulunda müdürlerden birisinin müdürlük sıfatının sona ermesi halinde yönetim ve temsil yetkisinin kullanılabilmesi için genel kurul tarafından görevi sona eren müdürün yerine yeni bir müdür seçilmesi veya şirket sözleşmesinde müdürlerin sayısını belirleme yetkisi genel kurula bırakılmışsa yönetim ve temsil yetkisinin tek bir müdür tarafından kullanılmasına karar verilmesi gerekir. Aksi halde geride kalan müdürün yönetim ve temsil yetkisini kullanabilmesi mümkün değildir.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"58 21","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141384291","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"CEZA İNFAZ KURUMLARINDA PERSONEL-MAHPUS İLİŞKİSİ","authors":"Ertuğrul Yazar","doi":"10.52273/sduhfd..1459120","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1459120","url":null,"abstract":"Ceza infaz kurumları, adli bir makam tarafından hakkında tutuklama kararı verilen veya hüküm giyen mahpuslarla ilgilenmek üzere kanuni düzeyde oluşturulmuş kamu kurumlarıdır. Bu kurumlar duvarlar, çitler, kapıları kilitli bir bina ve parmaklıklı pencerelerden ziyade insanlarla ilgilidir. Güvenlikli, iyi yönetilen ve insani bir ceza infaz kurumu sisteminin anahtarı personel ve personelin mahpuslarla ilişkisinin niteliğidir. Personel-mahpus ilişkileri tüm hapishane sisteminin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle, bir ceza infaz kurumunun iyi düzen ve iyi yönetim ilkeleri çerçevesinde yönetilmesi personel-mahpus ilişkisinin sağlıklı bir zeminde ilerlemesine bağlıdır. \u0000Personel ve mahpus arasında çatışma yerine yapıcı ilişkiler kurulması gerilimin, şiddet olaylarının ve kötü muamelenin ortaya çıkma olasılığının azalmasını sağlar. Dinamik güvenlik olgusuyla ifade edilen bu yaklaşım sonucu kurum güvenliği de artar. Çalışma, ceza infaz kurumlarında yönetimi en zor alanlardan birini oluşturan personel-mahpus ilişkisine odaklanmakta ve uluslararası insan hakları hukuku standartları çerçevesinde bu ilişkinin olumlu düzeyde seyrini etkileyen faktörleri belirlemeye ve bir kültür haline getirerek içselleştirmenin önemini açıklamaya çalışmaktadır. Denetim mekanizmalarının da irdelemesi gerektiği bu faktörler; “personelin işe alınma ve seçim kriterleri”, “personel sayısı, çeşitliliği ve uzmanlığı”, “ceza infaz kurumu idaresinin hizmet anlayışı”, “personelin mesleki gelişimi, çalışma şartları, mali koşulları ve özlük hakları”, “personelin bağımsızlığı, adilliği ve yetkinliği gibi etik ilkeler”, “personelin alması gereken eğitimin niteliği”, “mahremiyet ilkesi ve hassas gruplar” başlıklarında ele alınmıştır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"2 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141385079","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kamu Tüzel Kişisi ve Kamuya Yararlı Kurum Ayrımı","authors":"Ömer Yıldırım","doi":"10.52273/sduhfd..1480580","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1480580","url":null,"abstract":"Bu makalede bir tüzel kişinin kamu tüzel kişisi olup olmadığını belirlemede kullanılan ölçütler çerçevesinde kamuya yararlı kurumların tüzel kişiliğinin ve tabi olduğu hukukun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Ayrımda kuruluş, kamu gücü, kamu hizmeti ve kamu yararı gibi temel ölçütlerin yanı sıra kamu tüzel kişiliğine ilişkin diğer ölçütlere de yer verilmiştir. Çalışmada kamuya yararlı kurum kavramı kamuya yararlı dernekleri ve kamuya yararlı vakıfları kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Kamuya yararlı kurumların birer sui generis (nevi şahsına münhasır) tüzel kişi olup kısmen de olsa idare hukukuna tabi olduğu ve tamamının benzer niteliklere sahip olmayıp alelade kamuya yararlı kurumlar ve kamu dernek ve vakıfları olarak ayrıldığı sonucuna ulaşılmıştır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"283 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141386683","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Sığınmacı Refakatsiz Çocukların Hukuki Temsili ve Korunması","authors":"Süleyman Dost, Sevde Gökez","doi":"10.52273/sduhfd..1473654","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1473654","url":null,"abstract":"Mültecilikte anne babası veya herhangi bir yetişkinin gözetiminde olmayan refakatsiz çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Dünyada durmak bilmeyen ve duracağa da benzemeyen mültecilikten en çok olumsuz etkilenenler çocuklardır. Hiçbir yetişkinin refakatinde olmaksızın ferdi olarak hareket eden bu çocukların maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması ve her türlü istismardan korunması BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletlerin yükümlülüğündedir. Refakatsiz çocukların sığınma, barınma, eğitim, sağlık gibi temel insani haklardan mahrum kalmalarının en önemli nedenlerinden biri onları temsil edecek ve her koşulda çocuğun üstün yararını gözetecek temsilcilerinin olmamasıdır. Bu ihtiyaç mültecilikte en hassas grup olan çocukların sığınma başvurusunu yaptığı andan itibaren korumaya ilişki işlemlerin tamamlanmasına kadar devam eder. Refakatsiz çocukların hukuki temsili, Sözleşme’nin tarafı her devlet tarafından farklı içeriklerde düzenlenmiştir. Ülkemizde ise refakatsiz çocukların hukuki temsili, Türk Medeni Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunda düzenlenmiştir. Bu makalede esas olarak Türk hukukuna göre sığınmacı refakatsiz çocukların hukuki temsili ve korunması ele alınmaktadır. Bu kapsamda öncelikle mülteci hukukunda sığınmacı refakatsiz çocuklara ilişkin genel olarak bilgi verilmektedir. Daha sonra bu çocukların korunabilmesinin önşartı niteliğindeki hukuki temsilleri ve korunması incelenmektedir. Son olarak da bu sığınmacı refakatsiz çocukların hukuki temsili ve korunmasına ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerilerinde bulunulmaktadır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"91 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141268059","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Yapay Adaların Uluslararası Deniz Hukukundaki Statüsü","authors":"Berkant Akkuş","doi":"10.52273/sduhfd..1458426","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1458426","url":null,"abstract":"Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) çerçevesinde yapay adaların oluşturulması, özellikle deniz sınırları ve toprak talepleri konusundaki anlaşmazlıklar bağlamında tartışmalı bir konu olmuştur. BMDHS, okyanusların ve kaynaklarının kullanımı ile korunması için kapsamlı bir hukuk sistemi sağlarken, yapay adaların oluşturulmasını özel olarak ele almamaktadır. BMDHS’nin bu konuyu yeterince ele almaması, özellikle bazı ülkelerin ada inşa faaliyetlerine giriştiği Güney Çin Denizi’nde yapay adaların oluşturulmasının düzenlenmesinde zorluklara yol açmıştır. Bu faaliyetler, deniz güvenliği, çevre ve diğer devletlerin BMDHS kapsamındaki hakları üzerindeki etkileri konusunda endişelere yol açmıştır. BMDHS’nde yapay adaların oluşturulmasına ilişkin özel hükümlerin bulunmaması da hükümlerin devletler tarafından farklı yorumlanmasına yol açarak, bu konunun ele alınmasına yönelik çabaları daha da karmaşık hale getirmiştir. Bu konuyu ele almak üzere yeni yasal çerçevelerin geliştirilmesi çağrılarına rağmen ilerleme yavaş olmuş ve denizcilik alanında ortaya çıkan faaliyetlerin mevcut hukuk sistemi içerisinde düzenlenmesinin zorlukları vurgulanmıştır.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"8 26","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141265549","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Konut Kirasına İlişkin Uyuşmazlıklarda Taşınmazın Aile Konutu Niteliğinin Arabuluculuk Sürecine Etkisi","authors":"Duygu Dağlıoğlu","doi":"10.52273/sduhfd..1459624","DOIUrl":"https://doi.org/10.52273/sduhfd..1459624","url":null,"abstract":"Arabuluculuk müessesesi 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile 2013 yılında Türk hukukuna girmiştir. Dava şartı olarak ise arabuluculuk ilk olarak 2018 yılında ticari uyuşmazlıklar ve iş uyuşmazlıkları için uygulanmış, devam eden yıllarda tüketici uyuşmazlıkları dava şartı arabuluculuk uygulamasına dahil edilmiştir. Son olarak 2023 yılında ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmalıklar, Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklar, komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar ve tarımsal üretim sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarla birlikte kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da dava şartı arabuluculuğa tabi tutulmuştur. Bunu takiben kira uyuşmazlıklarında arabuluculuk uygulamasına ilişkin çeşitli sorunlar tartışılmaya başlamıştır. Bunlardan biri de TMK md. 194 ve TBK md. 349 ile konusu aile konutu olan kira sözleşmeleri bakımından kiracı eşe getirilen sınırlamaların arabuluculuk sürecine etkisidir. Bu makalede konusu aile konutu olan kira sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda arabuluculuk sürecinde ortaya çıkabilecek problemlere ve çözüm önerilerine yer verilmektedir.","PeriodicalId":510856,"journal":{"name":"Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi","volume":"6 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141271693","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}