{"title":"Checking the Reliability of Muqâtil b. Sulaymān’s Tafsīr Narratives: Text Comparison with ′Ali b. Abī Talha’s Tafsīr Narratives","authors":"Merve Nur Çam, Selim Türcan","doi":"10.14395/hid.1343112","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1343112","url":null,"abstract":"Hicrî ilk üç asırda İslam düşüncesi teşekkül ederken yaşanan siyasî karışıklıklar İslamî ilimler tarihine ilişkin algılamalarımızı büyük oranda şekillendirmiştir. Özellikle Ehl-i Hadîsin paradigmayı belirlediği dönemde bazı kişi ve eserlere atfedilen değerlerde öncesine göre bir düşüş gözlemlenmiş hatta yer yer görmezden gelinmişlerdir. Bazı kimseler bu gelişen şartlar altında değer kaybına uğrarken bazıları da güvenilir addedilmiştir. Bu bağlamda Ali b. Ebî Talha, İbn Abbâs’a nispet edilen nakiller arasında en muteber kabul edilirken Mukâtil b. Süleyman görmezden gelinen kimselerdendir. Mukâtil için bu görmezden gelinme ve değer kaybının, döneminin siyasî ve ilmî şartları bağlamında gerçekleştiği varsayımından hareketle bu çalışma, Mukâtil b. Süleyman ve Ali b. Ebî Talha’nın tefsir nakillerinin hem lafız hem de mana yönünden karşılaştırılmasını içermektedir. Mukâtil hakkında zikredilen onun Ehl-i Hadisten, Sıfatıyyeden, Müşebbihe-Mücessimeden ve Zeydiyyeden olduğuna dair iddialar şimdiye dek sadece siyasî ve dönemsel değerlendirmelerle ele alınmış eseri üzerinden kapsamlı bir araştırmaya gidilmemiştir. Çalışmamızdaki mukayese ile Mukâtil’in tefsir nakillerinin, hakkındaki iddialar çerçevesinde ona atfedilen yorum biçimlerini taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Böylece Mukâtil b. Süleyman’ın tefsir nakil geleneğinde nerede konumlandığı hakkında daha nesnel bir sonuca ulaşabileceğiz. Yaptığımız karşılaştırmada Ali b. Ebî Talha ve Mukâtil tefsir nakillerinin lafız benzerliklerinin yüzde 42,18 oranında olduğu tespit edilmiştir. Buna lafzı farklı manası aynı olan nakiller de eklenince bu oran yüzde 65,59’u bulmaktadır. Öte yandan Mukâtil’in Ali b. Ebî Talha nakillerinden farklılaştığı noktalarda sonraki dönem rivayet tefsirleriyle önemli oranda uyuştuğuna dair emareler de vardır. Sonuç olarak mukayesede elde edilen kayda değer benzerlik oranı, Mukâtil b. Süleyman hakkındaki onun farklı fırka ve mezheplere mensup olduğunu ileri süren iddiaların, dönemin siyasî ve itîkâdî açıdan çalkantılı durumundan kaynaklandığını ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"49 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139228010","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Ebû Abdurrahman Es-Sülemî’nin Tabakâtü’s-Sûfiyye’sindeki Sûfî Tabakaları: Bölge-Şehir Dağılımının Serencâmı ve İşaret Edilen Sûfî Havzaları","authors":"Soner Eraslan","doi":"10.14395/hid.1332078","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1332078","url":null,"abstract":"Ebû Abdurrahman es-Sülemî’nin (ö. 412/1021) beş tabaka şeklinde tertip ettiği Tabakâtü’s-sûfiyye’sinde yüz beş sûfî yer almakta ve yaşadıkları dönem hicrî 161-378 yılları arasına tekabül etmektedir. Bu makalede Tabakât’ta yer alan sûfîlerin bulunduğu tabakaların bölge ve şehir dağılımları tablolar şeklinde ele alınmış ve her bir tabakaya ait bölge ve şehir dağılımlarını gösteren tablolardaki oranlar yüzdelik dilimlerle ortaya konmuştur. Bölgelere işaret eden tablolar oluşturulurken Sülemî’nin beyanı esas alınarak İran, Irak, Suriye, Hicaz, Mısır ve Horasan bölgeleri üst başlıklar olarak belirlenmiştir. İran’da bulunan Horasan eyaleti ile Afganistan ve doğusuna uzanan Horasan bölgesi birbirinden ayrıştırılmış ve olası bir tedahül nispeten giderilmeye çalışılmıştır. Tablolardan elde edilen verilere göre Hicaz, Mağrib ve Mısır bölgelerindeki sûfî popülasyonu düşük seviyelerde seyrederken diğer bölgelerde daha yüksek düzeyde olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle Irak, Horasan ve İran bölgelerinin sûfî popülasyonu açısından daha zengin yerler olduğu görülmektedir. Bu durum şehirler bazında değerlendirildiğinde ise Bağdat ve Nişabur’un diğer şehirlere nispetle daha fazla sûfîye ev sahipliği yaptığı anlaşılmaktadır. Fakat tabakaların seyrettiği zamansal süreç göz önüne alındığında ve söz konusu tablolar bir bütün halinde değerlendirildiğinde çeşitli sebeplerden dolayı son tabakalara doğru genelde İran bölgesinin, özelde Nişabur şehrinin ön plana çıktığı izlenmektedir. Tablolara yansıyan verilerden elde edilecek bir diğer çıkarım ise ilk tabakalarda çoğunlukla merkez konumdaki şehirlerde yer alan sûfîlerin, süreç içersinde nispeten küçük köy ve kasabalara da sirayet etmeleridir. Böylece tasavvufun zamanla toplumun farklı kesimlerinde de kök saldığı ortaya çıkmaktadır. Makalede üzerinde durulmak istenen bir diğer husus ise Sülemî’nin çeşitli sûfîlerden aktardığı rivayetlerin işaret ettiği tasavvuf havzalarıdır. Günümüzde Basra, Bağdat, Mısır gibi sûfî ekol/mektep isimleri tasavvuf tarihi, tasavvufa giriş ve tasavvuf el kitapları şeklinde derlenen çalışmalarda yaygınlık kazanmıştır. Sözgelimi sûfî mekteplerinden biri olan Basra ekolü, bir yanıyla Hasan el-Basrî’nin (ö. 110/728) “korku ve hüzün” anlayışıyla ön plana çıkarken diğer yanıyla da Râbiatü’l-Adeviyye’nin (ö. 185/801) “İlâhî aşk” tavrıyla anılmaktadır. Bu durum bölgeler üzerinden tasavvuf ekollerinin ele alınmasında birtakım problemleri de beraberinde getirmektedir. Nitekim aynı bölgelerde bulunan farklı tasavvuf anlayışları bu tasnif ile birlikte göz ardı edilebilmektedir. Sülemî’nin aktardığı bölge, şahıs ve aynı şehirde yer alan farklı tasavvuf anlayışlarına delalet eden üç ayrı rivayet günümüzde şayi olan sûfî mektepleri/ekolleri olgusuna yeni bir soluk kazandırabilir. Dolayısıyla makalede ortaya konan tablolardan doğacak yeni sorular ve bulgular doğrultusunda günümüze kadar süregelen sûfî mektepleri/ekolleri olgusunun yeniden gözden geçirilmesi gündeme gelebilir.","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"47 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139229532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Investigation of Religious Education Teacher Candidates' Cognitive Flexibility Levels and Critical Thinking Tendencies","authors":"Zeynep Demi̇rtaş, Mithat Takunyaci, R. Yesil","doi":"10.14395/hid.1334350","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1334350","url":null,"abstract":"Din eğitimi, bireylerin din, ahlak ve değerlerle ilgili doğru bilgi, tutum ve davranışları kazanmalarını amaçlar. Ayrıca din eğitiminde öğretmenlerin rehberliğinde bireylerin doğru bilgi üzerinde eleştirel ve esnek bir düşünme tarzı geliştirmeleri beklenir. Çünkü din eğitiminin konusu olan İslam, aklın geliştirilmesine ve kullanılmasına büyük önem verir. İslam'da araştırma, düşünme ve tartışma yoluyla elde edilen bilginin, sadece duyum ve/veya geleneksel aktarım yoluyla elde edilen bilgiden daha değerli olduğu kabul edilir. Din eğitimi, bireylerin kendi varlıklarını, değerlerini, içinde yaşadıkları dünyayı, hayatı, ölümü ve ötesini anlamlandırma sürecinde etkilidir. Aynı zamanda bireyler yaşamlarına yön verecek ahlaki değerler ve erdemler kazanırlar. Bu süreçte din eğitiminde bireylerin düşünme becerileri geliştirilmeli ve sorgulamaları teşvik edilmelidir. Din eğitiminin hedeflediği bu özelliklerin öğrencilere kazandırılması sürecinde din eğitimi öğretmenlerinin ve İHL meslek bilgisi dersleri öğretmenlerinin rolü önemlidir. Nitelikli bir ilahiyat alan öğretmeni, öğrenme-öğretme sürecinde karşılaştığı sorunları çözebilmek ve farklı sorunlara farklı çözümler üretebilmek için bilişsel esnekliğe sahip olmalıdır. Ayrıca ilahiyat alan öğretmenlerinin, öğrencilerin öğrenme sürecine aktif katılımları için araştırma, keşfetme, problem çözme, farklı çözüm ve yaklaşımları paylaşma ve tartışma fırsatlarının sağlandığı öğrenme ortamları oluşturarak tüm bu becerilerin kazanılmasında öğrencilere rehberlik etmesi beklenmektedir. Öğretmenlerin din eğitimi ve öğretimi ile ilgili bilgi, beceri ve yeterliklerin yanı sıra bilişsel esneklik (BE) ve eleştirel düşünme becerilerine sahip olmalarının önemli olduğu düşünülmektedir. Bu araştırmada ilahiyat alanı öğretmen adaylarının BE düzeyleri ile eleştirel düşünme eğilimleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca araştırmada ilahiyat alanı öğretmen adaylarının BE ve eleştirel düşünme eğilimlerinin ne düzeyde olduğu belirlenmiş ve bazı demografik özelliklere göre bu düzeylerin farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Betimsel tarama yöntemi ile gerçekleştirilen araştırmanın örneklem grubunda İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Bölümünde ve Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programın İlahiyat Alanında öğrenim gören 373 öğretmen adayı yer almıştır. Araştırmada ilahiyat alanı öğretmen adaylarına Bilişsel Esneklik Düzeyleri ve Eleştirel Düşünme Eğilimleri ölçekleri uygulanarak veriler elde edilmiştir. Verilerin analizinde parametrik analizler kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre ilahiyat alanı öğretmen adaylarının BE düzeylerinin orta düzeyde ve eleştirel düşünme eğilimlerinin yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmanın diğer bir sonucuna göre ilahiyat alanı öğretmen adaylarının BE düzeyleri ile eleştirel düşünme eğilimleri arasında pozitif yönde ve yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada ilahiyat öğretmen adaylarının BE düzeyleri ve eleştirel düşünme eğilim","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139229637","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Speech Acts and Imperative Illocution Forms in Arabic","authors":"Yusuf Akyüz","doi":"10.14395/hid.1333155","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1333155","url":null,"abstract":"Çalışmanın Amacı ve Yöntemi Çalışma, söz edimlerinden olan emretme edimsözünün erken dönem Arap dili ilimlerindeki yansımalarını araştırmayı amaçlamaktadır. Arap dilinde konuşmacının emretme edimsözünü icra edeceği değişik söylem türlerinin olduğunu ortaya koymak çalışmanın amaçlarındandır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle söz edimleri kuramının modern dilbilim çerçevesinde ortaya çıkışını, tanımını, çeşitlerini ve bir söz ediminin oluşum koşullarını günümüz edimbilim kaynaklarından araştırılmıştır. Çalışmada söz edimleri kuramının ortaya çıkışını tetikleyen edimsöz edimine ve dolaylı söz edimlerine de yer verilmektedir. Makalenin ikinci bölümünde Arap dilinde söz edimleri kuramının yansımalarına dair kaynaklardan elde edilen bulgular ışığında açıklamalar yapılmıştır. Emir kelimesinin sözlük anlamı ve emretmenin kavramsal açıklaması yapılmıştır. Emretme edimsözü yapısal olarak Arap dili nahiv ve belagat kaynaklarına, ayetlerde bulunan emretme edimsözünün tahlili ise bu kaynaklara ilaveten tefsir kaynaklarına başvurularak araştırma şekillenmiştir. Çalışmada Arap dilinde emretme edimsözünü yerine getiren kelime ve cümle türleri klasik kaynaklardan araştırılmıştır. Bu anlamlar, Arap dilbiliminde karine denilen edimbilimsel faktörlere bağlı olarak belirlenmektedir. Arap dilinde emir kipine ilaveten isim fiiller, emir fiilin yerinde kullanılan mastarlar, bildirim cümleleri, soru cümleleri, fiili hazfedilmiş mansup isimler, teşvik edatı alan muzari fiiller, bazı hal cümleleri ve etimolojik olarak emretme anlamındaki bazı kelimeler emir anlamında kullanılıp emretme edimsözünü gerçekleştirmektedir. Konuyla ilgili önceki çalışmalar Kur’an-ı Kerim’de İbâha İfade Eden Emir Siygalarının Çeviri Problemi: Çalışmada yazar ayetlerde ibâha ifade eden emir kiplerinin meallerdeki yansımasını ele almıştır. Çalışmasını yaparken ibaha anlamının tespitinde tefsir ve fıkıh usulü kaynaklarını esas almış ve meallerin ibaha anlamı ifade eden ayetlerin çevirisinde gerekli itinayı göstermedikleri sonucuna varmıştır. Fıkıh Usûlü Açısından Emrin Delaleti ve Emre Delalet Eden Lafızlar Üzerine Bir Değerlendirme: Çalışmada yazar emir anlamını ifade eden ayetleri İslam hukuku perspektifiyle incelemiştir. Mezheplerin emir ifade eden ayetleri anlayışlarını ele almıştır. Çalışmada usül âlimlerinin, emir kipinin bağlayıcılığı ve gerektirici bir üslupta kullanıldığını dikkate almalarına rağmen emrin tarifinde ve kesinlik ifade etmesi ile emrin otoriter bir tarzda gerekliliği hususunda ihtilaflı olduklarını tespit edilmiştir. Ebü’l-Kâsım el-Müeddib’e Göre Arapça Emir Kipleri ve Kur’ân’daki Yansımaları: Çalışmada yazar, Arap dili emir kipleri konusunu Ebü’l-Kâsım el-Müeddib’in (ö. 338/950) Deḳâiḳu’t-taṣrîf adlı eserindeki görüşlerine bağlı kalarak açıklamaya çalışmıştır. el-Müeddib’e göre emir anlamını karşılayan çeşitli yapılar vardır. Yazar eser çerçevesinde bu yapıları incelemiş ve emir fiilin Kur’an’da kullanıldığı anlamları incelemiştir. Bu çalışma, erken dönem","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"65 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139251893","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Alevi-Sünni Evliliklerinin Karşılıklı İlişkilere Etkisi","authors":"Tahir Küçük, Yakup Çoştu","doi":"10.14395/hid.1343116","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1343116","url":null,"abstract":"Bu makalede, Alevi-Sünni evliliklerinin gruplar arası karşılıklı ilişkiler üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu konu edinilmektedir. Alevi-Sünni ilişkilerindeki olumsuz ön yargı, kalıp yargı ve ötekileştirme eğilimlerinden yola çıkılarak, bu zihinsel ve davranışsal kalıpların hangi durumlarda değişebileceği sorusu, evlilik kurumunun etkisi bağlamında analiz edilmiştir. Alevi-Sünni çiftlerle yapılan görüşmeler üzerinden her iki grup arasındaki ilişkilerdeki değişimin açığa çıkartılması amaçlanmıştır. Makalede, öncelikli olarak, öteki ve ötekileştirme kavramları üzerinden Alevi-Sünni ilişkileri ve Alevi-Sünni evlilikleri ele alınmıştır. Daha sonra, Alevi-Sünni evliliklerinin Alevi-Sünni grupları arasındaki ilişkileri ne yönde etkilediği, evlilikle kurulan akrabalık bağlarının var olan ön yargı, kalıp yargı ve ötekileştirme eğilimlerini giderip gidermediği sadece katılımcıların gözünden anlaşılmaya çalışılmıştır. Aile ve akraba gruplarının yorumları bu çalışmaya dahil edilmemiştir. Bu bağlamda araştırmaya Alevi-Sünni evliliği yapmış Samsun ve Amasya şehirlerinden toplam 37 kişi katılmıştır. Görüşmeler Mayıs 2022 ile Mart 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Mülakata katılan 20 kişi Samsun ve ilçelerinde yaşamakta, 17 kişi ise Amasya ve ilçelerinde yaşamaktadır. 37 katılımcının 21’i erkek, 16’sı ise kadınlardan oluşmaktadır. Bu katılımcıların 20’si Sünni 17’si ise Alevi dini grubuna mensuptur. Mülakata katılan katılımcıların 15’i eşiyle birlikte, (toplam 30 kişi) 7 kişi ise tek olarak katılım sağlamıştır. Görüşmeye katılan kişilerin yaşları 27 ile 49 arasında değişmektedir. Alevi-Sünni evlilikleri yapmış Samsun ve Amasya şehirlerinde yaşayan bireylerle yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilen verilerle ötekine karşı bakışın seyri incelenmiştir. Özellikle katılımcıların gözünden aile, akraba ve sosyal çevrenin yaklaşımı anlaşılmaya çalışılmıştır. Görüşmelerden elde edilen veriler temalar halinde kodlanarak içerik analizleri yapılmıştır. Genel anlamda bu tür evliliklerin kentleşme, modernleşme ve sekülerleşme süreçlerinin yanı sıra üniversite eğitiminin getirmiş olduğu karşılıklı temas ile birlikte artarak devam ettiği gözlenmiştir. Alevi-Sünni evliliklerinin eşler arasında çok fazla problem oluşturmadığı ancak aile ve akraba grupları arasında tartışıldığı saptanmıştır. Özellikle her iki grubun aile ve akraba çevrelerinin kırsal bölgede yaşamaları, bu evlilikleri olumsuz algılamalarına sebep olduğu gözlemlenmiştir. Bu açıdan ailelerin sosyal çevrenin baskısı altında oldukları tespit edilmiştir. Görüşülen bireylerin yaş, cinsiyet, eğitim, meslek, yaşadığı yer, aile ilişkileri ve aidiyet duygusu gibi değişkenler açısından sorulan sorulara farklı cevaplar verdikleri görülmüştür. Katılımcıların yanıt ve yorumları, evlilik öncesi süreç, evlilik süreci ve evlilik sonrası süreç olmak üzere üç temanın oluşmasını sağlamıştır. Bulguların analizi de bu temalar üzerinden yapılmıştır. Bireylerin evlilik öncesi genel olarak Alevi-Sünni evlilik","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"92 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139252784","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"An Analyze of the Dropshipping Model in the Manner of Islamic Law","authors":"Cemil Li̇v","doi":"10.14395/hid.1336315","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1336315","url":null,"abstract":"İslâm hukukunda naslar ışığında belirlenen temel ilkeler, hayatın her alanında olduğu gibi ticari faaliyetlerde de mihenk taşı olmuştur. Gelişim ve değişimin ortaya çıkardığı ticari sorunlar bu ilkeler ölçüt alınarak giderilmeye çalışılmıştır. Teknolojinin gelişimi tüketici taleplerinde değişikliğe sebep olduğu gibi, talep edilen ürün ve hizmetlerin arz yönteminde de değişimlere neden olmuştur. Klasik pazar anlayışının piyasadaki yoğunluğu e-ticaret modeline doğru evrilmeye başlamış, fiziki mağazalarla birlikte sanal pazar ve mağazalar da önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Başlangıçta işletmeler kendi kurdukları web siteleri üzerinden satış işlemini gerçekleştirirken bir süre sonra pek çok ürün ve firmanın yer aldığı alışveriş siteleri pazardaki yerini almaya başlamıştır. Elektronik ticaret (E-Ticaret) olarak adlandırılan bu yeni ticaret modelinde insanlar mağazalara gitmek yerine bilgisayar ve mobil cihazları vasıtasıyla günün her saatinde kolaylıkla alışveriş yapabilmektedirler. E-ticaret sadece tüketicilere belirli bir mekân ve zaman olmadan sınırsız alışveriş imkânı sunmakla kalmadı; aynı zamanda yeni ticari fırsatlar da sundu. Pek çok insan fiziksel bir mağaza ihtiyacı hissetmeden ticari faaliyetlerde bulunmaya başladı. Bunlardan bir tanesi de dropshipping olarak adlandırılan stoksuz e-satış yöntemidir. “Stoksuz e-satış” veya “stoksuz e-ticaret” olarak tanımlanan dropshipping, ürünlerin tedarikçilerden alınıp doğrudan müşterilere gönderilmesiyle oluşan e-ticaret modelidir. Bu yöntem diğer e-ticaret iş modellerine kıyasla kurulumunun daha kolay olması, daha düşük kuruluş sermayesi gerektirmesi nedeniyle girişimciler için cazip bir ticarî model halini almıştır. Bu yöntemde satıcı, tedarikçisinin web sitesinden ürün kataloğunu kopyalayıp kendi web sitesi veya sosyal ağlarında satışa sunar. Müşteri satın almak istediği ürünü site üzerinden seçip aldığında dropshipping sahibi kişi ürünü tedarikçi firma üzerinden müşteriye doğrudan ulaştırır. Stoksuz satışın tarihi 1900’lü yılların başlarına kadar dayandırılmakla birlikte dropshipping son dönemlerde ortaya çıkmış ve hızlı bir ivme ile piyasada önemli bir satış modeli olmuştur. Gerek ülkemizde gerekse uluslararası pazarda pek çok firma dropshipping hizmetini müşterilere sunmaktadır. Bu bağlamda, araştırmanın amacını, her kesimden insanın kolaylıkla yapabileceği alternatif bir satış modeli olarak sunulan dropshippingin İslâm ticaret hukukunun genel ilkeleri kapsamında tahlil edilerek hukuki niteliğinin belirlenmesi oluşturmaktadır. Araştırmada öncelikle dropshipping sisteminde satıcı ile tedarikçi arasındaki hukuki ilişki hakkında bilgi verilmiştir. Sonrasında dropshipping sisteminde stok bulundurmadan satış işlemi, yanında olmayan ürünün satılması üst başlığı içerisinde ma’dûmun satışı ve kabzedilmeden ürün satışı başlıkları altında tahlil edilmiştir. Son olarak dropshipping sistemi kusur sorumluluğu ve piyasa fiyat istikrarı açısından değerlendirilmiştir. Dropshipping modelinde taraflar ","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"26 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139279532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Şarkıcı Cemîle ve Medine’de Kültürel Hayat","authors":"Nadir Karakuş, Mustafa Erzen","doi":"10.14395/hid.1343075","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1343075","url":null,"abstract":"İlk dönemlerde Arap mûsikîsi genellikle “el-Hıdâ/el-Hudâ” ve “en-Neşîd” denilen tek makam ve düz nağmelerden oluşmuştur. Daha sonra fetihlerle birlikte başlayan İran mûsikîsinin etkisi, zengin melodilerin ve çok yönlü bir makam kültürünün Arap mûsikîsine girmesini sağlamıştır. Bu etki sonucu Mekke’de Saîd b. Miscâh (ö. 96/715 ?), Medine’de Sâib Hâsir (ö. 63/683) İran’ın zengin nağmelerini Hicaz’a yaymışlardır. Araştırılan makaleye konu olan şarkıcı Cemîle de (ö. ?) bu nağmeleri, komşusu olan Sâib Hâsir’den alarak Medine’de yeni bir tarzın başlamasında etkili olmuştur. Allah vergisi yeteneklerini ve güzel sesini Sâib’in udla okuduğu nağmelerle birleştirip daha da zenginleştiren Cemîle, aynı zamanda İran udunu da iyi derecede icrâ etmesiyle tanınmıştır. Makalemizde aktarılan Medine’deki kültürel hayat, Cemîle’nin söylediği şarkılar ve bunlara konu olan şiirler üzerinden ele alınmaya çalışılmıştır. Makalemize konu olan şarkıcı Cemîle’yle ilgili, kaynaklarda az bir bilgi bulunmakla birlikte temel kaynak olarak Kitâbü’l-Egânî esas alınarak hazırlanmıştır. İlgili kaynağın anlatım üsûbu ve tarihleri belirtmemiş olması sebepleriyle konular, Edebiyat ve şiir tarihi üzerine yoğunlaşan İbn Kuteybe (ö. 276/889), Yâkût el-Hamevî (ö. 626/1229) gibi müelliflerden başka İbn Sâ’d (ö. 230/845), Belâzurî (ö. 279/892-93), İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), Endülüslü âlim ve şâir İbn Abdürabbih (ö. 328/940) tarafından kaleme alınan tabakât ve rical kitapları ile desteklemeye çalışılmıştır. Makale, aynı zamanda Emevîler döneminin bazı acı olayları ve toplumda bıraktığı derin teessürün farklı bir yönünün anlaşılmasına katkı sağladığı gibi Medine’nin kültürel hayatına da ışık tutmaya çalışmıştır. Makalemize konu olan Cemîle es-Sülemî adlı kadın şarkıcı, Emevîler döneminde (661-750) Medine’nin sosyal ve kültürel hayatında etkin olmuştur. Cemîle’nin Benu’l-Haris b. Hazrec’den ismi verilmeyen bir mevlâ ile evlendiği, fakat çocuklarının olup olmadığına dair bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır. Cemîle’nin şarkı öğrendiği İranlı Hocası Sâib Hâsir, Cemîle’nin yetişmesi ve nağmelerindeki mükemmelliğin anlaşılmasına katkı sağlamıştır. Sâib Hâsir’in, şarkılarını ud eşliğinde çaldığı göz önüne alınarak İran müziğini ve Fârisî nağmeleri Medine’ye ilk kez getirenlerden birisi olduğunu düşünebiliriz. Cemîle, nağmelerindeki yumuşaklık yanında tiz perdelerdeki ses hâkimiyeti ile sadece bu dönemde değil mûsikî tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Ayrıca udu ile “enstrümantal nağmeler” çalan Cemîle, bu özelliği ile de isminden bahsettirmiştir. Yalnızca Sâib Hâsir’in tarzını taklit etmeyip kendisine yeni bir tarz geliştiren Cemîle, bu birikiminden dolayı Mekke ve Medineli ünlü mûsikîşinasların ziyaret ettikleri bir otorite olmuş olup, bunların arasında İbn Süreyc, Garîz (ö. 98/717 ?), Saîd b. Miscah ve Müslim b. Muhriz (İbn Muhriz) gibi isimler de görülmektedir. Medine’de hep birlikte bir açık hava konseri verdikleri kaynaklarda geçmektedir. Mekke ve Medine’de kadınlı erkekli ","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"15 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139282772","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"İbnu’l-Cezerî’nin eş-Şâṭıbiyye’nin Muhtevasına İlişkin Taḥrîrât Uygulamaları: Neşr Bağlamında Bir İnceleme","authors":"Muhammed Pi̇lgi̇r","doi":"10.14395/hid.1324594","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1324594","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, İbnu’l-Cezerî’nin eş-Şâṭıbiyye üzerine yaptığı taḥrîrât uygulamaları ve onun bu konuda haleflerine olan etkisi ele alınmıştır. Kolay ezberlenebilir, kısa ve pratik olmaları gibi sebeplerden dolayı İslâmî ilimlerin öğretiminde kullanılan manzum eserler, ḳırâât ilmi tedrisatında birincil kaynaklar olarak öne çıkmaktadır. Fakat manzum eserlerin veciz ifadeler içermesi ve buna ilaveten manzum ḳırâât eserleri özelinde söylenecek olursa ḳırâât ihtilaflarının metnin içine şifrelenmiş olması dolayısıyla mezkûr metinler şerḥ edilmeye muhtaçtır. Ḳırâât edebiyatına ait bu tarz teliflerden biri olan eş-Şâṭıbiyye de temel kaynaklar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda günümüze değin eş-Şâṭıbiyye üzerine şerhler yazılagelmiş; mücmel ve muṭlaḳ ifadelerin netleştirilip aḫz edilmesi uygun görülmeyen vecîhlerin ayıklandığı taḥrîrât çalışmaları yapılmıştır. Bu tür eserlerin temel amacı, râvîlere nispet edilen ḳırâât vecîhlerinin ṣaḥîḥ olanını saḳīm olanından ayırmaktır. Bu yapılırken râvîlere isnâd edilen ihtilaflara ait nakillerin sıhhati, müellifler tarafından mütalaa edilmekte ve bunlardan muṭlaḳ olanlar taḳyîd, mücmel olanlar ise beyân edilmektedir. Ṭayyibetu’n-Neşr fi’l-ḳırââti’l-ʿaşr’ın mensur hâli olan Neşru’l-’ḳırââti’l-ʿaşr’da da eş-Şâṭıbiyye üzerine taḥrîrât uygulamalarına rastlanmaktadır. Ṭayyibetu’n-Neşr’in el-ʿaşru’ṣ-ṣuġrâ programına kaynaklık eden eserlerden biri olan eş-Şâṭıbiyye’yi de kapsaması, eş-Şâṭıbiyye üzerine Neşr’de yapılan taḥrîrât uygulamalarını anlamlı kılmaktadır. Mamafih İbnu’l-Cezerî’nin eş-Şâṭıbiyye üzerine yaptığı taḥrîrât değerlendirmelerinde kullandığı ifadeler, bu bahsin başlangıç noktası olarak görülmektedir. Şâṭıbî’nin et-Teysîr’e yaptığı ziyadeler ve iḫtiyârlar/tercihler hakkında İbnu’l-Cezerî’nin kullandığı söz konusu ifadeler ise “خروج عن طرقه” ve türevleridir. Bu ifadeler, İbnu'l-Cezerî'nin mezkûr vecîhleri aḫz için uygun görüp görmediğini, taḥrîrâttaki yöntemini ve halefleri üzerindeki etkisini ortaya koyması bakımından önemlidir. İbnu’l-Cezerî sonrası ḳırâât müelliflerinin bu konudaki tavrının söz konusu söylem üzerinden nasıl gerçekleştiği meselesi de mühim bir durumdur. Modern dönemde tahrîrât edebiyatına dair çalışmalar tespit edilmekle birlikte bunlar, daha çok Ṭayyibetu’n-Neşr’in içeriği hakkında yapılmış çalışmalardan veya taḥrîrât disiplininin mahiyetini açıklayan araştırmalardan ibarettir. Tespit edilebildiği kadarıyla İbnu’l-Cezerî’nin taḥrîrâtçılığının ortaya konulduğu ve bunun da bilhassa eş-Şâṭıbiyye üzerinden yapıldığı araştırmalara yakın dönemde yeterince rastlanmamıştır. Bununla birlikte et-Taḥrîrât ʿale’ş-Şâṭıbiyye beyne’l-ḳırâati ve’l-menʿ ve “Hirzül-Emānī Bağlamında Ortaya Çıkan Tahrîrât Edebiyatı’nın Tespit ve Tahlili” adlı çalışmalar, eş-Şâṭıbiyye ile ilgili öne çıkan çalışmalardan bazılarıdır. Bu bağlamda, bu çalışmada İbnu’l-Cezerî’nin Neşru’l-ḳırââti’l-ʿaşr’da eş-Şâṭıbiyye üzerine yaptığı taḥrîrât ameliyesi incelenmiştir. Bununla beraber onun taḥrîrâtçılığı; onun eş-Şâṭıbi","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"21 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139282910","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Maniheizm'de Misyon Anlayışı ve Maniheist Addã'nın Roma İmparatorluğu'na Yönelik Misyon Faaliyetleri","authors":"Dila Baran","doi":"10.14395/hid.1343794","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1343794","url":null,"abstract":"Maniheizm, miladi üçüncü yüzyılda, kendisini o zamana değin var olmuş tüm dinlerin tamamlayıcısı olarak gören Mani’nin, insanlığı kurtuluşa ulaştıracak ilahi bir elçi olarak görevlendirildiğini ilan etmesiyle ortaya çıkmış gnostik bir dinî gelenektir. Maniheizm’i diğer gnostik geleneklerden ayıran en temel husus, evrensel bir bakış açısına sahip olmasıdır. Dönemin diğer gnostik grupları sadece kendi üyelerine hitap eden kapalı birer cemaat konumundayken, Mani evrensel anlam yüklediği gnosisi tüm insanlığa ulaştırma düşüncesi üzerine kurulu bir din inşa etmiştir. İşte Mani’nin sahip olduğu bahsi geçen evrensel bakış açısı, bu çalışmanın konusunu oluşturan Maniheist misyon anlayışının beslendiği temel düşünceyi ortaya koymaktadır. Zira Maniheizm güçlü misyon anlayışı sayesinde Mezopotamya’nın Babil bölgesinden başlayarak Doğu’ya ve Batı’ya doğru hızla yayılmış ve oldukça kısa süre içerisinde dünyanın pek çok bölgesine ulaşarak büyük bir takipçi kitlesi kazanmayı başarmıştır. Maniheizm’in ortaya çıktığı miladi üçüncü yüzyılda Doğu’da İran coğrafyasına Sâsânîler, Batı coğrafyasına ise Roma İmparatorluğu hakimdir. Dönemin iki büyük siyasi gücünü temsil eden bu devletlere ait topraklar Maniheizm’in kabul gördüğü en merkezi coğrafyayı oluşturmaktadır. Maniheist geleneğin Sâsânî sınırlarını aşarak İpek Yolu aracılığıyla Doğu’ya gerçekleştirdiği yolculuk, miladi dokuzuncu yüzyılda Uygur hükümdarı Bögü Kağan’ın Maniheizm’i resmi devlet dini olarak kabul edişiyle birlikte oldukça önemli bir ivme kazanmıştır. Batı yolculuğundaki en önemli kazanımı ise Roma topraklarında giderek güçlenen Hıristiyan geleneğiyle rekabet edebilecek konuma yükselişi olmuştur. Mevcut literatürde Maniheizm’in gnostik öğretisine, Maniheist geleneğin Doğu’daki yayılımı ile ilişkili olarak Uygur Türkleri arasındaki tarihî serüvenine, Uygur dilinde yazılmış Maniheist metinlerin filolojik açıdan değerlendirmelerine ve Maniheist Uygur sanatına yönelik çalışmalar yer alsa da Maniheist misyonun temel yöntemlerini ve Maniheizm’in Batı’daki gelişimini esas alarak Roma topraklarına yayılışını inceleyen müstakil bir çalışmaya rastlanmamıştır. Söz konusu eksikliği giderme amacında olan bu çalışmanın konusunu, İmparatorluk fermanlarında ve Hıristiyan din adamları tarafından kaleme alınan reddiye türündeki eserlerde adı sıklıkla geçen Maniheist geleneğin sahip olduğu misyon anlayışının temel taktik ve yöntemlerini ve kullanılan bu yöntemler doğrultusunda Roma İmparatorluğu sınırları içerisine ilk hangi tarihlerde, kim ya da kimler aracılığıyla, hangi yollar kullanılarak girdiği ve hangi bölgelere kadar ulaştığı hususu oluşturmaktadır. Bu bağlamda coğrafi odak noktası Roma İmparatorluğu olan çalışmanın konusuna ilişkin temel kaynaklar antik ve klasik metinlerden oluşmaktadır. Çalışmada Soğdca, Partça, Pehlevîce, Kıptîce gibi çeşitli dillerde yazılmış orijinal Maniheist metinler ile Maniheist olmayan ancak Maniheizm ile ilgili doğrudan ya da dolaylı yollardan bilgi veren Roma, Hıristiyan ve İslam k","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"53 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139282706","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Importance of Ta’wilat al-Qur'an by al-Maturidi as an Original Source Transmitting the Vast Exegetical Knowledge of the Early Period to the Future: the Example of Abu Muadh al-Nahwi","authors":"Şükrü Maden","doi":"10.14395/hid.1328158","DOIUrl":"https://doi.org/10.14395/hid.1328158","url":null,"abstract":"Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı eseri bir dirayet tefsiri olarak temayüz etmiş olmakla beraber önemli miktarda hicrî ilk iki asrın tefsir birikimini ihtiva eder. Dahası Mâtürîdî’nin aynı zamanda başvuru kaynakları olan bu müktesebatın bir kısmı, Taberî ve İbn Ebî Hâtim gibi tefsirlerin kaynakları ile mukayese edildiğinde özgündür. Onun naklettiği bazı tefsir bilgileri başka kaynaklarda yer almaz. Nitekim Te’vîlâtü’l-Kur’ân’ın kendisiyle aynı dönemdeki ve kendisinden önceki tefsirlerle karşılaştırmalı olarak incelenmesi tefsirin özgün kaynaklarının tespitine imkân sağlamaktadır. Bu durum Mâverâünnehir bölgesindeki ilmî kültür ve orada tedavülde olan eserlerin dönemin Bağdat, Basra ve Kûfe gibi başat ilim merkezlerindeki ilmî ortamdan belli noktalarda farklılaşmasına bağlanabilir. Örneğin Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da çok sayıda görüşü nakledilen âlimlerden biri Ebû Muâz en-Nahvî’dir (öl. 211/826). Kendisi Merv’li olup müfessir, dilci, kârî ve râvî olarak tanınmaktadır. Ebû Hanîfe, Abdullâh b. Mübârek ve Ubeyd b. Süleymân’dan rivayette bulunmuş ve sika raviler arasında zikredilmiştir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Ebû Muâz’ın tefsir ve kıraat alanında 140 civarındaki görüşü çoğu tefsir eseri olmak üzere çeşitli kaynaklar içinde günümüze ulaşmıştır. Ancak bunların yarısı Te’vîlâtü’l-Kur’ân’dan başka bir eserde yer almaz. Bu da Mâtürîdî’nin tefsirini ilk iki asrın tefsir malumatının tespitinde özel bir konuma yerleştirmektedir. Bu münasebetle çalışmamızda Ebû Muâz’ın, Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân’ında nakledilen tefsir ve kıraatle ilgili görüşleri incelenecektir. Çalışmanın bulgularıyla Te’vîlâtü’l-Kur’ân’ın ilk iki asrın tefsir birikiminin geleceğe aktarımına katkısını vurgulayarak hem Mâtürîdî hem de Ebû Muâz özelinde tefsir tarihi araştırmalarına katkı sağlaması beklenmektedir. Ebû Muâz’a Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da nispet edilen görüşler henüz müstakil bir araştırmaya konu olmamıştır. Nitel bir araştırma olan bu makalede dokümantasyon analizi yöntemi takip edilecektir. Ebû Muâz’ın Te’vîlât’ta nakledilen beyanları ekseriyetle dilbilimsel tefsir ve kıraatle ilgilidir. Bu durum onun günümüze ulaşmayan Meâni’l-Kur’ân ve Kitâbü’l-Kırâât adlı eserlerinin varlığına dair bilgileri de teyit etmektedir. Zira İbnü’n-Nedîm onun Meâni’l-Kur’ân telif ettiğini belirtirken, Kâtib Çelebi de Kitâbü’l-Kırâât isimli bir eserinden bahsetmiştir. Ne var ki bugünkü tespitlerimize göre bu eserler elimizde mevcut değildir. Ebû Muâz’ın Mâtürîdî tarafından Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da yer verilen açıklamalarına ayrıntılı olarak bakıldığında bazı sözcüklerin Arap dilinde kullanıldığı manaları, kökleri, sîgaları, nahvî özellikleri gibi hususların ön planda olduğu görülür. Ayrıca bu açıklamalar Arap kavilleri ve Kur’ân âyetleriyle delillendirilmiştir. Ebû Muâz, sahih ve müdrec kıraatlere değinmiş, kıraat farkından kaynaklanan anlam farklılıklarını izah etmiştir. Mâtürîdî’nin Ebû Muâz’dan naklettiği görüşler içinde Mukâtil b. Süleymân’a yöneltilen itirazlar da dikkat çeker. Ebû Muâz, ilgi","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":"50 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139285613","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}