M. Barut, Esra TÜRK KEKLİK, Rahime KADA DÜKEN, Sibel Sak, Mehmet İncebiyik, Yusuf Ziya Kizildemi̇r
{"title":"Plasenta Perkreatalı Hastalarda Sezaryen Sayısının Maternal ve Neonatal Mortalite ve Morbidite ile İlişkisinin Değerlendirilmesi","authors":"M. Barut, Esra TÜRK KEKLİK, Rahime KADA DÜKEN, Sibel Sak, Mehmet İncebiyik, Yusuf Ziya Kizildemi̇r","doi":"10.35440/hutfd.1371454","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1371454","url":null,"abstract":"Amaç; Bu araştırma plasenta perkreatalı hastalarda sezaryen ile doğum sayısının natal ve postnatal mortalite ve morbiditeyle ilişkisinin retrospektif karşılaştırılmasını incelemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu çalışma Harran üniversitesi kadın hastalıkları ve doğum kliniğinde Ocak 2021- Ocak 2022 tarihleri arasında doğumu gerçekleştirilen 110 plasenta perkreata hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların geçirilmiş sezeryan sayısına göre gruplandırılıp; gebelerin yaşı, doğum haftaları, prepartum ve postpartum kan transfüzyon ihtiyacları, bebeklerinin 1. ve 5. dakika APGAR skorları, intraop ve postop komplikasyonları, hastanede kalış süreleri ve peripartum invazyon durumuna göre koruyucu cerrahi/histerektomi yapılma durumları dosya kayıtlarından retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Sezeryan sayıları baz alınarak oluşturulan grupların geçirilmiş sezeryan sayısı artıkça histerektomi olma durumları istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Fakat gruplar arasında yaş, doğum haftaları, prepartum ve postpartum kan transfüzyon ihtiyacları, bebeklerin 1. ve 5. dakika APGAR skorları, intraop ve postop komplikasyonları ve hastanede kalış süreleri arasında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Plasenta perkreatalı hastalarda geçirilmiş sezaryen sayısı artıkça histerektomi olma insidansı artmaktadır. Bu durum hastaların morbiditesini artırmaktadır. Plasenta perkreata tanısı konulduğunda optimal sonuç elde edebilmek için peripartum histerektomi ve uterin devaskülarizasyon manevraları konusunda deneyimli cerrahlara ihtiyaç vardır. Yeterli tecrübe ve donanıma sahip sağlık merkezlerinde multidisipliner yaklaşımlar hayati öneme sahiptir.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"27 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139159511","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Effect of Obesity on Respiratory Function in Asthma Patients","authors":"Zeliha DEMİR GİDEN, Elif Demi̇r","doi":"10.35440/hutfd.1380020","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1380020","url":null,"abstract":"Amaç: Astım, hastaların yaşam kalitesinde ve mental durumunda bozulmaya neden olabilen, tekrarlayan hava yolu obstrüksiyonu ile karakterize bir hastalıktır. Obezite ise besinlerden vücuda alınan enerji miktarının harcanan enerjiden fazla olması sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda astımın sıklıkla obezite ile ilişkilendirildiği görülmektedir. Bu ilişkinin gerekçelerinden biri de her iki hastalığın görülme sıklığındaki paralel artıştır. Bu çalışmanın amacı astım hastalarında obezitenin solunum fonksiyon testleri üzerine etkisini değerlendirmektir. Materyal ve Metod: Çalışmaya 18 yaş üstü 80 astım hastası dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalar vücut kitle indeksi ve demografik özelliklerine göre normal ve obez olmak üzere iki gruba ayrıldı, solunum fonksiyon testlerinde FEV1, FVC, PEF, FEV1/FVC, FEF25-75 değerleri analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 80 hastanın vücut kitle indeksine göre 30'u normal, 50'si ise obezdi. Her iki grup arasında karşılaştırma yapıldığında obez grupta FVC, FEV1, PEF, FEF2575, FEV1/FVC değerleri normal gruba göre daha düşük bulundu ancak istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı (p<0,05). Sonuç: Çalışmamızda obez ve obez olmayan astım hastalarında solunum fonksiyon testlerindeki değerlerin benzer olduğu belirlendi. Çalışmamıza dahil edilen hastaların çoğunluğunun obez olduğu ve çoğunluğunun kadın olduğu görüldü.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"82 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139165122","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Effect of Ventilator-Associated Pneumonia Prevention Bundles on Ventilator-Associated Event Rate in the Intensive Care Units of a Tertiary Care Hospital","authors":"Gokhan Erdem, Dilek Ünal","doi":"10.35440/hutfd.1370783","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1370783","url":null,"abstract":"Amaç: Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP) önlem demetlerine uyum ile VİP insidansının azaldığı gösterilmiştir. Ancak bu demetlerin Ventilatör ilişkili olay (VİO) insidansına olan etkisi hala tartışmalıdır. Bu çalışmanın amacı, bir eğitim araştırma hastanesinin yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) belirli bir dönemdeki VİO insidansı ve VİP önleme demetine uyumun araştırılmasıdır. Materyal ve metod: Bu çalışma, üçüncü basamak bir eğitim ve araştırma hastanesinin YBÜ’ lerinde Nisan - Haziran 2019 arasında VİO insidansı ve VİP önleme demetlerine uyumun araştırıldığı prospektif gözlemsel bir vaka kontrol çalışmasıdır. VİP önleme demeti oluşturuldu; VİO insidansı ise 2013 Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) sürveyans kriterlerine göre belirlendi. Hasta özelliklerinin ve YBÜ’ lerdeki hasta dağılımının ve VİO gelişimi üzerine etkileri araştırıldı. Bulgular: Araştırma 98 hasta ile tamamlandı. VİP önleme demetlerine uyum oranının YBÜ’ ler arasında %65 ile %85 arasında değiştiği saptandı. VİP önleme demetine uyumdaki her %10 azalmanın VİO gelişme riskini artırdığı diğer önemli risk faktörleri ile gösterildi. Sonuç: Hastanemiz YBÜ’ lerinde 2013 CDC kriterlerine göre VIO insidansı %20,4’tür. VIO gelişme riski, VİP önleme demetine düşük uyum, hasta özellikleri ve YBÜ tedavilerinden kaynaklanan birçok faktör ile artmaktadır. YBÜ’ lerinde VİP önlem demetlerine uyum bakımından farklılıklar konu ile ilgili eğitim faaliyetlerinin gerekliliğini göstermektedir.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"7 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139167125","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Stigmatizing Attitudes, Beliefs and Behaviors towards Abortion: Şanlıurfa Case","authors":"Z. Turan, Hatice Nur Özgen, Fatma Koruk","doi":"10.35440/hutfd.1400364","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1400364","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada, Şanlıurfa ilinde yaşayan kadın ve erkeklerin kürtaja yönelik damgalayıcı tutum, inanç ve davranışlarını belirlemek amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Kesitsel tipte olan bu araştırmanın evrenini, 18-65 yaş aralığındaki kadın ve erkekler oluşturmuştur. Örneklem büyüklüğü, pilot çalışmadan elde edilen değerlere göre 292 olarak hesaplanmıştır. Araştırmanın verileri, Kişisel Bilgi Formu ile Kürtaja Yönelik Damgalayıcı Tutum, İnanç ve Davranışlar Ölçeği kullanılarak Temmuz-Ağustos 2023 tarihleri arasında, yüz yüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, tanımlayıcı istatistiklerden yüzde, ortalama, standart sapma; tek değişkenli analizlerden Mann Whitney U testi, Kruskal-Wallis One-Way Anova ve Spearman’s Korelasyon analizi; çok değişkenli analizlerden Lojistik Regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmada, katılımcıların Kürtaja Yönelik Damgalayıcı Tutum, Inanç Ve Davranışlar Ölçeği puan ortalaması 41.39±17.28’dur. Tek değişkenli analizlerde; erkeklerde, evli olanlarda, çalışmayanlarda, ekonomik durumu kötü olanlarda, Arapça dil konuşanlarda, eğitim düzeyi ilköğretim ve altında olanlarda ölçek puanının anlamlı olarak daha yüksek olduğu, yaş ve yaşayan çocuk sayısı ile ölçek puanı arasında düşük düzeyde pozitif yönlü bir korelasyon olduğu saptanmıştır (p<0.05). Lojistik Regresyon analizinde ise; erkeklerde, ekonomik durumu kötü olanlarda, eğitim düzeyi ilköğretim ve altında olanlarda, yaşayan çocuk sayısı üç ve üzeri olanlarda ölçek puanının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmada, Şanlıurfa ilinde yaşayan kadın ve erkeklerin kürtaja yönelik orta düzeyde damgalayıcı tutum, inanç ve davranışa sahip olduğu; cinsiyet, eğitim düzeyi, ekonomik durum ve yaşayan çocuk sayısının tutum, inanç ve davranışları önemli düzeyde etkilediği belirlenmiştir.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"49 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139169198","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Retrospective Analysis of Skin Changes and Dermatoses Observed in Pregnants Applying to the Dermatology Outpatient Clinic","authors":"Şule SUBAŞI GÖKŞİN, I. G. İmren","doi":"10.35440/hutfd.1364998","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1364998","url":null,"abstract":"Amaç: Gebelikte endokrinolojik, vasküler veya immünolojik değişiklikler deride birçok farklı klinik duruma neden olabilir. Dermatoloji polikliniğine başvuran gebe hastalarda gözlenen deri değişiklikleri ve dermatozların klinik analizini yapmak. Materyal ve metod: Çalışmaya Mart 2021 ile Eylül 2022 tarihleri arasında dermatoloji polikliniğine başvuran 112 gebe hasta dahil edildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 28,8±6.9 (min.18-max.44) idi. Gebelerin %58'i primigravida, %42'si multigravida idi. Gebeler sıklıkla 2. ve 3. trimesterde polikliniğe başvurdu (78.6%). Olguların %82.1'inde fizyolojik deri değişiklikleri görüldü. En sık stria gravidarum %51.8, kloazma %9, variköz venler ve spider anjiyom %5.4, linea nigra, akrokordon, cherry anjiyom ve saç dökülmesi %2.7, hirsutizm ve tırnak batması %1.8, pyojenik granülom %0.9 olguda görüldü. Olguların %33,9'unda cilt infeksiyonu saptandı. Mantar infeksiyonları (Dermatofitoz %9, pitriyazis versikolor %3.6, kandida %3.6) %14.3 ile en sık, uyuz %11.6 ile ikinci sıklıkta görüldü. Gebeliğin atopik erüpsiyonu, pemfigoid gestasyonis ve impetigo herpetiformis gibi gebeliğe özgü dermatozlar olgularının %2,7'sinde görüldü. Gebeliğe özgü olmayan dermatolojik hastalık oranı %27.7 iken, bu hastalıklar içinde seboreik dermatit %9, psoriazis %6.2 akne ve rozasea ise %3.6 oranındaydı. Primigravidalarda ve üçüncü trimesterde pigment değişiklikleri, stria gravidarum ve gebeliğe özgü dermatozlar istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti (p<0.05). Multigravidalarda ve üçüncü trimesterde tekrarlayan poliklinik başvurularının istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlendi (p<0.05). Sonuç. Hamilelik sırasında en sık görülen deri değişikliği fizyolojik deri değişiklikleridir. Gebeliğe özgü dermatozlar nadir görülür. Gebelikte en sık görülen deri infeksiyonları mantar infeksiyonlarıdır. Üçüncü trimesterde deri değişiklikleri ve spesifik dermatozlar artar.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"22 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139168461","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Antiepileptik İlaç Kullanan Çocuklarda Kemik Mineral Metabolizmasının Değerlendirilmesi","authors":"Aylin Gençler, S. Karasali̇hoğlu","doi":"10.35440/hutfd.1373299","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1373299","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada çocukluk çağı epilepsilerinde yaygın kullanımda olan antiepileptik ilaçların, hastaların kemik mineral metabolizmasında yaptığı değişiklikler araştırılırken, daha kolay ve düşük maliyetli parametrelerden olan Kalsitriol İndeks ve PTH İndeksinin bu hastaların takiplerinde kullanılabilirliği amaçlandı. Materyal-Metod: Çalışmaya hastanemizin çocuk nöroloji polikliniğinde idiopatik epilepsi tanısı konularak ilk kez antiepileptik tedavi (valproik asit, karbamazepine, fenobarbital) başlanan 3-14 yaş arası 55 hasta ve benzer demogrofik özellikteki 32 kontrol olgu dahil edildi. İlaç başlanmadan önce ve tedavi başlandıktan en az 6-12 ay sonra hastaların serumundan kalsiyum (Ca), fosfor (P), Alkalen fosfataz (ALP), Paratiroid Hormon (PTH), 25-(OH)D3, osteokalsin düzeyleri bakıldı, PTH İndeksi, Kalsitriol İndeksi hesaplandı. Bulgular: Hastalarının ilaç kullanım öncesi değerleri, ilaç kullanım sonrası ve kontrol grubu değerleri ile karşılaştırıldığında Ca değerleri arasında anlamlı fark bulunmazken, P ve 25-(OH)D3 düzeyleri anlamlı olarak düşüktü (sırasıyla p<0,001, p<0,001). Alkalen fosfataz, PTH ve osteokalsin düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptandı (sırasıyla p<0,05, p<0,004, p<0,001). Hasta grubunun Kalsitriol İndeks ve PTH İndeks parametreleri de anlamlı olarak düşük bulundu (sırasıyla p<0,001, p<0,001). Olguların ilaç kullanım sonrasındaki biyokimyasal parametreleri raşitizm evrelemesine göre evrelendirildi. Buna göre 8 (%14) olgu evre 2 raşitizm bulguları gösteriyordu. Bu 8 olgu baz alındığında; PTH ile PTH İndeksinin duyarlılık, özgüllük, pozitif prediktif, negatif prediktif değerleri yüksek bulundu. Kalsitriol indeksin duyarlılığı düşüktü. Bununla birlikte PTH İndeksi ile PTH, Kalsitriol İndeks ile D vitamini arasında değersel korelasyon kurulamadı. Buna ilişkin olarak PTH indeksinin PTH düzeyini yansıtmadığı halde, osteopenik olguları değerlendirmede PTH ve PTH indeksinin değerli olduğunu sonucuna vardık. Kemik mineral ölçümleri evre 2 raşitizm bulguları gösteren 8 olguda yapıldığında referans değerlere göre normal olduğu gözlendi. Sonuç: Valproik asit, karbamazepine, fenobarbital alan hastalarda kemik mineral metabolizması etkilenmekte, bu hastalarda biyokimyasal değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Tanı ve takipte tüm parametrelerin birlikte kullanılması tanısal değeri arttırmaktadır. Ama bunun yanı sıra PTH ve PTH İndeksi de raşitizm evrelemesine göre osteopenik olguları belirlemede kullanılabilecek değerli parametreler arasında yer alabilir.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"21 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139175159","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Role of Diffusion Weighted MRI in Diagnosis of Sacroiliitis","authors":"Mehmet Demi̇r, Erdem Dağlioğlu, Fatma Nurefşan Boyaci, Cihad Varol, Bahadır Duman","doi":"10.35440/hutfd.1375927","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1375927","url":null,"abstract":"Background: The main aim of this study is to investigate the effectiveness of Apparent Diffusion Coefficient (ADC) and Diffusion Weighted Imaging (DWI) in identifying and detecting active sacro-iliitis. The study seeks to evaluate the potential of these imaging techniques as diagnostic tools for this particular condition. Materials and Methods: A total of 79 people underwent MRI examination for low back pain. Thirty-four of these individuals did not show any pathology in the sacroiliac joints and were included in the control group. 45 people diagnosed with sacroiliitis formed the patient group. All participants underwent spin echo, planar echo, diffusion-weighted MR imaging at a b=1000 s/mm². ADC values were determined by assessing the subchondral regions adjacent to both sacroiliac joints. Relative ADC values were obtained for both the patient and control groups. Results: The study found a significant difference (p<0.05) in mean ADC values between the pa-tient group (1202.4±268.2 mm²/s) and the control group (423.9±71.9 mm²/s). These results indicate distinct diffusion patterns between the two groups. Additionally, the relative ADC values were significantly different (p<0.05) with 0.434 in the patient group and 0.153 in the control group, further supporting the observed disparities in diffusion characteristics. Conclusions: Diffusion-weighted imaging has similar diagnostic efficacy to other MRI methods in detecting active sacroiliitis. In addition, it is thought that the relative ADC values may contribute more to the diagnosis of sacroiliitis.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"78 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139176294","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
M. Kiliç, Halil Aslan, İhsan Yildirim, Mehmet Fatih Deveci, Melek Hami̇danoğlu
{"title":"Kültür Pozitif Yenidoğan Sepsis Tanılı Olguların Etken Mikroorganizma ve Antibiyogramlarının Değerlendirilmesi","authors":"M. Kiliç, Halil Aslan, İhsan Yildirim, Mehmet Fatih Deveci, Melek Hami̇danoğlu","doi":"10.35440/hutfd.1398047","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1398047","url":null,"abstract":"Amaç: Yenidoğan sepsisine neden olan etkenler ve antibiyotik dirençleri ünitelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışmada kültür kanıtlı geç neonatal sepsis tanısı almış bebekleri, sıklık, etiyolojik etmenler, etken mikroorganizmalar ve antibiyotik direnci yönünden incelemeyi amaçladık. Materyal-metod: Çalışma 2018-2023 tarihleri arasında Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde tedavi ve takip edilen hastaların verileri, enfeksiyon komite kayıtları, hasta dosyaları ve hastane veri sisteminden elde edildi. Bu amaçla belirtilen tarihler arasında yatan 1641 olgudan, kültürle kanıtlanmış geç neonatal sepsis tanısı almış olan 218 olgu çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Çalışma döneminde sepsis şüphesiyle bakılan 1641 kan kültürünün 218’inde geç neonatal tespit edilen olgu çalışmaya alındı. Olguların %76,1’i invaziv mekanik ventilatör desteği almaktaydı. Olguların %23,9’u piccline, %55,5’inde göbek kateteri ve %68,8’inde total parenteral nütrisyon öyküsü vardı. Çalışmaya 3. günden sonra alınan kan kültürlerinde üreme tespit edilen etkenlerin %67’sinin gram negatif etkenler idi. Gram negatif etkenler içerisinde %43,1’inin Klebsiella pneumoniae olduğu tespit edildi. Olgularda kız cinsiyet, santral venöz kateter ve invaziv mekanik ventilatör desteği alanlarda mortalite oranları anlamlı olarak daha yüksekti. Sepsise sebep olan etkenler incelendiğinde gram negatif etkenlerde mortalite oranları anlamlı olarak daha yüksekti (p <0,05). Klebsiella pneumoniae ve Escherichia coli için sırasıyla Ampisilin direnci %96,6 ve %40, Gentamisin direnci %83,1 ve %55, Seftazidim direnci %72,9 ve %75, Amikasin direnci %25,4 ve %10 bulunurken, İmipenem/Meropenem direnci %16,9 ve %10, Kolistin direnci %6,8 ve %0, Levofloksasin %5,1 ve %15,8 bulundu. Sonuçlar: Yenidoğan yoğun bakım kliniklerinde tespit edilen mikroorganizmalar ve bu mikroorganizmaların antibiyotik dirençlerinin farklılık gösterebileceğini göstermiştir. Erkenden farkına varılan geç neonatal sepsis olgularının uygun ampirik tedavi ile sepsise bağlı ölüm oranlarının azaltılabileceği bilinmektedir. Bu nedenle yenidoğan yoğun bakım üniteleri arasında sepsis etkenleri ve antibiyotik dirençleri farklılık gösterebileceğinden her ünitenin kendi tedavi stratejisini oluşturması önerilmektedir.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"149 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139178716","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
R. Mustafaoglu, Zeynal Yasacı, Emel Kirikçu, Filiz Ören, Mizgin Teki̇n, Ramazan Özpazar, Yasemin Tanrikulu, Şevval Uzma, Duygulu Buyuran, Hasan Deni̇z
{"title":"Digital Technology Use, Physical Activity Level, Mental Health and Sleep Quality of Turkish Society in the Coronavirus (COVID-19) Pandemic","authors":"R. Mustafaoglu, Zeynal Yasacı, Emel Kirikçu, Filiz Ören, Mizgin Teki̇n, Ramazan Özpazar, Yasemin Tanrikulu, Şevval Uzma, Duygulu Buyuran, Hasan Deni̇z","doi":"10.35440/hutfd.1286600","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1286600","url":null,"abstract":"Amaç: Türkiye’de COVID-19 salgını sürecinde toplumdaki bireylerin teknoloji kullanım alışkanlıkları, fiziksel aktivite durumu, ruhsal sağlığı ve uyku kalitesini araştırmaktır. Materyal ve metod: Bu çalışma COVID-19 pandemisinde Türkiye genelinde 18-50 yaş grubu 970 gönüllü kişiler üzerinde çevrimiçi veri toplama yöntemiyle gerçekleştirilmiş bir anket çalışmasıdır. Araştırmada veri toplama aracı olarak alanında uzman kişilerin onayından geçmiş yarı yapılandırılmış değerlendirme formu kullanılmıştır. Değerlendirme formu bireylerin demografik bilgileri, teknolojik cihaz kullanım alışkanlıkları, fiziksel aktivite, ruhsal sağlık ve uyku kalitesini sorgulamak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalamaları 26,56 yıl ve %69,8'i kadın idi. Katılımcıların pandemi sürecinde en sık kullandıkları teknolojik cihazların sırasıyla; %92,9 telefon, %72,3 televizyon ve %59 bilgisayar idi. Katılımcılar gün içerisinde ortalama olarak 6,23 saat teknolojik cihaz kullandıkları ve pandemi öncesine göre teknolojik cihaz kullanma sürelerinin ortalama olarak 3,28 saat arttığı saptandı. Pandemi sürecinde katılımcıların %92,8’i sağlık durumlarının etkilendiği ve %60,5’inde stres, %45,1’inde iştah artışı, %31,6’sında depresyon ve %28,9’unda ise takıntı gibi ruhsal problemler olduğu görüldü. Pandemi döneminde evinde sedanter şekilde vaktini oturarak ya da uzanarak geçirenlerin oranının %46,3 olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, katılımcıların %74,2’nin pandemi sürecinde uyku kalitelerinin etkilendiği, uyuma ve uyanma saatleri değişenlerin oranının ise %79,9 olduğu saptandı. Sonuç: Katılımcıların salgın sürecinde en fazla kullandıkları teknolojik cihazın akıllı telefon olduğu ve pandemi döneminde teknolojik cihaz kullanım süresinin yaklaşık olarak 2 kat arttığı saptandı. Pandemi nedeniyle oluşan ruhsal sağlık problemlerin başında stres gelirken, fiziksel aktivite durumunun ve uyku kalitesinin de etkilendiği görüldü.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"291 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139257136","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kontrastlı BT'nin Karaciğer Lezyonlarının Karakterizasyonunda FDG PET'e Katkısı ve Kantitatif Etkileri","authors":"Mutlay Keski̇n, Şeyda Türkölmez, Elif Özdemir, Nilüfer Yildirim, Zuhal Kandemi̇r","doi":"10.35440/hutfd.1380745","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1380745","url":null,"abstract":"Background: The goals of this study was to evaluate the diagnostic capability of enhanced/unenhanced 18F-FDG-PET/CT scans for identifying primary-secondary liver malignancies in terms of size and localization, to decide the quantitative impact of contrast agent on the SUVmax values of liver lesions and normal liver tissue, and to assess the impact in SUVmax metrics following contrast substance administration. Materials and Methods: This was a prospective research that included patients with suspicious primary and secondary hepatic cancers. Patients had non-enhanced & enhanced regional PET/CT examinations. The dimen-sion, position, densities (HU), visually assessment outcome, and SUVmax values for all pathological lesions were recorded, as well as the HU and SUVmax data of normal hepatic tissue. Results: There were 97 liver lesions in total. Visually assessment outcome of lesions, the introduction of a contrast substance considerably enhanced the HU and SUVmax measurements for normal hepatic tissue. The HU measurements for lesions bigger than 1cm increased statistically significantly, as did the SUVmax levels of centralized lesions bigger than 1cm. The attenuation adjustment procedures, resulted in an average inaccuracy in computed SUVmax values at the ratio of %5 for normal liver tissue and %6 for all hepatic pathologies follow-ing the contrast substance delivery. Conclusions: The inclusion of contrast substance increases the identification, localization, and characterization of the liver lesions with PET/CT substantially.","PeriodicalId":502461,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"15 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139276496","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}