{"title":"ÇOCUK DÜŞÜRME SUÇUNDA MAĞDURUN KİM OLDUĞU SORUNU VE CENİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ","authors":"F. Korkmaz","doi":"10.54049/taad.1515058","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515058","url":null,"abstract":"Çocuk düşürme suçu öteden beri pek çok yönden tartışılmaktadır. Ancak bu çalışmada söz konusu suç tüm yönleriyle değil, tartışmaların en çok yoğunlaştığı mağdurun belirlenmesine ilişkin sorunlar yönünden ele alınmıştır. Çocuk düşürme suçu Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı İkinci Kısmında düzenlenmiştir. Oysaki bu suçun maddî konusunu oluşturan “cenin” henüz bir “kişi” veya “insan” niteliğini kazanmış bir varlık değildir. Öte yandan, bu suçun faili bizzat gebe kadının kendisidir. İnsanın kişiliği aynı anda bir suçun hem faili hem de mağduru olmak biçiminde ikiye bölünemeyeceğinden, gebe kadını bu suçun mağduru olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne var ki kanun koyucu çocuk düşürme suçunu “Topluma Karşı Suçlar” kapsamında değil de “Kişilere Karşı Suçlar” kapsamında düzenlemek suretiyle, bu suçta mağdurun belirli bir kişi olmasını öngörmüştür. Şu hâlde çocuk düşürme suçunun mağduru kimdir sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada ceninin hukukî niteliğine yönelik çeşitli yaklaşımlar ele alınarak Türk Ceza Kanunu’nda buna ilişkin hangi yaklaşımın benimsendiği ve çocuk düşürme suçunda mağdurun kim olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"20 20","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141685790","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"LİMİTED ŞİRKETLERDE PAYIN MİRAS YOLUYLA GEÇİŞİNİN MİRAS HUKUKU VE ŞİRKETLER HUKUKU AÇISINDAN SONUÇLARI","authors":"Aytekin Çelik","doi":"10.54049/taad.1515080","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515080","url":null,"abstract":"Ortağın ölümü miras hukukunun dışında şirketler hukuku açısından da önem taşır. Miras hukuku hükümleri çerçevesinde ölen ortağın payları, mirasa dahil olan diğer unsurlar gibi kendiliğinden mirasçılara geçer. Ancak ölen ortağın payının kendiliğinden mirasçılara geçişinin ortaya çıkartabileceği bazı olumsuz sonuçlardan dolayı şirketler hukukunda ortağın ölümü, her şirket türü açısından özel olarak düzenleme konusu yapılmıştır. \u0000Şahıs şirketlerinde ortağın ölümü halinde payın kendiliğinden mirasçılara geçişi kabul edilmemiş, ortağın ölümü şirketi kendiliğinden sona erdiren sebepler içerisinde düzenlenmiştir. Sermaye şirketlerinde ise aksine payın ortağın ölümüyle birlikte kendiliğinden mirasçılara geçişi kural olarak kabul edilmiş ancak miras hukuku hükümlerinden farklı olarak şirkete alım hakkını kullanarak mirasçıları onaylamayı reddetme imkânı tanınmıştır. Ancak sermaye şirketlerinde miras hukuku ve şirketler hukuku hükümleri çerçevesinde karma bir çözüm yolunun tercih edilmesi mirasçıların onaylanıp onaylanmayacaklarının belirli olacağı ana kadar özel düzenlemelerin yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle payların mirasçılara kendiliğinden geçişinin miras ortaklığına ilişkin hükümler çerçevesinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, mirasçıların kullanabilecekleri hakların kapsamı, onaylamanın reddi konusunda hangi organın yetkili olduğu konusunda anonim ve limited şirketler açısından farklı düzenlemelere yer verilmiştir. \u0000Dolayısıyla limited şirketlerde payın miras yoluyla geçişi hem miras hukuku hükümlerinden hem de anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerden farklı şekilde gerçekleşmektedir. Ayrıca limited şirketler açısından mirasçıların şirketin alım hakkının kullanılmasına ilişkin genel kurul kararında oy kullanıp kullanamayacakları, birden fazla mirasçının bulunduğu durumlarda alım hakkının mirasçılardan bir kısmına ilişkin olarak kullanılıp kullanılamayacağı ve mirasçıların mirası reddetmeleri halinde bu hususun şirketler hukuku açısından sonuçları üzerinde de durulması gerekmektedir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"21 42","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141685777","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"HAKİME YARDIMCI YAPAY ZEKÂ","authors":"Şermin Birtane","doi":"10.54049/taad.1515051","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515051","url":null,"abstract":"Yapay zekâ (YZ) hayatımızın her yönünü dönüştürmekte, iş ve yaşam alanlarımızı etkilemektedir. YZ bireyler için gerçek zorlukları da beraberinde getirmekte, mahremiyet, özel hayat ve kişisel verilerin korunması, ifade hürriyeti, yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı gibi temel insan haklarının doğrudan etkilenmesine yol açmaktadır. Bu durum YZ sistemlerinin uygulandığı alanlarla ilgili olarak insan haklarının korunması bakımından uluslararası ve ulusal düzeyde hukuki düzenlemeler yapılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. YZ uygulamaları yargı ve adalet hizmetlerinde de yerini almaktadır. Yapay zekâ uygulamalarının, yargısal işlemlerde ve mahkeme yönetiminde kullanılmasıyla eşitlik ve adaletin sağlanmasında yüksek bir seviyeye erişilmesine ve bu suretle insan haklarına saygının teminine olumlu katkılarının olması mümkündür. Bununla birlikte zorluklar, problemler ve olumsuz yönler de bulunmaktadır. Yargıda YZ uygulamalarının kullanılması mahremiyet, kişisel verilerin korunması, şeffaflık, ifade hürriyeti, ayrımcılık yasağı, adil yargılanma güvencelerine riayet gibi birçok temel insan haklarını doğrudan ilgilendiren olumsuz durumlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada, yapay zekânın yargıda kullanılması bakımından etik ilkeler ve uluslararası hukuki düzenlemeler çerçevesinde değerlendirmeler ele alınmaktadır. YZ uygulamalarının tasarımı, üretilmesi ve kullanımında “insan hakları odaklı” anlayışın benimsenmesi gerekmektedir. İnsan hakları odaklı yaklaşımın benimsenmesiyle YZ uygulamalarının geçerli olduğu alanlarda insan haklarını korumanın, mahremiyet ve kişisel verilerin gizliliğine saygının sağlanması mümkün olabilir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"18 23","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141684905","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI’NIN HAMAMATSU KARARI: YARGISAL AKTİVİZM AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Hamit Yumuk","doi":"10.54049/taad.1515028","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515028","url":null,"abstract":"İlişkili şirketler arasındaki transfer fiyatlandırması düzenlemelerinin eşyanın gümrük kıymeti üzerindeki etkisi ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın yargısal aktivizmi yazında uzun yıllardır tartışılmaktadır. Ancak Divan’ın, Avrupa Birliğine ithal edilen eşyanın gümrük kıymetinin, geriye dönük olarak ayarlanan şirketler arası transfer fiyatları esas alınarak belirlenip belirlenemeyeceği konusunu ele aldığı Hamamatsu kararından sonra, Divan’ın bu konudaki yargısal duruşunu gümrük kıymetinin belirlenmesi açısından değerlendirmek mümkün olmuştur. Dolayısıyla, bu makalenin amacı Hamamatsu kararını inceleyip analiz etmek ve kararın yargısal aktivizmin mi yoksa yargının kendini sınırlandırmasının mı bir sonucu olduğunu tespit etmektir. Bu amaçla makalenin ilk bölümünde yargısal aktivizm ve kendini sınırlama kavramları ile Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın yargısal tutumu incelenmektedir. Bu makalenin ikinci bölümünde gümrük kıymetinin ve transfer fiyatlandırmasının temel ilkeleri saptanmaktadır. Makalenin üçüncü ve son kısmı, ilk iki bölümden elde edilen veriler ışığında Hamamatsu kararını değerlendirmektedir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"28 34","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141684695","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"SİYASİ PARTİLERİN İL VE İLÇE TEŞKİLAT KADEMELERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN İŞVERENİNİN TESPİTİ VE İŞ HUKUKU BAKIMINDAN SONUÇLARI","authors":"Ayşegül Ekin","doi":"10.54049/taad.1515082","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515082","url":null,"abstract":"Siyasi Partiler Kanunu m. 71’de siyasi partilerin mali sorumlulukları bakımından yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler bakımından il ve ilçe teşkilatlarında yapılan işlemlerde sorumluluğun merkez karar ve yönetim kurulunca önceden yazılı yetki verilmediği veya sonradan onaylanmadığı takdirde il ve ilçe teşkilat kademelerinin sorumlu olacağı belirtilmiştir. Parti tüzel kişiliği tarafından yetki alınmadan veya sonrasında onaylanmayan her türlü sözleşmeden parti tüzel kişiliğinin sorumlu olmayacağı, sorumluluğun sözleşmeyi yapan veya yükümlülük altına giren kişi veya kişilere ait olacağı düzenlenmiştir. \u00002016 yılında söz konusu kanun hükmüne eklenen “hizmet sözleşmeleri de dahil her türlü” ibaresi ile iş hukuku bağlamında yapılacak iş sözleşmesinin işvereninin tespiti ve sorumluluğun belirlenmesi önem arz etmektedir. Siyasi partinin il veya ilçe teşkilatlarında çalışan işçilerin çalıştıkları dönemde şayet parti tüzel kişiliği tarafından yetki alınmadan iş sözleşmeleri yapılmış ve devam etmişse, aynı siyasi parti teşkilatında çalışan işçi bakımından il ve ilçe teşkilat kademelerinin değişmesi nedeniyle işverenlerinde değişiklik söz konusu olacaktır. Çalışmamızda siyasi parti il veya ilçe teşkilatında iş sözleşmesi ile çalışan ancak bu iş sözleşmesinin yapılması için parti tüzel kişiliğinden yetki alınmadığı veya sonradan onay verilmediği durumlarda işçinin işverenlerinin tespiti, işverenlerin sorumlulukları tüm yönleriyle ulusal mevzuat çerçevesinde değerlendirilecektir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"17 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141687322","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YENİ DEVLETLERİN ULUSLARARASI ÖRGÜT ÜYELİĞİNE HALEFİYETİ: TEORİK BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Oğuzhan Pehli̇van","doi":"10.54049/taad.1515029","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515029","url":null,"abstract":"Uluslararası hukukun karmaşık ve gelişmekte olan alanlarından biri olan halefiyet hukuku, devletlerin uluslararası ilişkilerdeki sorumluluklarının birbirine geçmesini ve değişmesini konu edinir. 6 Kasım 1996’da yürürlüğe giren 1978 tarihli Antlaşmalarda Halefiyete İlişkin Viyana Sözleşmesi, bu alandaki temel çerçeveyi belirlemektedir. Halefiyet kavramı, bir devletin yerini başka bir devletin alması veya devletin hak ve yükümlülüklerinin bir devletten diğerine geçmesi olarak tanımlanabilir. Ancak, bu tanımın ardında yatan karmaşıklık, uluslararası hukukun farklı ilke ve kurallarının etkileşimi ve çatışmasıyla ortaya çıkmaktadır. Zira literatürde, devletlerin halefiyeti, selef devletin akdettiği ikili ve çok taraflı antlaşmalar, malları, arşivleri ve borçlarına halefiyet çerçevesinde tartışılırken uluslararası örgütlere halefiyet konusu bu çatışma alanlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle ki uluslararası örgütlere halefiyet konusunda, antlaşmalara özellikle çok taraflı antlaşmalara halefiyet kuralları ile örgütlerin kurucu belgeleri/anayasalarında yer alan hükümler arasında nasıl bir tercih yapılacağı tartışmalıdır. \u0000Bu makalede, halefiyet kavramının temel prensipleri, uluslararası örgütlere üyelik bağlamında ele alınacak ve bu alandaki temel yaklaşımlar ile devletlerin ve uluslararası örgütlerin uygulamaları ile Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun çalışmaları incelenecektir. Bu makale, halefiyet hukukunun karmaşıklığını anlamak üzere bir modus operandi önermekte ve bu alandaki tartışmalara ışık tutmak için bir temel oluşturmayı amaçlamaktadır.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"8 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141684601","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ECOWAS MÜDAHALELERİNİN BM ŞARTI MADDE 53 KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Naim Demirel","doi":"10.54049/taad.1514763","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1514763","url":null,"abstract":"Birleşmiş Milletler’in (BM) esas amaçlarından olan uluslararası barış ve güvenliğin korunması görevi, BM Şartı’nın 24. maddesi uyarınca öncelikli olarak Güvenlik Konseyi’ne verilmiştir. Ancak, Şart›ın 52. ve 53. maddeleri, bölgesel anlaşma ve örgütlere kendi bölgelerinde barış ve güvenliğin korunması konusunda birtakım yetkiler tanımaktadır. BM’nin barışı koruma operasyonlarının karmaşıklığı ve devletlerin içinde bulunduğu durumların farklılığı, operasyonların yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Ruanda, Somali ve Yugoslavya’daki başarısız operasyonlar BM’ye duyulan güvenin sarsılmasına neden olmuş, bu da uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında BM’nin kapasite eksikliğini ortaya çıkarmış ve bölgesel örgütlerin önemini artırmıştır. \u0000ECOWAS (Economic Community of West African States), bölgesinde gerçekleştirdiği hiçbir müdahalede önceden BM Güvenlik Konseyi’nin onayını almamasına rağmen, BM birçok kararı ile ECOWAS’ın faaliyetlerine olumlu tepkiler göstermiştir. Konsey, ECOWAS’ın müdahalede bulunduğu bölgelerde operasyonları daha sonra kendi kurduğu misyon ile güçlendirerek bölgesel örgüt ile BM›nin iş birliğini öngörmüştür. Bu şekilde Konsey, ECOWAS’ın ilgili bölgelerde yürüttüğü operasyonlara sonradan dâhil olup uluslararası barışı ve güvenliği koruma misyonunu gözlemci sıfatıyla sürdürmüştür. \u0000ECOWAS’ın gerçekleştirdiği müdahalelerin uluslararası hukuka uygun olup olmadığının cevabı açık değildir. BM’nin, müdahalelere ilişkin aldığı kararlarda yetki meselesine açıklık getirmesi ve gerekirse yorum yoluyla BM Şartı’nın ilgili maddesinin uygulamadaki birlik sebebiyle değiştiğini ifade etmesi gerekmektedir. Bu, BM’nin bölgesel örgütlerle iş birliğinde rolünü netleştirecektir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"31 43","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141685414","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"DİPLOMATİK KORUMA VE KONSOLOSLUK YARDIMINDA ÇOKLU VATANDAŞLIK","authors":"Gizem Perçin, Bilge Erson Asar","doi":"10.54049/taad.1515066","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515066","url":null,"abstract":"Devlet ile birey arasında hukuki bir bağ olarak tanımlanan vatandaşlığa bağlı hak ve yükümlülükler, öncelikle vatandaşlık devletinin egemenlik yetkisini kullandığı ülke üzerinde doğmaktadır. Ancak günümüzde yoğun bir artış gösteren nüfus hareketliliği, birçok bireyin vatandaşlık bağı ile bağlı olmadığı devletlerin ülkelerinde bulunmaları sonucunu doğurmuştur. Bulundukları devlet bakımından yabancı statüsünde kabul edilen bu bireyler, o devletin hukuk düzeni içerisinde haklarını savunmak, haklarının ihlal edilmesi halinde ise zararlarının giderilmesini talep etmek zorunda kalabilmektedir. Yabancıların, hukuk sistemine de yabancı oldukları bu devletlerde, haklarını savunmak bakımından ihtiyaç duydukları konsolosluk yardımı ve ihlal edilen haklarının giderimi için aradıkları diplomatik koruma, kural olarak, vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları devlet tarafından kendilerine verilebilmektedir. Ancak yabancının birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olması durumunda, gerek konsolosluk yardımı gerek diplomatik korumanın hangi vatandaşlık devleti tarafından sağlanacağı ya da vatandaşlık devletlerinin her ikisinin de harekete geçip geçemeyeceği çözüme kavuşturulması gereken meselelerdir. Ayrıca çoklu vatandaşlık devletlerinin konsolosluk yardımı ile diplomatik korumayı birbirlerine karşı ileri sürüp süremeyecekleri de bu konuda başka bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, hem bireyin kabul eden devlet ve ihlal devleti bakımından yabancı olduğu durumlarda her bir vatandaşlık devletinin konsolosluk yardımı ve diplomatik korumada bulunabilmesi, hem de bireyin vatandaşlık devletleri arasında bu yardım ve korumanın mümkün olup olmadığı değerlendirilmiş; konuyla ilgili aranan koşul ve kriterler üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda çalışmanın diplomatik koruma bakımından, temel argümanı çoklu vatandaşlık devletlerinin ayrı ayrı hareket ettiği hallerde ihlal devletinin etkin vatandaşlık devleti ile sonraki süreçleri yürütebileceği; ancak vatandaşlık devletlerinin birlikte hareket ettikleri durumlarda böyle bir kriterin uygulanmasının gerekli olmadığıdır. Temel amacı, yabancı olduğu bir hukuk sisteminde karşılaşabileceği zorluklar karşısında bireyi desteklemek olan konsolosluk yardımında ise, çoklu vatandaşlık devletlerinin, kabul eden devlette, birlikte veya ayrı ayrı konsolosluk yardımı sağlama haklarının devletlerin egemen eşitlik ilkesine uygun olduğu; bununla birlikte vatandaşlık devletlerinden birinde özgürlüğü kısıtlanan birey bakımından konsolosluk yardımının sağlanması yükümlülüğünün bulunmadığı kabul edilmedir.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"63 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141687145","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI KAPSAMINDA BİLGİLENDİRİLME HAKKI (AİHS M. 5/2)","authors":"Erdal Yerdelen, Dilek Özge Erdem","doi":"10.54049/taad.1514772","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1514772","url":null,"abstract":"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkını Sözleşme’nin belki de en yoğun ve kapsamlı haklarından biri olarak nitelendirebilmek mümkündür. Hükümle, bireyin özgürlüğünden her türlü devlet müdahalesiyle keyfi olarak yoksun bırakılmasına karşı korunması amaçlanmakta, özgürlüğe yapılacak müdahalenin hukuki gerekçesini oluşturan nedenler sınırlı (numerus clausus) olarak sayılmakta ve bu nitelikteki işlemlerin hukukiliğine ilişkin denetim ve hâkim güvencesi düzenlenmektedir. Kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına neden olan müdahalelere karşı hukuki denetim güvencesinden yararlanabilmesinin ilk aşamasını ise, kendisine karşı uygulanan hukuki işlemin gerekçe ve esasları hakkında bilgilendirilmesi oluşturmaktadır. Nitekim, bireyin neden tutulduğunu ve kendisine karşı hangi işlemlerin yapıldığını bilmediği bir hal, distopik romanlarda resmedilen, temel insan haklarının özüyle bağdaşmayan bir uygulama niteliğindedir. İşte bu çalışmada kısaca AİHS m. 5 hükmü kapsamında özgürlük ve güvenlik hakkından ne anlaşılması gerektiğine ve bu hakka müdahale niteliğindeki işlemlerin, bir diğer deyişle kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasının şartlarına değinilecek ve m. 5/2 hükmünde düzenlenen kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına neden olan sebepler hakkında bilgilendirilme hakkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları esas alınarak, doktrinde belirtilen görüş ve değerlendirilmeler ışığında incelenmeye çalışılacaktır.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"38 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141687207","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ANAYASA MAHKEMESİ’NİN İPTAL KARARI DOĞRULTUSUNDA FİİLİ AYRILIK NEDENİYLE BOŞANMADA YASAL DÜZENLEME İHTİYACI","authors":"Gamze Turan Başara","doi":"10.54049/taad.1515074","DOIUrl":"https://doi.org/10.54049/taad.1515074","url":null,"abstract":"İlk defa 1988 yılında Türk Medeni Kanunu’nda düzenleme alanı bulan fiili ayrılık nedeniyle boşanma, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı esasına dayanmaktadır. Kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin talebi halinde boşanmaya karar verilir. Fiili ayrılık nedeniyle boşanmanın düzenlendiği Türk Medeni Kanunu’nun 166/IV. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından 22.2.2024 tarihinde iptal edilmesiyle birlikte anılan hükümde yeni bir düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, hükümde öngörülen süre koşulunu, eşlerin makul bir sürede boşanma kararı elde etmelerine olanak tanıyacak şekilde düzenlemek üzere Yasama organına, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz aylık bir süre vermiştir. Bu çalışmada öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu iptal kararı değerlendirilmiştir. Devamında fiili ayrılığa dayanan boşanmaya ilişkin karşılaştırmalı hukuktaki yasal düzenlemeler incelendikten sonra konuya ilişkin Türk hukukunda öğreti ve uygulamada ortaya çıkan meseleler üzerinde durulmuştur. Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararında belirtilen iptal gerekçeleri de dikkate alınarak fiili ayrılığa dayanan boşanma hakkında yasal düzenleme önerisinde bulunulmuştur.","PeriodicalId":499307,"journal":{"name":"Türkiye adalet akademisi dergisi","volume":"3 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141684291","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}