{"title":"Rus Elçisi G. İ. Danilevskiy’nin Hive Hanlığı Tasviri","authors":"Gülnar KARA","doi":"10.56252/turktarars.1371775","DOIUrl":"https://doi.org/10.56252/turktarars.1371775","url":null,"abstract":"19. yüzyılın ortalarından itibaren Çarlık Rusya’sı, Türkistan hanlıklarıyla diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırmaya gayret etmiştir. Hive Hanlığı da coğrafi ve stratejik konumu bakımından Rusya için önem arz eden devletlerden biriydi. Çarlık hükümet, Hive hanıyla gümrük vergilerinin düşürülmesi, ülkedeki Rus esirlerin serbest bırakılması ve iki devlet arasındaki sınırların belirlenmesi konusunda anlaşmaya varmak istiyordu. Bu maksatla 1841’de gönderilen heyetin faaliyetleri Rus elçisi Nikoforov’un kibirli tavırları nedeniyle amacına ulaşamamıştı. Müzakerelerin başarısız olmasına rağmen Hive hükümdarı Allakulu Han’ın Rus elçileriyle birlikte kendi elçilerini de göndermesi, Çarlık hükümet tarafından hanın uzlaşmaya hazır olduğuna yorumlanmıştı. Dolayısıyla 1842’de Hive’ye G. İ. Danilevskiy başkanlığında ikinci bir elçilik heyeti gönderilmiştir.
 Bu çalışmada Rus elçisi Danilevskiy’nin Hive Hanlığı hakkındaki gözlemleri dönemin ana kaynaklarından istifade edilerek irdelenmiştir. Çalışmanın temeli G. İ. Danilevskiy’nin Hive’ye düzenlenen elçilik seyahatinin neticesi olarak yayınladığı Hive Hanlığı’nın Tasviri (1866) adlı eseri üzerine kurulmuştur. Buradan edinilen bilgilere ek olarak dönemin konuyla ilgili farklı dillerdeki kaynaklarından da yararlanılmıştır. Çalışmada ilk önce G. İ. Danilevskiy’nin Hive Hanlığı’na elçilik seferinin nedenleri, müzakerelerin seyri ve elçilik heyetinin Hive’deki gizli topografik faaliyetleri incelenmiştir. Daha sonra Danilevskiy’nin bu seyahat sürecince ülke hakkındaki izlenimleri ve yerlilerden elde ettiği bilgiler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ana kısmını oluşturan bu bölümde Rus elçisinin Hive Hanlığı’nın coğrafyası, etnik yapısı, nüfusu, ekonomik ve ticari sistemi hakkında tespit ettiği bilgiler dönemin diğer kaynaklarıyla karşılaştırılarak batılı araştırmacıların bakış açısıyla Hive Hanlığı’nın tasvirinin ortaya konulmasına çalışılmıştır.","PeriodicalId":494670,"journal":{"name":"Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"83 4","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135342676","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"TÜRK YEMEK KÜLTÜR MİRASININ COĞRAFYASI, KAYNAĞI VE EVRELERİ","authors":"Meryem YALCİN","doi":"10.56252/turktarars.1317517","DOIUrl":"https://doi.org/10.56252/turktarars.1317517","url":null,"abstract":"Toplumların yemek kültürlerinin incelenmesi toplumsal bağlamı yüksek birçok yaşamın tüm katmanlarına ışık tutmaktadır. Bunlar çevresel, sosyo-ekonomik ve kültürel faktörlerin anlaşılması açısından iklim, yerleşim, tüketim kaynakları, teknoloji, ekonomi, siyaset, din, aile yapısı, gelenek ve görenekler vs. gibi yapı taşları olup yemek kültürünün altyapılarıdır. Türk yemek kültürü ise kaynağını bulunduğu coğrafyadan almıştır. Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesişim noktası Anadolu, birçok medeniyetin buluştuğu ve beraberinde getirdiği yemek kültürünü bünyesinde biriktirmiştir. Bunlar Hitit, Frigya, Likya, Lidya, İyon, Roma-Bizans, Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere birçok medeniyetin bıraktığı yoğun kültür alışverişinde bulunmasına olanak sağlamıştır. Orta Asya Türk mutfağı ile ilgili bilinenler, MÖ 220’den itibaren Hunlarla başlar (Öcal, 1985). Hunlar ve önceki Orta Asya Türk toplumlarında mevsimsel olarak yapılan tarım 7. yüzyıldan itibaren Göktürkler döneminde (MS. 552-745) daha da önem kazanmıştır. Türk yemek kültürü Orta Asya’dan Anadolu’ya erişen bir süreci takip eden tarihçesi 10. ve 11. Yüzyıllardan başlamaktadır. Bu kültür, Selçuklu, Bizans, İran-Abbasi ve Osmanlı mutfaklarını kapsayan olgunlaşmış bir kültür mirasıdır. Dolayısıyla, Orta Asya’dan et ve mayalanmış süt ürünleri, Mezopotamya’dan tahıllar, Akdeniz’den sebze ve meyveler, Güneydoğu Asya’dan baharatlarla besin kaynakları da çeşitlenmiştir. Türk mutfak kültürünün oluşumunda, Osmanlı İmparatorluğunun altı asırlık geçmişi önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, İmparatorluğun farklı kültürleri, değişik dinleri ve inançları barındırması, üç kıtaya yayılan coğrafyasının zenginliği mutfak kültürüne yansımıştır. Osmanlı İmparatorluğu, Karadeniz, Akdeniz ve Hint Okyanusu’ndan geçen ticaret yollarını kontrol edebilme gayesi, Bağdat, Şam, Yemen ve Mısır üzerinden bu kültürün zirveye ulaşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla Türk yemek kültürü çeşitli medeniyetlerin eklemlenerek geliştiği sayısız bilgi ve tecrübeyi bünyesinde biriktirmesine kaynak sağlamıştır. Bu sayede bu çalışmanın, Türk kültürünün coğrafi, ekolojik ve ekonomik yapısına, tarihsel süreç içinde ekonomik düzeyine, devletine, aile yapısı ve yaşamın örgütlenmesine ışık tutması beklenmektedir.","PeriodicalId":494670,"journal":{"name":"Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"28 7-8","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135267029","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"XI – XIII. YÜZYILLARDA DOĞU AVRUPA’DA BİR KIPÇAK: KÖTEN HAN","authors":"Sefa ÇATAL","doi":"10.56252/turktarars.1363258","DOIUrl":"https://doi.org/10.56252/turktarars.1363258","url":null,"abstract":"Geniş coğrafyaları yayılmış olan Türk boylarından bir tanesi olan Kıpçaklar bünyesinde bulundurduğu diğer Türk kütleler ile birçok devlet ve halk ile etkileşimde bulunduğu bilinmektedir. Türkistan coğrafyasından yaptıkları büyük göç ile ileride Batı Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılacak olan Güney Rusya’ya geldikleri görülmektedir. Kendilerine ait yazılı vesikaları bulunmamasından ötürü Rus yıllıklarında kendilerine dair bilgi bulmak mümkün olmaktadır. Böylece Kıpçakların Kiev Knezliği ile başlayan ilişkileri ilerleyen yıllarda çevredeki diğer devletler ile sıklaşmaktadır. Balkan coğrafyası ile de etkileşimde bulunmuşlardır. Uzun yıllar etkin güç olarak bozkırı tek elinde tutan Kıpçakların Moğollar ile karşılaşması durumları değiştirmiştir. Bu döneme başından itibaren şahit olan Köten Han ise hayatı itibariyle Kıpçakların Deşt-i Kıpçak coğrafyasındaki son dönemleri anlamlandırmak adına oldukça önem arz etmektedir. Çalışma dahilinde Köten Han’ın menşeine, bozkırdaki faaliyetlerine, diğer devletler ile olan etkileşimine, Kumanların geleceğine dair verdiği kararlara ve kendisinden sonra devam eden soyuna değinilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":494670,"journal":{"name":"Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"2004 38","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135367532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Moğolların Türkistan Fethi","authors":"Fatih ORTA","doi":"10.56252/turktarars.1338007","DOIUrl":"https://doi.org/10.56252/turktarars.1338007","url":null,"abstract":"Cengiz Han önderliğindeki Moğollar görece kısaca sayılabilecek bir zaman içerisinde muazzam ölçekte bir toprak ele geçirerek dünya tarihinde müstesna bir mevki elde etmişlerdir. Türkistan, Deşt-i Kıpçak, Kafkasya, Çin, İran, Doğu Avrupa toprakları Moğolların egemenliği altında tek çatı altında bir araya gelmiş ve Pax Mongolica’nın temelleri atılmıştır. Muazzam genişlikteki bu coğrafyada Moğollar önce birlik halindeyken bir müddet sonra, Cengiz Han’ın ölümünü takip eden yıllar içinde, muhtelif şubelere bölünmüşler ve bu şekilde mezkûr bölgeleri idare etmeye devam etmişlerdir.","PeriodicalId":494670,"journal":{"name":"Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"54 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135199050","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Tao-Klarceti Bölgesindeki Gürcüce El Yazmaları ve Türk Tarihi Açısından Önemi Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"Onur GÜVEN","doi":"10.56252/turktarars.1332068","DOIUrl":"https://doi.org/10.56252/turktarars.1332068","url":null,"abstract":"Tao-Klarceti Gürcüce bir adlandırma olup günümüzde Erzurum’un kuzey doğusu, Artvin’in büyük bir bölümü, Ardahan ve Kars’ın küçük bir kısmını kapsamaktadır. Bölgenin tarihi altyapısı hakkında çok önemli bir kaynak statüsünde olan Gürcüce el yazmaları, Türk tarihi açısından da kıymetli konumdadır. Özellikle bu kaynakların tanıtılması ve üzerinde değerlendirmenin yapılması, ülkemizdeki akademik çalışmalarda neredeyse kullanılmayan Gürcüce kaleme alınmış eserlerin, Türk tarih yazımına eklenmesine yardımcı olacağı kanaatindeyiz. Yakın komşumuz olan Gürcistan ile ekonomik ilişkilerin yanında sosyal, kültürel ve tarihi bağlamda pek çok ortak noktamız bulunmaktadır. Artvin ve çevresi özelinde bu ortaklık gerek insanların yaşantısı gerek konuşulan dil gerekse de gelenek ve göreneklerde açıkça karşımıza çıkmaktadır. Gürcistan’ın tarihi anlaşılmadan kuzeydoğu illerimizin tarihi hep noksan kalır. Aynı durum keza Gürcistan için de geçerlidir. Bu kapsamda tarihi boyutta Gürcüce kaynakların bilinip öğrenilmesi son derece değerli bir husustur. 
 Bu çalışmada, IX. ve XVI. yüzyıl aralığında Tao-Klarceti bölgesindeki el yazmaları katalog şeklinde ifade edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle bölgenin sınırları ve tanıtımı, Tao-Klarceti’nin kısa bir tarihçesi, Gürcüler arasında Hıristiyanlığın yayılmasını ve kilise-manastırların listesi ifade edilmiştir. Hıristiyanlığın Gürcistan’da benimsenmesi ve yayılımı noktasında bu tarihi bölge simge durumundadır. Gürcüler açısından dini bir eğitim merkezi olarak belirlenen sahada, meydana getirilen el yazmaları da çoğunlukla dini içeriklidir. Bunun yanı sıra el yazmaları, bölge tarihini aydınlatılmasında, kişi ve yer adlarının tespit edilmesinde, dönemin siyasi ve sosyal bir tablosunun çizilmesinde birinci elden kaynak durumundadır.","PeriodicalId":494670,"journal":{"name":"Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi","volume":"118 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135198896","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}