{"title":"MÜELLİFİ BİLİNMEYEN BİR KIYAFETNAMEDE YER ALAN İLM-İ NÜCÛM RİSALESİ","authors":"Yılmaz Keleş, Musa Tılfarlıoğlu","doi":"10.58659/estad.1489000","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1489000","url":null,"abstract":"Altı asır varlığını sürdüren klasik Türk edebiyatında müellifler sadece manzum değil mensur eserler de kaleme almışlardır. Kaleme alınan bu eserler insan hayatının farklı yönlerini yansıtmıştır. Müellifler, günümüzde astroloji olarak da bilinen ilm-i nücum bilimiyle ilgili eserler vermişlerdir. \u0000Bu çalışma, istinsah ve müellif kaydı olmayan, Milli Kütüphane yazma eserler bölümü 06 Mil Yz A 2553 numarada bulunan Kıyâfet-nâme adlı eserdeki 29a ile 52b sayfalar arasında yer alan “İlm-i Nücûm” adlı risalenin metin neşri ve içerik analizine dayanmaktadır. Çalışma; giriş, nüshanın tanıtımı, çalışmaya konu olan bölümün değerlendirilmesi ve sonuçtan oluşmaktadır. Traskripsiyonlu metin ve örnek sayfalar ekte verilmiştir. \u0000Metin neşri esasında doküman analizine dayanan bu çalışmada amaç, 18. yüzyılda kaleme alındığı bilinen ve bugünkü astroloji ilmi ile özdeş bir alandaki tarihi birikimin örneklerinden birini günümüz araştırmacılarının dikkatine sunmaktır. Böylece metnin erişilebilir olması ve külliyata katkı sunulması hedeflenmiştir. Metin, devrine göre oldukça sade bir dille yazılmış olup söz varlığı itibarıyla ikili kullanımların örneklerinin tespit edilmesi açısından kayda değer olduğu düşünülmektedir.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"289 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141386787","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"OSMANZÂDE TÂ’İB’İN KAYIP DİVANI VE BİLİNMEYEN ŞİİRLERİ","authors":"Ramazan Ekinci","doi":"10.58659/estad.1490875","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1490875","url":null,"abstract":"Kaleme aldığı birçok mensur eserin yanı sıra hiciv ve hezliyâta meyilli yaratılışı, çalkantılı meslek hayatı ve îfâ ettiği mühim resmî vazifelerden dolayı XVIII. asrın meşhur simaları arasında yer alan Osmanzâde Ahmed Tâ’ib, devrin padişahı III. Ahmed tarafından “reis-i şâirân” olarak ilan edilmiştir. Önceki asırlardaki şairler tezkiresi yazarları birçok meşhur şairi “sultanü’ş-şuarâ”, “melikü’ş-şuarâ” vb. vasıflarla yüceltmişlerse de bu ünvan, ilk kez devlet eliyle bir şaire verilmiştir. Osmanzâde Tâ’ib’in muasırı olan biyografik eser yazarları, şairin divanının olup olmadığı hususunda bilgi vermezken muahhar kaynaklar anılan eserinin bulunduğunu kesin bir şekilde ifade etmişlerdir. Yaşadığı devirde çok meşhur bir şahsiyet olmasına rağmen günümüzde yeteri kadar bilinmeyen Osmanzâde Tâ’ib’in divanının nerede olduğu meselesi uzun süre birçok edebiyat tarihçisini meşgul etmiş; ancak eserin herhangi bir nüshası tespit edilememiştir. Bugüne kadar Osmanzâde Tâ’ib’in şiirleri hakkında birçok çalışma yapılmış; araştırmacılarca şairin mecmualarda dağınık vaziyette olan şiirleri bir araya getirilerek değerlendirmeler yapılmıştır. Kimi incelemelerde ise “Tâ’ib” mahlaslı diğer şairlerin şiirleri, Osmanzâde Tâ’ib’e mal edilmiş ve böylelikle şair ve eseriyle alâkalı yanlış değerlendirmelere sebebiyet verilmiştir. Bu makalede öncelikle Osmanzâde Tâ’ib Dîvânı hakkında kaynaklardaki ihtilaflı bilgilerin sebepleri tartışılacaktır. Ardından Avusturya Millî Kütüphanesi’nde kayıtlı bir yazmada bulunan ve bugüne kadar şairin şiirleri hakkında yapılan hiçbir çalışmada yer almayan şiirleri yayımlanacaktır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"56 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141384071","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BÂKÎ’NİN ŞİİRLERİNDE RİND VE ZÂHİD ÇATIŞMASI","authors":"H. S. Koşik, Muhammet H. Cankurt","doi":"10.58659/estad.1490271","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1490271","url":null,"abstract":"Bâkî, 16. yüzyılda yaşamış olup Osmanlı klasik şairlerinin en büyüklerinden sayılmaktadır. 1626-27 yılında İstanbul’da doğan şair; zekası, yeteneği ve şairliği ile hâlâ kendinden söz ettirmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’la olan samimi ilişkisi bilinen şairin Sultan’ın ölümünden sonra kaleme aldığı mersiye, klasik şiirin şaheserlerinden kabul edilir. Bâkî’nin en çok bilinen yönlerinden biri de âşıkâne ve özellikle de rindâne gazellerindeki rindliğidir. Klasik rind ve zâhid çekişmesi, Divânı’ndaki gazellerinde epeyce yer edinmektedir. Gazellerindeki rind edâ, bazen şairin gerçek hayattaki kimliği olarak anılmaktadır. Ancak bazı araştırmacılar, bahs edilen bu rindliğin, klasik edebiyat geleneğinin bir parçası olarak anılması gerektiğinden söz etmekte ve gazellerindeki rind edâya bakarak Bâkî’nin hayatına ve karakterine yönelik çıkarımlar yapmanın çok da isabetli olmayacağı yönünde görüş bildirmektedirler. \u0000Bâkî’nin şiirlerinde rind ve zâhid tipi -birçok klasik şairimizde olduğu gibi- farklı isimlerde de ortaya çıkmış olup her iki tipin de türevlerinin -Bâkî’ye has olarak- zengin bir repertuvar oluşturduğu dikkat çekmektedir. Biz, çalışmamızda Bâkî’nin şiirlerinde -bilhassa gazellerindeki- geleneksel rind ve zâhid çekişmesini ihtiva eden bu beyitleri tek tek tespit edip onları bir inceleme ve yorumlamaya tabi tuttuk. Böylece şairin edebî kimliğinin daha iyi bir şekilde belirlenmesine katkı sunmaya çalıştık.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"57 14","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141384147","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BUYRULTULAR ÜZERİNDEN AKLIN YOLU: NİETZSCHE VE DİVAN ŞAİRİNİN ORTAK SÖYLEMLERİ","authors":"Saadet Karaköse, Ali Güzel","doi":"10.58659/estad.1492822","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1492822","url":null,"abstract":"Felsefe binlerce yıllık bir beşerī tecrübenin var olan ve değişen şartlara dair yorumlarını ihtiva eder. Bu düşünme idmanının içinde insan yaşantısı ve metafizik gibi meseleler tartışılır. 19. asrın en önemli filozoflarından olan Nietzsche, aydınlanmanın insanın içindeki boşluklara faydasının olmadığını iddia ederken çözümü “Üstinsan” ülküsü olarak gösterir. İçinde Hint, Yunan ve İran gibi kadim mitolojilerin tesirini barındıran tasavvufi düşünce biçimi de insanın içindeki boşluklara dair çözüm üretmeye çalışır. Tasavvuf da İnsan-ı Kâmil olarak adlandırdığı Üstinsanı arayış çabası içindedir. Bu hedefe erişmek için de geçilmesi gereken merhaleler vardır. Birbirine zıt görünen, farklı toplum ve kültürlerin içinden çıkan farklı iki düşünce sistemi, ihtiva ettiği farklı hayat tecrübelerine karşın birçok noktada paralellik arzeder. Divan şiiri temel olarak tasavvufi düşünce sisteminin üstüne bina edilmiştir. Klasik şiir, tasavvufi düşüncenin damıtıldığı bir mecra olarak görülebilir. Dünyanın ve dünyaya gelen insanın geçiciliği, insanın dünyada görevlerinin oluşu, insanca yaşama, ölümden sonra bekaya ulaşma ilkeleri ve hepsinden önemlisi toplumu aydınlatma görevi düşünebilen insan için bir vazife olmuştur. Bu vazife kişinin kendi tecrübelerinden; ibret veya örnek aldığı gözlemlerinden ve iç dünyasında cereyan eden sorgulamadan kaynaklanır. Toplumlar ve gelenekler ne kadar farklı olursa olsun insan tabiatı aynıdır. Bu çalışmada Nietzsche ve divan şairleri arasındaki söylem benzerlikleri tartışılacaktır. Mukayese Klasik şiir mantığıyla Nietzche’nin insan, toplum ve tabiatla ilgili görüşleri üzerinden yapılacaktır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"15 S3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141383444","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Bâkî’nin Gazellerinde “Yara-Zahm-Dâğ” Kavramı/Mazmunu","authors":"Bülent Şığva","doi":"10.58659/estad.1486456","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1486456","url":null,"abstract":"Divan şairleri gazel nazım şeklini tercih ederek en çok sevgili, aşk, şarap, tabiat konuları üzerinde durmuşlardır. Özellikle de aşk konusunda sevgili, sevgilinin güzellik unsurları, sevgilinin âşığa olan ilgisizliği ve acımasızlığı ele alınmıştır. Gazellerde sevgilinin bu yönlerine karşılık âşık; her türlü acıya katlanmayı göze alan, vuslattan çok ayrılığı tercih eden, sevgiliden gelecek en küçük bir iyilikle mutlu olabilen bir tip olarak karşımıza çıkmaktadır. Sevgili-âşık tipinin ele alındığı farklı tarzda şiirler de olmakla birlikte şairler, genellikle divan şiiri geleneğine uygun anlatım sergilemişlerdir. \u0000Âşık, sevgiliyi ölümü bile göze alacak kadar sever, ondan gelen bütün sıkıntılara gögüs gerer. Çektiği sıkıntılarla gönlü yaralanır, bedeni yaralarla dolar. İşte âşığı bu şekilde tavsif eden divan şairleri, âşık tipi üzerine çeşitli benzetmeler yapar. Yapılan bu benzetmelerden bir kısmı da, âşığın vücudunun yaralarla kaplı oluşu üzerinedir. Şairler, yaranın rengini, sulanmasını ve kabuk tutmasını çeşitli kavramlarla ilişkilendirerek teşbih gibi çeşitli edebî sanatları şiirlerinde kullanmışlardır. Böylece âşığın çektiği acı ve sıkıntıyı daha iyi bir şekilde anlatmışlardır. \u0000Bu makalede Bâkî’nin gazellerinde “yara-zahm-dâğ” kavramı/mazmunu ele alınarak bu kavram/mazmun ile diğer kavramlar arasındaki ilgi üzerinde durulmuş, örnek beyitler yoluyla yara üzerine yapılan benzetmeler ifade edilmiştir. Böylece yara kavramını/mazmununu birçok farklı kavram ve unsurla edebî sanatlar eşliğinde kullanan Bâkî’nin çok zengin bir anlatım sergilediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışma ile Bâkî Divanı üzerine yapılan tematik çalışmalara bir yenisinin eklenmesi amaçlanmıştır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"29 18","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141270495","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"ESʻAD-I ERBİLÎ VE HZ. FÂTIMA MEVLİDİ (FARSÇA-TÜRKÇE) [İNCELEME-METİN]","authors":"İ. Kadıoğlu","doi":"10.58659/estad.1467384","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1467384","url":null,"abstract":"Evliyaların piri sayılan Şeyh Muhammed Esʻad (ö. 1931), son dönemde yetişen klasik Türk edebiyatının önemli âlim şairlerinden biridir. Dört dilde (Arapça, Farsça, Kürtçe, Türkçe) yazılmış şiirlerinden oluşan mürettep bir Divan’ı vardır. Divan’ın mukaddimesi, şairin edebî kişiliğine dair önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olan Muhammed Esʻad’ın ibadet ve ahlâka dair 1001 hadisin metni ve tercümesinden oluşan Kenzü’l-irfân adlı eseri onun ilmî şahsiyetini yansıtmaktadır. Risale ve mektuplarını edebi bir dil ve üslupla kaleme alan şair bir risalesinde kendi kısa tarihçe-i hayatına da yer vermiştir. Türk edebiyatında türünün nadir örneklerinden biri olan Hz. Fâtıma Mevlidi (Farsça-Türkçe) Muhammed Esʻad’ın hem matbu Divan’ında yer almış, hem de ayrı olarak yayınlanmıştır. Bu çalışmanın amacı son devrin önemli âlim ve şairlerinden biri olan Şeyh Muhammed Esʻad’ı daha yakından tanımak ve Hz. Fâtıma Mevlidi adlı eserinin Farsça-Türkçe karşılaştırmalı metnini birlikte neşretmektir. Çalışma bir giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın giriş bölümünde Erbilli Esʻad’ın hayatı, edebî kişiliği ve eserleri üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde adı geçen Mevlid incelenmiş, ikinci bölümde eserin karşılaştırmalı metnine yer verilmiştir. Tartışma ve sonuç bölümünden sonra kısaltmalar ve kaynakça yazılmış, ekler bölümünde Mevlid’in matbu nüshasından iki sayfanın fotoğrafı eklenerek çalışma tamamlanmıştır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"22 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141118197","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BÂCÛRÎ’NİN KASİDE-İ BÜRDE (BÂNET SU‘ÂD) HÂŞİYESİ VE YEKGÛŞ’UN BU HÂŞİYEYE DAİR HULÂSASI","authors":"Hikmet Akdemi̇r, Seydi Kiraz","doi":"10.58659/estad.1444676","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1444676","url":null,"abstract":"Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını derinden etkileyen kurucu manzumelerinden biridir. Farklı dönemlerde hakkında şerh, hulâsa/muhtasar, hâşiye, nazire ve tahmisler yazılan bu kasidenin Osmanlı sahasında da büyük bir önemi vardır. İlmiye ve üdeba sınıfına mensup olanlardan tutun din ve devlet adamlarına varıncaya kadar farklı konumlardaki birçok şahıs, Kaside-i Bürde ile ilgili eserler kaleme almıştır. Hakkında çoğunlukla şerhlerin yazıldığı Kaside-i Bürde için hulâsa/muhtasar ve hâşiye türünden müstakil eserler de yazılmıştır. \u0000Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hâşiye-i Hulâsa-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır. \u0000Eserdeki hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen hulâsa ve hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada hulâsa ve hâşiyenin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümler transkripsiyon yoluyla verilmiş, müellifler hakkında bilgiler verilmiş ve eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":" 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140212043","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BİR ‘MECNÛN’ YARATMAK: EDİRNELİ ŞÂHİDÎ, ALİ ŞÎR NEVÂYÎ VE FUZÛLÎ’NİN LEYLÂ VÜ MECNÛN MESNEVİLERİNDE MECNÛN’UN KİŞİLİĞİNE TESİR EDEN ANNE-BABA TUTUMLARI","authors":"Yusuf Ersi̇n","doi":"10.58659/estad.1439597","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1439597","url":null,"abstract":"Türk edebiyatında kaleme alınan aşk mesnevileri arasında Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinin yeri oldukça önemlidir. Anadolu sahasında Leylâ ile Mecnûn’un hikâyesinin anlatıldığı ilk mesnevi Gülşen-i Uşşâk müstakil adıyla Edirneli Şâhidî tarafından XV. asırda te’lîf edilmiştir. Yine aynı asırda bir Leylâ vü Mecnûn mesnevisi de Çağatay sahasında Ali Şîr Nevâyî tarafından kaleme alınmıştır. Azerbaycan sahasında ise Fuzûlî XVI. yüzyılda Türk edebiyatının en meşhur Leylâ vü Mecnûn mesnevisini ortaya koymuştur. \u0000Son yıllarda disiplinler arası araştırmaların sağladığı imkânlar sayesinde Türk edebiyatı alanında yapılan çalışmaların çeşitlendiği ve edebi metinlerin yeni bakış açılarıyla da ele alınıp incelendiği görülmektedir. Psikoloji sahasında yapılan araştırmalar neticesinde ortaya konan veriler şüphesiz Türk edebiyatı alanında özgün çalışmalara kapı aralamaktadır. Çünkü psikoloji ile edebiyatın temel ve müşterek unsuru insandır. Mesneviler ise dönemlerinin tahkiye ihtiyacını karşılayan edebi metinlerdir ve insan da mesnevilerin olay örgüsü içerisinde tahkiyenin gerçekleşmesi için vazgeçilmez bir unsurdur. \u0000Ebeveyn tutumlarının bebeklikten itibaren bireyin kişiliğini şekillendirdiği bilinmektedir. Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinin merkezî kişisi olan Kays, eserlerin sonuna değin bu ismiyle kalmamış Leylâ adlı bir kıza âşık olduktan sonra tedricen yeni bir kimliğe dönüşüp Mecnûn adını almıştır. Bu makalede ebeveyn tutumlarının Kays’ın Mecnûn’a dönüşümü üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Böylece Edirneli Şâhidî, Ali Şîr Nevâyî ve Fuzûlî’nin mesnevilerinin merkezi kişisi olan Kays’ın Mecnûn’a dönüşüp âşık ve deli tipi olarak konumlandırılmasında Leylâ’nın yanı sıra ebeveyn tutumlarının da onun kişiliğine tesir eden rolü ortaya konmuştur.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":" 28","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140215896","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"BİR KILICIN ŞİİRİ LÂ SEYFE İLLÂ ZÜLFÎKAR","authors":"Seyfeddin Akdöl","doi":"10.58659/estad.1443803","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1443803","url":null,"abstract":"Klasik Türk edebiyatında rezm veya içeriğine yer veren dîvân ve mesnevî gibi manzum metinler yanında mensur olarak da kaleme alınan gazavât-nâme ve cenk-nâme türünde eserler vardır. Bütün bu metinlerdeki savaşanlar kadrosunun içerisinde varolan kişiliğinden sıyrılıp efsanevi bir konuma yükseltilen Hz. Ali fevkalede önem verilen bir kişidir. Gücünün sembolü olan Zülfikar ise divan şairlerinden kıssahanlara kadar geniş bir kitlenin metin/anlatılarında yer verdiği olağanüstü bir kılıçtır. Söz konusu bu yazıda Hz. Ali’nin kılıcının edebî metinler üzerinden incelendiği Doç. Dr. Hasan Kaplan’ın “Bir Kılıcın Şiiri Lâ Seyfe İllâ Zülfîkar” isimli eseri tanıtılacaktır.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"64 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140224243","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YAHYÂ B. ABDULLÂH’IN KASÎDE-İ BÜRDE ŞERHİ: TERCÜMETÜ’L-ESRÂR FÎ MEDHİ SEYYİDİ’L-EBRÂR'I","authors":"Hakan Sönmez","doi":"10.58659/estad.1444501","DOIUrl":"https://doi.org/10.58659/estad.1444501","url":null,"abstract":"İslam toplumlarının edebiyatlarında Hz. Peygamber etrafında şekillenen çeşlitli edebi türler ortaya çıkmıştır. Bu türler içinde şairlerin en fazla rağbet gösterdiği türlerden biri na’ttır. Bu türün de en meşhur örneklerinden biri Kasîde-i Bürde’dir. Edebiyat tarihinde Ka’b b. Züheyr ve Bûsîrî’ye ait olan iki farklı Kasîde-i Bürde manzumesi vardır. Bunlardan ilki Ka’b b. Züheyr’in doğrudan Hz. Peygamber’e okuduğu Bânet Su’âd adıyla da bilinen manzume, diğeri ise Bûsîrî’nin yakalandığı felç hastalığından kurtulmasına vesile olan ve el-Kevâkibü’d-Dürriye fî Medhi Hayri’l-Berriye olarak adlandırılan manzumedir. Her iki kaside de hırka hadisesinden dolayı Kasîde-i Bürde adıyla meşhur olmuştur. Bu manzumeler üzerine diğer İslam toplumlarının edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da çeşitli tercüme, tahmis ve şerh çalışmaları yapılmıştır. Busîrî’nin Kasîde-i Bürde’sine Le’âlî, Sa’dullâh Halvetî, Bosnevî, Mekkî gibi birçok şârih şerh yapmışlardır. Bu çalışmanın konusu Bûsîrî’nin Kasîde-i Bürde’sine yapılan şerhlerden biri olan Yahyâ b. Abdullâh’ın Tercümetü’l-Esrâr fî Medhi Seyyidi’l-Ebrâr isimli şerhidir. 17. yüzyıl, I. Ahmed döneminde yazılan şerhin elimizde üç nüshası mevcuttur. Bunlardan birincisi Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Yazma Bağışlar 5515’te, ikincisi Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Çelebi Abdullah 308’de, üçüncüsü ise Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Burdur İl Halk Kütüphanesi 15 Hk 1107’de kayıtlıdır. Çalışmada şârihin şerh metodu, eserin nüsha tavsifi, yazılış yılı ve yazılış sebebi ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Ayrıca metinden hareketle şârihin hayatı ve eserleri hakkında bilgiler de verilmiştir.","PeriodicalId":395653,"journal":{"name":"Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]","volume":"62 s84","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140229993","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}