{"title":"BİR EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ÇALIŞANLARINDA HEPATİT-A, HEPATİT-B, HEPATİT-C VE HIV SEROPREVALANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Filiz Bayar, Nart Görgü","doi":"10.24938/kutfd.1107402","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1107402","url":null,"abstract":"Amaç: Sağlık çalışanları mesleki maruziyet sebebiyle kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan hepatit A virüsü (HAV), hepatit B virüsü (HBV), hepatit C virüsü (HCV) ve insan immun yetmezlik virüsü (HIV) bulaşı yönünden risk altındadır. Çalışmada bir eğitim ve araştırma hastanesi çalışanlarında hepatit A, hepatit B, hepatit C ve HIV enfeksiyonu seroprevalansın belirlenmesi amaçlanmıştır.\u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmada 2018-2021 yılları arasında 863 sağlık çalışanına yapılan periyodik muayene formları retrospektif olarak incelenmiştir. Sağlık çalışanlarının yaşı, cinsiyeti, mesleği, çalıştığı birim ve HAV antikoru (anti-HAV IgG), hepatiti B yüzey antijeni (HBsAg), hepatit B yüzey antikoru (anti-HBs), HCV antikoru (anti-HCV) ve HIV antikoru (anti-HIV) bulguları kaydedilmiştir. \u0000Bulgular: Çalışma 610 (%70.7) kadın, 253 (%29.3) erkek toplam 863 sağlık çalışanı ile yapılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 39.76 ± 8.85 olarak saptanmıştır. Katılımcıların 712’sinde (%82.5) anti-HBs pozitifliği, 7’sinde (%0.8) HBsAg pozitifliği, 2’sinde (%0.2) anti-HCV pozitifliği saptanmıştır. Katılımcıların 704’ünde (%81.6) anti-HAV IgG sonucu değerlendirilmiş, 495 (%70.3)’i pozitif olarak belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarında anti-HIV pozitifliğine rastlanmamıştır. Meslek grupları açısından yaş, cinsiyet, anti-HBs ve anti-HAV için anlamlı farklılık belirlenmiştir (p<0.05, a=Kruskal Wallis test).\u0000Sonuç: Sağlık çalışanlarının hepatitler ve HIV yönünden aralıklı olarak taranması, hepatit A ve hepatit B’ye karşı bağışıklığı olmayanların aşılanması ve meslek içi eğitimlerle bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"126 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132403857","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
N. Aydin, Omer Karasahin, M. Aydın, Ferhan Kerget, Sibel İba Yılmaz
{"title":"YETİŞKİNLERDE COVID-19 ÖNCESİ SOLUNUM YOLU VİRAL ETKENLERİN EPİDEMİYOLOJİSİ VE MEVSİMSEL DAĞILIMI","authors":"N. Aydin, Omer Karasahin, M. Aydın, Ferhan Kerget, Sibel İba Yılmaz","doi":"10.24938/kutfd.1112554","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1112554","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada COVID-19 pandemisi öncesi hastanemizde yatırılarak takip edilen hastalarda solunum yolu virüslerinin klinik ve epidemiyolojik özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.\u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmada Ocak 2017-Aralık 2019 tarihleri arasında hastanemize solunum yolu enfeksiyonu bulguları ile başvuran, 18 yaş üzerindeki 193 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi.\u0000Bulgular: Hastalardan alınan nazofarengeal sürüntü örneklerinde viral patojenlerden en sık influenza A/B virüs (n=143, %74.1), ikinci sıklıkta respiratuvar sinsisyal virüs (n=22, %11.4) ve üçüncü sıklıkta koronavirüs (n=9, %4.7) saptandı. Mevsimsel dağılımları incelendiğinde viral etkenlerin en sık kış aylarında saptandığı gözlendi. Hastaların hastaneye başvuru belirtileri arasında en sık gözlenenler boğaz ağrısı, miyalji, baş ağrısı ve halsizlik idi. Viral etkenler arasında servis yatış süreleri açısından anlamlı fark saptanmayıp (p=0.056), yoğun bakım gereksiniminin influenza dışı etkenlerde daha sık (p<0.001) olduğu tespit edildi.\u0000Sonuç: Çalışmamızın çeşitlilik gösteren solunum yolu enfeksiyonlarında virüslerin hızlı ve duyarlı tanısı ile hastalarda antibiyotiklerin gereksiz kullanımını azaltma konusunda ve virüslerin mevsimsel dağılımı nedeniyle doğru testin uygun zaman dilimi aralıklarında kullanılması konusunda yardımcı olacağını düşünmekteyiz.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"80 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130901338","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"YOZGAT YÖRESİNDE ALT GASTROİNTESTİNAL SİSTEM ENDOSKOPİ SONUÇLARININ ANALİZİ","authors":"Tekin Yildirim, Sezai Karavar","doi":"10.24938/kutfd.984366","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.984366","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı, Yozgat yöresinde kolonoskopi yapılan hastalarda kolonoskopi ve patoloji sonuçlarının retrospektif olarak analiz edilmesi ve kolonoskopi raporlarındaki kolorektal hastalıkları ve biyopsi sonuçlarını belirleyip sonuçların literatürdeki verilerle karşılaştırılmasının yapılmasıdır.\u0000Gereç ve Yöntemler: 01/01/2019-31/12/2019 tarihleri arasında polikliniğimize herhangi bir nedenle başvuran hastalardan alt gastrointestinal sistem endoskopisi yapılan 326 hasta çalışmaya alındı ve kolonoskopi raporları, patoloji raporları ve diğer verileri retrospektif olarak incelendi.\u0000Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 53.78±15.04 (19–91) yıl olarak saptandı. %44.2 (n=144)’si kadın; %55.8 (n=182)’i erkek cinsiyet idi. Kolonoskopik tanılar değerlendirildiğinde normal alt gastrointestinal endoskopi olarak raporlanan hasta oranı %19.3 (n=63) olarak saptandı. En sık raporlanan tanının ise %32.8 (n=107)’lik oranla Hemoroid olduğu görüldü. İnternal hemoroid oranı %27.9 (n=91); eksternal hemoroid oranı %13.2 (n=43) idi. Kolonda malignite düşündüren kitlesel lezyon oranı ise %2.4 (n=8) idi. Kolonda polip %22.4 (n=73) olarak raporlandı. Patolojik tanılara baktığımızda kolon adenokarsinomu %1.5 (n=5) oranında saptandı. Bunun %0.9’u (n=3) rektum adenokarsinomdu. Total adenoma ise %22 (n=72)olarak saptandı. Bunlardan tübülovillöz adenom %3.7 (n=12) oranında saptanırken villöz adenom %0.3 (n=1) oranında saptandı.\u0000Sonuç: Bu çalışmada Yozgat yöresine ait kolonoskopi veriler sunulmuştur. Kolorektal kanserlerin erken tanısı hayat kurtarıcı öneme sahiptir. Kolorektal kanserlerin erken tanısında kolonoskopi altın standarttır. Kolorektal kanserler, kanser nedeniyle ölümlerin en sık ikinci nedenini oluşturduğu göz önünde bulundurulursa kolonoskopi endikasyonu olan tüm bireylere kolonoskopi önerilmeli ve yapılmalıdır.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"76 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132075337","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FARKLI ÜNİVERSİTELERDEKİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN ORTODONTİ UZMANLIĞINA BAKIŞ AÇILARI","authors":"Türkan SEZEN ERHAMZA, Ebru İLHAN KOÇAK, Saadet ÇINARSOY CİĞERİM, Burçin Akan","doi":"10.24938/kutfd.1130586","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1130586","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışmamızın amacı, farklı üniversitelerdeki diş hekimliği fakültesi öğrencilerinin uzmanlık seçiminde rol oynayan önemli kriterleri tanımlamak, ortodonti bölümüne bakış açısını ve ortodontide uzmanlaşma konusundaki motivasyonlarını tespit etmektir. \u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza Kırıkkale Üniversitesi (KÜ), İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (VYÜ)’nde eğitim görmekte olan dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileri dahil edildi. KÜ (n=141), İKÇÜ (n=169) ve VYÜ (n=74) olmak üzere toplam 384 öğrenci 3 grupta değerlendirildi. Bireylerden ortodonti uzmanlığına bakış açılarını değerlendirmek amaçlı 10 sorudan oluşan anketi doldurmaları istendi. Verilerin değerlendirilmesinde ki-kare testi kullanıldı. \u0000Bulgular: Öğrencilerin %61,71’i ortodonti bölümünden okul öncesi dönemde haberdar olduğunu belirtti. Uzmanlık dalı seçiminde en dikkat edilen kriter %67,96 ile uzmanlık dalına olan ilgi olarak belirlendi. Uzmanlık yapmayı hayal ettikleri ilk üç bölüm; Protetik Diş Tedavisi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ve Ortodonti olarak sıralanmaktadır. Farklı fakültedeki öğrenciler arasında bu soruya verilen cevapta anlamlı fark bulundu (p<0,05). KÜ ve İKÇÜ’deki öğrenciler en çok maddi kazanç sağlayabileceği bölümü Ortodonti olarak belirtirken, VYÜ’ndeki öğrenciler Protetik Diş Tedavisi olarak belirtti. Hasta bakımı açısından en önemli bölümün sorgulandığı soruya Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi bölümü olarak yanıt verdiler. En az önemli olan bölüm ise %5,7 ile Restoratif Diş Hekimliği oldu. Ortodonti bölümü ise en az önemli olarak düşünülen üçüncü bölüm oldu. Diş hekimliği açısından en önemli bölümler sırasıyla Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ve Protetik Diş Tedavisi olurken; Ortodonti beşinci sırada yer aldı. Sınıflar ve fakültelerdeki öğrenciler arasında bu soruya verilen cevap arasında anlamlı fark bulundu (p<0,05).\u0000Sonuç: Farklı üniversitelerdeki diş hekimliği fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin uzmanlıklara bakış açılarında farklılıklar olduğu görüldü. Ortodonti ile ilgili etkilendikleri tanıtıcı deneyimlerde, gelecekte ortodonti bölümüne duyulacak ihtiyacın sorgulanmasında, hasta bakımı açısından en önemli bölümün değerlendirilmesinde ve ortodonti bölümünde uzmanlaşmak istemelerinin nedenlerinde farklılıklar olduğu görüldü.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128633617","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Somali’de Pilor Stenozunun Cerrahi Tedavisi","authors":"Adem Küçük, Shukri SAİD MOHAMED, Abdishakur MOHAMED ABDİ, Abdullahi Yusuf, Mesut Kayse","doi":"10.24938/kutfd.1118531","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1118531","url":null,"abstract":"Amaç: İnfantil hipertrofik pilor stenozu, bebeklerde yaşamın ilk ayında mide çıkışı obstrüksiyonunun en sık nedenidir. Bu çalışmada, Somali, Mogadişu'da infantil hipertrofik pilor stenozu olan hastaların tanı, hastaneye yatış ve ameliyat prosedürlerini detaylandırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Bu araştırmada, Mogadişu’da bulunan Recep Tayyip Erdoğan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Mayıs 2019-Temmuz 2021 tarihleri arasında infantil hipertrofik pilor stenozu tanısı ile opere edilen 52 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastalara abdominal ultrasonografi yapıldı. Kan gazı parametreleri hasta dosyalarından alındı. Ramstedt piloromiyotomi cerrahi tedavisi 52 çocuğa uygulandı.Bulgular: Çalışma kapsamında değerlendirmeye 18’i (%34.6) kız, 34’ü (%65.4) erkek toplam 52 hasta dahil edildi. Hastaların ortanca yaşı 45 gün (min: 15 gün, maks: 150 gün), ortanca taburculuk günü 6 gündü (min: 3 gün, maks: 9 gün). Sekiz (%15.3) hastada yara enfeksiyonu ve sekiz (%15.3) hastada ameliyat sonrası tekrarlayan kusma görüldü. Kusma şikâyeti olan iki hasta ikinci kez ameliyat edilirken, altı hastada kusma şikayetlerinin postoperatif üçüncü günde düzeldiği gözlendi. Postoperatif dönemde hastalarımızın 4’ü (%7.69) yenidoğan yoğun bakım ünitesinde takip edildi. Ameliyat edilen vakalarda ölüm görülmedi.Sonuç: Safrasız kusmalı infantil hipertrofik pilor stenozu, Somali'deki bebeklerde sık görülen bir durumdur ve tekrarlayan safrasız kusması olan hastalarda dışlanmalıdır. Hastalar hastaneye geç dönemde getirilmiş olsa da ameliyat koşullarının ve ameliyat sonrası bakım standartlarının ortalamanın altında olduğu bu çalışmada mortalite vakasına rastlanmamıştır.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116990018","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kardiyak Travmada Cerrahi Tedavi Deneyimi: Tek Merkezli Çalışma","authors":"S. Yücel, Fatih Çalişkan","doi":"10.24938/kutfd.1097513","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1097513","url":null,"abstract":"Objective: Cardiac trauma has a high mortality rate and requires emergency diagnosis and surgical treatment. This retrospective study was planned to evaluate outcomes of patients who underwent urgent surgical treatment for cardiac trauma using valuable injury scoring systems.Material and Methods: All traumatic patients who applied to our emergency service and performed surgical operations due to cardiac trauma between January 1985 and November 2021 by cardiovascular surgeons, were analyzed retrospectively. The patients with iatrogenic cardiac trauma after the percutaneous intervention were also included in the study population. Cardiac injury scales such as physiological index (PI), penetrating cardiac trauma index (PCTI), penetrating thoracic trauma index (PTTI), and American Association for the Surgery of Trauma/Organ Injury Scale (AAST/OIS), were calculated in all patients for clinical severity.Results: In this study, 39 patients were enrolled. 24 patients (61.6%) had penetrating, 13 (33.3%) iatrogenic, 2 (5.1%) blunt cardiac injuries. 15 patients (38.5%) had penetrating stab wounds, and 9 (23.1%) had gunshot wounds. The mean age of the patients was 48.3±19.0 (min: 6-max: 87) years, and 79.6% were male. The most frequently injured cardiac chambers were right ventricle (RV) (46.2%), left ventricle (LV) (25.6%), right atrium (RA) (10.3%), and coronary arteries (10.3%), respectively. While the number of patients with cardiac tamponade was 25 (64.1%), additional abdominal injuries were detected in 6 (15.4%) patients. 80% of the patients with cardiac tamponade survived (p=0.006). The mortality rate was 35% for penetrating injuries in this study.Conclusion: This study, which included patients with cardiac trauma from a single-center, draws attention in terms of showing the negative effect of cardiac tamponade on mortality. Our study outcomes also do not support the old dictum that left ventricular injuries have higher mortality.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"127 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131712073","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sinan Oğuzkaya, Sebati Baser Canbaz, Erdal Uzun, Gokhan Sayer, Mustafa Özçamdalli, Fatih Golgeli̇oglu, Abdulhamit Misir
{"title":"Geriatrik Femur İntertrokanterik Kırıklarda Üç Farklı Fiksasyon Metodunun Erken Mortalite Oranlarının Karşılaştırılması","authors":"Sinan Oğuzkaya, Sebati Baser Canbaz, Erdal Uzun, Gokhan Sayer, Mustafa Özçamdalli, Fatih Golgeli̇oglu, Abdulhamit Misir","doi":"10.24938/kutfd.1039014","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1039014","url":null,"abstract":"Amaç: İleri yaştaki femur intertrokanterik kırıkların tedavisinde çeşitli seçenekler mevcuttur. Mevcut çalışma intrameduller çivi, sementli ve sementsiz hemiartroplasti (HA) seçeneklerinin postoperatif ilk 30 gündeki mortalite oranlarını karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca bu periyotta mortaliteyi etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: İntertrokanterik femur kırığı için 2012-2020 arasında intrameduller çivi (Grup 1), sementli HA (Grup 2) ve sementsiz HA (grup 3) uygulanan hastalar çalışmaya dahil edildi. Demografik verilerle birlikte ameliyat öncesi ve ameliyat sırasındaki değişkenler analiz edilerek üç grup arasında karşılaştırıldı. İlk 24 saat, 7 gün ve 30 gün içerisindeki mortalite oranları her üç grup arasında karşılaştırıldı. Ayrıca 30 günün sonunda sağ kalan hastalar ve ölen hastaların değişkenleri karşılaştırılarak mortaliteyi etkileyen faktörler incelendi.Bulgular: Çalışmaya 526 hasta dahil edildi (194 erkek, 332 kadın; ortalama yaş: 82.71±6.92/yıl). Sementli ve ya sementsiz HA uygulanan hastalarda ilk 7 ve 30 gündeki mortalite oranı intramedüller çivi fiksasyonu yapılan hastalardan daha yüksekti (sırasıyla, p=0.022; 0.001). İlk 30 gün içerisinde kaybedilen hastaların sağkalanlara göre yaşı (p=0.00), komorbidite sayısı (p=0.015), cerrahiye kadar geçen süresi (p=0.05) ve cerrahi süresi (p=0.013) daha yüksekti.Sonuç: Yaşlı intertrokanterik kırık hastalarında intramedullar tespit ilk seçenek olarak düşünülmelidir. Cerrahiye kadar geçen süre ve operasyon süresinin kısaltılması mortaliteyi azaltmak için önemlidir.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116877703","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bora Korkmazer, Ahmet Karaman, Serdar Arslan, Gökçe Merve Arman, Ömer Bağcilar, Bade Güleç, Osman Kizilkiliç
{"title":"Dural Venöz Sinüsler ya da Kalvarum İçerisine Beyin Herniasyonlarının Tespitinde Yüksek Rezolüsyonlu 3T MRG Yararı","authors":"Bora Korkmazer, Ahmet Karaman, Serdar Arslan, Gökçe Merve Arman, Ömer Bağcilar, Bade Güleç, Osman Kizilkiliç","doi":"10.24938/kutfd.1019408","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1019408","url":null,"abstract":"Objective: Brain parenchyma herniation into the dural venous sinus or calvarium is considered a rare anatomical variation. The aim of this study is to evaluate the frequency, localization, and clinical and radiological findings of brain herniation into dural venous sinus and/or calvarium with high resolution 3 Tesla magnetic resonance imaging in a large group of patients.Material and Methods: A total of 6825 cranial magnetic resonance images containing pre-contrast and post-contrast 3D T1-weighted sequences as well as conventional sequences were retrospectively evaluated. The presence of brain herniation into dural sinuses or calvarium, location and size of herniation, signal intensity of the adjacent brain parenchyma, presence of arachnoid granulation adjacent to the herniation were noted.Results: Brain herniation into DVS/ calvarium was determined in 50 patients (0.73%). The detected brain herniations were most frequently associated with the temporal lobe parenchyma (n=37, 68.5%), and 91% (n=49) extended into the transverse sinuses. All brain herniations were detected both by 3D T1-weighted and 3D T2-weighted sequences; however, 29 (53.7%) of the 54 herniations were not detected by conventional sequences.Conclusion: High resolution MRI sequences are superior to conventional sequences in detecting brain herniation into DVS/ calvarium. Patients with brain herniation into DVS/ calvarium may present with heterogeneous symptomatology, and the relationship between brain herniation and symptoms is controversial.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"31 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117116178","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Investıgation of the Antimicrobial Effects of Some Medicinal Plants Growing in Kırıkkale","authors":"Eftal Böke, B. Kacmaz, Ümit Yırtıcı, A. Ergene","doi":"10.24938/kutfd.1126682","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1126682","url":null,"abstract":"Amaç: Bitkiler, kimyasal bileşiklerin doğal üreticileri olup birçoğu sağlığımızı korumak ve hastalıklarla savaşmak için kullanılıp, gıda veya bitkisel ilaçlar olarak pazarlanmaktadır. Çalışmamızda, Kırıkkale ilinde yetiştirilen 3 tıbbi bitki türünden Nigellla sativa (çörek otu), Cuminum cuminum (kimyon) ve Pimpinella anisum (anason)’un maserasyon ve soxlet yöntemleri kullanılarak polariteleri farklı olan 3 çözücü ile elde edilen 18 bitki özütünün iki Gram pozitif, iki Gram negatif ve bir maya türüne karşı disk difüzyon yöntemi ile antimikrobiyal etkisi araştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: Kurutulan bitki örneklerinden, maserasyon ve soksalet yöntemleri kullanılarak hekzan, diklorometan ve metanol gibi farklı polaritelere sahip organik çözücüler ile bitki özütleri elde edilerek disk difüzyon yöntemi ile antimikrobiyal etkileri saptandı. Test edilen gruplar arasındaki farklar, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonrası α=0.05 seviyesinde Tukey testi ile belirlendi.Bulgular: Üç farklı çözücü ile elde edilen 18 bitki özütünün, 11 tanesinin Gram-pozitif ve Gram-negatif bakteri türlerine antibakteriyel etki gösterdikleri saptandı. C. albicans’a karşı etki gözlenmemiştir. Bitkiler içinde Nigella sativa’nın (çörek otu) S. aureus’a karşı en yüksek etkiye sahip olduğu tesbit edildi.Sonuç: Kırıkkale coğrafyasında yetiştirilen bitkilerden farklı yöntem ve farklı çözücüler kullanılarak hazırlanan bitki özütlerinin antimikrobiyal aktiviteye sahip olduğu belirlendi. Bu bitkiler sentezlenecek olan kemoterapötiklere kaynak olabilir.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124606706","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Monkeypox: Past to Present","authors":"Ayşegül Tuna","doi":"10.24938/kutfd.1135547","DOIUrl":"https://doi.org/10.24938/kutfd.1135547","url":null,"abstract":"Monkey pox, a zoonotic disease belonging to the Poxviridae family, was isolated from monkeys in 1958. It causes clinical findings similar to smallpox in humans. Transmission is typical through the bite of an infected animal, contact with bodily fluids and droplets. Since 2003, it caused epidemics in many countries, especially in import and tourism-based travel. In the epidemic in 2022, transmission is thought to be related to sexual activity. Individuals who are not immunized with smallpox vaccine constitute the risk group for the disease. The average incubation period is considered to be 6-13 days. The presence of fever, lymphadenopathy and myalgia are different from other diseases with rash. It is essential to confirm the differential diagnosis by sending the samples to the reference laboratory. Local public health authorities should be informed about suspected cases. Supportive treatment is essential. Antiviral treatments such as tecovirimate, brincidofovir or cidofovir may be used for specific patient groups with the approval of public health authorities. In any case considered as a differential diagnosis, contact, droplet and respiratory isolation precautions should also be applied until the diagnosis is excluded. Smallpox vaccine can be administered for pre/post-exposure prophylaxis, again with the approval of local public health authorities.","PeriodicalId":129756,"journal":{"name":"Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128688401","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}