{"title":"成为孤儿ın奥斯曼帝国的一个省:内夫塞希尔(1874-1926)","authors":"Murat Öntuğ, Serkan Erdoğan","doi":"10.35415/sirnakifd.1258010","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Yüce Allah kâinatın düzen ve dirliğini korumak, kollamak ve muhafaza etmek için “sünnetullah” prensibi gereği insanoğlunu Âdem ve Havvâ’dan yaratmıştır. Bu yaratılışın başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır, bu da ölümdür. Bu ölümün ne zaman, nerede ve nasıl olacağını başta Peygamberler olmak üzere Allah’tan başka kimse bilemez ve bilemeyecektir. Ölümlerden geriye, hayata tutunmak için baba ve ana desteğini kaybeden yetim ve öksüzler kalmaktadır. İslâm dininin yüce öğütleri, bu husus üzerinde durmakta, hayatın her alanında sosyal dayanışma ve yardımlaşma üzerine sıklıkla vurgu yapmakta ve buna özen göstermektedir. Kur’ân ve Sünnet ile, yetimin yaşam alanı içerisinde sahip olduğu veya olmadığı haklarının korunması ve kollanmasını titizlikle konu edinmiş, faziletli ve erdemli bir yaşam sürmesi için birtakım şartlar ve esaslar çıkarılmıştır. Böylelikle yetimin korunması, barınması, kefaleti ve malının ihsan üzere değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Kur’ân'da on iki sûrede, toplam yirmi üç yerde yetimin hakkının gasp edilmemesi ve ona zulüm edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Dünyaya yetim olarak gelen İslâm Peygamberi, yetim hak ve hukukunun muhafaza edilmesi hususunda insanlığın vicdanına seslenerek önleyici, teşvik edici emir ve yasaklar getirmiştir. Bu yasak ve teşvikler Osmanlı’da devam etmiş ve yetimler, reşit olana kadar vasi gözetimi ve hayırseverlerin ve devlet kurumlarının desteği ile maddi-manevi korunmuştur. Nitekim Osmanlı toplumunda birçok vakıf, yetimhane ve bilumum kurumlar yetimlere dönük çok çeşitli hizmetler sunmuş; hatta zaman içerisinde yetim çocukların sayılarının artması ile onlara yönelik müstakil müesseseler tesis edilmiştir. İşbu müesseseler yetim çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, topluma faydalı birer fert haline getirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması adına önemli bir görev üstlenmiştir. Osmanlı tarihinde genel olarak “Eytam Sandıkları” olarak adlandırılan bu kurumlar yetimlerin haklarını da korumuş ve modern manada bir “fon” gibi hareket ederek onların atalarından kalan menkul ve gayrimenkul emtialarını muhafaza etmiştir. Buna delil olarak şu ayetler gösterilmiştir: “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin”. Ayette geçen \"evlilik çağı\" ifadesinden ergenlik çağının gerekliği açıkça görülmüş ve yetimin mental ve fiziksel olarak rüştünü ispat etmesi istenmiştir. \nHer ne kadar İslami bir bağlamla ilişkilendirilmiş ve şeriatla doğrudan bir bağları haizmiş gibi gözükse de işbu kurumlar yalnızca Müslüman yetimler ile ilgilenmemiş; aynı zamanda, “Allah’ın Müslüman Devletlere Emaneti” olarak kabul edilen, semavi dinlere mensup yetimler de bu kurumlardan fazlasıyla istifade etmiştir. Bu bağlamda, işbu çalışmanın konusunu oluşturan Nevşehir kazası da sahip olduğu bu özellik hasebiyle seçilmiş; bölgede bulunan Hristiyan yetim sayısının fazlalığı mezkûr müessesenin kapsamını daha iyi anlamak adına farklı bir perspektif sunmuştur. Ezcümle, Osmanlı yetimlerini esas alan bu çalışmada, Nevşehir kazâasına ait, 1874-1926 yıllarını kapsayan mahkeme kayıtları ve vilâyet salnameleri incelenerek Eytam Sandığı kurumunun yetimler üzerindeki etkisi ve onların haklarının korunmasındaki rolü hem bölgesel olarak hem de Çanakkale ve Eskişehir-Sivrihisar gibi taşra bölgeleriyle karşılaştırılarak umumi manada irdelenmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1000,"publicationDate":"2023-04-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"Being An Orphan ın An Ottoman Subprovince: Nevsehir (1874-1926)\",\"authors\":\"Murat Öntuğ, Serkan Erdoğan\",\"doi\":\"10.35415/sirnakifd.1258010\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"Yüce Allah kâinatın düzen ve dirliğini korumak, kollamak ve muhafaza etmek için “sünnetullah” prensibi gereği insanoğlunu Âdem ve Havvâ’dan yaratmıştır. Bu yaratılışın başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır, bu da ölümdür. Bu ölümün ne zaman, nerede ve nasıl olacağını başta Peygamberler olmak üzere Allah’tan başka kimse bilemez ve bilemeyecektir. Ölümlerden geriye, hayata tutunmak için baba ve ana desteğini kaybeden yetim ve öksüzler kalmaktadır. İslâm dininin yüce öğütleri, bu husus üzerinde durmakta, hayatın her alanında sosyal dayanışma ve yardımlaşma üzerine sıklıkla vurgu yapmakta ve buna özen göstermektedir. Kur’ân ve Sünnet ile, yetimin yaşam alanı içerisinde sahip olduğu veya olmadığı haklarının korunması ve kollanmasını titizlikle konu edinmiş, faziletli ve erdemli bir yaşam sürmesi için birtakım şartlar ve esaslar çıkarılmıştır. Böylelikle yetimin korunması, barınması, kefaleti ve malının ihsan üzere değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Kur’ân'da on iki sûrede, toplam yirmi üç yerde yetimin hakkının gasp edilmemesi ve ona zulüm edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Dünyaya yetim olarak gelen İslâm Peygamberi, yetim hak ve hukukunun muhafaza edilmesi hususunda insanlığın vicdanına seslenerek önleyici, teşvik edici emir ve yasaklar getirmiştir. Bu yasak ve teşvikler Osmanlı’da devam etmiş ve yetimler, reşit olana kadar vasi gözetimi ve hayırseverlerin ve devlet kurumlarının desteği ile maddi-manevi korunmuştur. Nitekim Osmanlı toplumunda birçok vakıf, yetimhane ve bilumum kurumlar yetimlere dönük çok çeşitli hizmetler sunmuş; hatta zaman içerisinde yetim çocukların sayılarının artması ile onlara yönelik müstakil müesseseler tesis edilmiştir. İşbu müesseseler yetim çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, topluma faydalı birer fert haline getirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması adına önemli bir görev üstlenmiştir. Osmanlı tarihinde genel olarak “Eytam Sandıkları” olarak adlandırılan bu kurumlar yetimlerin haklarını da korumuş ve modern manada bir “fon” gibi hareket ederek onların atalarından kalan menkul ve gayrimenkul emtialarını muhafaza etmiştir. Buna delil olarak şu ayetler gösterilmiştir: “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin”. Ayette geçen \\\"evlilik çağı\\\" ifadesinden ergenlik çağının gerekliği açıkça görülmüş ve yetimin mental ve fiziksel olarak rüştünü ispat etmesi istenmiştir. \\nHer ne kadar İslami bir bağlamla ilişkilendirilmiş ve şeriatla doğrudan bir bağları haizmiş gibi gözükse de işbu kurumlar yalnızca Müslüman yetimler ile ilgilenmemiş; aynı zamanda, “Allah’ın Müslüman Devletlere Emaneti” olarak kabul edilen, semavi dinlere mensup yetimler de bu kurumlardan fazlasıyla istifade etmiştir. Bu bağlamda, işbu çalışmanın konusunu oluşturan Nevşehir kazası da sahip olduğu bu özellik hasebiyle seçilmiş; bölgede bulunan Hristiyan yetim sayısının fazlalığı mezkûr müessesenin kapsamını daha iyi anlamak adına farklı bir perspektif sunmuştur. Ezcümle, Osmanlı yetimlerini esas alan bu çalışmada, Nevşehir kazâasına ait, 1874-1926 yıllarını kapsayan mahkeme kayıtları ve vilâyet salnameleri incelenerek Eytam Sandığı kurumunun yetimler üzerindeki etkisi ve onların haklarının korunmasındaki rolü hem bölgesel olarak hem de Çanakkale ve Eskişehir-Sivrihisar gibi taşra bölgeleriyle karşılaştırılarak umumi manada irdelenmeye çalışılmıştır.\",\"PeriodicalId\":33450,\"journal\":{\"name\":\"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi\",\"volume\":null,\"pages\":null},\"PeriodicalIF\":0.1000,\"publicationDate\":\"2023-04-08\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1258010\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"0\",\"JCRName\":\"RELIGION\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1258010","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"0","JCRName":"RELIGION","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
摘要
真主从亚当和哈瓦那创造了赞美的原则来维护、维护、维护和保护人。这个生物是死亡的开始。除了真主,没有人知道使者将在哪里。Ölümlerden geriye,hayata tutunmak için baba ve ana desteğini kaybeden yetim veöksüzler kalmaktadır。伊斯兰教在这个问题上的伟大建议是经常攻击生活各个领域的社会抵抗和援助。《古兰经》和《太阳网》为保护和保护孤儿的权利,无论他是否有权生活在生活领域,以及过上丰富而正义的生活创造了某些条件。因此,对孤儿的保护是以牺牲住所、交易和财产为代价进行评估的。《古兰经》指出,23个地方的孤儿的完全权利不应被剥夺,他们不应受到冤枉。先知作为孤儿来到这个世界,他呼吁保护孤儿的权利和法律,防止、鼓励和禁止。在奥斯曼尼亚,这些禁令和事态发展仍在继续,孤儿们在慈善机构和政府机构的支持下受到物质操纵的保护,直到他们康复。因此,在奥斯马尼亚的人民中,有许多智者、孤儿、学者和孤儿,以各种各样的方式服务;hatta zaman içerisinde yetimçocukların sayılarının artmasıile onliara yönelik müstakil müesseseler tesis edilmiştir。孤儿健康成长、造福社区、满足他们的需求是一项重要任务。Osmanlıtarhinde genel olarak“Eytam Sandıkları”olarak adlandırılan bu kurumlar yetimlerin hakları。这些都是迹象;试试孤儿,直到他们达到结婚年龄;如果你看到他们成熟了,就把他们的财产给他们。月底,人们清楚地看到了对孩子年龄的需求,这个孤儿想在精神和身体上证明这一点。至于对伊斯兰教的束缚,以及对一个人的束缚,对一个男人的束缚并不局限于伊斯兰教的孤儿。与此同时,孤儿们使用的不仅仅是这些机构,这些机构被接纳为穆斯林的财产,信奉真主。在这方面,这项工作所涉及的Nevşehir事故是根据这一特殊计算选定的;该地区的大多数基督教孤儿都提出了不同的观点,以更好地了解墓地的范围。在我的权力范围内,这部作品主要是奥斯曼孤儿,属于内维尔事故,1874-1926年,法院的记录和市议会针对Eyt Sanduk孤儿的影响以及保护他们在该地区和石头地区(如Chanaka和Eskišehir-Sivrisha)权利的作用进行了调查。
Being An Orphan ın An Ottoman Subprovince: Nevsehir (1874-1926)
Yüce Allah kâinatın düzen ve dirliğini korumak, kollamak ve muhafaza etmek için “sünnetullah” prensibi gereği insanoğlunu Âdem ve Havvâ’dan yaratmıştır. Bu yaratılışın başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır, bu da ölümdür. Bu ölümün ne zaman, nerede ve nasıl olacağını başta Peygamberler olmak üzere Allah’tan başka kimse bilemez ve bilemeyecektir. Ölümlerden geriye, hayata tutunmak için baba ve ana desteğini kaybeden yetim ve öksüzler kalmaktadır. İslâm dininin yüce öğütleri, bu husus üzerinde durmakta, hayatın her alanında sosyal dayanışma ve yardımlaşma üzerine sıklıkla vurgu yapmakta ve buna özen göstermektedir. Kur’ân ve Sünnet ile, yetimin yaşam alanı içerisinde sahip olduğu veya olmadığı haklarının korunması ve kollanmasını titizlikle konu edinmiş, faziletli ve erdemli bir yaşam sürmesi için birtakım şartlar ve esaslar çıkarılmıştır. Böylelikle yetimin korunması, barınması, kefaleti ve malının ihsan üzere değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Kur’ân'da on iki sûrede, toplam yirmi üç yerde yetimin hakkının gasp edilmemesi ve ona zulüm edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Dünyaya yetim olarak gelen İslâm Peygamberi, yetim hak ve hukukunun muhafaza edilmesi hususunda insanlığın vicdanına seslenerek önleyici, teşvik edici emir ve yasaklar getirmiştir. Bu yasak ve teşvikler Osmanlı’da devam etmiş ve yetimler, reşit olana kadar vasi gözetimi ve hayırseverlerin ve devlet kurumlarının desteği ile maddi-manevi korunmuştur. Nitekim Osmanlı toplumunda birçok vakıf, yetimhane ve bilumum kurumlar yetimlere dönük çok çeşitli hizmetler sunmuş; hatta zaman içerisinde yetim çocukların sayılarının artması ile onlara yönelik müstakil müesseseler tesis edilmiştir. İşbu müesseseler yetim çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, topluma faydalı birer fert haline getirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması adına önemli bir görev üstlenmiştir. Osmanlı tarihinde genel olarak “Eytam Sandıkları” olarak adlandırılan bu kurumlar yetimlerin haklarını da korumuş ve modern manada bir “fon” gibi hareket ederek onların atalarından kalan menkul ve gayrimenkul emtialarını muhafaza etmiştir. Buna delil olarak şu ayetler gösterilmiştir: “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin”. Ayette geçen "evlilik çağı" ifadesinden ergenlik çağının gerekliği açıkça görülmüş ve yetimin mental ve fiziksel olarak rüştünü ispat etmesi istenmiştir.
Her ne kadar İslami bir bağlamla ilişkilendirilmiş ve şeriatla doğrudan bir bağları haizmiş gibi gözükse de işbu kurumlar yalnızca Müslüman yetimler ile ilgilenmemiş; aynı zamanda, “Allah’ın Müslüman Devletlere Emaneti” olarak kabul edilen, semavi dinlere mensup yetimler de bu kurumlardan fazlasıyla istifade etmiştir. Bu bağlamda, işbu çalışmanın konusunu oluşturan Nevşehir kazası da sahip olduğu bu özellik hasebiyle seçilmiş; bölgede bulunan Hristiyan yetim sayısının fazlalığı mezkûr müessesenin kapsamını daha iyi anlamak adına farklı bir perspektif sunmuştur. Ezcümle, Osmanlı yetimlerini esas alan bu çalışmada, Nevşehir kazâasına ait, 1874-1926 yıllarını kapsayan mahkeme kayıtları ve vilâyet salnameleri incelenerek Eytam Sandığı kurumunun yetimler üzerindeki etkisi ve onların haklarının korunmasındaki rolü hem bölgesel olarak hem de Çanakkale ve Eskişehir-Sivrihisar gibi taşra bölgeleriyle karşılaştırılarak umumi manada irdelenmeye çalışılmıştır.