Determinizmin Yeni Savunması: Nörobiyolojik İndirgemecilik

Kader Pub Date : 2021-06-24 DOI:10.18317/kaderdergi.913449
Mehmet Ödemiş
{"title":"Determinizmin Yeni Savunması: Nörobiyolojik İndirgemecilik","authors":"Mehmet Ödemiş","doi":"10.18317/kaderdergi.913449","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Determinist dusunce tarih boyunca cesitli kultur, inanc ve felsefede farkli vecheleriyle yer etmis bir bakis acisi; hayati, dogayi ve bir butun olarak varligi anlamlandirma bicimidir. Kulturel bir oge olmaktan cikip sistematik bir kozmolojiye donusmesi, Yunan dusuncesiyle birlikte gerceklesmistir. Once Leucippos ardindan Democritos ve Stoa okulu gibi ekoller, ontoloji ve kozmolojide determinist bir felsefeyi ispata girismislerdir. Ilerleyen zamanlarda fizik ve metafizik temelli belirlenimcilik yaklasimlari ortaya konmus, genetikten davranisciliga, kulturden psikolojiye, atomculuktan tanriciliga varincaya kadar genis bir yelpaze tesekkul etmistir. Ister fizik isterse metafizik kaynakli olsun butun turleriyle belirlenimcilik, irade ozgurlugunu yok sayma; insanin davranislari uzerindeki faillik yetkinligini reddetme iddiasi icermektedir. Bu ozelligi itibariyle etik kuramlari, hukuk felsefeleri ve dinler acisindan sakincali kabul edilmekte ve karsi cikilmaktadir. Savlar, felsefi soylevlerden ve argumanlardan mutesekkil oldugunda rasyonaliteden neset eden karsi soylevlerle curutmek ya da en azindan sarsmak imkân dahilinde iken bilimsel bulgulara dayandirildiginda sadece felsefi ve mantiki delillerle itiraz kifayet etmemektedir. Bu nedenle norobiyolojik, noropsikolojik, noroteolojik vb. herhangi bir varsayimi yanitlarken bilimsel bilginin epistemolojik degerini sorgulamak gerektigi kadar uygulanan deneyler ve klinik incelemelerin verilerini yontem bilimsel acidan kritik etmek de onemlidir. Diger yandan -varsa- ayni konuyla ilgili yapilmis alternatif deneylere ulasmak ya da Libet deneyi orneginde oldugu gibi, bunlarin farkli sekillerde de yorumlanabilecegini ortaya koymak gerekmektedir. Zira klinik ya da deneysel arastirmalar; amac, yontem, kapsam ve incelenen konu bakimindan bir cerceve cizerek sonuc elde etmektedir. Verilerin nasil yorumlanacagi ise cogu zaman arastirmacinin hipotezine, on kabullerine ya da dunya gorusune bagli olarak telif edilmektedir. Arastirmacinin kisisel gorusunden bagimsiz bir sonuc raporu, mumkun degildir. Nesnellik sorunu, bilimsel arastirmalarin temel eksikliklerinden biri durumundadir. Haddizatinda gunumuzde bilim, tarihte hic olmadigi kadar bilgi uzerinde egemenlik saglamis ve mesrulastirici tek otorite sayilir hâle gelmistir. Bilimin hayata getirdigi yenilik ve kolayliklar, kitleler nazarinda degerini ve onemini kutsamis ve tartismasiz kilmistir. O artik neredeyse her seyi bilebilecek kudrettedir. Biyolojik indirgemecilikten mantiksal dayanagini alan norobiyolojik determinizm ise zihnin ontolojik farkliliga dayali varligini gormezden gelmenin, zihinle beyni esitlemenin veya zihinselligi beynin en cok bir epifenomeni seklinde tanimlamanin dogal sonucudur. Temel ayrisma materyalist felsefenin kabulunden kaynaklanmaktadir. Varligi sadece maddeye indirgeyen paradigmalar, tabiatiyla fizik otesi olasiliklari hesaba dahil etmemektedir. Bu durumda her ne kadar qualia ya da oznel deneyim adi verilen problemler, cozulememis bir sekilde orada oylece dursa da gormezden gelinerek iddia korunmaktadir. Entropi yasasinin kesfi, Big Bang teorisi, kuantum fizigi gibi pek cok yeni gelisme materyalist felsefeyi sarsmis olmasina ragmen modern bilim, epistemolojik bir revizyona gitmeye direnmektedir. Oysa mevcut epistemoloji ile gerek evrenin gerekse varligin bir butun olarak kavranmasi mumkun gorunmemektedir. Beyin uzerinde yapilan deneylerden yola cikarak insanin mahiyetini ve manevi tarafini anlamaya yonelik her tesebbusun akim kalmasinin en onemli nedeni budur. Yirminci yuzyilin son ceyreginden itibaren artan beyin arastirmalari, genler, noronlar ve genel olarak beyin kimyasinin insan davranisi uzerinde beklenenden daha fazla rol oynadigini ortaya koydu. Bu sonuclar, bazi arastirmacilar tarafindan ozgur iradenin yanilsama olduguna yonelik radikal bir iddia icin aracsallastirilirken diger bazilari tarafindan, iradenin eylemler uzerinde sanilandan daha az onemli kabul edilmesine yol acti. Her iki dusuncede de irade ozgurlugunun goz ardi edildigi bir biyolojik determinizm modeli benimsenmisti. Yapilan cesitli deneylerin tartismali yorumlarina dayanan hipotezler; dini, ahlaki ve hukuki sorumlulukla ilgili kaygilarin artmasina yol acti. Her ne kadar sagduyu acisindan insan, ozgur olmayan bir varlik seklinde dusunulemese de soz konusu bilimsel verilerin dogru bir yorumu bulunmadikca gercegin uzerindeki sis perdesi kalkmayacakti. Ilk bakista kuantum evreninde, evrensel determinizmi tartismak makul gorunmemekle birlikte bilinci de icerecek sekilde atom-ustu dunyada guclu bir nedenselligin hukum surdugu iddiasi hâlâ yerini korumaktadir. Bu nedenle oncelikle determinizmi kritize etmek ve ardindan biyolojik determinizmi irdelemek kavramsal cerceveyi belirlemeye yardimci olacaktir. Bu makale genetik ve norobiyolojinin, davranisin tesekkulundeki onemini kabul etmekle birlikte ahlaki failligi butunuyle neden ortadan kaldiramayacagini aciklamayi amaclamaktadir.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2021-06-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Kader","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.913449","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0

Abstract

Determinist dusunce tarih boyunca cesitli kultur, inanc ve felsefede farkli vecheleriyle yer etmis bir bakis acisi; hayati, dogayi ve bir butun olarak varligi anlamlandirma bicimidir. Kulturel bir oge olmaktan cikip sistematik bir kozmolojiye donusmesi, Yunan dusuncesiyle birlikte gerceklesmistir. Once Leucippos ardindan Democritos ve Stoa okulu gibi ekoller, ontoloji ve kozmolojide determinist bir felsefeyi ispata girismislerdir. Ilerleyen zamanlarda fizik ve metafizik temelli belirlenimcilik yaklasimlari ortaya konmus, genetikten davranisciliga, kulturden psikolojiye, atomculuktan tanriciliga varincaya kadar genis bir yelpaze tesekkul etmistir. Ister fizik isterse metafizik kaynakli olsun butun turleriyle belirlenimcilik, irade ozgurlugunu yok sayma; insanin davranislari uzerindeki faillik yetkinligini reddetme iddiasi icermektedir. Bu ozelligi itibariyle etik kuramlari, hukuk felsefeleri ve dinler acisindan sakincali kabul edilmekte ve karsi cikilmaktadir. Savlar, felsefi soylevlerden ve argumanlardan mutesekkil oldugunda rasyonaliteden neset eden karsi soylevlerle curutmek ya da en azindan sarsmak imkân dahilinde iken bilimsel bulgulara dayandirildiginda sadece felsefi ve mantiki delillerle itiraz kifayet etmemektedir. Bu nedenle norobiyolojik, noropsikolojik, noroteolojik vb. herhangi bir varsayimi yanitlarken bilimsel bilginin epistemolojik degerini sorgulamak gerektigi kadar uygulanan deneyler ve klinik incelemelerin verilerini yontem bilimsel acidan kritik etmek de onemlidir. Diger yandan -varsa- ayni konuyla ilgili yapilmis alternatif deneylere ulasmak ya da Libet deneyi orneginde oldugu gibi, bunlarin farkli sekillerde de yorumlanabilecegini ortaya koymak gerekmektedir. Zira klinik ya da deneysel arastirmalar; amac, yontem, kapsam ve incelenen konu bakimindan bir cerceve cizerek sonuc elde etmektedir. Verilerin nasil yorumlanacagi ise cogu zaman arastirmacinin hipotezine, on kabullerine ya da dunya gorusune bagli olarak telif edilmektedir. Arastirmacinin kisisel gorusunden bagimsiz bir sonuc raporu, mumkun degildir. Nesnellik sorunu, bilimsel arastirmalarin temel eksikliklerinden biri durumundadir. Haddizatinda gunumuzde bilim, tarihte hic olmadigi kadar bilgi uzerinde egemenlik saglamis ve mesrulastirici tek otorite sayilir hâle gelmistir. Bilimin hayata getirdigi yenilik ve kolayliklar, kitleler nazarinda degerini ve onemini kutsamis ve tartismasiz kilmistir. O artik neredeyse her seyi bilebilecek kudrettedir. Biyolojik indirgemecilikten mantiksal dayanagini alan norobiyolojik determinizm ise zihnin ontolojik farkliliga dayali varligini gormezden gelmenin, zihinle beyni esitlemenin veya zihinselligi beynin en cok bir epifenomeni seklinde tanimlamanin dogal sonucudur. Temel ayrisma materyalist felsefenin kabulunden kaynaklanmaktadir. Varligi sadece maddeye indirgeyen paradigmalar, tabiatiyla fizik otesi olasiliklari hesaba dahil etmemektedir. Bu durumda her ne kadar qualia ya da oznel deneyim adi verilen problemler, cozulememis bir sekilde orada oylece dursa da gormezden gelinerek iddia korunmaktadir. Entropi yasasinin kesfi, Big Bang teorisi, kuantum fizigi gibi pek cok yeni gelisme materyalist felsefeyi sarsmis olmasina ragmen modern bilim, epistemolojik bir revizyona gitmeye direnmektedir. Oysa mevcut epistemoloji ile gerek evrenin gerekse varligin bir butun olarak kavranmasi mumkun gorunmemektedir. Beyin uzerinde yapilan deneylerden yola cikarak insanin mahiyetini ve manevi tarafini anlamaya yonelik her tesebbusun akim kalmasinin en onemli nedeni budur. Yirminci yuzyilin son ceyreginden itibaren artan beyin arastirmalari, genler, noronlar ve genel olarak beyin kimyasinin insan davranisi uzerinde beklenenden daha fazla rol oynadigini ortaya koydu. Bu sonuclar, bazi arastirmacilar tarafindan ozgur iradenin yanilsama olduguna yonelik radikal bir iddia icin aracsallastirilirken diger bazilari tarafindan, iradenin eylemler uzerinde sanilandan daha az onemli kabul edilmesine yol acti. Her iki dusuncede de irade ozgurlugunun goz ardi edildigi bir biyolojik determinizm modeli benimsenmisti. Yapilan cesitli deneylerin tartismali yorumlarina dayanan hipotezler; dini, ahlaki ve hukuki sorumlulukla ilgili kaygilarin artmasina yol acti. Her ne kadar sagduyu acisindan insan, ozgur olmayan bir varlik seklinde dusunulemese de soz konusu bilimsel verilerin dogru bir yorumu bulunmadikca gercegin uzerindeki sis perdesi kalkmayacakti. Ilk bakista kuantum evreninde, evrensel determinizmi tartismak makul gorunmemekle birlikte bilinci de icerecek sekilde atom-ustu dunyada guclu bir nedenselligin hukum surdugu iddiasi hâlâ yerini korumaktadir. Bu nedenle oncelikle determinizmi kritize etmek ve ardindan biyolojik determinizmi irdelemek kavramsal cerceveyi belirlemeye yardimci olacaktir. Bu makale genetik ve norobiyolojinin, davranisin tesekkulundeki onemini kabul etmekle birlikte ahlaki failligi butunuyle neden ortadan kaldiramayacagini aciklamayi amaclamaktadir.
求助全文
约1分钟内获得全文 求助全文
来源期刊
自引率
0.00%
发文量
0
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
确定
请完成安全验证×
copy
已复制链接
快去分享给好友吧!
我知道了
右上角分享
点击右上角分享
0
联系我们:info@booksci.cn Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。 Copyright © 2023 布克学术 All rights reserved.
京ICP备2023020795号-1
ghs 京公网安备 11010802042870号
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术官方微信