{"title":"Hacı Hasanzâde’nin Mukaddimmât-ı Erbaa Hâşiyesinin Tahlili","authors":"M. Öztürk","doi":"10.18317/kaderdergi.903506","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Makalede Haci Hasanzâde’nin (ol. 911/1505-1506) Hâsiye ‘alâ mukaddimâti’l –erbaa adli eseri degerlendirilecektir. Eserin ana konusu husun-kubuh ve insan fiilleridir. Husun-kubuh meselesi Tanri, insan, fiil ve degerler alaniyla ilgilidir. Insan fiilleri ise Tanri-insan irtibati ile baglantilidir. Tanri, insan ve ahlâki degerleri bir mesele olarak tartismak, dusunce sisteminin tamami ile yakindan alakalidir. Meseleler Es‘ari-Mu‘tezile ve Mâturidi dusunce ekolleri cercevesinde arastirilmaktadir. Ayrica felsefe ekolunun bilimsel birikimi yeniden gozden gecirilmektedir. Ekollerin ortak ve ayri yonleri vurgulanmaktadir. Es‘ari ve Mâturidi ogretinin farkliliklari irdelenmektedir. Es‘ari’de degerler ozneye baglidir, gorecelidir. Fiillerin hicbirinde mutlak degismez degerler yoktur. Fiiller baglamlara gore deger kazanmaktadir. Bu nedenle degerlerin temel olcutu degismeyen din olmalidir. Mâturidi ekolun icinde cesitli akimlar olmasina ragmen cogunluk Mu‘tezile ile birlesmektedir. Sayilan iki ekole gore degerler nesneldir. Ozneden ve baglamdan bagimsiz degerler mevcuttur. Bunun anlami dinden bagimsiz bir takim degismeyen degerleri kabul etmektir. Ilke olarak Es‘arilerde fiillerin ontolojik yapisina insan etkide bulunamaz. Varolusa Tanri’dan baska tesir eden yoktur. Muteahhir Mâturidi dusunce ise ozel dort onerme duzenleyerek Tanri’nin yaraticiligina halel getirmeden insanin kendi iradeli fiillerine etkide bulunabilecegi bir alan acmaya calismistir. Her seye ragmen Haci Hasanzâde’ye gore her iki ekol ust degerlerde birlesmektedir. Haci Hasanzâde husun-kubuh konusunda acikca bir pozisyon secmemektedir. Daha cok ekollerin kendi icindeki tutarliliklarini yorumlamakta ve aralarinda karsilastirmalar yapmaktadir. Insan fiilleri baglaminda Mukâddimât-i Erbaa kuraminin oncullerini tek tek incelemekte ve dayanaklarini sorgulamaktadir. Oncullerden bir kisminin yetersiz ve gereksiz yonlerine isaret etmektedir. Hâsiye iradenin ontolojisine ayri bir onem vermistir. Diger sorunlu meselelerde oldugu gibi bu konuyla ilgili de cesitli ekollerin yaklasimlari ayrintili bir bicimde sunmustur. Makalede kelâmi problemler baglaminda Haci Hasanzâde’nin hâsiyesindeki arastirma yontemi ve dusunce yapisi tetkik edilecektir. Bu tetkiki yaparken, hâsiyede siklikla kullanilan kaynaklarin sinirlarina riayet edilecektir. Haci Hasanzâde’nin yasadigi Fatih Sultan Mehmet doneminde kelam-felsefe-tasavvuf cekismesinin, henuz canliligini yitirmedigi bilinmektedir. Bir yandan Tehâfutu’l-felâsife gibi felsefenin tutarsizliklari bu donemde yeniden gundeme tasinmakta, diger yandan kelam-felsefe-tasavvuf ekolleri karsilastirilmaktadir. Hâsiyede felsefe veya felâsife kelimeleri yerine bilincli bir sekilde hukemâ ozel adi tercih edilmektedir. Soz konusu tercih, belirli duyarliliklarin bir urunu olarak gozukmektedir. Adlandirma tercihini kisisel egilimlerle aciklamak eksiktir, donemin sartlari ile beraber dusunmek gerekmektedir. O donem felsefe ile tasavvuf belirli yonlerden uyumlu hale getirilmistir. Deyim yerindeyse felsefe-tasavvuf birleserek kelam ilmine karsi gardini almistir. Ancak Haci Hasanzâde doneminde sistemlerin aralarindaki karsitliklar henuz tamamlanmis degildir, arastirma evresindedir. Her ne olursa olsun Haci Hasanzâde’nin felsefe ve tasavvufa mesafeli durmasi felsefe birikimini goz ardi etmeye sebep olmamistir. Felsefenin yaklasimi, Haci Hasanzâde’nin deyimiyle hukemâ ve mutekellim sistemleri beraberce tahlil edilmistir. Hâsiyede tasavvuf yaklasimina hic yer verilmemis olmasi dikkat cekmektedir. Tasavvufun kelam elestirilerine ilgisiz kalmak kisisel egilimlerle aciklanabilir ama donem itibariyle aciklanamaz. Cunku soz konusu donemde kelam-felsefe yanina ilahiyat konularinda ucuncu alternatif olarak tasavvuf ekolunun getirildigi bilinmektedir. Oncelikle Haci Hasanzâde kelam-fikih cizgisine onem veren bir dusunce yapisina sahiptir. Haci Hasanzâde hasiyedeki meselelerin kelam agirlikli oldugunu bilmekte ve bunu ifade etmektedir. Hâsiyede dusunce sistemleri karsilastirilmis ama kelam sisteminin kendi icindeki Es‘ari-Mâturidi-Mutezile ekollerine daha cok yogunluk verilmistir. Muteahhir veya Ikinci klasik donemde uretilen kaynaklardaki sorunlarla ilgilenilmis ve cagdaslarin aciklamalari elestirilmistir. Haci Hasanzâde kelâm ekollerini aciktan benimsemek ve savunmak yerine onlari degerlendirmektedir, kelâm-felsefe muhtevali sorunlara karsi getirilen cozumleri, derinlemesine tahlil etmekte ve problemli noktalara isaret etmektedir.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":"202 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2021-06-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Kader","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.903506","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Makalede Haci Hasanzâde’nin (ol. 911/1505-1506) Hâsiye ‘alâ mukaddimâti’l –erbaa adli eseri degerlendirilecektir. Eserin ana konusu husun-kubuh ve insan fiilleridir. Husun-kubuh meselesi Tanri, insan, fiil ve degerler alaniyla ilgilidir. Insan fiilleri ise Tanri-insan irtibati ile baglantilidir. Tanri, insan ve ahlâki degerleri bir mesele olarak tartismak, dusunce sisteminin tamami ile yakindan alakalidir. Meseleler Es‘ari-Mu‘tezile ve Mâturidi dusunce ekolleri cercevesinde arastirilmaktadir. Ayrica felsefe ekolunun bilimsel birikimi yeniden gozden gecirilmektedir. Ekollerin ortak ve ayri yonleri vurgulanmaktadir. Es‘ari ve Mâturidi ogretinin farkliliklari irdelenmektedir. Es‘ari’de degerler ozneye baglidir, gorecelidir. Fiillerin hicbirinde mutlak degismez degerler yoktur. Fiiller baglamlara gore deger kazanmaktadir. Bu nedenle degerlerin temel olcutu degismeyen din olmalidir. Mâturidi ekolun icinde cesitli akimlar olmasina ragmen cogunluk Mu‘tezile ile birlesmektedir. Sayilan iki ekole gore degerler nesneldir. Ozneden ve baglamdan bagimsiz degerler mevcuttur. Bunun anlami dinden bagimsiz bir takim degismeyen degerleri kabul etmektir. Ilke olarak Es‘arilerde fiillerin ontolojik yapisina insan etkide bulunamaz. Varolusa Tanri’dan baska tesir eden yoktur. Muteahhir Mâturidi dusunce ise ozel dort onerme duzenleyerek Tanri’nin yaraticiligina halel getirmeden insanin kendi iradeli fiillerine etkide bulunabilecegi bir alan acmaya calismistir. Her seye ragmen Haci Hasanzâde’ye gore her iki ekol ust degerlerde birlesmektedir. Haci Hasanzâde husun-kubuh konusunda acikca bir pozisyon secmemektedir. Daha cok ekollerin kendi icindeki tutarliliklarini yorumlamakta ve aralarinda karsilastirmalar yapmaktadir. Insan fiilleri baglaminda Mukâddimât-i Erbaa kuraminin oncullerini tek tek incelemekte ve dayanaklarini sorgulamaktadir. Oncullerden bir kisminin yetersiz ve gereksiz yonlerine isaret etmektedir. Hâsiye iradenin ontolojisine ayri bir onem vermistir. Diger sorunlu meselelerde oldugu gibi bu konuyla ilgili de cesitli ekollerin yaklasimlari ayrintili bir bicimde sunmustur. Makalede kelâmi problemler baglaminda Haci Hasanzâde’nin hâsiyesindeki arastirma yontemi ve dusunce yapisi tetkik edilecektir. Bu tetkiki yaparken, hâsiyede siklikla kullanilan kaynaklarin sinirlarina riayet edilecektir. Haci Hasanzâde’nin yasadigi Fatih Sultan Mehmet doneminde kelam-felsefe-tasavvuf cekismesinin, henuz canliligini yitirmedigi bilinmektedir. Bir yandan Tehâfutu’l-felâsife gibi felsefenin tutarsizliklari bu donemde yeniden gundeme tasinmakta, diger yandan kelam-felsefe-tasavvuf ekolleri karsilastirilmaktadir. Hâsiyede felsefe veya felâsife kelimeleri yerine bilincli bir sekilde hukemâ ozel adi tercih edilmektedir. Soz konusu tercih, belirli duyarliliklarin bir urunu olarak gozukmektedir. Adlandirma tercihini kisisel egilimlerle aciklamak eksiktir, donemin sartlari ile beraber dusunmek gerekmektedir. O donem felsefe ile tasavvuf belirli yonlerden uyumlu hale getirilmistir. Deyim yerindeyse felsefe-tasavvuf birleserek kelam ilmine karsi gardini almistir. Ancak Haci Hasanzâde doneminde sistemlerin aralarindaki karsitliklar henuz tamamlanmis degildir, arastirma evresindedir. Her ne olursa olsun Haci Hasanzâde’nin felsefe ve tasavvufa mesafeli durmasi felsefe birikimini goz ardi etmeye sebep olmamistir. Felsefenin yaklasimi, Haci Hasanzâde’nin deyimiyle hukemâ ve mutekellim sistemleri beraberce tahlil edilmistir. Hâsiyede tasavvuf yaklasimina hic yer verilmemis olmasi dikkat cekmektedir. Tasavvufun kelam elestirilerine ilgisiz kalmak kisisel egilimlerle aciklanabilir ama donem itibariyle aciklanamaz. Cunku soz konusu donemde kelam-felsefe yanina ilahiyat konularinda ucuncu alternatif olarak tasavvuf ekolunun getirildigi bilinmektedir. Oncelikle Haci Hasanzâde kelam-fikih cizgisine onem veren bir dusunce yapisina sahiptir. Haci Hasanzâde hasiyedeki meselelerin kelam agirlikli oldugunu bilmekte ve bunu ifade etmektedir. Hâsiyede dusunce sistemleri karsilastirilmis ama kelam sisteminin kendi icindeki Es‘ari-Mâturidi-Mutezile ekollerine daha cok yogunluk verilmistir. Muteahhir veya Ikinci klasik donemde uretilen kaynaklardaki sorunlarla ilgilenilmis ve cagdaslarin aciklamalari elestirilmistir. Haci Hasanzâde kelâm ekollerini aciktan benimsemek ve savunmak yerine onlari degerlendirmektedir, kelâm-felsefe muhtevali sorunlara karsi getirilen cozumleri, derinlemesine tahlil etmekte ve problemli noktalara isaret etmektedir.