Abdülkâhir Cürcânî’nin Sarfe Teorisine Yönelik Eleştirilerinin Orjinalliği

I. Kaya
{"title":"Abdülkâhir Cürcânî’nin Sarfe Teorisine Yönelik Eleştirilerinin Orjinalliği","authors":"I. Kaya","doi":"10.33420/marife.1189714","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Kur’ân-ı Kerim’in nazil olduğu ortam olan Cahiliye Arap toplumunda şiir ve hitabet gibi dilsel sanatların yüksek bir seviyede olduğu kabul edilmektedir. Kur’ân’daki bazı ayetler, edebi kültürü bir övünç vesilesi olarak gören bu topluma belagat ve fesahat yönüyle meydan okumuştur. Hatta Kur’ân, meydan okumanın seviyesini her seferinde yükselterek önce kitabın tamamına, sonra on suresine ve nihayetinde tek bir suresine benzer bir söz getirmeleri noktasına taşımıştır. Cahiliye Arap toplumunun tüm bu meydan okumalar karşısında aciz kalışı i‘câzu’l-Kur’ân olarak isimlendirilmektedir. \nBelagat ilminin ortaya çıkışı ve gelişiminde Kur’ân’ın i‘câz vecihlerine yönelik yapılan çalışmaların etkisi büyük olmuştur. Özellikle hicri II. asır ve sonrasında, büyük bir kısmı kelamcı olan birçok âlim tarafından i‘câzu’l-Kur’ân ismiyle veya farklı isimler altında bu konuyu ele alan çokça eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde Kur’ân’ın i‘câz vecihlerine yönelik çeşitli görüşler ve teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden biri de Ebû İshak en-Nazzâm (ö. 231/845)’a nispet edilen Sarfe teorisidir. Bu teoriye göre Kur’ân’ın muhatabı olan Araplar fesahat ve belagat yönüyle onun bir benzerini hatta ondan daha üstün bir kitabı ortaya koyabilirlerdi. Ancak Allah bu muaraza gücünü ve cesaretini onlardan alarak böyle bir işi engellemiştir. Böylece Kur’ân’ın i‘câz yönü bizzat kendisinde değil de Allah’ın bu engellemesinde ortaya çıkmaktadır. Sarfe teorisi, onu savunan alimler tarafından geliştirilmiş, gelen eleştiriler karşısında revize edilerek farklı versiyonlarıyla i‘câzu’l-Kur’ân literatüründe yerini almıştır. Bu teori sonraki süreçte bazı âlimler tarafından desteklenirken bazı âlimler tarafından reddedilmiştir. Sarfe teorisini reddeden âlimlerden biri de Abdülkâhir Cürcânî (ö. 471/1078)’dir. O, Risâletü’ş-şâfiyye isimli eserinde bu teorinin yanlışlığına yönelik görüşlerini ortaya koymuş, yazdığı diğer eserlerinde buna alternatif olarak Nazım teorisini sistemleştirmiştir. Ancak ondan önce Câhız başta olmak üzere Ebû Süleyman el-Hattâbî (ö. 388/998), Bâkıllânî (ö. 403/1013) ve Kâdî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) gibi âlimlerin de içinde olduğu birçok müellif, eserlerinde Sarfe teorisine yönelik eleştirilerini zikretmişlerdir. Bu alimler içerisinde, diğerlerine nispetle konuyu daha geniş bir şekilde ele alan kişi Kâdî Abdülcebbâr olmuştur. \nBiz bu çalışmamızda daha çok belagat ilmine yönelik çalışmalarıyla şöhret bulmuş olan Abdülkâhir Cürcânî’nin Sarfe teorisine yönelik eleştirilerinde kendisinden önceki alimlerin yaklaşımlarından ne derecede etkilendiğini saptamaya çalıştık. Cürcânî’nin tenkit ettiği hususların ve tenkit metodunun kendisinden önce yaşamış âlimlerin eleştirileriyle ortak ve farklı noktalarını belirlemeye gayret gösterdik. Ayrıca Cürcânî’nin sarfe teorisini eleştirirken ortaya koyduğu yaklaşımın kendinden sonraki alimlere etki edip etmediğini inceledik. Böylelikle Cürcânî’nin i‘câzu’l-Kur’ân çalışmalarının önemli meselelerinden biri olan sarfe eleştirisine bir belagatçı olarak ne derece katkıda bulunduğunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Cürcânî kendisine kadar oluşmuş nahiv literatürünü, nazım ismini verdiği ve söz söyleme anlamında kelamda bağlamın mana üzerindeki etkisini ilk defa kapsamlı bir şekilde araştırmış bir alimdir. Cümle içerisindeki ögelerin konumlarının anlam üzerinde farklı etkilerini inceleyerek, daha sonraları belagat alimlerinin ‘meani’ ismini verdiği belagat disiplininin kurucusu sayılmaktadır. Daha çok belagat eserleriyle meşhur olan Cürcânî belagatın kurucusu olmak gibi bir payeye layık görülmüştür. Onun bu şöhreti elde etmesinde kuşkusuz dil ilimlerine ve belagat ile ilgili tartışmalara mantıksal, irdelemeci bir üslupla yaklaşması etkili olmuştur. Akli ve nakli argümanları titizlikle kullanma yönündeki tavrını sarfe teorisine yönelik eleştirilerinde de göstermiştir. Eşarî bir alim olmasına karşın sarfe nazariyesini eleştirirken mezhep ismi zikretmemesi, bir mutezilî olan Kâdî Abdülcebbâr’ın görüşlerinden istifade ettiğini düşündürecek tarzda ona benzer delilleri zikretmesi önemlidir. Çalışmanın bir diğer amacı da İslami kültür geleneğinde alimlerin farklı mezheplerden alimlerin görüşlerinden faydalandıklarını göstermektir. Aynı şekilde bir mutezili olan Nazzâm’a nisbet edilen sarfe nazariyesinin Câhız ve Kâdî Abdülcebbâr gibi başka mutezili alimler tarafından eleştirilebildiğini ortaya koymaktır. Böylelikle İslami ilimlerin zirveye ulaştığı dönemlerde alimler arasında mezhep taassubunun olmadığına dair bir fikir oluşturmaktır.","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-12-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.33420/marife.1189714","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0

Abstract

Kur’ân-ı Kerim’in nazil olduğu ortam olan Cahiliye Arap toplumunda şiir ve hitabet gibi dilsel sanatların yüksek bir seviyede olduğu kabul edilmektedir. Kur’ân’daki bazı ayetler, edebi kültürü bir övünç vesilesi olarak gören bu topluma belagat ve fesahat yönüyle meydan okumuştur. Hatta Kur’ân, meydan okumanın seviyesini her seferinde yükselterek önce kitabın tamamına, sonra on suresine ve nihayetinde tek bir suresine benzer bir söz getirmeleri noktasına taşımıştır. Cahiliye Arap toplumunun tüm bu meydan okumalar karşısında aciz kalışı i‘câzu’l-Kur’ân olarak isimlendirilmektedir. Belagat ilminin ortaya çıkışı ve gelişiminde Kur’ân’ın i‘câz vecihlerine yönelik yapılan çalışmaların etkisi büyük olmuştur. Özellikle hicri II. asır ve sonrasında, büyük bir kısmı kelamcı olan birçok âlim tarafından i‘câzu’l-Kur’ân ismiyle veya farklı isimler altında bu konuyu ele alan çokça eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde Kur’ân’ın i‘câz vecihlerine yönelik çeşitli görüşler ve teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden biri de Ebû İshak en-Nazzâm (ö. 231/845)’a nispet edilen Sarfe teorisidir. Bu teoriye göre Kur’ân’ın muhatabı olan Araplar fesahat ve belagat yönüyle onun bir benzerini hatta ondan daha üstün bir kitabı ortaya koyabilirlerdi. Ancak Allah bu muaraza gücünü ve cesaretini onlardan alarak böyle bir işi engellemiştir. Böylece Kur’ân’ın i‘câz yönü bizzat kendisinde değil de Allah’ın bu engellemesinde ortaya çıkmaktadır. Sarfe teorisi, onu savunan alimler tarafından geliştirilmiş, gelen eleştiriler karşısında revize edilerek farklı versiyonlarıyla i‘câzu’l-Kur’ân literatüründe yerini almıştır. Bu teori sonraki süreçte bazı âlimler tarafından desteklenirken bazı âlimler tarafından reddedilmiştir. Sarfe teorisini reddeden âlimlerden biri de Abdülkâhir Cürcânî (ö. 471/1078)’dir. O, Risâletü’ş-şâfiyye isimli eserinde bu teorinin yanlışlığına yönelik görüşlerini ortaya koymuş, yazdığı diğer eserlerinde buna alternatif olarak Nazım teorisini sistemleştirmiştir. Ancak ondan önce Câhız başta olmak üzere Ebû Süleyman el-Hattâbî (ö. 388/998), Bâkıllânî (ö. 403/1013) ve Kâdî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) gibi âlimlerin de içinde olduğu birçok müellif, eserlerinde Sarfe teorisine yönelik eleştirilerini zikretmişlerdir. Bu alimler içerisinde, diğerlerine nispetle konuyu daha geniş bir şekilde ele alan kişi Kâdî Abdülcebbâr olmuştur. Biz bu çalışmamızda daha çok belagat ilmine yönelik çalışmalarıyla şöhret bulmuş olan Abdülkâhir Cürcânî’nin Sarfe teorisine yönelik eleştirilerinde kendisinden önceki alimlerin yaklaşımlarından ne derecede etkilendiğini saptamaya çalıştık. Cürcânî’nin tenkit ettiği hususların ve tenkit metodunun kendisinden önce yaşamış âlimlerin eleştirileriyle ortak ve farklı noktalarını belirlemeye gayret gösterdik. Ayrıca Cürcânî’nin sarfe teorisini eleştirirken ortaya koyduğu yaklaşımın kendinden sonraki alimlere etki edip etmediğini inceledik. Böylelikle Cürcânî’nin i‘câzu’l-Kur’ân çalışmalarının önemli meselelerinden biri olan sarfe eleştirisine bir belagatçı olarak ne derece katkıda bulunduğunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Cürcânî kendisine kadar oluşmuş nahiv literatürünü, nazım ismini verdiği ve söz söyleme anlamında kelamda bağlamın mana üzerindeki etkisini ilk defa kapsamlı bir şekilde araştırmış bir alimdir. Cümle içerisindeki ögelerin konumlarının anlam üzerinde farklı etkilerini inceleyerek, daha sonraları belagat alimlerinin ‘meani’ ismini verdiği belagat disiplininin kurucusu sayılmaktadır. Daha çok belagat eserleriyle meşhur olan Cürcânî belagatın kurucusu olmak gibi bir payeye layık görülmüştür. Onun bu şöhreti elde etmesinde kuşkusuz dil ilimlerine ve belagat ile ilgili tartışmalara mantıksal, irdelemeci bir üslupla yaklaşması etkili olmuştur. Akli ve nakli argümanları titizlikle kullanma yönündeki tavrını sarfe teorisine yönelik eleştirilerinde de göstermiştir. Eşarî bir alim olmasına karşın sarfe nazariyesini eleştirirken mezhep ismi zikretmemesi, bir mutezilî olan Kâdî Abdülcebbâr’ın görüşlerinden istifade ettiğini düşündürecek tarzda ona benzer delilleri zikretmesi önemlidir. Çalışmanın bir diğer amacı da İslami kültür geleneğinde alimlerin farklı mezheplerden alimlerin görüşlerinden faydalandıklarını göstermektir. Aynı şekilde bir mutezili olan Nazzâm’a nisbet edilen sarfe nazariyesinin Câhız ve Kâdî Abdülcebbâr gibi başka mutezili alimler tarafından eleştirilebildiğini ortaya koymaktır. Böylelikle İslami ilimlerin zirveye ulaştığı dönemlerde alimler arasında mezhep taassubunun olmadığına dair bir fikir oluşturmaktır.
Abdikâhir Cürcânî的Sarfe理论的原始董事会选举
《古兰经》被认为是一门高水平的语言艺术,如阿拉伯语社区的诗歌和词汇,这就是克里姆所揭示的环境。《古兰经》中的一些诗句对这个崇尚赞美的文化群体来说是显而易见的和误导性的。事实上,《古兰经》每次都提高了争议的程度,然后带来了一个类似于十个表面和最后一个表面的词。对于所有这些挑战,无知的阿拉伯社区被称为“爵士城市”。Belagat科学的发展对库尔安艺术家的作品产生了重大影响。尤其是hicri II。事实上,许多艺术家都是由许多在这件事上发挥重要作用的科学家以“爵士乐”的名字或以不同的名字创作的。在这些著作中,向《古兰经》的长老们展示了各种各样的讨论和理论。其中一个理论是萨菲理论,与埃布·艾萨克·恩纳兹的理论相比较。根据这一理论,对库兰负责的阿拉伯人可能会在错误和麻烦中揭露出一本更相似的书。但是真主阻止他们夺取权力和勇气。《古兰经》就是这样出现的,不是它本身,而是在对安拉的阻挠中。Sarpheus理论是由倡导者科学家发展起来的,并在不同版本的i'câzu'-Kuran文献中进行了修订。这一理论在下一个过程中被一些科学家否决了。Abdülkâhir Cürcânî(ö.471/1078)。在里萨尔·沙菲的作品中,他提出了对这一理论的错误看法,并在他所写的其他作品中以另一种形式表达了纳粹理论。但在此之前,Ebu Suleyman el Hattabî(如388/998)、Bucharest(如403/1013)和Kaddi Abdulsebar(如415/1025)提醒了许多学者他们的作品,他们曾因Sarphea的理论而受到批评。在这些科学中,Qadi Abdulsebar成为了其他人更广泛的研究对象。在这项研究中,我们试图证明前科学家的科学方法在多大程度上受到Abdulkhahir-Sarfa理论的影响,这在科学中更为显著。我们鼓励库尔德人通过对网球主题和技术的批评,找出共同点和不同点。我们还研究了土耳其石棺理论的方法是否对其后续科学家产生了影响。因此,我们试图揭露参与对科特迪瓦工作的主要挑战进行讽刺性分析的程度。这是一位科学家,他首先研究了库尔德文学的影响,纳粹的名字,以及与之相关的单词。以下是一个名为“meani”的纪录片学科的创始人,该学科研究了句子中房屋位置的不同影响。它被认为是土耳其一项更为艰难的工作的创始人。当他获得这一声誉时,关于语言科学和逆境的讨论可能有一种合乎逻辑、反应迅速的方法。除了回顾智能和可转移论点的行为外,字母表理论还表明了准确使用它们的态度。重要的是要记住这样一种证据,即卡迪·阿卜杜勒·泽贝尔,一个快乐的家伙,尽管批评了一位外国科学家的存在,但他不会提及教堂的名字。这项工作的另一个目标是表明科学家从伊斯兰教文化中的不同科学阶层中受益。同样,拿撒勒人的受欢迎程度表明,它可以受到其他快乐科学家的批评,比如科特迪瓦的阿卜杜勒·泽贝尔,被认为是快乐的拿撒勒。因此,当伊斯兰科学达到顶峰时,人们认为科学和科学之间没有课堂。
本文章由计算机程序翻译,如有差异,请以英文原文为准。
求助全文
约1分钟内获得全文 求助全文
来源期刊
自引率
0.00%
发文量
23
审稿时长
8 weeks
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
确定
请完成安全验证×
copy
已复制链接
快去分享给好友吧!
我知道了
右上角分享
点击右上角分享
0
联系我们:info@booksci.cn Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。 Copyright © 2023 布克学术 All rights reserved.
京ICP备2023020795号-1
ghs 京公网安备 11010802042870号
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术官方微信