{"title":"ESKİ TÜRKLERDE ŞAMAN’IN YERİ ÜZERİNE","authors":"C. Esmen","doi":"10.53718/gttad.1436326","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Eski Türk tarihyazımının en tartışmalı meselelerinden bir tanesi, Şamanizm üzerine gerçekleşen fikir teatilerinden doğmaktadır. Bilhassa bu inanç sisteminin İslamiyet öncesi Türklerin dini olup olmadığı yönündeki mülahazalar, Şamanizm’in bir din olup olmadığı yönündeki sorgulamaların dahi önüne geçmiştir. Şamanizm’in tam olarak neye tekabül ettiği, eğer bir din ise bunun sistematiğinin nasıl olduğu eski Türklerde hangi unsurları ile birlikte görüldüğü, nasıl algılandığı ve hayatın hangi noktalarında kendisini gösterdiği gibi sorulara pek çok farklı cevap üretilmiştir. Bu çalışmada ise maksat Şamanizm’e dair bir söz söylemek değildir. Bunu yapmaktansa, bir kişi olarak şamanın/kamın toplum içindeki işlevini ve konumunu anlamlandırmaya çalışılmıştır. Böylece, içinde bulunduğu topluma dokunan ve ona çokça faydası da olan bu karakterin kendisi üzerine odaklanma imkânı yaratılmıştır. \nBöylesi bir yaklaşım neden önemlidir? Bu sorunun cevabı eski Türk tarih yazıcılığında Şamanizm üzerinde yürütülmüş olan tartışmalarda yatmaktadır. Konu ile alakalı çalışmalar yürüten tarihçilerin kahir ekseriyeti, bir din olarak Şamanizm’in, eski Türklerin inanç sisteminde yer aldığını reddetmektedir. Bu durum, bazı metinlerde açık bir reddiye ve bunun gerekçelendirilmesi ile kendisini gösterirken bazı metinlerde ise Şamanizm’e hiç yer verilmemesi, onun yok sayılması olarak kendisini göstermektedir. Söz konusu makalede, öncelikle bu çalışmalardan bahsedilmiş, gerek tarihî gerçekliği bağlamında, gerekse tarihyazımı ekseninde Şamanizm’in Türk tarihçiliğindeki izi sürülmüştür. Bu noktada, belki doğrudan adları anılmasa dahi; sanat tarihi, arkeoloji ve halk bilim, müzikoloji ve ilahiyat gibi disiplinlerde çalışmalarını sürdüren isimlerin görüş ve değerlendirmelerinden de istifade edilmiştir. Çalışmada, sonraki merhale şamanın yaşadığı toplum içindeki rolüne odaklanmıştır. Bu noktada şaman, mistik bir imge olarak değil, tam tersine mümkün olduğunca işe yaradığı, toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlara ürettiği çözümler bağlamında, ete kemiğe bürünmüş bir halde tasvir edilmiştir. \nDenilebilir ki eski Türk toplumunun en özgün üyeleri olan ve oldukça sıra dışı yaşamlar süren şamanların/kamların, ayrı bir kast yahut sosyal sınıf halinde bulunup bulunmadıkları da önemli bir sorundur. Tarihçilerin ve saha araştırmacılarının ortak kanaati bunun olmadığı yönündedir. Kamlar, yaptıkları iş vesilesiyle içinde yaşadıkları toplum üzerinde bir nüfuz tesis etmeye, hiyerarşik bir pozisyon kazanmaya çalışmamışlardır. Elbette ki, her şeyden önce kendilerinin de bağlı olduğu Türk töresi buna imkân tanımamaktadır. Bu durumun bir başka göstergesi ise şamanlığın doğrudan babadan oğula aktarılan bir iş olmaması, adeta işin gelecek nesillerdeki şamanı seçmesine izin verilmesidir. Neticede şamanların diğer sıradan insanlardan üstünlüğü ancak icra edilen ayin sırasında ortaya çıkmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerin gözünden şamanlara bakıldığında ise kaydedilen netice bilhassa gerçekleştirilen merasimlerin vecde halinde yaşanmasından mütevellit, insanların şamana korkuyla karışık bir saygı duyması ve özel bir kişi muamelesi göstermesidir. Öyle ki şamanlar, son derece çetin koşullarda hayatını idame ettiren toplumun öteki dünya olarak tanıdığı ve algılamakta zorlandığı boyutuyla iletişim kuran, halk ile o boyut arasında yeri geldiğinde arabulucu olan bir kimseydi. Bunun da ötesinde, toplumun ihtiyaçları bağlamında dünyevi görevleri üstlenmekteydi. Şaman, olumsuz şartlarda sorumluluk alarak, aciz durumdaki halkı rahatlatırdı. \nŞamanın, kim olduğunun bilinmesi hem Şamanizm hakkında düşüncelerimize yeni bir pencere açacak hem de İslam öncesi Türk toplumunun ruhsal yapısından soysal hayatına pek çok bilinmeyeni farklı açılardan görmemizi sağlayacaktır. Tarihyazımı bağlamında Şamanizm’i konu edinen çalışmalar Şamanizm’i tanımlamaya ve onun uygulamalarını okuyucuya aktarılmasında odaklanmıştır. Şaman bu bilgi yoğunluğunun içinde ya kısmen bir bölümün parçası olarak ya da muhtelif bölümler içerisinde kendisine değinen paragraflarda kendisine yer bulmuştur. Hâlbuki şaman; çalışmaların odağı Şamanizm’e kaymadan ele alınabilirse, “bilge adam” rolü de göz önüne alınabilecek ve daha iyi anlaşılabilecektir.","PeriodicalId":479478,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları dergisi","volume":"2005 21","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları dergisi","FirstCategoryId":"0","ListUrlMain":"https://doi.org/10.53718/gttad.1436326","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Eski Türk tarihyazımının en tartışmalı meselelerinden bir tanesi, Şamanizm üzerine gerçekleşen fikir teatilerinden doğmaktadır. Bilhassa bu inanç sisteminin İslamiyet öncesi Türklerin dini olup olmadığı yönündeki mülahazalar, Şamanizm’in bir din olup olmadığı yönündeki sorgulamaların dahi önüne geçmiştir. Şamanizm’in tam olarak neye tekabül ettiği, eğer bir din ise bunun sistematiğinin nasıl olduğu eski Türklerde hangi unsurları ile birlikte görüldüğü, nasıl algılandığı ve hayatın hangi noktalarında kendisini gösterdiği gibi sorulara pek çok farklı cevap üretilmiştir. Bu çalışmada ise maksat Şamanizm’e dair bir söz söylemek değildir. Bunu yapmaktansa, bir kişi olarak şamanın/kamın toplum içindeki işlevini ve konumunu anlamlandırmaya çalışılmıştır. Böylece, içinde bulunduğu topluma dokunan ve ona çokça faydası da olan bu karakterin kendisi üzerine odaklanma imkânı yaratılmıştır.
Böylesi bir yaklaşım neden önemlidir? Bu sorunun cevabı eski Türk tarih yazıcılığında Şamanizm üzerinde yürütülmüş olan tartışmalarda yatmaktadır. Konu ile alakalı çalışmalar yürüten tarihçilerin kahir ekseriyeti, bir din olarak Şamanizm’in, eski Türklerin inanç sisteminde yer aldığını reddetmektedir. Bu durum, bazı metinlerde açık bir reddiye ve bunun gerekçelendirilmesi ile kendisini gösterirken bazı metinlerde ise Şamanizm’e hiç yer verilmemesi, onun yok sayılması olarak kendisini göstermektedir. Söz konusu makalede, öncelikle bu çalışmalardan bahsedilmiş, gerek tarihî gerçekliği bağlamında, gerekse tarihyazımı ekseninde Şamanizm’in Türk tarihçiliğindeki izi sürülmüştür. Bu noktada, belki doğrudan adları anılmasa dahi; sanat tarihi, arkeoloji ve halk bilim, müzikoloji ve ilahiyat gibi disiplinlerde çalışmalarını sürdüren isimlerin görüş ve değerlendirmelerinden de istifade edilmiştir. Çalışmada, sonraki merhale şamanın yaşadığı toplum içindeki rolüne odaklanmıştır. Bu noktada şaman, mistik bir imge olarak değil, tam tersine mümkün olduğunca işe yaradığı, toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlara ürettiği çözümler bağlamında, ete kemiğe bürünmüş bir halde tasvir edilmiştir.
Denilebilir ki eski Türk toplumunun en özgün üyeleri olan ve oldukça sıra dışı yaşamlar süren şamanların/kamların, ayrı bir kast yahut sosyal sınıf halinde bulunup bulunmadıkları da önemli bir sorundur. Tarihçilerin ve saha araştırmacılarının ortak kanaati bunun olmadığı yönündedir. Kamlar, yaptıkları iş vesilesiyle içinde yaşadıkları toplum üzerinde bir nüfuz tesis etmeye, hiyerarşik bir pozisyon kazanmaya çalışmamışlardır. Elbette ki, her şeyden önce kendilerinin de bağlı olduğu Türk töresi buna imkân tanımamaktadır. Bu durumun bir başka göstergesi ise şamanlığın doğrudan babadan oğula aktarılan bir iş olmaması, adeta işin gelecek nesillerdeki şamanı seçmesine izin verilmesidir. Neticede şamanların diğer sıradan insanlardan üstünlüğü ancak icra edilen ayin sırasında ortaya çıkmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerin gözünden şamanlara bakıldığında ise kaydedilen netice bilhassa gerçekleştirilen merasimlerin vecde halinde yaşanmasından mütevellit, insanların şamana korkuyla karışık bir saygı duyması ve özel bir kişi muamelesi göstermesidir. Öyle ki şamanlar, son derece çetin koşullarda hayatını idame ettiren toplumun öteki dünya olarak tanıdığı ve algılamakta zorlandığı boyutuyla iletişim kuran, halk ile o boyut arasında yeri geldiğinde arabulucu olan bir kimseydi. Bunun da ötesinde, toplumun ihtiyaçları bağlamında dünyevi görevleri üstlenmekteydi. Şaman, olumsuz şartlarda sorumluluk alarak, aciz durumdaki halkı rahatlatırdı.
Şamanın, kim olduğunun bilinmesi hem Şamanizm hakkında düşüncelerimize yeni bir pencere açacak hem de İslam öncesi Türk toplumunun ruhsal yapısından soysal hayatına pek çok bilinmeyeni farklı açılardan görmemizi sağlayacaktır. Tarihyazımı bağlamında Şamanizm’i konu edinen çalışmalar Şamanizm’i tanımlamaya ve onun uygulamalarını okuyucuya aktarılmasında odaklanmıştır. Şaman bu bilgi yoğunluğunun içinde ya kısmen bir bölümün parçası olarak ya da muhtelif bölümler içerisinde kendisine değinen paragraflarda kendisine yer bulmuştur. Hâlbuki şaman; çalışmaların odağı Şamanizm’e kaymadan ele alınabilirse, “bilge adam” rolü de göz önüne alınabilecek ve daha iyi anlaşılabilecektir.