{"title":"NEBÎ B. TURHAN es-SİNOBÎ (ö.936/1530)’NİN TASAVVUFÎ DÜŞÜNCEYE YÖNELTTİĞİ TENKİTLER","authors":"Birol Yıldırım","doi":"10.31126/akrajournal.591496","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Osmanli Devleti’nin kurulus doneminde medrese-tekke muesseseleri arasinda ciddi bir denge kurulmus, tekke cevreleriyle medrese cevrelerinin yakinlasmasi saglanmistir. Muhyiddin Arabi’nin Ekberiyye mektebinin onemli bir temsilcisi olan Davud-i Kayseri 1331’de Iznik’te kurulan ilk medresenin basina, ayni dusunce ekolunden Molla Fenari ise ilk defa tesis edilen seyhulislamlik makamina getirilmistir. Bu sayede tasavvufi dusunce Osmanli medrese sistemine ve ilmiye sinifina nufuz etmis, mutasavvif alim tipi yayginlasmistir. Medrese egitimini ikmal ettikten sonra tekke egitimine de vakif olan mutasvvif alimlerin eserleri kelam, fikih ve tasavvufu mezcederek meseleleri kulli bir bakis acisiyla zahir ve batin perspektifinden ele almislardir. Fakat bu denge zamanla bozulmus ve tarikat mensuplariyla devlet adamlari ve medrese cevreleri arasinda gerginlikler yasanmistir. Bu gerginligin odak noktasinda Ibnu’I-Arabi’nin dile getirdigi bazi gorusler ile cehri zikir, sema, devran gibi hususlar yer almistir. Şeyhulislam Ibn Kemal gibi bazi alimler Ibnu’l-Arabi lehinde fetvalar verirken, XVI. Yuzyilda yasamis olan Sinoplu Abdulbari b. Turhan, Ibrahim b. Muhammed Halebi, Şeyhulislam Civizade Muhyiddin Mehmed Efendi gibi alimler ise Ibnu’l-Arabi'nin goruslerine karsi cikmaya devam etmislerdir. XVll. yuzyilda ortaya cikarak Osmanli ilmiye sinifina otuz yil civarinda damgasini vuran Kadizadeliler ise tasavvufi dusunceye muhalefeti devam ettirmislerdir. Biz bu calismamizda Osmanli Donemi’nin onemli bir tasavvuf muhalifi olan Nebi b. Turhan es-Sinobi’yi ele alcagiz. “Hayâtu’l Kulub”ve “Risale fi Vahdetu'l-Vucud” adli eserlerinde Muhyiddin Ibnu’l-Arabi Hazretleri’nin sahsiyla ozdeslesmis olan vahdet-i vucud/tevhid-i vucudi anlayisi basta olmak uzere tasavvuf ekolune tekfire varan asirilikta yonelttigi agir elestirileri degerlendirecegiz. Onun sahsinda Osmanli doneminde etkili olup gunumuze kadar tesirini surduren “dinde tasfiyecilik/puritanizm” akimini ele alacagiz. Boylelikle Sinoplu bir âlimin fikir ve dusunce dunyasini ve gecmisten gunumuze entelektuel duzeyde onemli bir catisma alani olan zâhir-bâtin meselesini objektif bir sekilde nazara vermeye calisacagiz.","PeriodicalId":269437,"journal":{"name":"AKRA KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ","volume":"118 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2019-09-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"1","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"AKRA KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.31126/akrajournal.591496","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 1
Abstract
Osmanli Devleti’nin kurulus doneminde medrese-tekke muesseseleri arasinda ciddi bir denge kurulmus, tekke cevreleriyle medrese cevrelerinin yakinlasmasi saglanmistir. Muhyiddin Arabi’nin Ekberiyye mektebinin onemli bir temsilcisi olan Davud-i Kayseri 1331’de Iznik’te kurulan ilk medresenin basina, ayni dusunce ekolunden Molla Fenari ise ilk defa tesis edilen seyhulislamlik makamina getirilmistir. Bu sayede tasavvufi dusunce Osmanli medrese sistemine ve ilmiye sinifina nufuz etmis, mutasavvif alim tipi yayginlasmistir. Medrese egitimini ikmal ettikten sonra tekke egitimine de vakif olan mutasvvif alimlerin eserleri kelam, fikih ve tasavvufu mezcederek meseleleri kulli bir bakis acisiyla zahir ve batin perspektifinden ele almislardir. Fakat bu denge zamanla bozulmus ve tarikat mensuplariyla devlet adamlari ve medrese cevreleri arasinda gerginlikler yasanmistir. Bu gerginligin odak noktasinda Ibnu’I-Arabi’nin dile getirdigi bazi gorusler ile cehri zikir, sema, devran gibi hususlar yer almistir. Şeyhulislam Ibn Kemal gibi bazi alimler Ibnu’l-Arabi lehinde fetvalar verirken, XVI. Yuzyilda yasamis olan Sinoplu Abdulbari b. Turhan, Ibrahim b. Muhammed Halebi, Şeyhulislam Civizade Muhyiddin Mehmed Efendi gibi alimler ise Ibnu’l-Arabi'nin goruslerine karsi cikmaya devam etmislerdir. XVll. yuzyilda ortaya cikarak Osmanli ilmiye sinifina otuz yil civarinda damgasini vuran Kadizadeliler ise tasavvufi dusunceye muhalefeti devam ettirmislerdir. Biz bu calismamizda Osmanli Donemi’nin onemli bir tasavvuf muhalifi olan Nebi b. Turhan es-Sinobi’yi ele alcagiz. “Hayâtu’l Kulub”ve “Risale fi Vahdetu'l-Vucud” adli eserlerinde Muhyiddin Ibnu’l-Arabi Hazretleri’nin sahsiyla ozdeslesmis olan vahdet-i vucud/tevhid-i vucudi anlayisi basta olmak uzere tasavvuf ekolune tekfire varan asirilikta yonelttigi agir elestirileri degerlendirecegiz. Onun sahsinda Osmanli doneminde etkili olup gunumuze kadar tesirini surduren “dinde tasfiyecilik/puritanizm” akimini ele alacagiz. Boylelikle Sinoplu bir âlimin fikir ve dusunce dunyasini ve gecmisten gunumuze entelektuel duzeyde onemli bir catisma alani olan zâhir-bâtin meselesini objektif bir sekilde nazara vermeye calisacagiz.