{"title":"以诗人 Tezkires 为原型的土耳其古典文学中的学者诗人形象","authors":"Dursun Özyürek","doi":"10.28981/hikmet.1457317","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Klasik Türk edebiyatında şairlerin yetiştiği meslek sınıflarının başında ilmiye sınıfı gelmektedir. Buna göre kadılık ve müderrislik başta olmak üzere ilmiye sınıfının çeşitli kademelerinde görev yapan şairler, bir yandan mesleklerini devam ettirirken diğer taraftan kültür ve şiir faaliyetlerinin içerisinde yer almışlardır. Bu anlamda “âlim” ve “şair” kimliklerini bir arada bulunduran bu şairler, klasik Türk edebiyatının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. İlmiye sınıfından yetişen şairleri “âlim-şair” kavramı etrafında değerlendirmeyi teklif eden bu yazıda, XVI. yüzyıl şair tezkirelerinden hareketle âlim-şairlerin portresi ortaya çıkarılacaktır. İlk olarak “âlim-şair” kavramı açıklanmaya çalışılacak, ardından âlim-şairlerin portresini ortaya çıkaran üç temel özellik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede “ilim sahibi olma”, “çok yönlü olma” ve “farklı dillerde şiir yazabilme” olarak ele alınan bu özellikler, şuara tezkirelerinden alınan örnekler yardımıyla açıklanacaktır. Bu kapsamda Sehî Bey’in (ö. 1548) Heşt-Bihişt’i, Latîfî’nin (ö. 1582) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Bağdatlı Ahdî’nin (ö. 1593) Gülşen-i Şu’arâ’sı, Âşık Çelebi’nin (ö. 1572) Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin (ö. 1604) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Beyânî’nin (ö. 1597) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı gibi tezkirelere ve Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (ö. 1600) Künhü’l-Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmına sıklıkla gönderme yapılacaktır. Bunun yanında tezkirelerde âlim-şairlerle ilgili kullanılan tabir ve ifadeler de değerlendirilecektir. Ayrıca bu yazıda XVI. yüzyıl şair tezkireleriyle ilgili bazı gözlemlere de yer verilecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"27 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"Şair Tezkirelerinden Hareketle Klasik Türk Edebiyatında Âlim-Şair Portresi\",\"authors\":\"Dursun Özyürek\",\"doi\":\"10.28981/hikmet.1457317\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"Klasik Türk edebiyatında şairlerin yetiştiği meslek sınıflarının başında ilmiye sınıfı gelmektedir. Buna göre kadılık ve müderrislik başta olmak üzere ilmiye sınıfının çeşitli kademelerinde görev yapan şairler, bir yandan mesleklerini devam ettirirken diğer taraftan kültür ve şiir faaliyetlerinin içerisinde yer almışlardır. Bu anlamda “âlim” ve “şair” kimliklerini bir arada bulunduran bu şairler, klasik Türk edebiyatının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. İlmiye sınıfından yetişen şairleri “âlim-şair” kavramı etrafında değerlendirmeyi teklif eden bu yazıda, XVI. yüzyıl şair tezkirelerinden hareketle âlim-şairlerin portresi ortaya çıkarılacaktır. İlk olarak “âlim-şair” kavramı açıklanmaya çalışılacak, ardından âlim-şairlerin portresini ortaya çıkaran üç temel özellik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede “ilim sahibi olma”, “çok yönlü olma” ve “farklı dillerde şiir yazabilme” olarak ele alınan bu özellikler, şuara tezkirelerinden alınan örnekler yardımıyla açıklanacaktır. Bu kapsamda Sehî Bey’in (ö. 1548) Heşt-Bihişt’i, Latîfî’nin (ö. 1582) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Bağdatlı Ahdî’nin (ö. 1593) Gülşen-i Şu’arâ’sı, Âşık Çelebi’nin (ö. 1572) Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin (ö. 1604) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Beyânî’nin (ö. 1597) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı gibi tezkirelere ve Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (ö. 1600) Künhü’l-Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmına sıklıkla gönderme yapılacaktır. Bunun yanında tezkirelerde âlim-şairlerle ilgili kullanılan tabir ve ifadeler de değerlendirilecektir. Ayrıca bu yazıda XVI. yüzyıl şair tezkireleriyle ilgili bazı gözlemlere de yer verilecektir.\",\"PeriodicalId\":102637,\"journal\":{\"name\":\"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)\",\"volume\":\"27 5\",\"pages\":\"\"},\"PeriodicalIF\":0.0000,\"publicationDate\":\"2024-06-12\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.28981/hikmet.1457317\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"\",\"JCRName\":\"\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1457317","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
Şair Tezkirelerinden Hareketle Klasik Türk Edebiyatında Âlim-Şair Portresi
Klasik Türk edebiyatında şairlerin yetiştiği meslek sınıflarının başında ilmiye sınıfı gelmektedir. Buna göre kadılık ve müderrislik başta olmak üzere ilmiye sınıfının çeşitli kademelerinde görev yapan şairler, bir yandan mesleklerini devam ettirirken diğer taraftan kültür ve şiir faaliyetlerinin içerisinde yer almışlardır. Bu anlamda “âlim” ve “şair” kimliklerini bir arada bulunduran bu şairler, klasik Türk edebiyatının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. İlmiye sınıfından yetişen şairleri “âlim-şair” kavramı etrafında değerlendirmeyi teklif eden bu yazıda, XVI. yüzyıl şair tezkirelerinden hareketle âlim-şairlerin portresi ortaya çıkarılacaktır. İlk olarak “âlim-şair” kavramı açıklanmaya çalışılacak, ardından âlim-şairlerin portresini ortaya çıkaran üç temel özellik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede “ilim sahibi olma”, “çok yönlü olma” ve “farklı dillerde şiir yazabilme” olarak ele alınan bu özellikler, şuara tezkirelerinden alınan örnekler yardımıyla açıklanacaktır. Bu kapsamda Sehî Bey’in (ö. 1548) Heşt-Bihişt’i, Latîfî’nin (ö. 1582) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Bağdatlı Ahdî’nin (ö. 1593) Gülşen-i Şu’arâ’sı, Âşık Çelebi’nin (ö. 1572) Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin (ö. 1604) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Beyânî’nin (ö. 1597) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı gibi tezkirelere ve Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (ö. 1600) Künhü’l-Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmına sıklıkla gönderme yapılacaktır. Bunun yanında tezkirelerde âlim-şairlerle ilgili kullanılan tabir ve ifadeler de değerlendirilecektir. Ayrıca bu yazıda XVI. yüzyıl şair tezkireleriyle ilgili bazı gözlemlere de yer verilecektir.