Rüya İçinde Rüya: Elif Hümeyra Aydın’ın “Kesik Süt Tadı” Öyküsüne Psikanalitik Bir Yaklaşım

Turk edebiyatinda gecmisten gunumuze degisen ve gelisen hikâye anlatma gelenegi, gunumuzde modernlesen dun-yanin yabancilastirdigi bireyin dislanmis, itilmis olmasini ve siradanligini duyarlilikla islemeye devam eder. Modern yasamin makinelestirdigi ve tekduzelestirdigi bireyin duygularindaki degisimler; onu hissizlige, iletisimsizlige suruk-ler ve bu, bireyin psikolojik yikimlara ugramasina sebep olur. Ice kapanik biri olarak kendi bireyselligini kazanama-mis olan kahramanlar, bir boslugun icindedir ve kendilerini degersiz hisseder. Her zaman bireyin ruhu siginacak liman arar. Bazen bu kacistir bazen de siginak. Normal bir surecte her kiz cocu-gunda gorulen bu ruhsal surec; annenin bireyle olan cekismesi, bireyin farkli bir seyir izlemesine sebep olur. Bire-yin bu davranislarindaki her gorunur nedenin Freud’un “buzdagi” benzetmesinde oldugu gibi bir de “su altinda kalan gorunmez nedenleri” vardir. Nitekim bu calismada Elif Humeyra Aydin’in Dergâh Yayinlarindan cikan Dogum Lekesi adli oyku kitabindaki “Kesik Sut Tadi” adli oykusunu; Freud’un gelistirdigi psikanalitik yontemin altyapisini olusturan bilincalti, bastirma, sanri, ruya, gunduz dusleri, Elektra Kompleksi, yas ve melankoli gibi kavramlar etra-finda yer alan karakterler psikanalitik bir okumayla degerlendirilir.