{"title":"追踪大卫·林奇电影中的水晶影像","authors":"Azime Cantaş","doi":"10.55055/mekcad.1274228","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"David Lynch filmlerinin analizleri, çeşitli bakış açılarından yola çıkarak oldukça fazla ele alınmıştır. Lynch’in sinemasının rüya benzeri görüntülerin baskınlığı yoluyla gerçeklik kavramlarını istikrarsızlaştırma eğilimi göz önüne alındığında, psikanalitik yönelimli eleştirmenler bu filmleri bilinçdışı arzu ve fantezi süreçlerinin savunucuları olarak görmüşlerdir. Feminist eleştirmenler, onun filmlerinde gördükleri tartışmalı toplumsal cinsiyet dinamiklerine, yani erkek Ödipal sadist dürtülerinin hedefi olarak kadın bedenine sorunlu yaklaşımlarına odaklanmışlardır. Bir başka yaygın eleştirel eğilim, Lynch’in sinemasını postmodernist ironinin bir gösterisi ve Amerikan kültürünün pastiş benzeri bir yorumu olarak görmektedir. Söz konusu eleştirel yaklaşımlardan farklı olarak bu çalışmada, Lynch filmlerindeki duygulanımsal olayların gücüne işaret edilmekte ve Gilles Deleuze’ün kristal imaj teorisi bağlamında felsefi bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu doğrultuda Deleuze’ün sinema kitapları boyunca tartıştığı sinematik felsefenin imkânları ve imaj göstergelerine başvurulmuştur. Lynch, sinemasal ontolojiyi ve bilinçdışının ontolojisini temsilden ziyade duygulanım açısından yeniden yapılandırmaktadır. Onun filmleri, virtüelin kendisini aktüel olanın olgusallığından kopardığı ve kendi duygulanım gücü sayesinde kendisi için geçerli olmaya başladığı sürecin izini sürmektedir. Bu çalışmada, Lynch’in filmlerinden, Lost Highway (1997), Mulholland Drive (2001) ve daha az ölçüde Blue Velvet (1986); bilişsel, temsili veya ahlaki kesinlikler üzerinde duygusal-performatif yoğunluklara öncelik veren örnekler olarak ele alınmıştır. Bu filmlerde, temsilin kısıtlamalarından kurtulmuş bir üretici güç olarak radikal bir bilinçdışı nosyonu tespit edilmiştir.","PeriodicalId":184881,"journal":{"name":"Medya ve Kültürel Çalışmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-04-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"Tracing the Crystal Image in David Lynch Cinema\",\"authors\":\"Azime Cantaş\",\"doi\":\"10.55055/mekcad.1274228\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"David Lynch filmlerinin analizleri, çeşitli bakış açılarından yola çıkarak oldukça fazla ele alınmıştır. Lynch’in sinemasının rüya benzeri görüntülerin baskınlığı yoluyla gerçeklik kavramlarını istikrarsızlaştırma eğilimi göz önüne alındığında, psikanalitik yönelimli eleştirmenler bu filmleri bilinçdışı arzu ve fantezi süreçlerinin savunucuları olarak görmüşlerdir. Feminist eleştirmenler, onun filmlerinde gördükleri tartışmalı toplumsal cinsiyet dinamiklerine, yani erkek Ödipal sadist dürtülerinin hedefi olarak kadın bedenine sorunlu yaklaşımlarına odaklanmışlardır. Bir başka yaygın eleştirel eğilim, Lynch’in sinemasını postmodernist ironinin bir gösterisi ve Amerikan kültürünün pastiş benzeri bir yorumu olarak görmektedir. Söz konusu eleştirel yaklaşımlardan farklı olarak bu çalışmada, Lynch filmlerindeki duygulanımsal olayların gücüne işaret edilmekte ve Gilles Deleuze’ün kristal imaj teorisi bağlamında felsefi bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu doğrultuda Deleuze’ün sinema kitapları boyunca tartıştığı sinematik felsefenin imkânları ve imaj göstergelerine başvurulmuştur. Lynch, sinemasal ontolojiyi ve bilinçdışının ontolojisini temsilden ziyade duygulanım açısından yeniden yapılandırmaktadır. Onun filmleri, virtüelin kendisini aktüel olanın olgusallığından kopardığı ve kendi duygulanım gücü sayesinde kendisi için geçerli olmaya başladığı sürecin izini sürmektedir. Bu çalışmada, Lynch’in filmlerinden, Lost Highway (1997), Mulholland Drive (2001) ve daha az ölçüde Blue Velvet (1986); bilişsel, temsili veya ahlaki kesinlikler üzerinde duygusal-performatif yoğunluklara öncelik veren örnekler olarak ele alınmıştır. Bu filmlerde, temsilin kısıtlamalarından kurtulmuş bir üretici güç olarak radikal bir bilinçdışı nosyonu tespit edilmiştir.\",\"PeriodicalId\":184881,\"journal\":{\"name\":\"Medya ve Kültürel Çalışmalar Dergisi\",\"volume\":\"1 1\",\"pages\":\"0\"},\"PeriodicalIF\":0.0000,\"publicationDate\":\"2023-04-20\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"Medya ve Kültürel Çalışmalar Dergisi\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.55055/mekcad.1274228\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"\",\"JCRName\":\"\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Medya ve Kültürel Çalışmalar Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.55055/mekcad.1274228","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
David Lynch filmlerinin analizleri, çeşitli bakış açılarından yola çıkarak oldukça fazla ele alınmıştır. Lynch’in sinemasının rüya benzeri görüntülerin baskınlığı yoluyla gerçeklik kavramlarını istikrarsızlaştırma eğilimi göz önüne alındığında, psikanalitik yönelimli eleştirmenler bu filmleri bilinçdışı arzu ve fantezi süreçlerinin savunucuları olarak görmüşlerdir. Feminist eleştirmenler, onun filmlerinde gördükleri tartışmalı toplumsal cinsiyet dinamiklerine, yani erkek Ödipal sadist dürtülerinin hedefi olarak kadın bedenine sorunlu yaklaşımlarına odaklanmışlardır. Bir başka yaygın eleştirel eğilim, Lynch’in sinemasını postmodernist ironinin bir gösterisi ve Amerikan kültürünün pastiş benzeri bir yorumu olarak görmektedir. Söz konusu eleştirel yaklaşımlardan farklı olarak bu çalışmada, Lynch filmlerindeki duygulanımsal olayların gücüne işaret edilmekte ve Gilles Deleuze’ün kristal imaj teorisi bağlamında felsefi bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu doğrultuda Deleuze’ün sinema kitapları boyunca tartıştığı sinematik felsefenin imkânları ve imaj göstergelerine başvurulmuştur. Lynch, sinemasal ontolojiyi ve bilinçdışının ontolojisini temsilden ziyade duygulanım açısından yeniden yapılandırmaktadır. Onun filmleri, virtüelin kendisini aktüel olanın olgusallığından kopardığı ve kendi duygulanım gücü sayesinde kendisi için geçerli olmaya başladığı sürecin izini sürmektedir. Bu çalışmada, Lynch’in filmlerinden, Lost Highway (1997), Mulholland Drive (2001) ve daha az ölçüde Blue Velvet (1986); bilişsel, temsili veya ahlaki kesinlikler üzerinde duygusal-performatif yoğunluklara öncelik veren örnekler olarak ele alınmıştır. Bu filmlerde, temsilin kısıtlamalarından kurtulmuş bir üretici güç olarak radikal bir bilinçdışı nosyonu tespit edilmiştir.