{"title":"KÂDÎ ABDÜLCEBBÂR’DA EMİR-İRADE İLİŞKİSİ VE MUTLAK EMRİN DELALETİNE DAİR MESELELER","authors":"Yasin Akan","doi":"10.61304/did.1427388","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Özet \nKelamcı usulcüler fıkıh usulüne dair ele aldıkları meseleleri belli bir furuՙ mezhebinin görüşlerine bağlı kalmadan dil ve kelam anlayışları üzerine inşa etmişlerdir. Bu sebeple kelamcı usulcülerin eserlerinde kelami mülahazalar önemli ölçüde vurgulanmıştır. Emir-irade ilişkisi de fıkıh usulü kaynaklarında tartışılan, mezheplerin kelamî anlayışları çerçevesinde temellendirilen ve mezheplerin zihin kodlarını ortaya koyan meselelerdendir. Genel olarak Mu‘tezilî usulcüler emrin emredenin iradesini gerektirdiğini, çoğunluğu oluşturan diğer usulcüler emrin emredenin iradesini gerektirmediğini savunmuşlardır. Bu çalışmada öncelikle birçok dinî disiplinde tartışılan irade sıfatı ele alınmış ve özellikle felsefeciler, Sünnî kelamcılar ve Mu‘tezilî kelamcıların irade kavramına dair tanım ve değerlendirmeleri ortaya konulmuştur. Bu çalışmada Kâdî Abdülcebbâr’ın (ö. 415/1025) emrin irade gerektirdiği yönündeki görüş açığa kavuşturulmuş ve bu meselenin Mu‘tezilî paradigma içerisindeki yeri ve temellendirmesi ele alınmıştır. Daha sonra emir-irade ilişkisi noktasındaki görüşleri esas alınarak Kâdî Abdülcebbâr’ın mutlak emrin delaleti ile ilgili meselelere yaklaşımı ortaya konulmuştur. Söz konusu meselelerin temellendirilmesinde Mu‘tezile’nin ayırıcı görüşleri olan teklif, Tanrı’nın adaleti ve hüsün-kubuh anlayışının etkisi ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, kelâmî bir ilke olan Tanrı’nın adaleti meselesinin amir-irade ilişkisi ve emrin delaleti çerçevesinde tartışılan usule dair meselelerin temellendirilmesindeki yerinin ortaya konulması hedeflenmiştir.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"86 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Diyanet İlmi Dergi","FirstCategoryId":"0","ListUrlMain":"https://doi.org/10.61304/did.1427388","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Özet
Kelamcı usulcüler fıkıh usulüne dair ele aldıkları meseleleri belli bir furuՙ mezhebinin görüşlerine bağlı kalmadan dil ve kelam anlayışları üzerine inşa etmişlerdir. Bu sebeple kelamcı usulcülerin eserlerinde kelami mülahazalar önemli ölçüde vurgulanmıştır. Emir-irade ilişkisi de fıkıh usulü kaynaklarında tartışılan, mezheplerin kelamî anlayışları çerçevesinde temellendirilen ve mezheplerin zihin kodlarını ortaya koyan meselelerdendir. Genel olarak Mu‘tezilî usulcüler emrin emredenin iradesini gerektirdiğini, çoğunluğu oluşturan diğer usulcüler emrin emredenin iradesini gerektirmediğini savunmuşlardır. Bu çalışmada öncelikle birçok dinî disiplinde tartışılan irade sıfatı ele alınmış ve özellikle felsefeciler, Sünnî kelamcılar ve Mu‘tezilî kelamcıların irade kavramına dair tanım ve değerlendirmeleri ortaya konulmuştur. Bu çalışmada Kâdî Abdülcebbâr’ın (ö. 415/1025) emrin irade gerektirdiği yönündeki görüş açığa kavuşturulmuş ve bu meselenin Mu‘tezilî paradigma içerisindeki yeri ve temellendirmesi ele alınmıştır. Daha sonra emir-irade ilişkisi noktasındaki görüşleri esas alınarak Kâdî Abdülcebbâr’ın mutlak emrin delaleti ile ilgili meselelere yaklaşımı ortaya konulmuştur. Söz konusu meselelerin temellendirilmesinde Mu‘tezile’nin ayırıcı görüşleri olan teklif, Tanrı’nın adaleti ve hüsün-kubuh anlayışının etkisi ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, kelâmî bir ilke olan Tanrı’nın adaleti meselesinin amir-irade ilişkisi ve emrin delaleti çerçevesinde tartışılan usule dair meselelerin temellendirilmesindeki yerinin ortaya konulması hedeflenmiştir.