{"title":"AFETLERİN İLİŞKİSEL SOSYOLOJİK İNCELENMESİ: ŞUBAT 2023 KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ DEPREM ÖRNEĞİ","authors":"M. Kasapoğlu","doi":"10.62156/habitus.1413443","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Oldukça eski bir alan olan afet sosyolojisindeki mevcut çalışmalar birçok yönden özellikle de insan merkezli olmayan yeni kuramsal ve metodolojik yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Burada sunulan araştırmanın problemi, genel olarak afetlerde özel olarak deprem gibi doğa olaylarında ötekileştirilenlerin başında gelen zorunlu göçmenler kadar doğal çevrenin gördüğü zararların, uğradıkları kayıpların görünmez kılınmasıdır. Buradan hareketle çalışmanın temel sorusu, en son yaşadığımız 6 şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Türkiye’deki Geçici Koruma altındaki uluslararası göçmenler kadar, bitki ve hayvan ve topraklar dahil doğal çevrenin zararlarının, kayıplarının nasıl görünür kılınacağıdır. Bu amaçla ilişkisel sosyolojik olarak bütüncü bir bakışla, ikilik ve özcü olmayı ret ederek göçmenler, bitkiler, hayvanlarla birlikte toprağın nasıl etkilendiği mevcut yazılı ve görsel dokümanlara dayanarak analiz edilmiştir. İlişkisel sosyolog Bruno Latour’un önerdiği ‘Tek Dünya’ yaklaşımıyla tartışılan bulgular, yerli nüfusun bir kısmı gibi uluslararası göçmenlerin ve diğer canlıların ötekileştirildikleri, özellikle de göçmenlerin suçlandıkları, dışlandıkları ve görünmez kılındıkları yönündedir. Araştırma sonuçları, klasik doğa ve toplum ikiliğine dayanan özcü yaklaşımların yetersizliğini ortaya koymuştur. Buradan hareketle gündelik yaşamda ‘farklılıklar’, ‘belirsizlikler’, ‘eşiksellik’ (liminality) ve ‘dönüm noktası’ gibi kavramlara odaklanarak yapılan ilişkisel, disiplinler-arası ve disiplinler- üstü çalışmaların önemi ve katkıları ortaya konarak, ‘Tek Dünya’ yaklaşımından hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":516212,"journal":{"name":"Habitus Toplumbilim Dergisi","volume":"3 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Habitus Toplumbilim Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.62156/habitus.1413443","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Oldukça eski bir alan olan afet sosyolojisindeki mevcut çalışmalar birçok yönden özellikle de insan merkezli olmayan yeni kuramsal ve metodolojik yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Burada sunulan araştırmanın problemi, genel olarak afetlerde özel olarak deprem gibi doğa olaylarında ötekileştirilenlerin başında gelen zorunlu göçmenler kadar doğal çevrenin gördüğü zararların, uğradıkları kayıpların görünmez kılınmasıdır. Buradan hareketle çalışmanın temel sorusu, en son yaşadığımız 6 şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Türkiye’deki Geçici Koruma altındaki uluslararası göçmenler kadar, bitki ve hayvan ve topraklar dahil doğal çevrenin zararlarının, kayıplarının nasıl görünür kılınacağıdır. Bu amaçla ilişkisel sosyolojik olarak bütüncü bir bakışla, ikilik ve özcü olmayı ret ederek göçmenler, bitkiler, hayvanlarla birlikte toprağın nasıl etkilendiği mevcut yazılı ve görsel dokümanlara dayanarak analiz edilmiştir. İlişkisel sosyolog Bruno Latour’un önerdiği ‘Tek Dünya’ yaklaşımıyla tartışılan bulgular, yerli nüfusun bir kısmı gibi uluslararası göçmenlerin ve diğer canlıların ötekileştirildikleri, özellikle de göçmenlerin suçlandıkları, dışlandıkları ve görünmez kılındıkları yönündedir. Araştırma sonuçları, klasik doğa ve toplum ikiliğine dayanan özcü yaklaşımların yetersizliğini ortaya koymuştur. Buradan hareketle gündelik yaşamda ‘farklılıklar’, ‘belirsizlikler’, ‘eşiksellik’ (liminality) ve ‘dönüm noktası’ gibi kavramlara odaklanarak yapılan ilişkisel, disiplinler-arası ve disiplinler- üstü çalışmaların önemi ve katkıları ortaya konarak, ‘Tek Dünya’ yaklaşımından hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur.