{"title":"The Film Ghosts and Becoming-Woman in Minor Cinema","authors":"Azime CANTAŞ","doi":"10.24955/ilef.1383418","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin felsefi yaklaşımlarında ürettikleri kavramlarla bağlantılı olan minör, Spinozacı ve Nietzscheci oluşu içeren yaşam felsefeleri ile tutarlıdır. Minör, molar yapılardan kaçış hattı çizerek farklılığı, oluşu ve yaşamı olumlar. Deleuze ve Guattari’nin edebiyat incelemeleri, minör olanın ve minör dilin nasıl olacağına odaklanmış görünse de minör fikrinin aslında yaşama içkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu felsefenin sinemaya yansıması ise zaman-imge (genetik göstergeler) olarak nitelendirilen filmlerde, henüz olmayan bir halka seslenmek, yersizyurtsuzlaşma, kolektif sözcelem, politik olana bağlanmak gibi özelliklerle kendini göstermektedir. Çalışmada, sınırlandırılmış bir uzamda, Deleuze’ün sinema yaklaşımı ve felsefede ürettiği kavramlarla birlikte minör sinemada kadın-oluş tartışılmıştır. Bu kapsamda geniş bir analize imkân tanıyan ve mikropolitikayı merkeze alan Hayaletler (Azra Deniz Okyay, 2020) filmi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Deleuze’ün minör edebiyat ile bağlantı kurduğu modern siyasal sinema üzerine düşüncelerini analiz etmek ve seçilen örnek film özelinde Türk sinemasında minör bileşenlerin olduğunu göstermektir. Zaman-imge sinemasının siyasal işlevi olarak görülen minörden hareket eden çalışmada, Deleuze’ün şizoanalizine uygun yatay ve sarmal bir yöntem uygulanmıştır. Türk sinemasında minör bir sinema örneği olarak ele alınan filmde, kadın-oluş, öteki-oluş, yoksulluk, sınıf farkı ve majör tahakküm gibi konulara yer verildiği görülmüştür. Bu bağlamda, filmde bireysel hikâyelerden yola çıkan anlatının politikaya içkin olduğu tespit edilmiştir. Yönetmenin, klişelerden uzak yeni bir anlayışla ortaya koyduğu filmde, ideal dünyaların terk edildiği ve bireysel kaçış çizgilerinin öne çıktığı görülmektedir. Minör sinema yersizyurtsuz, temsil edilemeyen karakterleri ve sinema araçlarının kekeletilmesini sağlayan biçimsel özellikleriyle farklı bir sinema anlayışı ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":489047,"journal":{"name":"Ankara üniversitesi ilef dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-08-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Ankara üniversitesi ilef dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.24955/ilef.1383418","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin felsefi yaklaşımlarında ürettikleri kavramlarla bağlantılı olan minör, Spinozacı ve Nietzscheci oluşu içeren yaşam felsefeleri ile tutarlıdır. Minör, molar yapılardan kaçış hattı çizerek farklılığı, oluşu ve yaşamı olumlar. Deleuze ve Guattari’nin edebiyat incelemeleri, minör olanın ve minör dilin nasıl olacağına odaklanmış görünse de minör fikrinin aslında yaşama içkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu felsefenin sinemaya yansıması ise zaman-imge (genetik göstergeler) olarak nitelendirilen filmlerde, henüz olmayan bir halka seslenmek, yersizyurtsuzlaşma, kolektif sözcelem, politik olana bağlanmak gibi özelliklerle kendini göstermektedir. Çalışmada, sınırlandırılmış bir uzamda, Deleuze’ün sinema yaklaşımı ve felsefede ürettiği kavramlarla birlikte minör sinemada kadın-oluş tartışılmıştır. Bu kapsamda geniş bir analize imkân tanıyan ve mikropolitikayı merkeze alan Hayaletler (Azra Deniz Okyay, 2020) filmi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Deleuze’ün minör edebiyat ile bağlantı kurduğu modern siyasal sinema üzerine düşüncelerini analiz etmek ve seçilen örnek film özelinde Türk sinemasında minör bileşenlerin olduğunu göstermektir. Zaman-imge sinemasının siyasal işlevi olarak görülen minörden hareket eden çalışmada, Deleuze’ün şizoanalizine uygun yatay ve sarmal bir yöntem uygulanmıştır. Türk sinemasında minör bir sinema örneği olarak ele alınan filmde, kadın-oluş, öteki-oluş, yoksulluk, sınıf farkı ve majör tahakküm gibi konulara yer verildiği görülmüştür. Bu bağlamda, filmde bireysel hikâyelerden yola çıkan anlatının politikaya içkin olduğu tespit edilmiştir. Yönetmenin, klişelerden uzak yeni bir anlayışla ortaya koyduğu filmde, ideal dünyaların terk edildiği ve bireysel kaçış çizgilerinin öne çıktığı görülmektedir. Minör sinema yersizyurtsuz, temsil edilemeyen karakterleri ve sinema araçlarının kekeletilmesini sağlayan biçimsel özellikleriyle farklı bir sinema anlayışı ortaya koymaktadır.