{"title":"Itikaf in the Hadith","authors":"Fatih Mehmet YILMAZ","doi":"10.56720/mevzu.1335617","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"İslâm, insanların toplumdan uzaklaşmaları ve kendilerini tümüyle ibadete vermeleri şeklindeki ruhbanlığı yasaklamış, onlardan dünya ve ahiret dengesini gözetmelerini isteyerek bu doğrultuda bir hayat sürdürmelerini salık vermiştir. Hz. Peygamber de bi`set öncesi ve sonrası yaşadığı çevreye ilgisiz kalmamış; peygamber olmadan önce Hilfü’l-fudûl ve Kâbe hakemliği gibi önemli işlerde görev almıştır. Bu arada da Cahiliye Dönemi’nde yaygın olan kötülüklerden ve günahlardan uzaklaşmak ve tefekkür etmek amacıyla belirli günlerde Hira’da tahannüs (itikâf) yapmıştır. İtikâf, Hz. İbrâhîm ve oğlu İsmâîl (as.) zamanından bu tarafa devam eden bir sünnet olarak bilinmektedir. Hz. Peygamber de Medine’ye hicret ile birlikte şehrin merkezinde bulunan Mescid-i Nebevî’de bir yıl ramazanın ilk on gününde, sonra da birkaç sene aynı ayın orta on gününde olmak üzere her yıl itikâf yapmıştır. Daha sonra ise vefat edinceye kadar ramazan ayının son on gününde söz konusu ibadeti ifa etmiştir. Vefat ettiği yılın ramazan ayında ise yirmi gün itikâfa çekilmiştir. Sahâbe ve Resulullah’ın (sav.) eşleri de hem Hz. Peygamber hayatta iken hem de vefatından sonra itikâf ibadetini gerçekleştirmişlerdir. Allah Resulü (sav.), mescitte ve on gün şeklinde itikâf yapmışken sahâbe ve tâbiîn arasında itikâf mahalli ve süresi ile alakalı farklı görüş ve uygulamalar varid olmuş, aynı durum itikâf âdâbları hakkında da cereyan etmiştir. İşte bu makalede itikâfın İslâm öncesi durumu, kadınların itikâfı, itikâf mahalli ve süresi ayrıca itikâf âdâbı konuları rivayetlere yansıyan tarafları ile ele alınıp incelenmiştir.","PeriodicalId":211720,"journal":{"name":"Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"71 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.56720/mevzu.1335617","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
İslâm, insanların toplumdan uzaklaşmaları ve kendilerini tümüyle ibadete vermeleri şeklindeki ruhbanlığı yasaklamış, onlardan dünya ve ahiret dengesini gözetmelerini isteyerek bu doğrultuda bir hayat sürdürmelerini salık vermiştir. Hz. Peygamber de bi`set öncesi ve sonrası yaşadığı çevreye ilgisiz kalmamış; peygamber olmadan önce Hilfü’l-fudûl ve Kâbe hakemliği gibi önemli işlerde görev almıştır. Bu arada da Cahiliye Dönemi’nde yaygın olan kötülüklerden ve günahlardan uzaklaşmak ve tefekkür etmek amacıyla belirli günlerde Hira’da tahannüs (itikâf) yapmıştır. İtikâf, Hz. İbrâhîm ve oğlu İsmâîl (as.) zamanından bu tarafa devam eden bir sünnet olarak bilinmektedir. Hz. Peygamber de Medine’ye hicret ile birlikte şehrin merkezinde bulunan Mescid-i Nebevî’de bir yıl ramazanın ilk on gününde, sonra da birkaç sene aynı ayın orta on gününde olmak üzere her yıl itikâf yapmıştır. Daha sonra ise vefat edinceye kadar ramazan ayının son on gününde söz konusu ibadeti ifa etmiştir. Vefat ettiği yılın ramazan ayında ise yirmi gün itikâfa çekilmiştir. Sahâbe ve Resulullah’ın (sav.) eşleri de hem Hz. Peygamber hayatta iken hem de vefatından sonra itikâf ibadetini gerçekleştirmişlerdir. Allah Resulü (sav.), mescitte ve on gün şeklinde itikâf yapmışken sahâbe ve tâbiîn arasında itikâf mahalli ve süresi ile alakalı farklı görüş ve uygulamalar varid olmuş, aynı durum itikâf âdâbları hakkında da cereyan etmiştir. İşte bu makalede itikâfın İslâm öncesi durumu, kadınların itikâfı, itikâf mahalli ve süresi ayrıca itikâf âdâbı konuları rivayetlere yansıyan tarafları ile ele alınıp incelenmiştir.