{"title":"MEKÂN, TRAVMATİK BELLEK VE EDEBİYAT: BİR TARİHSEL ROMAN OLARAK UNUTKAN AYNA","authors":"Çimen Günay Erkol, Hazel Melek AKDİK BENER","doi":"10.18691/kulturveiletisim.1095145","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Unutkan Ayna, 1915’in Nevşehir’inde 12-22 Haziran tarihleri arasında geçen on güne odaklanan bir tarihsel romandır. Zaman-mekân bağdaşıklığının ön planda tutulduğu romanda Nevşehir, kendine özgü topoğrafyasıyla anlatının bellek mekânlarını kuşatarak simgeselleşir. Ermeni tebaa için verilen tehcir emrinin kendilerine ulaşmasını bekleyen insanların hikâyelerine odaklanan romanda, Çanakkale cephesinde savaşan askerlerin trajedileri, Anadolu’da yerleştirilmeye çalışılan muhacirlerin çaresizliği gibi temalara da yer verilir. Bu yazıda, Gürsel Korat’ın Unutkan Ayna romanında travmatik tanıklığın mekân ve bellekle kurduğu ilişki üzerinde durulacaktır. Kolektif bellek, toplulukların ortak deneyimlerine vurgu yapan bir kavramdır. Aynı deneyimde buluşan inşaların bir topluluk olarak deneyimlerine atfettikleri anlamı kuran bir çerçevedir. Romanda travmatik tanıklığı belirleyen mekân da, bellek gibi farklı tahayyüllerle genişleyen ve farklılaşan bir toplumsal çerçeve kurmak amacıyla kullanılmaktadır. Mekânın değişimi, kolektif belleğin şekillenmesinin dinamik bir olgu olduğunu görünür kılar. Tanıklıklar, bellek mekânını oluşturan ritüeller gibi, topluluğun deneyimine ilişkin izleri bir araya getirir ve böylece geçmişin travmalarının yönetilmesini sağlarlar. Travma, söze dökülemeyen, kronolojik olarak bilişsel dizgede sıraya dizilemeyen, zihnin kabul etmediği bir deneyim olduğu için, tarihte yaşanan travmatik kayıplar da kamusal suskunluklardan arındırılıp bir anda edebiyata dönüşemeyebilir. Unutkan Ayna, bu gerilimi ve travmatik tarihsel süreci aydınlatan, kendi tarihsel kolektif belleklerini kuran anlatıların karşı karşıya geldiği bir mekâna ışık tutar. Korat, ikili karşıtlıklarla kurulan tarihsel çerçeveyi aşındırırken, tarihin kayıtlarının karşısına hikâye anlatıcılığını koymuş ve bunu hümanist bir tarih yazımının ilk basamağı olarak işaretlemiştir.","PeriodicalId":247557,"journal":{"name":"Kültür ve İletişim","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-07-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Kültür ve İletişim","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.18691/kulturveiletisim.1095145","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Unutkan Ayna, 1915’in Nevşehir’inde 12-22 Haziran tarihleri arasında geçen on güne odaklanan bir tarihsel romandır. Zaman-mekân bağdaşıklığının ön planda tutulduğu romanda Nevşehir, kendine özgü topoğrafyasıyla anlatının bellek mekânlarını kuşatarak simgeselleşir. Ermeni tebaa için verilen tehcir emrinin kendilerine ulaşmasını bekleyen insanların hikâyelerine odaklanan romanda, Çanakkale cephesinde savaşan askerlerin trajedileri, Anadolu’da yerleştirilmeye çalışılan muhacirlerin çaresizliği gibi temalara da yer verilir. Bu yazıda, Gürsel Korat’ın Unutkan Ayna romanında travmatik tanıklığın mekân ve bellekle kurduğu ilişki üzerinde durulacaktır. Kolektif bellek, toplulukların ortak deneyimlerine vurgu yapan bir kavramdır. Aynı deneyimde buluşan inşaların bir topluluk olarak deneyimlerine atfettikleri anlamı kuran bir çerçevedir. Romanda travmatik tanıklığı belirleyen mekân da, bellek gibi farklı tahayyüllerle genişleyen ve farklılaşan bir toplumsal çerçeve kurmak amacıyla kullanılmaktadır. Mekânın değişimi, kolektif belleğin şekillenmesinin dinamik bir olgu olduğunu görünür kılar. Tanıklıklar, bellek mekânını oluşturan ritüeller gibi, topluluğun deneyimine ilişkin izleri bir araya getirir ve böylece geçmişin travmalarının yönetilmesini sağlarlar. Travma, söze dökülemeyen, kronolojik olarak bilişsel dizgede sıraya dizilemeyen, zihnin kabul etmediği bir deneyim olduğu için, tarihte yaşanan travmatik kayıplar da kamusal suskunluklardan arındırılıp bir anda edebiyata dönüşemeyebilir. Unutkan Ayna, bu gerilimi ve travmatik tarihsel süreci aydınlatan, kendi tarihsel kolektif belleklerini kuran anlatıların karşı karşıya geldiği bir mekâna ışık tutar. Korat, ikili karşıtlıklarla kurulan tarihsel çerçeveyi aşındırırken, tarihin kayıtlarının karşısına hikâye anlatıcılığını koymuş ve bunu hümanist bir tarih yazımının ilk basamağı olarak işaretlemiştir.