{"title":"T. ABDİ’NİN SERGÜZEŞT-İ KALYOPİ VE SEYR-İ SERVİNAZ ROMANLARINDA DOĞA, KADIN VE ŞEHİR","authors":"Gülçin Oktay","doi":"10.16985/mtad.1146565","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Modernleşme süreci Osmanlı toplumuna askerî, tıbbî, mimarî, idarî, malî alanlarda bir dizi yenilikleri getirir. Sanayileşme de modernleşme sürecinde Batı’yı yakalamanın ve kalkınmanın önemli bir adımıdır. Bu sebeple 1840-1860 ve 1860-1876 yılları arasında çeşitli fabrikalar, mektepler, sergiler açılır ve sanayileşme yolunda başarı kazanılmaya çalışılır. Ancak bir hevesle başlanan bu girişimler olumsuz sonuçlanır ve bu uğurda istenilen başarı yakalanamaz. Çok geçmeden de Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa gibi sanayileşmiş devletlerin açık pazarı hâline gelir. Bundan sonra doğa; özlenen, hayal edilen ancak bir türlü geri dönülemeyen ütopya hâline dönüşür. Edebiyat metinleri de bu arada kalmışlık hâline kayıtsız kalamaz ve doğa-şehir kıyaslamalarına yer veren önemli metinler yazılır. Bu metinlere verilecek tipik örneklerden ikisi ise T. Abdi’nin Sergüzeşt-i Kalyopi ve Seyr-i Servinaz romanlarıdır. Bu romanlar 1290 (1873) gibi bir tarihte yani henüz Osmanlı’da sanayileşme adımlarının oturmadığı bir zamanda yazılmış olmalarına rağmen şehirden bıkma, doğaya özlem duyma konularında dikkat çekici yorumlara sahiptir. Aynı zamanda T. Abdi kahramanları Kalyopi ve Servinaz’ı şehirden uzaklaştırırken bu iki kadının yollarını ütopik adalardan, yerlerden ve ormanlardan geçirir. Bu sayede yazar eserlerine hem bir sergüzeşt havası katar hem de dönemin popüler anlatıları “robinsonad”lardan da etkilendiğini gösterir. Bu anlamda bahsedilen iki eser, ekotopya kavramının “henüz” ortada olmadığı bir dönemde “ekotopya”nın erken örnekleri sayılabilir. Aynı zamanda T. Abdi’nin iki romanına da başkarakter olarak kadınları seçmesi ve onları doğa ile bütünleştirmesi eserleri ekofeminist okumalara da elverişli hâle getirir. Bu sebeple makale, T. Abdi’nin Sergüzeşt-i Kalyopi ve Seyr-i Servinaz romanlarına odaklanacak ve bu metinleri şehirleşme, doğaya dönme/dönememe bağlamında değerlendirecektir.","PeriodicalId":320054,"journal":{"name":"Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.16985/mtad.1146565","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Modernleşme süreci Osmanlı toplumuna askerî, tıbbî, mimarî, idarî, malî alanlarda bir dizi yenilikleri getirir. Sanayileşme de modernleşme sürecinde Batı’yı yakalamanın ve kalkınmanın önemli bir adımıdır. Bu sebeple 1840-1860 ve 1860-1876 yılları arasında çeşitli fabrikalar, mektepler, sergiler açılır ve sanayileşme yolunda başarı kazanılmaya çalışılır. Ancak bir hevesle başlanan bu girişimler olumsuz sonuçlanır ve bu uğurda istenilen başarı yakalanamaz. Çok geçmeden de Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa gibi sanayileşmiş devletlerin açık pazarı hâline gelir. Bundan sonra doğa; özlenen, hayal edilen ancak bir türlü geri dönülemeyen ütopya hâline dönüşür. Edebiyat metinleri de bu arada kalmışlık hâline kayıtsız kalamaz ve doğa-şehir kıyaslamalarına yer veren önemli metinler yazılır. Bu metinlere verilecek tipik örneklerden ikisi ise T. Abdi’nin Sergüzeşt-i Kalyopi ve Seyr-i Servinaz romanlarıdır. Bu romanlar 1290 (1873) gibi bir tarihte yani henüz Osmanlı’da sanayileşme adımlarının oturmadığı bir zamanda yazılmış olmalarına rağmen şehirden bıkma, doğaya özlem duyma konularında dikkat çekici yorumlara sahiptir. Aynı zamanda T. Abdi kahramanları Kalyopi ve Servinaz’ı şehirden uzaklaştırırken bu iki kadının yollarını ütopik adalardan, yerlerden ve ormanlardan geçirir. Bu sayede yazar eserlerine hem bir sergüzeşt havası katar hem de dönemin popüler anlatıları “robinsonad”lardan da etkilendiğini gösterir. Bu anlamda bahsedilen iki eser, ekotopya kavramının “henüz” ortada olmadığı bir dönemde “ekotopya”nın erken örnekleri sayılabilir. Aynı zamanda T. Abdi’nin iki romanına da başkarakter olarak kadınları seçmesi ve onları doğa ile bütünleştirmesi eserleri ekofeminist okumalara da elverişli hâle getirir. Bu sebeple makale, T. Abdi’nin Sergüzeşt-i Kalyopi ve Seyr-i Servinaz romanlarına odaklanacak ve bu metinleri şehirleşme, doğaya dönme/dönememe bağlamında değerlendirecektir.