{"title":"SOME NOTES ON THE VOCABULARY OF MUSAMERETNAME, ONE OF THE FIRST PRODUCTS OF MODERN TURKISH STORYTELLING","authors":"Enfel Doğan","doi":"10.31455/asya.1196741","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Emin Nihad Bey (1838-1879) tarafından, 1872-1875 yılları arasında yayımlanan Müsameretname, on iki cüzde tamamlanmış olup yedi uzun hikâyeden meydana gelmektedir. Bu eser, edebiyatımızda, modern (Batı tarzı) Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. “Müsameretname” sözcüğü gece sohbetleri, gece hikâyeleri anlamına gelmekte olup eser, uzun kış gecelerinde bir araya gelen kişilerin birbirlerine hikâyeler anlatmalarıyla oluşur. \nMüsameretname’de ara sıra döneminin klasik Osmanlı Türkçesiyle yazılmış ifadelere rastlanmakla beraber halkın konuşma dilinden de birçok öge de eser içerisinde bulunmaktadır: \na) Bugünün ölçünlü dilinde kullanmadığımız Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimeler: yoğunuzdu! (= yok artık), deyindi! (= haydi), alındı! (= alın işte), benilledim (< belinledim= irkildim/ürktüm), kuşkutma- (= ürkütmemek), öğür (= alışmış, dost), çemreyerek (= kolları, paçaları sıvayarak), ayaktaşını (= arkadaşını), başının döngünlüğünden (= dönmesinden), yunucu (= yıkanıcı) vb. \nb) Bugüne göre anlam farklılığı içeren kullanımlar: vâsıta (= deyyus), bilet (= pusula, not kâğıdı), kumpaslar (=hayaller) kurarak, kıyaklık (= insafsızlık, gaddarlık), ekşice (= olumsuz) vb. \n c) Mahallî kelimeler: tufakot (=ağa), çellecuk (=çocuk), gumul (= kurabiye), cago (= yağmurluk), kedük (= gocuk), ligago (= Çerkez pastırması), çevaka (= ayakkabı) vb. \n Müsameretname’de –bir kısmı daha önce sözlüklerde yer almamış- çok sayıda ilginç deyim ve az sayıda da atasözü bulunmaktadır. \nBu makalede, Müsameretname’nin yukarıda bir kısmına değinilen zengin ve ilginç söz varlığı konusundaki tespitlerimiz bir sınıflandırma dâhilinde dile getirilmiştir.","PeriodicalId":104140,"journal":{"name":"ASYA STUDIES","volume":"12 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-01-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"ASYA STUDIES","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.31455/asya.1196741","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Emin Nihad Bey (1838-1879) tarafından, 1872-1875 yılları arasında yayımlanan Müsameretname, on iki cüzde tamamlanmış olup yedi uzun hikâyeden meydana gelmektedir. Bu eser, edebiyatımızda, modern (Batı tarzı) Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. “Müsameretname” sözcüğü gece sohbetleri, gece hikâyeleri anlamına gelmekte olup eser, uzun kış gecelerinde bir araya gelen kişilerin birbirlerine hikâyeler anlatmalarıyla oluşur.
Müsameretname’de ara sıra döneminin klasik Osmanlı Türkçesiyle yazılmış ifadelere rastlanmakla beraber halkın konuşma dilinden de birçok öge de eser içerisinde bulunmaktadır:
a) Bugünün ölçünlü dilinde kullanmadığımız Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimeler: yoğunuzdu! (= yok artık), deyindi! (= haydi), alındı! (= alın işte), benilledim (< belinledim= irkildim/ürktüm), kuşkutma- (= ürkütmemek), öğür (= alışmış, dost), çemreyerek (= kolları, paçaları sıvayarak), ayaktaşını (= arkadaşını), başının döngünlüğünden (= dönmesinden), yunucu (= yıkanıcı) vb.
b) Bugüne göre anlam farklılığı içeren kullanımlar: vâsıta (= deyyus), bilet (= pusula, not kâğıdı), kumpaslar (=hayaller) kurarak, kıyaklık (= insafsızlık, gaddarlık), ekşice (= olumsuz) vb.
c) Mahallî kelimeler: tufakot (=ağa), çellecuk (=çocuk), gumul (= kurabiye), cago (= yağmurluk), kedük (= gocuk), ligago (= Çerkez pastırması), çevaka (= ayakkabı) vb.
Müsameretname’de –bir kısmı daha önce sözlüklerde yer almamış- çok sayıda ilginç deyim ve az sayıda da atasözü bulunmaktadır.
Bu makalede, Müsameretname’nin yukarıda bir kısmına değinilen zengin ve ilginç söz varlığı konusundaki tespitlerimiz bir sınıflandırma dâhilinde dile getirilmiştir.