{"title":"‘Yapısöküme’ Uğramış Mekân: Dijital Sanat ve Teknoloji Bağlamında Geleceğin Kentleri","authors":"Ümmühan Molo","doi":"10.56720/mevzu.1317677","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"İnsanın yaşamda mekân ile kurduğu derin ilişkinin en önemli göstergelerinden biri kentlerdir. Bu yerler, bir zamansallık dâhilinde var olmakta, tarihsel olma özelliğiyle kendisine kimlik yaratmakta ve yaşam dinamiklerindeki değişimlerle birlikte yeniden anlam kazanmaktadır. Kente dair bu nitelikler, onun sanata ilham olmasını sağlamakta ve bir mekân olarak kent çok defa sanat aracılığıyla yorumlanmaktadır. Günümüzdeki gelişmeler neticesinde teknoloji ve dijitalleşmenin yaşamı kuşatıcı etkisi, kentin sanattaki görünümünde yeni biçimler yaratmaktadır. Teknik düzeyde bir değişim halinde olan sanat kendisine alternatif yollar yaratırken, kent ortamını da bir içerik olarak kullanmaya devam etmektedir. Bu çalışma, dijital sanat eserlerinde yer alan kent mekânını konu edinmekte ve bir zamansallık zemininde estetik değer kazanan kenti, gelecekteki görünümüyle anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın örneklemini, Cihan Engin’in dijital sanat eserleri arasından seçilen, İstanbul ve Ankara illeri oluşturmaktadır. Sanatçının bu illeri geleceğin olasılıkları üzerinden kurgulama biçimi ve bu kurguda oluşan yeni anlam, Derrida’nın yapısöküm analiz yöntemiyle incelenmektedir. Bu yöntemle, eserdeki göstergelerin görünen anlamları ve karşıtlıkları ortaya koyulmakta, içi oyulan yapılar yeni anlamlarla tekrar kurulmaktadır. Analizden elde edilen sonuçlara göre geleceğin kentleri, zaman sıralamasını takip eden ve bu süreçte distopik görünümüyle göze çarpandır. Aynı zamanda bu yerler, insanı kent mekânının geri planında konumlandırdığı gibi, geçmiş ve gelecekten kente giriş yapan “ötekiler”le birlikte tekinsiz bir gelecek mekânı kurgulamaktadır. İnsanın, yaşamı var kılmak için mücadele içerisinde bile bulunmadığı bu güvensiz ortamlar, kentin yok olduğu ortamlardır.","PeriodicalId":211720,"journal":{"name":"Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"117 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.56720/mevzu.1317677","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
İnsanın yaşamda mekân ile kurduğu derin ilişkinin en önemli göstergelerinden biri kentlerdir. Bu yerler, bir zamansallık dâhilinde var olmakta, tarihsel olma özelliğiyle kendisine kimlik yaratmakta ve yaşam dinamiklerindeki değişimlerle birlikte yeniden anlam kazanmaktadır. Kente dair bu nitelikler, onun sanata ilham olmasını sağlamakta ve bir mekân olarak kent çok defa sanat aracılığıyla yorumlanmaktadır. Günümüzdeki gelişmeler neticesinde teknoloji ve dijitalleşmenin yaşamı kuşatıcı etkisi, kentin sanattaki görünümünde yeni biçimler yaratmaktadır. Teknik düzeyde bir değişim halinde olan sanat kendisine alternatif yollar yaratırken, kent ortamını da bir içerik olarak kullanmaya devam etmektedir. Bu çalışma, dijital sanat eserlerinde yer alan kent mekânını konu edinmekte ve bir zamansallık zemininde estetik değer kazanan kenti, gelecekteki görünümüyle anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın örneklemini, Cihan Engin’in dijital sanat eserleri arasından seçilen, İstanbul ve Ankara illeri oluşturmaktadır. Sanatçının bu illeri geleceğin olasılıkları üzerinden kurgulama biçimi ve bu kurguda oluşan yeni anlam, Derrida’nın yapısöküm analiz yöntemiyle incelenmektedir. Bu yöntemle, eserdeki göstergelerin görünen anlamları ve karşıtlıkları ortaya koyulmakta, içi oyulan yapılar yeni anlamlarla tekrar kurulmaktadır. Analizden elde edilen sonuçlara göre geleceğin kentleri, zaman sıralamasını takip eden ve bu süreçte distopik görünümüyle göze çarpandır. Aynı zamanda bu yerler, insanı kent mekânının geri planında konumlandırdığı gibi, geçmiş ve gelecekten kente giriş yapan “ötekiler”le birlikte tekinsiz bir gelecek mekânı kurgulamaktadır. İnsanın, yaşamı var kılmak için mücadele içerisinde bile bulunmadığı bu güvensiz ortamlar, kentin yok olduğu ortamlardır.