{"title":"Frenzy (2015): Postmodern Turkey’s Dystopia","authors":"Mustafa Kemal Sancar","doi":"10.46372/arts.1227363","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Türkiye’nin güncel politik atmosferine denk düşen ve distopik bir anlatı olan “Abluka” (Emin Alper, 2015) filmine odaklanılmakta ve bu çerçevede filmin ideolojik eleştirisi yapılmaktadır. Karanlık-karamsar bir gelecek tasavvuru olarak tanımlanabilecek distopya kavramı, özellikle George Orwell, Ray Bradbury ve Aldous Huxley gibi romancıların eserlerinde görülen bir edebi anlatı biçimidir. Sinemadaki distopik anlatı örnekleri daha çok edebi eserlerden uyarlanan filmlerden teşekküldür. Türkiye’de ise son dönemde gösterime giren örnekler dışında herhangi bir distopya filmine rastlanmaz. Emin Alper, ikinci uzun metraj filmi “Abluka”da İstanbul, belirsiz politik bir tehdide karşı abluka altına alınmış bir mekân olarak tasvir edilmiştir. Şehrin belirli noktalarında yer alan girişler ve çıkışlar devletin kolluk güçlerince kontrol edilmektedir. Bu tekinsiz ortam, köpekleri öldürmekle görevli bir belediye işçisi olan Ahmet (Berkay Ateş) ile hapisten çıkar çıkmaz devlet için çalışmaya ikna edilen ağabeyi Kadir (Mehmet Özgür) arasındaki tekinsiz ilişki ile kişiselleştirilerek filmin merkezine konumlandırılır. Filmin konuyu, öyküyü ve filmsel gerçekliği ele alış biçimi postmoderndir. Filmde kurgulanan distopik evren ve karakterlerin içinde bulundukları olaylar silsilesi, Türkiye’de 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşanan birçok siyasi olaya ve dönemin atmosferine referans verir. Ayrıca filmin gösterime girdiği tarihlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşanan çatışma ortamı da filmin atmosferini çağrıştırmaktadır. Bu bakımdan Abluka filmi, diğer distopik anlatılarda olduğu gibi içine doğduğu ve beslendiği ülkenin ideolojik koşullarını yansıtmaktadır.","PeriodicalId":433282,"journal":{"name":"ARTS: Artuklu Sanat ve Beşeri Bilimler Dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"ARTS: Artuklu Sanat ve Beşeri Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.46372/arts.1227363","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Bu çalışmada, Türkiye’nin güncel politik atmosferine denk düşen ve distopik bir anlatı olan “Abluka” (Emin Alper, 2015) filmine odaklanılmakta ve bu çerçevede filmin ideolojik eleştirisi yapılmaktadır. Karanlık-karamsar bir gelecek tasavvuru olarak tanımlanabilecek distopya kavramı, özellikle George Orwell, Ray Bradbury ve Aldous Huxley gibi romancıların eserlerinde görülen bir edebi anlatı biçimidir. Sinemadaki distopik anlatı örnekleri daha çok edebi eserlerden uyarlanan filmlerden teşekküldür. Türkiye’de ise son dönemde gösterime giren örnekler dışında herhangi bir distopya filmine rastlanmaz. Emin Alper, ikinci uzun metraj filmi “Abluka”da İstanbul, belirsiz politik bir tehdide karşı abluka altına alınmış bir mekân olarak tasvir edilmiştir. Şehrin belirli noktalarında yer alan girişler ve çıkışlar devletin kolluk güçlerince kontrol edilmektedir. Bu tekinsiz ortam, köpekleri öldürmekle görevli bir belediye işçisi olan Ahmet (Berkay Ateş) ile hapisten çıkar çıkmaz devlet için çalışmaya ikna edilen ağabeyi Kadir (Mehmet Özgür) arasındaki tekinsiz ilişki ile kişiselleştirilerek filmin merkezine konumlandırılır. Filmin konuyu, öyküyü ve filmsel gerçekliği ele alış biçimi postmoderndir. Filmde kurgulanan distopik evren ve karakterlerin içinde bulundukları olaylar silsilesi, Türkiye’de 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşanan birçok siyasi olaya ve dönemin atmosferine referans verir. Ayrıca filmin gösterime girdiği tarihlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşanan çatışma ortamı da filmin atmosferini çağrıştırmaktadır. Bu bakımdan Abluka filmi, diğer distopik anlatılarda olduğu gibi içine doğduğu ve beslendiği ülkenin ideolojik koşullarını yansıtmaktadır.