{"title":"Alawites Rebellion in Syria Against Egyptian Rule (1834-1835)","authors":"Yousef Omar","doi":"10.24082/2020.abked.285","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2020.abked.285","url":null,"abstract":"The history of Alawites in Syria witnessed an important stage, when they rebelled against Egyptian rule 1834-1835, after centuries of living under the rule of the Ottoman Empire. This research deals with an introduction to the Alawites and their lives in Syria during the period of Ottoman rule until Muhammad Ali Pasha took control as part of starting a new era of Egyptian rule in Syria in 1832. This research also examines the reasons for the rebellion of the Alawites against the Egyptians in 1834: Disarm, Military Conscription, Cotton Press Machine, and Cutting Down Forests and Trees. The research also deals with the first beginnings of the rebellion and the most important events therein, in addition to the operations of the Alawite rebels in controlling the territories involved including Yunus rebellion, the robberies, the release of prisoners, and the execution of Druze soldiers. This is while also considering the efforts made by the Egyptian authorities to suppress the rebellion. The research also deals with the problem of the selling of Alawites women, the Egyptian reaction to it, and how the Ottomans dealt with the rebellion as a whole. The reasons behind the rebellion’s failure have also been discussed. The conclusion addresses the most important results of this research. This research relied on many contemporary Arab documents that recorded the details of the events of the rebellion, in addition to recent references that approach the rebellion through a form of analysis in terms of the circumstances of the rebellion and the reasons for its failure. This research is based on a descriptive historical method and the analytical method as much as possible, which is appropriate for this type of research.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"39 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131836721","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Tasavvuf Klasikleri Eşliğinde Safevîler Öncesinde Sema (Semah)","authors":"Ilgar Baharlu","doi":"10.24082/2020.abked.297","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2020.abked.297","url":null,"abstract":"Aleviliğin aslî ritüellerinden biri olan semahın tarihî geçmişinin açıklığa kavuşturulması, günümüz Aleviliğinin tarihî arka planını bütün yönleriyle ortaya koymak açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda günümüzde de devam eden söz konusu ritüelin başlangıç noktasını tespit etmek, oluşumunda hangi kaynak ya da kaynaklardan beslendiğini ortaya çıkarmak sadece Alevilik araştırmaları özelinde değil tasavvuf tarihi için de önemli bir boşluğu dolduracaktır. Semah da tüm ritüeller gibi tarihî seyri içinde coğrafi, sosyo-kültürel, siyasî ve ekonomik şartlardan etkilenerek farklı evrelerden geçmiş ve günümüzdeki şeklini almıştır. Bu noktada semahın ortaya çıkış süreci için, gelenek içindeki söylenişi ile “Horasan’dan gelme” kabulü, değerli bir ipucu olarak tarihi Horasan coğrafyasında bu ritüelin varlığı, niteliği, başlangıcı, kim veya kimler tarafından “hal” makamının bir ifadesi olarak ikame edildiği gibi ayrıntıların tespiti, sözü edilen boşluğun doldurulması adına oldukça değerlidir. \u0000İzaha muhtaç bir diğer husus da şeriat ehlinin (ehl-i zahir veya zahir uleması) semaha bakışıdır. Zira konu ile ilgili fetva ve görüşler bir taraftan içinde bulundukları dönemin sosyal ve dinî atmosferini gösterirken diğer taraftan sûfî zümreler arasında semahın mahiyet ve keyfiyetini de ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra fukahanın semaha karşı tutumu semahın farklı sûfî ekoller arasındaki yaygınlık oranına da işaret etmektedir. İslam’ı sadece şeriat ve fıkıh çerçevesinde değerlendiren zümreler karşısında tasavvuf ehlinin müdafaaları, özellikle semaha meşruiyet kazandırma amaçlı söz ve yazıları dikkate değer ayrıntılar içermektedir. Semah ritüelinin hakikat makamındaki yeri, lüzum ve varoluş gerekçesi ise bahsedilen ayrıntılar arasında ilk sıralardadır. Ayrıca kimi ulemanın semaha dair katı hükümleri de ilk dönem sûfîleriyle ilgili kabulleri zorlayacak olduğu anlaşılmaktadır. Çalışma, Safevî dönemi öncesinde söz konusu kültür coğrafyasında yaşadığına tanıklık ettiğimiz semahın varlık ve içerik bağlamında ortaya konması açısından büyük önem arz etmektedir. \u0000Tarihî kaynaklar, bilhassa birincil kabul edilen eserlerde semahın izlerini aramak bu nedenle elzem gözükmektedir. Çünkü bazı çalışmalarda “semâ” ve “semah” kavramlarının farklı içerik ve işlevleri ifade ettiğine dair görüşler meselenin açıklığa kavuşturulmasının ne denli zor olduğunu işaret etmektedir. Bu sebeple özellikle Anadolu sahasında yaygınlaşan bu iki kavramın kaynaklardaki yeri üzerinde durmak gerekmektedir. Ancak bu suretle söz konusu ritüelin ortaya çıkışı, tarihsel gelişimi ve günümüzdeki görünümü üzerine söz söylemek mümkün olacaktır.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129493629","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"XVI. Yüzyılın Başlarında Tutulan Tahrir Defterlerinde Kızılbaşlara Dair Notların Tarih Açısından Önemi","authors":"Mehmet Salih Erpolat","doi":"10.24082/2020.abked.298","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2020.abked.298","url":null,"abstract":"Kızılbaşlar ve Kızılbaşlık konusu XX. yüzyılın başlarından itibaren ilim âleminin dikkatini çeken ve üzerinde durulan konular arasındaki yerini almıştır. Gün geçtikçe konu ile ilgili çalışmalar sayı, çeşitlilik ve nitelik bakımından artmaktadır. Bu araştırmaların bazılarında kaynak olarak Osmanlı arşiv belgelerinin titizlikle kullanıldığı görülmektedir. Özellikle Osmanlı yönetiminin merkezi olan Divanıhümayun’da tutulan Mühimme Defterlerindeki hükümler ve zaviyeler ile ilgili arşiv belgeleri birçok araştırmanın temel kaynağını oluşturmuştur. \u0000Tahrir Defterleri, Osmanlı Devleti Dönemi’ne ait sosyal, ekonomik, malî, hukuki, demografik, askerî, toponomi (adbilim), dinî ve tasavvufi konular ile ilgili olarak başvurulan kaynakların başında yer almaktadır. Bu defterlerin hemen tamamı araştırmacılar tarafından incelenmiş ve birçoğu yüksek lisans ve doktora tezlerine konu olmuştur. Bazıları kitap hâline getirilerek yayımlanmıştır. Bu defterlerin verileri kullanılarak Osmanlı Dönemi’ne dair birçok konu açıklığa kavuşturulmuştur. Ancak bunca kitap, tez, makale ve bildirilerin yayımlanmış olmasına rağmen gözden kaçan, dikkat edilmeyen hususların olduğu görülmektedir. \u0000Bu makalede XVI. yüzyılın başlarında tutulan tahrir defterlerinde yer alan “Kızılbaş”, “Kızılbaş fetreti”, “Kızılbaş kıranı”, “Kızılbaş zamanı”, “sürh”, “sürh-serân” ve “…mâl-ı sürhserân” terimlerinin geçtiği notların mahiyeti açıklığa kavuşturulacaktır. Bu terimlerle Osmanlı Devleti’nin Kızılbaşlara bakış açısını resmî belgelerle açıklama imkânı bulunacaktır. \u0000“Sürh-seran” (Kızılbaşlar) ve “…mâl-ı sürh-seran” adı altında tahsil edilen verginin mahiyeti ayrıntılı olarak açıklanacaktır. “…mâl-ı sürh-serân” terimi, Kızılbaş-Türkmenlerin Anadolu’daki bazı yerleşim yerlerinden göç ettiklerini ispatlayan bir uygulamanın varlığını ortaya koymaktadır. \u0000Osmanlı-Safevî mücadelesinin etkilerinin Osmanlı resmî yazışmalarına yansımalarının bazı somut örneklerini görmek mümkündür. Bunun yanında nüfus hareketleri üzerindeki etkileri ve bunun sonuçları ile günümüze yansımalarına projeksiyon tutulacaktır. Böylece günümüzdeki bazı ekonomik, kültürel, sosyal ve dinî meseleleri daha iyi anlamak için arşiv kayıtlarındaki bilgi ve notların önemini kamuoyuyla paylaşmak önemlidir. \u0000Belirtilen bu terimlerin açıklanmasıyla Osmanlı-Safevî mücadelesinin Anadolu’daki Amid, Mardin, Arapkir, Ergani, Çermik, Siverek, Kiğı, Çemişgezek, Harput, Teke, Çorum, Canik ve Musul gibi sancaklarda yaşayan Kızılbaş-Türkmen topluluğu üzerinde meydana getirdiği etkileri, belgeler ışığında görmek mümkün olacaktır. \u0000Bu çalışmada konu ile ilgili olarak tespit ettiğimiz 22 kısa ve bazen de tek cümlelik not açıklanacaktır. Bu notlar sayesinde XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı Devlet yönetiminin Kızılbaşlara bakış açısını görmek ve onlara yönelik bazı uygulamaları anlamak mümkün olacaktır.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125538888","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Kazdağlarında Bir Tahtacı Köyü Doyran: Ritüel ve İnanç Pratikleri","authors":"Ahu Zeynep Duman, Hasan Taşçinten","doi":"10.24082/2020.abked.299","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2020.abked.299","url":null,"abstract":"Tahtacı Alevileri günümüzde Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde dağınık halde yaşamaktadır. Uzun yıllar ağaç işçiliğiyle uğraştıkları için “Tahtacı” olarak adlandırılan bu Alevi zümre, diğer Alevi toplulukları gibi ocak merkezli bir yapılanma gösterir. Tahtacı Alevileri Yanyatır ve Hacı Emirli olmak üzere iki ocağa bağlıdır. Yanyatır Ocağı’nın merkezi İzmir Narlıdere, Hacı Emirli Ocağı’nın merkezi Aydın Kızılcapınar köyüdür. Bu iki ocak içerisinde en fazla talibe sahip olan Yanyatır Ocağı’dır. Çalışma alanımız olan Balıkesir Edremit’e bağlı Doyran köyü ve Kazdağlarındaki Tahtacı yerleşim birimlerinde Yanyatır Ocağı’na bağlı dede ve talip toplulukları yaşamaktadır. Sözlü tarihe göre Tahtacı Alevileri eski adı İda Dağı olan Kazdağlarına Fatih Sultan Mehmet’in davetiyle gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u almak ve Midilli’de çıkan isyanları bastırmak amacıyla kullanacağı gemilerin kerestelerini biçtirmek için Toros Dağlarındaki Tahtacı Alevilerini bölgeye iskân ettirmiştir. 16. yüzyılda bölgeye iskân edilen Tahtacı Alevileri, günümüzde de Kazdağlarında yaşamaktadırlar. 1950’lili yıllara kadar ağaç işçiliği ile hayatlarını sürdüren topluluk üyeleri son elli yılda büyük oranda orman işçiliğini bırakarak farklı mesleklerle hayatlarını sürdürmektedirler. \u0000Tahtacı Alevi topluluklar, kapalı toplum özelliğini en güçlü muhafaza eden Alevi zümrelerdendir. Kazdağlarında yaşayan Tahtacı toplulukları inanç ve ritüel dünyaları bağlamında kapalı toplum olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Çalışmamıza konu olan Doyran köyünde de geleneksel Tahtacı kültürüne ait inanç ve pratikler yaşatılmakta ve genç kuşaklara aktarılmaktadır. Makalede sunduğumuz veriler, Doyran köyü örnekleminde Geleneksel Tahtacı Alevi kültürüne ait önemli bir birikimi gözler önüne sermektedir. Doyran köyü özelinde toplanan veriler kendisi de Doyran köylü olan Hasan Taşçinten tarafından uzun yıllar alan derleme çalışmaları ile elde edilmiştir. Çalışmamızda Hasan Taşçinten’in topladığı derleme verilerinin ritüel ve inanç pratikleri ile ilgili olanları tasnif edilmiş, yorum ve analizlerle değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133653558","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Osmanlı Arşiv Kaynakları Çerçevesinde Şahkulu Ayaklanması’nın Sebepleri","authors":"Mihriban Artan","doi":"10.24082/2019.ABKED.245","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.245","url":null,"abstract":"II. Bayezid’in saltanatının son dönemi, şehzâdeler arasında yaşanan taht kavgalarından ve meydana gelen ayaklanmalardan dolayı son derece istikrarsız bir dönemi teşkil etmiştir. II. Bayezid’in son yıllarında hastalığı giderek artmıştır. Bu nedenle olsa gerek padişah genellikle İstanbul ve Edirne’de kalıp oralarla ilgilenmiş ve Anadolu’nun yönetimini vezirlerin ve beylerbeylerinin idaresine bırakmıştı. Dolayısıyla padişah Anadolu’da meydana gelen sosyo-ekonomik sıkıntıların baş gösterdiğinden bîhaber kalmıştı. Bu zaman zarfında Anadolu’da adaletin tesis edilmediği, rüşvetin ve baskıların arttığı, reayadan birçok ağır vergilerin alındığı ve vergilerin toplanmasında birçok yolsuzluğun olduğu dönemin kaynakları doğrultusunda görülmektedir. \u0000Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zor durum, iskân politikası ve reayadan ağır vergilerin alması; 1511 yılında Konargöçer Türkmen zümreleri, dirlikleri ellerinden alınan sipahileri ve yoksul köylüleri bir araya getirmiş ve neticesinde toplumsal bir hareketliliği başlatmıştır. Bu toplumsal hareketlilik arşiv belgelerinde kendisine has bir muhtevayla Alevilik, Rafızîlik ya da Kızılbaşlık veyahut başka bir adlandırma olan Mülhit şeklinde karşımıza çıkmaktadır. II. Bayezid’in saltanatının son yıllarında meydana gelen bu hareketlilik, Tekeli bölgesinde Şahkulu önderliğinde bir ayaklanma şeklinde tezahür etmiştir. \u0000Şahkulu Ayaklanması taht kavgaları esnasında, otoritesizliğin baş gösterdiği dönemde ortaya çıkmıştır. Bu ayaklanma Şahkulu önderliğinde sosyo-ekonomik sıkıntılar yaşayan kitleler ve Şahkulu’nun müritleri tarafından doğrudan siyasal iktidara yönelik bir çeşit başkaldırı olduğu söylenebilir. Her kesimden insanların ayaklanmaya katılması ise ayaklanmanın sınıfsal bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda kroniklerden yola çıkılarak Şahkulu Ayaklanması’nın tamamıyla inanç farklılığından ortaya çıkan bir hareket olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu ayaklanmanın esaslarını Kızılbaşlık inanç sistemi ve Sünni mezhebin itikadi çatışması olarak değerlendirerek sosyo-ekonomik gerekçeleri göz ardı etmenin doğru bir tespit olmadığını söylemek mümkündür. Bu bağlamda söz konusu ayaklanmanın en önemli sebepleri arasında sosyo-ekonomik temellerinin ağır bastığını söylemek doğru olacaktır.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126801879","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Edirne 1563: Yalancı Şahidlerin Gölgesinde Bir İlhâd Davası","authors":"Cahit Telci","doi":"10.24082/2019.ABKED.244","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.244","url":null,"abstract":"Osmanlı Toplum hayatının en önemli unsurlarından birisi, yaklaşık iki yüz yıldan bu yana yaygın olarak Alevi şeklinde adlandırılan unsurlardır. Osmanlı idaresi, özellikle Safevî Devleti ile yaşanan siyasi rekabet ekseninde Sünni politikalara önem vermiş idi. Özellikle Kanuni dönemiyle beraber, Sünni siyaseti önceleyen ve Gayrı Sünni unsurları sürekli olarak kontrol altında tutmaya çalışan bir yönetim anlayışını takip ettiğini ifade etmek mümkündür. Osmanlı yönetimi için eli kalem tutan ve dolayısıyla da çevresini etkileyebilme potansiyeli yüksek olan kişilerin bu tür Gayrı Sünni eğilimlerle olan ilişkileri daha dikkatlice takip edilmiştir. Dolayısıyla Gayrı Sünni alanı tanımlayan ilhad, zendeka ve rafz gibi kavramlar, dini motifler taşımakla beraber, daha ziyade siyasi sebeplerin mahsulü olarak da düşünülmelidir. \u0000Osmanlı yönetimi bu tür fikri eğilimlerle zaman zaman taşra güçlerini kullanarak sert bir şekilde mücadele ederken, burada bahse konu ettiğimiz örnek davada olduğu gibi, zaman zaman da teftiş ve hukuk mekanizmalarını işletmiştir. \u0000Maalesef bugüne ulaşan metinler içerisinde bu tür fikir ya da eğilimlerin ne şekilde, hangi argümanlar ile sorgulandığını gösteren uygulama metinlerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardır. Benzerlerine nazaran biraz daha kapsamlı olan buradaki örnek olayın raporu, bir taraftan konu bağlamında kullanılan argümanların neler olduğunu ortaya koymakta, öte taraftan Osmanlı hukuk pratiğinde ilhâd temalı bir şikâyetin nasıl takip edildiğini, kimlerin hangi ifadeleri verdikleri, bunlara karşı yerel güçlerin tavırlarını da göstermektedir. \u0000Osmanlı dünyasında bahse konu suçlar gündeme geldiğinde, yalancı şahitlik kurumunun nasıl çalışmakta olduğu meselesi de çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Hiç şüphesiz Osmanlı adalet mekanizmasında yer yer bir katalog suç olma vasfı da taşıyan ilhad ve zendeka davalarında, ahalinin, gerek dava sahiplerinin, gerekse yalancı şahitlerin beklentilerini boşa çıkartacak şekilde ifadeler vermiş olması son derecede önem taşımaktadır.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"117 19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126409341","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Tarihi Bulgular ve Hakîki’nin Bilinmeyen Şiirlerinden Hareketle Karakoyunluların Mezhebi Eğilimleri Üzerine Yeni Tespit ve Görüşler","authors":"Hamidreza Sohrabiabad, Bülent Akın","doi":"10.24082/2019.ABKED.246","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.246","url":null,"abstract":"Karakoyunluların inanç yapısı ve mezhepsel eğilimleri öteden beri gerek Avrupalı gerekse de Türkiye ve İranlı araştırmacıların dikkatini çekmiş ve söz konusu araştırmacılar bu konu hakkında çeşitli tespit ve görüşler ortaya koymuşlardır. Bu görüşlerde ise bir fikir birliğine varılamadığı görülmüş; bazı araştırmacılar Karakoyunluların inançları ile ilgili “Şii” ya da “Gali Şia” inancında olduklarını değerlendirirken, birtakım araştırmacı ise onların bu devletin “Sünni” inancına mensup olduğu görüşünü ileri sürmüştür. Bu durum Karakoyunlu Devleti’nin inanç yapısının nasıl olduğu hususunda çelişkili fikirlerin ortaya koyulmasına sebebiyet vermiştir. \u0000Karakoyunlu Devleti’nin mezhepsel eğilimlerine yönelik bugüne kadar literatürde yerini almış birbirinden farklı tespit ve görüşlerden hareketle hazırlanan bu makalemizde, öncelikle Avrupa, Türkiye ve İran sahası tarihçilerinin ortaya koymuş oldukları tespit ve fikirler ele alınmıştır. Bu tespit ve fikirlerin değerlendirilmesinin ardından ise Karakoyunlu Devleti’nin çağdaşı olan müverrihlerin eserlerinde yer alan tespitler değerlendirilerek okuyucunun dikkatine sunulmuştur. Gerek Karakoyunlular döneminde gerekse de sonraki dönemlerde yapılan araştırmalar eleştirel bir bakış açısıyla tarih ve halk bilimi disiplinleri çerçevesinde değerlendirmeye tabii tutulmuştur. Söz konusu tespit ve değerlendirmelere ilave olarak saha çalışmalarımızda bir Alevi dedesi cönkünde tespit ettiğimiz ve Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah Hakiki’ye ait olma olasılığı yüksek bir ihtimal olan sekiz gazelin içeriğinden yola çıkarak konu ile ilgili üzerinde düşünülmesi gereken yeni tespitler ve fikirler ortaya koyulmuştur. Yaptığımız bu yeni tespitler ve mevcut literatürün bir bütün olarak eleştirel bir gözle ele alınması neticesinde Karakoyunlu Devleti’nin inanç yapısı ile ilgili bilgi karmaşası ve bundan kaynaklı oluşan bulanıklık ve belirsizliğin giderilmesi hedeflenmiştir.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127460861","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Tahtacı Yol ve Erkânında Dört Kapılı Ahiret Kardeşliği","authors":"N. Coşkun","doi":"10.24082/2019.ABKED.237","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.237","url":null,"abstract":"Anadolu Aleviliğinde bireylerin gerçek anlamda topluluk mensubu olabilmeleri, cemlere ve özellikle de görgü cemine katılabilmeleri için kendilerine musahip edinmeleri gerekmektedir. Musahiplik, ikrar vermiş evli iki kişinin eşleriyle beraber ahirete kadar kardeş kalacaklarına, birbirlerini her türlü durumda koruyup kollayacaklarına, birlik ve beraberlik içerisinde yaşayacaklarına dair dede ve talipler huzurunda söz vermeleri temeline dayalı dinî ve sosyal akrabalık türüdür. Yaşam boyu sadece bir defa gerçekleştirilebilen bu kardeşliğin ölüm, düşkünlük, ayrılık gibi durumlarda yenilenmesi mümkün değildir. Bu akrabalığın ölünceye kadar devam etmesi nedeniyle musahipliğe, “ahiret kardeşliği” ya da “yol kardeşliği” de denilmiştir. \u0000Gelenekte musahipliğin kökeni peygamber dönemine dayandırılmakta ve Hz. Muhammed’in musahibinin Hz. Ali olduğuna inanılmaktadır. Buna göre pir ve talipler, kendilerine musahip edinerek bir başka aile ile “malı mala, canı cana katmakta” ve her anlamda Alevi yoluna girmiş kabul edilmektedir. İnanca göre evlenmemiş ve musahip edinmemiş kişilerin ceme katılma hakkı bulunmamaktadır, bu sebeple Alevi yol ve erkânının sürdürülmesinde musahipliğin rolü büyüktür. \u0000Bu makalede, Alevi-Türkmen zümrelerinden birisi olan Tahtacıların musahiplik ritüelleri ele alınıp incelenmiştir. Tahtacı dedeleri “ocak” denen ve kutsal saygınlığı olan iki soydan gelmektedir. Bunlardan birisi İzmir’in Narlıdere ilçesindeki Yanyatır Ocağı, diğeri Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı Kızılcapınar Köyü’ndeki Hacı Emirli Ocağı’dır. Bu ocaklardan Yanyatır Ocağı’na bağlı Tahtacı oymakları arasında musahiplik ritüelleri, hem Hacı Emirli Ocağı’na bağlı Tahtacı oymaklarından hem de Anadolu’daki diğer ocaklara bağlı Alevi zümrelerinden önemli farklılıklar göstermektedir. Buna göre Anadolu Aleviliğinde yol kardeşliği olarak sadece “musahiplik” kabul edilmektedir. Ancak Yanyatır Tahtacıları arasında “musahiplik” birinci yol kardeşliği kabul edilmekle birlikte bunu sırasıyla “aşinalık, peşinelik ve çığıldaşlık” şeklinde sıralanan dört kapılı ahiret kardeşliği takip etmektedir. Bildirimizde Yanyatır Ocağı’na bağlı Tahtacı oymakları arasında tespit ettiğimiz söz konusu ahiret kardeşliği üzerinde durulmuştur. Çalışmamızda öncelikle dört kapılı yol kardeşliği inancının gelenekteki önemi ve yeri, şartları, içeriği ve aşamaları hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca kuşaklar boyu sözlü kültür ortamında belirgin hale getirilmiş kuralları ve yaptırım gücüyle kurumsallaşmış bir yapı görünümüne kavuşmuş yol kardeşliği inancının dinî ve sosyokültürel yaşamdaki işlevleri konusunda değerlendirmelerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"316 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124478241","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Ahmet Yaşar Ocak Kitabı, Arı Kovanına Çomak Sokmak, Taşra Kökenli Bir Tarihçinin Sıradan Meslek Hayatı","authors":"Murat Alandağlu","doi":"10.24082/2019.ABKED.243","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.243","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"73 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124644273","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"The Wakhis of Gojal (Upper Hunza): An Historical Analysis within the Context of Ismailism in Badakhshan","authors":"Zahide Ay","doi":"10.24082/2019.ABKED.239","DOIUrl":"https://doi.org/10.24082/2019.ABKED.239","url":null,"abstract":"This paper aims to present an historical analysis of when and how the Wakhis of Upper Hunza became Ismaili. Upper Hunza, known locally as Gojal, is a part of Badakhshan located in the Karakoram Mountains in Pakistan. The Wakhis belong to the Eastern Iranian language group like all the other nations of Badakhshan. This is why we have to consider the Wakhis living in Gojal in the scope of the Central Asian cultural circle, just like the Wakhis of Afghanistan, Tajikistan and Eastern Turkestan of China. Part of their identity stems from the Wakhi culture and the other part from the Dawat-i Nâsir tradition which can be defined as the Central Asian interpretation of Ismailism. The peoples of Upper Hunza have been named according to their belief system as Nâsiri, Panjtani, Mawlavi or Agha Khani. However the name they acknowledge and use is Dawat-i Nâsir, stemming from Nâsir-i Khusraw. Dawat-i Nâsir, their local belief system, which is one of the most prominent characteristics of their identity, now gives way to the Nizari Khoja tradition of India. This is the most striking point of conflict among the intellectuals of Gojal today. Another important characteristic of the region for both Central Asian studies and Ismaili studies is the existence of Turkish speaking Ismaili Kyrgyzs in Gojal who have completely converted to Ismailism and adopted Wakhi culture. Unlike the Sunni Kyrgyz who moved to the Ismaili settlements in Tashkurgan (China), Murgab (Tajikistan), and Wakhan (Afghanistan) yet retained their Sunni faith, those who moved to Upper Hunza converted to Ismailism. Their conversion to Ismailism seems to have paved the way for their assimilation into Wakhi culture. The mountainous Tajiks of Badakhshan, and the Wakhi branch of them, have never been central to the main narratives of Central Asian and Iranian political history, and much of it comes down to us only in the form of oral tradition. For this reason, besides few historical sources, this study based largely on fieldwork I carried out in Upper Hunza in 2015.","PeriodicalId":274288,"journal":{"name":"ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114987197","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}