{"title":"TEMEŞVARLI OSMAN AĞA’NIN KİTÂB-I İNŞÂ’ ADLI ESERİ VE MÜELLİF NÜSHASI HAKKINDA BAZI NOTLAR","authors":"Ömer Gezer","doi":"10.53718/gttad.1484839","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Arap ve Fars edebiyatından tevarüs eden inşâ ve münşeât geleneği, Osmanlı devri Türk edebiyatında 15. yüzyıldan itibaren örneklerine rastlanan, 17. ve 18. yüzyıllara gelindiğinde ise artık yaygınlaşmış bir yazın türüdür. Esasen katiplere ve eli kalem tutanlara yazışma adabını ve usullerini öğreten inşâ kitapları, şairlerin, yazarların, alimlerin ve devlet ricalinin mektuplaşmalarının bir araya getirildiği münşeât mecmualarına evrilirken, artık yalnızca edebiyat için değil, tarih için de vazgeçilmez birer kaynak haline gelmiştir. Bu zaman zarfında, yazışma usullerini öğreten el kitabı niteliğindeki inşâ kitaplarıyla, otantik yazışmaları içeren münşeât mecmuaları arasındaki ayrım da kaybolmaya başlamıştı. Temeşvarlı Osman Ağa’nın Kitâb-ı İnşâ’ adlı eseri de bu ayrımın kaybolduğu bir çağın eseri olarak, kendine has içeriğiyle ve ortaya çıkış serüveniyle dikkat çekicidir. Elinizdeki makale, esaretnâmesiyle bilinen, fakat aslında arkasında birçok eser bırakan Temeşvar’ın divan tercümanı Osman Ağa’nın, 1720lerde İstanbul’daki Habsburg dil oğlanlarına Türkçe öğretirken kaleme aldığı inşâsını inceliyor. Bu eserin şimdiye kadar biri müellifin hattından çıkma HHStA Or.HS.125 numaralı mecmuada, bir diğeri ise ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği bilinmeyen ÖNB Mixt.175 numaralı yazmada olmak üzere iki nüshasının varlığı biliniyordu. Bu makalede üçüncü bir nüshanın varlığı ve mahiyeti tanıtılıyor. ÖNB Mixt.867 numaralı mecmua içerisindeki eser yine müellif hattıyla kaleme alınmış olup, nüshalar üzerinde yapılan incelemeden hareketle müellif nüshası olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim ilk nüshadan son nüshaya kadar eserin geçirdiği aşamalar da bu kanaati desteklemektedir. Bütün nüshalar birlikte değerlendirildiğinde, Kitâb-ı İnşâ ile alakalı olarak şu sonuç da ortaya çıkıyor: Eser, muhtevası itibariyle yazışma adabını ve usullerini öğreten bir inşâ kitabı olmaktan daha fazlasıdır. Osman Ağa, Kitâb-ı İnşâ’yı kişisel arşivindeki mektuplara başvurarak değil, bilakis olayların hatırında kaldığı şekilde yazmıştır. Bu tespit, nüshalar arasındaki benzer mektupların niçin farklı tarihler taşıdığı sorusunu da aslında cevaplamış oluyor. Diğer taraftan, muhtevasındaki mektupların otantik olmaması Kitâb-ı İnşâ’nın değerini azaltmıyor. Bilakis, hatırında kalanlardan hareketle yazdıkları Kitâb-ı İnşâ’yı hatırat türünden bir eser haline getiriyor ve muhtevasını tarihçiler için değerli kılıyor. Kitâb-ı İnşâ’, 18. yüzyılın başında Osmanlı-Habsburg sınırındaki muhafız paşalar, Habsburg generalleri ve Macar bağımsızlık savaşının komutanları arasındaki otantik olmayan ancak kolayca muhayyel de diyemeyeceğimiz mektuplaşmaları ve Osman Ağa’nın kimi zaman olayların şahidi kimi zamansa faili olarak görüp işittikleri, yapıp ettikleri hakkındaki takrirlerini içeriyor: 1699 sonrasında Osmanlı-Habsburg sınırının tahdidinin nasıl yapıldığı, sınırdaki gasp ve cinayet davalarının ne şekilde çözümlendiği, ticarî anlaşmazlıkların hangi halleri aldığı gibi konular Osman Ağa’nın eserinde yer verdiği meseleler arasında. Bütün bu konular üzerinde Osmanlı arşivlerinde ne derece az belgeye ulaşabildiğimiz düşünüldüğünde Kitâb-ı İnşâ’nın kaynak değeri bir kat daha artıyor.","PeriodicalId":479478,"journal":{"name":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları dergisi","volume":"59 23","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-07-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Genel Türk Tarihi Araştırmaları dergisi","FirstCategoryId":"0","ListUrlMain":"https://doi.org/10.53718/gttad.1484839","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Arap ve Fars edebiyatından tevarüs eden inşâ ve münşeât geleneği, Osmanlı devri Türk edebiyatında 15. yüzyıldan itibaren örneklerine rastlanan, 17. ve 18. yüzyıllara gelindiğinde ise artık yaygınlaşmış bir yazın türüdür. Esasen katiplere ve eli kalem tutanlara yazışma adabını ve usullerini öğreten inşâ kitapları, şairlerin, yazarların, alimlerin ve devlet ricalinin mektuplaşmalarının bir araya getirildiği münşeât mecmualarına evrilirken, artık yalnızca edebiyat için değil, tarih için de vazgeçilmez birer kaynak haline gelmiştir. Bu zaman zarfında, yazışma usullerini öğreten el kitabı niteliğindeki inşâ kitaplarıyla, otantik yazışmaları içeren münşeât mecmuaları arasındaki ayrım da kaybolmaya başlamıştı. Temeşvarlı Osman Ağa’nın Kitâb-ı İnşâ’ adlı eseri de bu ayrımın kaybolduğu bir çağın eseri olarak, kendine has içeriğiyle ve ortaya çıkış serüveniyle dikkat çekicidir. Elinizdeki makale, esaretnâmesiyle bilinen, fakat aslında arkasında birçok eser bırakan Temeşvar’ın divan tercümanı Osman Ağa’nın, 1720lerde İstanbul’daki Habsburg dil oğlanlarına Türkçe öğretirken kaleme aldığı inşâsını inceliyor. Bu eserin şimdiye kadar biri müellifin hattından çıkma HHStA Or.HS.125 numaralı mecmuada, bir diğeri ise ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği bilinmeyen ÖNB Mixt.175 numaralı yazmada olmak üzere iki nüshasının varlığı biliniyordu. Bu makalede üçüncü bir nüshanın varlığı ve mahiyeti tanıtılıyor. ÖNB Mixt.867 numaralı mecmua içerisindeki eser yine müellif hattıyla kaleme alınmış olup, nüshalar üzerinde yapılan incelemeden hareketle müellif nüshası olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim ilk nüshadan son nüshaya kadar eserin geçirdiği aşamalar da bu kanaati desteklemektedir. Bütün nüshalar birlikte değerlendirildiğinde, Kitâb-ı İnşâ ile alakalı olarak şu sonuç da ortaya çıkıyor: Eser, muhtevası itibariyle yazışma adabını ve usullerini öğreten bir inşâ kitabı olmaktan daha fazlasıdır. Osman Ağa, Kitâb-ı İnşâ’yı kişisel arşivindeki mektuplara başvurarak değil, bilakis olayların hatırında kaldığı şekilde yazmıştır. Bu tespit, nüshalar arasındaki benzer mektupların niçin farklı tarihler taşıdığı sorusunu da aslında cevaplamış oluyor. Diğer taraftan, muhtevasındaki mektupların otantik olmaması Kitâb-ı İnşâ’nın değerini azaltmıyor. Bilakis, hatırında kalanlardan hareketle yazdıkları Kitâb-ı İnşâ’yı hatırat türünden bir eser haline getiriyor ve muhtevasını tarihçiler için değerli kılıyor. Kitâb-ı İnşâ’, 18. yüzyılın başında Osmanlı-Habsburg sınırındaki muhafız paşalar, Habsburg generalleri ve Macar bağımsızlık savaşının komutanları arasındaki otantik olmayan ancak kolayca muhayyel de diyemeyeceğimiz mektuplaşmaları ve Osman Ağa’nın kimi zaman olayların şahidi kimi zamansa faili olarak görüp işittikleri, yapıp ettikleri hakkındaki takrirlerini içeriyor: 1699 sonrasında Osmanlı-Habsburg sınırının tahdidinin nasıl yapıldığı, sınırdaki gasp ve cinayet davalarının ne şekilde çözümlendiği, ticarî anlaşmazlıkların hangi halleri aldığı gibi konular Osman Ağa’nın eserinde yer verdiği meseleler arasında. Bütün bu konular üzerinde Osmanlı arşivlerinde ne derece az belgeye ulaşabildiğimiz düşünüldüğünde Kitâb-ı İnşâ’nın kaynak değeri bir kat daha artıyor.