{"title":"İMAM ŞÂFİÎ’NİN HUKUK DÜŞÜNCESİNEKİ RE’Y NOSYONUNA DAİR EPİSTEMOLOJİK BİR İNCELEME","authors":"Abdurrahim Kozali","doi":"10.51447/uluid.1363264","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Fıkıh düşüncesinin ehl-i re’y - ehl-i hadîs diyalektiği içinde doğduğu ve sürdüğü bilinmektedir. İmam Şâfiî, söz konusu diyalektikte genel olarak “ehl-i hadis fakihler” içerisinde değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, esasen “dört hak mezhebin” norm üretimi bağlamında müşterek zeminini teşkil eden asgari koşullar tespit edilmeye çalışıldıktan sonra, daha çok zannî sahada ortaya çıkan ayrışmaya işaret edilip, bu noktada İmam Şâfiî’nin farklılaştığı yönle birlikte, onun hukuk sisteminde gözlemlediğimiz re’y nosyonuna dair epistemolojik bir inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu inceleme sonucunda vahiy verilerinin doğru anlamının ancak fıkıh formasyonuna sahip kimseler tarafından tespit edilebileceği, Şâfiînin de “beyân teorisi”ni bu amaçla geliştirdiği üzerinde durulmuştur. Beyân teorisi naslara üst bir bakışı mümkün kıldığı gibi, teâruz gibi sorunların çözümünü de sağlamaktadır. Diğer yandan Şâfiî’nin er-Risâle’de ayrıntılı işlediği haber teorisi de kendisinin re’y nosyonunu ortaya koyduğu konulardandır. Haber teorisi çerçevesinde, âhâd haberlerle amel için, bunların sahih bir şekilde intikali ile yetinmeyip, pratikte kendileriyle amel edilebilmesi için ilave şartlar koymuş olması da yine aynı formasyona işaret etmesi bakımından önemlidir. Özellikle Hanefi düşünce için tespit edilen “ilkesel düşünme” eğiliminin esasen Şâfiî için de, bir ölçüde de olsa geçerli olması, ele aldığımız konu bakımından dikkat çekicidir. İslam hukukunun üçüncü kaynağı olan icmânın rasyonel içerik kazanmasının da ilk kez Şâfiî tarafından gerçekleştirildiği, yine konumuz bakımından önemli olan diğer hususlardan birisidir. Son olarak, hükümlerin bir gerekçeye bağlı olarak vaz’ edildiği ve bu gerekçenin bulunduğu yerde hükmün de bulunması gerektiği, şeklindeki tespitleri ile Şâfiî, hukuk alanında nedensellik ve yasa fikrini benimsemiş olması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.","PeriodicalId":508980,"journal":{"name":"Uludağ İlahiyat Dergisi","volume":"5 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Uludağ İlahiyat Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.51447/uluid.1363264","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Fıkıh düşüncesinin ehl-i re’y - ehl-i hadîs diyalektiği içinde doğduğu ve sürdüğü bilinmektedir. İmam Şâfiî, söz konusu diyalektikte genel olarak “ehl-i hadis fakihler” içerisinde değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, esasen “dört hak mezhebin” norm üretimi bağlamında müşterek zeminini teşkil eden asgari koşullar tespit edilmeye çalışıldıktan sonra, daha çok zannî sahada ortaya çıkan ayrışmaya işaret edilip, bu noktada İmam Şâfiî’nin farklılaştığı yönle birlikte, onun hukuk sisteminde gözlemlediğimiz re’y nosyonuna dair epistemolojik bir inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu inceleme sonucunda vahiy verilerinin doğru anlamının ancak fıkıh formasyonuna sahip kimseler tarafından tespit edilebileceği, Şâfiînin de “beyân teorisi”ni bu amaçla geliştirdiği üzerinde durulmuştur. Beyân teorisi naslara üst bir bakışı mümkün kıldığı gibi, teâruz gibi sorunların çözümünü de sağlamaktadır. Diğer yandan Şâfiî’nin er-Risâle’de ayrıntılı işlediği haber teorisi de kendisinin re’y nosyonunu ortaya koyduğu konulardandır. Haber teorisi çerçevesinde, âhâd haberlerle amel için, bunların sahih bir şekilde intikali ile yetinmeyip, pratikte kendileriyle amel edilebilmesi için ilave şartlar koymuş olması da yine aynı formasyona işaret etmesi bakımından önemlidir. Özellikle Hanefi düşünce için tespit edilen “ilkesel düşünme” eğiliminin esasen Şâfiî için de, bir ölçüde de olsa geçerli olması, ele aldığımız konu bakımından dikkat çekicidir. İslam hukukunun üçüncü kaynağı olan icmânın rasyonel içerik kazanmasının da ilk kez Şâfiî tarafından gerçekleştirildiği, yine konumuz bakımından önemli olan diğer hususlardan birisidir. Son olarak, hükümlerin bir gerekçeye bağlı olarak vaz’ edildiği ve bu gerekçenin bulunduğu yerde hükmün de bulunması gerektiği, şeklindeki tespitleri ile Şâfiî, hukuk alanında nedensellik ve yasa fikrini benimsemiş olması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.